Buradasınız
Sorun Kaynak Yokluğu mu Sınıfsal Tercih mi?

Eğitimden sağlığa, ulaşımdan enerji tüketimine kadar tüm kamu hizmetlerinin ücretsiz sağlanması mümkün! Ama söz konusu emekçilerin/toplumun çıkarları olunca, sermaye sözcülerinden anında şu yanıtı duyarız: Kaynak yok! Gerçekte sorun kaynak olmaması değildir, esas sorun kamu kaynaklarının nasıl kullanıldığı, buna kimin karar verdiğidir. Gazetemizin önceki sayısında “Bu Ekonomik Düzeni Değiştirsek Ne Olur?” başlıklı yazımızda “Toplumu, toplumsal ilişkileri, siyaseti, üretimi ve bölüşümü belirleyen şey içinde yaşadığımız ekonomik düzendir” demiştik. İşte kamu gelirlerinin elde edilmesini ve paylaştırılmasını da bu gerçek üzerinden değerlendirmemiz gerekiyor. Kapitalist sistemde yaşıyoruz. Bu düzende vergiler toplanırken asıl yük emekçi halkın sırtına bindirilir, harcanırken ise en az payı emekçiler alır. Görünürde her şey kanuna uygundur, ama zaten sorun buradadır. Hükümetler sermaye sınıfının ihtiyaçlarına göre yasalar çıkarırlar. Mesela ABD’de yıllardır süper zenginlerden daha fazla gelir vergisi alınması konusu tartışılır, ama hiçbir zaman hayata geçmez. Kriz dönemlerinde tekellere yüz milyarlarca dolar aktarılırken emekçiler parasız sağlık hizmeti bile alamaz.
Kamu kaynaklarının kullanımındaki eşitsizlik, Türkiye gibi toplum olma bilincinin daha az geliştiği, baskıcı rejimlerin olduğu ülkelerde çok daha can yakıcı hale gelir. Yaşı yetenler hatırlayacaktır. 1980’lerde TRT’de yayınlanan bir kamu spotu vardı: “Ödediğiniz her vergi okul, hastane, yol, su, elektrik olarak size geri dönecektir.” Bu spot, KDV gelirlerini arttırmak için yapılmıştı ve 12 Eylül darbesinin ardından paramparça olan toplum, ödediği vergilerin nereye gittiğini soracak durumda değildi. Tahmin edileceği gibi vergiler de diğer kamu kaynakları da gerçek anlamda halka hizmet olarak dönmedi. Turgut Özal döneminde, 1985’te başlayanözelleştirme furyasıyla kamu harcamaları kısıldı, kamuya ait araziler, binalar, fabrikalar satılarak özellikle sanayi sermayesi palazlandırıldı. Kamu kaynaklarının hoyratça kullanılması, kamu hizmetleri dâhil her şeyin özelleştirilmesi Erdoğan/AKP döneminde doruğuna çıktı.
Hatırlarsanız 2020’deki Elazığ depreminden sonra “deprem vergileri nerede?” sorusuna Erdoğan şöyle yanıt vermişti: “Harcanması gereken yere harcadık. Bundan sonra da bu tür şeylerin hesabını vermeye zamanımız yok.” Bu yanıtın anlamı açıktı: “Kamu kaynaklarını babamızın malı gibi kullanırız, kimseye de hesap vermeyiz!” Nitekim geçtiğimiz Mart ayında AFAD ve Kızılay’ın topladığı bağışların nerelerde kullanıldığının araştırılması için CHP’nin Meclise verdiği önerge, AKP ve MHP oylarıyla reddedildi.
Türkiye tarihindeki tüm özelleştirmelerin yüzde 88’i kamu kaynaklarını “babasının malı gibi” kullanan Erdoğan döneminde yapıldı. “Halka hizmet” kılıfı altında inşaat ve enerji sermayesi ihya edildi. Köprü, havaalanı, yol, hastane inşaatları ihale yoluyla yandaş şirketlere verildi. Bunların işletmesi de şirketlere bırakıldı.Köprüler ve yollar için “geçiş garantisi”, hastaneler için “hasta garantisi”, kuş uçmaz kervan geçmez havaalanları için “yolcu garantisi” verilerek kamu kaynakları sermayeye peşkeş çekildi. Yetersiz ve niteliksiz eğitim ve sağlık hizmetiyle emekçiler zorla özel okullara ve hastanelere yönlendirildiler. SGK fonları özel hastanelere akıtıldı. Doğal kaynaklarımız olan göller, dereler, ormanlar enerji şirketlerinin emrine amade kılındı.Türkiye’nin en büyük sorunlarından biri olan “depreme dayanıklı konut sorunu” bile milyonlarca insanın canı pahasına inşaat şirketlerini zenginleştirmenin gerekçesi yapıldı. Sigorta prim desteğinden ücretsiz arazi ve elektrik tahsisine ve vergi borçlarının silinmesine kadar türlü türlü “teşviklerle” halkın parası patronlara aktarıldı. Siyasi iktidarla iş tutan tarikat ve vakıflar, bakanlar, vekilleri, bürokratlar kamu kaynaklarına çöktüler. Emekçiler ise elektrik, doğalgaz, kira ve gıdaya gelen zamlarla, KDV, ÖTV ve sürekli yükselen gelir vergisi kesintileriyle daha da yoksullaştı.
Bütün bu yapılanların hesabını soranlar ise “ülkenin gelişmesini istemeyen vatan hainleri” olarak yaftalandı. Kamu kaynaklarının bu denli hoyratça kullanılması sınıfsal bir tercihtir. Erdoğan/AKP iktidarı, sermayenin hizmetindedir. Seçimlere kısa bir süre kalmışken sözde ücretsiz doğalgaz verileceği, bugüne kadar yapılmayan depreme dayanıklı konutların yapılacağı vaatleri havada uçuşuyor. Ama bu göstermelik vaatler gerçeğin üzerini örtemez. Toplumun çoğunluğunu oluşturan emekçiler için daha fazla kaynak aktarılması ancak emekçilerin zorlamasıyla mümkün olabilir. Örgütlenen, hakkını arayan, hesap soran bir toplum bunu başarabilir.
- Gençliğe Çağrı: Bize Kılavuz Gerek!
- Anna’nın Annesi ve Anneler Günü
- Baskılara, Zorbalığa, Sömürüye, Emperyalist Savaşa Karşı Umut Örgütlü Mücadelede!
- İşçi Dayanışması 205. Sayı Çıktı!
- “Kıyamet Sığınakları” ve Bizim Sığınağımız
- Bu Kadar Çok Parayı Nereden Buluyorlar?
- “Çingene Kızı” ve İşçi Sınıfının Birliği
- Nefes Almak İçin…
- Sadeleştirince Açığa Çıkanlar…
- Kurtuluş Yok Tek Başına, Ya Hep Beraber Ya Hiçbirimiz!
- 1 Mayıs: Gün Gelir Zorbalar Kalmaz Gider!
- İşçi Dayanışması 204. Sayı Çıktı!
- Uçurumun Kenarından Özgürlüğün Dünyasına
- Fitre Asgari Ücretliye, Emekliye Veriliyorsa…
- Fiyonklu Kazıklar Çoğalırken
- Doğru Tarafta, Bizim Safta Olabilmek…
- Arenalardan TikTok’a Uyuşturma Araçları
- Özlemini Çektiğimiz Güzel Günler İçin Birleşelim!
- İşçi Dayanışması 203. Sayı Çıktı!
- Uyanmak İçin Sabırsızlanacağımız Günler İçin
Son Eklenenler
- 31 Mart 2024’te yapılan yerel seçimler sonrası CHP yönetimindeki İzmir Çiğli Belediyesi, bütçe yok diyerek 146 işçiyi işten attı. Verilen kararlı mücadelenin sonucunda 50 işçinin işe iadesi yapıldı. Yaklaşık 1 yıldır mücadele eden ve verilen sözlere...
- KESK Ankara Şubeler Platformu basın açıklaması yaparak Sayıştay’ın giyim yardımı ücretinin çalışanlardan geriye dönük olarak talep edilmesini protesto etti. Tüm Emeklilerin Sendikası, Türkiye genelinde düzenlediği eylemlerle düşük ücretlerle...
- İspanya’nın başkenti Madrid’de 25 Mayıs Pazar günü on binlerce emekçi sağlıktaki özelleştirme politikalarına karşı sokakları doldurdu. Kamu sağlık hizmetlerinin yıllardır sistematik olarak ortadan kaldırıldığını belirten sağlık işçileri ve emekçiler...
- Tren yolculuğumda, karşı koltukta cam kenarında oturan bir kadın dikkatimi çekti. Yüz çizgileri 50 yaşında gibiydi ama yaşı 38’miş. Eşini Soma’daki katliamda kaybetmiş bir madenci eşiydi. Manisa’da bir gıda fabrikasında çalışıyor, Soma’da çocukları...
- İnsanın gençlik dönemleri heyecan doludur, coşkuludur, dinamizm yüklüdür. Gençliğin bu hali var olanı sorgulayan, ezber bozan, sınırları zorlayan, değişim isteyen düşünce yapısının da temelini oluşturur. Bundan birkaç ay önce bu ifadelerle Türkiye...
- 1 Mayıs’ta da taleplerimizi haykırmak için meydanlardaydık. Sağlık ve eğitim başta olmak üzere her alanda kamu harcamalarının giderek daha çok kısıldığı, sağlık ve eğitim sisteminin çöktüğü, hizmetlerin daha niteliksiz ama daha pahalı hale geldiği...
- 2012 yılının Mayıs ayıydı. UİD-DER’in kış ayları boyunca sürdürdüğü “Kıdem Tazminatımızı Gasp Ettirmeyeceğiz” kampanyasında 62 bin imza toplanmıştı. UİD-DER’li işçiler, o dönemde milletvekili olan Sırrı Süreyya Önder ile beraber Meclis’te yapılan...
- Ruhen ve zihnen sağlıklı bir insan haksızlığa uğradığında, zulme tanık olduğunda rahatsız olur, bunu dile getirme, itiraz etme, tepkisini ortaya koyma ihtiyacı duyar. Normal koşullarda bu haksızlığın giderilmesini sağlamak ister. Gücü yetiyorsa bunu...
- Kapitalizm öyle bir ekonomik ve toplumsal düzendir ki insanların vefa, bağlılık, sevgi gibi duygularını bile istismar eder, tüketimi kışkırtmak için kullanır. Bunu öyle bir sinsilikle yapar ki normal koşullarda uzak durmamız gerektiğini düşündüğümüz...
- Geçtiğimiz günlerde bir marketin önünde, lise öğrencisi bir gencin beş market çalışanı tarafından depoya sürüklenmeye çalışıldığını gördüm. Müdahale ettim. Genç, iki parfüm çaldığını itiraf etti. Korkmuştu, gözleri büyümüştü. Market çalışanlarından...
- Erik ağaçları durmuşsa çiçeğe/ Işıldamışsa kavakların yaprakları/ Sular yürümüşse söğütlerin dallarına/ Sarmışsa madımaklar çimenleri/
- Adana ve Mersin’de faaliyet gösteren Toros Tarım tesislerinde Petrol-İş Sendikasında örgütlü 213 işçi, 21 Mayıs sabahı greve çıktı. UİD-DER’li işçiler olarak grevin 5. gününde Mersin’deki fabrikanın önünde grevci işçilere dayanışma ziyaretinde...
- Nakba’nın 77. yılında dünyanın dört bir yanında işçi ve emekçiler, Filistin halkına yapılan zulmü protesto ediyor, şehir meydanlarında kitlesel gösteriler düzenliyor. Dünya genelinde yüzbinlerce işçi ve emekçi, 77 sene önce Filistin halkının...