Buradasınız
Suriyeliler Düşmanımız Değil Sınıf Kardeşimizdir
Ankara’dan bir öğrenci

-Her şey onlar yüzünden oluyor. Allah belalarını versin!
-Hayırdır dayı ne oldu?
-Görmüyor musun? İşte, onlar geldi geleli hırsızlıktan tut fuhşa kadar her pislik almış başını gidiyor. Dilenciliği söylemiyorum bile.
-Onlar kim dayı?
-Onlar yüzünden işimizden, aşımızdan olduk. Benim yeğeni de işten attılar zaten. Neymiş efendim onlar çok çalışıp, az para alıyorlarmış. Ulan sanki bizimkiler armut mu topluyor? Bu patron da şerefsiz zaten, bizimkileri çıkarıyor onları alıyor. Hemşerimiz olacak bir de!
-Dur dayı ben sana yetişemiyorum. “Onlar” dediğin kim?
-Yahu Suriyelileri diyorum. Şu topraklarından kaçan vatan hainleri yok mu, onları işte. Baksana adamlara her şeyi veriyor devlet. TOKİ ev veriyor, patron iş veriyor. Bir de vatandaşlık çıktı başımıza. Ulan kendine hayrı olmayanın bu memlekete hayrı olur mu? Zaten bunların hepsi “efendinin” yüzünden başımıza geldi ya neyse!
Sohbetimize bir süredir kulak misafiri olan genç bir kız ise hemen atılıveriyor:
-Ama amca haklı. Suriyeliler istedikleri üniversitelere gitceklermiş. Düşünsene adam ODTÜ’ye puansız muansız girebilcek ya! Hani onların yüzünden bu sefer biz giremiceez ODTÜ’ye mesela.
İşe gitmek üzere metroya binecektim. Merdivenlerden indiğim sırada, önümde yürüyen biri durmadan bağırıp çağırıyor, etrafa ağız dolusu küfür savuruyordu. Belli ki birilerine duyduğu bir öfkesi vardı. Sonradan anladım meselenin aslını astarını. Şöyle ki metro durağının merdivenlerinde kucağında kendisinden birkaç yaş küçük olan bir minikle Suriyeli bir kız çocuğu mendil satmaya çalışıyor. Bunu gören Esat Dayı ise küplere biniyor önce çocuğun ailesine daha sonra topyekun Suriyelilere sövmeye başlıyor. Sonra “Reis”e dokunduruyor. Efendinin kulakları çınlasın! İşte ben, Esat Dayı ve genç bir kız arasında gerçekleşen diyalogun hikâyesi böyle.
Elbette yaşadığım bu olaydan önce de pek çok defa Suriyeliler hususunda insanların ne düşündüğüne tanık olmuştum. Pek çok sohbet arasında duyduklarım Esat Dayı ve genç kızın söyledikleriyle örtüşür durumdaydı. Nitekim yaş grupları, cinsiyetleri ve ‘siyasi’ görüşleri çeşitlilik oluştursa da, bu kişileri birleştiren ortak bir payda var. O da “işsizliğin artması, ücretlerin düşmesi, hayatın pahalılaşması ve sosyal suçlardaki artışın sorumlusu Suriyelilerdir” diye düşünüyor olmaları. Ne var ki bu bakış açısının ortaya çıkaracağı sonuç bellidir, Suriyeli düşmanlığı. Ancak biz bilmeliyiz ki Suriyeli emekçiler bizim sınıf kardeşlerimizdir. Bizim düşmanımız iliklerimize kadar bizi sömüren burjuvazi yani patronlar sınıfıdır. Nitekim Suriye’yi bir cehennem alanına çeviren haksız emperyalist savaşı başlatan ve devam ettiren, içinde Türkiye egemenlerinin de olduğu bu patronlar sınıfından başkası değildir.
Kuşkusuz bugün Türkiyeli işçilerin Suriyeli işçi kardeşlerine karşı böylesine düşmanca bir bakış açısına sahip olmalarının pek çok nedeni var. Bu nedenlerin içinde en önemlilerinden birisi medya. Özellikle günümüz dünyasında medyanın fikirlerin oluşumunda ve şekillenmesinde önemli bir rolü var. Her medya organının oluşturduğu ve şekillendirdiği fikirler de kendi sınıfının çıkarına hizmet eder. İşte Suriyeli düşmanlığını besleyen ve Türkiyeli işçilerin zihinlerinde bu düşmanlığı var etmek isteyen medya, patronların çıkarlarına hizmet eden burjuva medyadır. Bu medyanın esaslı görevi işçilerin sınıf çıkarlarını savunmalarını engellemektir. Bunu gerçekleştirmek için de her türlü oyuna başvurur. İşçileri etnik, dini ve mezhepçi farklılıklar üzerinden ayrıştırır ve onları birbirine düşman eder. Bu anlamda işçi sınıfı, sermayenin ve onun medyasının oyunlarına karşı her zaman uyanık olmak zorundadır. İşte bu uyanıklığı sağlayabilmenin yolu sermaye medyasına karşı işçi sınıfının kendi medyasını güçlendirmesinden geçer.
8 yılın ardından işçilerin gazetesi İşçi Dayanışması 100. sayısını aştı. Bütünüyle işçilerin emeği ile hazırlanan İşçi Dayanışması gazetemiz, patronların ve onların medyalarının işçilerin zihinlerine akıttığı zehirlere karşı adeta bir panzehir görevi görmektedir. Ve işçileri kendi sınıf çıkarlarını savunmaları için örgütlü mücadeleye davet etmektedir. Çünkü örgütlü olmayan bir işçinin köleden bir farkı yoktur. O burjuvazinin/patronların oyunlarına ve yalanlarına inanmaya her zaman açıktır. Çünkü örgütlü olmayan bir işçi, sınıf bilincinden yoksundur. Suriyeli işçi kardeşlerine sınıf penceresinden bakamayan ve onları düşman olarak gören işçiler, örgütsüz işçilerdir. İşçilerin kürsüsü İşçi Dayanışması gazetemizde belirtildiği üzere Suriyeliler hususunda tutulması gereken ana halka şu olmalıdır: “Bizlerin amacı başta Ortadoğu olmak üzere dünya işçilerinin birliğini ve kardeşliğini sağlamaktır. Ortadoğu’daki tüm işçiler birleşmeli, savaşa ve sömürüye karşı mücadele vermelidir. İşte Suriyeli emekçilere de bu bakış açısıyla bakmalıyız. Suriyeliler bizlerin düşmanı değil sınıf kardeşlerimizdir.”
YAŞASIN İŞÇİLERİN ULUSLARARASI MÜCADELE BİRLİĞİ
Tedi’de 1 Eylül Dünya Barış Günü
- “Suriyeliler Kendi Ellerinin Ekmeğini Yiyor”
- “Mülteci Düşmanlığı Yapan Tezgâhıma Gelmesin”
- “Bizi Soyanlar Göçmen ve Yoksul Değil, Buralı ve Zengin”
- Göçmen Düşmanlığı Kimin İşine Geliyor?
- Emekçilerin Mülteci Düşmanlığından Çıkarı Yoktur!
- “İstanbul’da Herkes Yabancı”
- İnsanlık Aya’nın Gözlerinde Saklı
- Umut Tekneleri Ölüm Tekneleri Olmaya Devam Ediyor
- Dümen Yelpazesinde Yaşam Savaşı
- Bu Düzen Çocuklarımıza Bir Oyuncak Bile Veremez
- Bursa’da Göçmen Faciasının Hatırlattığı Acı Gerçekler
- Ortak Duygular Yapay Duvarları Yıkar
- Fakir Baykurt, “Gece Vardiyası” ve Göçmenler
- Göç Sorunu: Hangi Yola Girmeli, Kime Karşı Durmalı?
- Bir Afgan Göçmen İşçiyle Söyleşi: “Ölmek ya da Özgürce Yaşamak”
- Kimin Yanındayız, Kime Karşı Duracağız?
- Adu: Bir Çocuk ve Mültecilik
- Mülteci İşçilerle Biz Bir Sınıfız
- Fas Sınırında İnsanlık Trajedisi: Umut Tekneleri Ne Zaman Kıyıya Varacak?
- Sınıf Kardeşliğini Yükseltelim
Son Eklenenler
- 11 Nisan’da Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK), Emek ve Demokrasi Güçleri ve öğrenciler birçok ilde tutuklu öğrencilerin serbest bırakılması talebiyle basın açıklamaları gerçekleştirdi. İstanbul’da KESK İstanbul Şubeler Platformunun...
- Yunanistan’da işçi ve emekçiler bir kez daha kamu ve özel sektörde 24 saatlik genel grev gerçekleştirdi. Tembi tren felaketinin ikinci yıldönümü olan 28 Şubatta tarihindeki en büyük grev ve protestolara sahne olan Yunanistan’da, 9 Nisanda bir kez...
- KESK’e bağlı Eğitim Sen, Birleşik Kamu-İş’e bağlı Eğitim-İş ve Hürriyetçi Eğitim Sen, 10 Nisanda birçok ilde Milli Eğitim Müdürlükleri önünde, kent meydanlarında, sendika şubelerinde proje okullara yapılan keyfi atamalara karşı basın açıklamaları...
- Üzerine sayfalarca yazı yazılabilecek, saatlerce sohbet edilebilecek bir konunun en öz, en çarpıcı halidir sloganlar… Hele ki işçi sınıfının sloganları! Birkaç kelimeyle büyük anlamlar sırtlanırlar. Kimisi somut bir talebi anlatır, kimisi bir...
- Ankara’nın Beypazarı ilçesinde bulunan Çayırhan Maden Ocağında 10 Nisanda gece vardiyası sırasında meydana gelen patlamada 2’si ağır olmak üzere 14 işçi yaralandı.
- Evrensel sağlık kapsamı; tüm insanların ihtiyaç duydukları sağlık hizmetlerine, ihtiyaç duydukları yer ve zamanda, mali sıkıntı çekmeden erişebilmeleri anlamına gelir. Sağlığın geliştirilmesinden, hastalıkların önlenmesine, rehabilitasyon ve...
- Gençlik yılları insanın en güzel, en verimli, en dinamik yılları olarak tanımlanır. Fakat gençlerin dinamizmleri yok ediliyor, gelecekleri ve hayalleri çalınıyor, toplum nefessiz bırakılıyor. Kapitalizm genç kuşaklara bir gelecek vaat etmiyor....
- Ruhunda özgür bir dünyanın umudunu taşıyan, yüreği bencil çıkarlarla değil, toplumsal kurtuluş özlemiyle çarpan sevgili büyüklerimiz ve değerli genç arkadaşlarımız, merhaba!
- Rejimin 19 Martta başlattığı saldırı dalgasına karşı başlayan protestolarda öğrenci gençler kitlesel katılımıyla dikkati çekmişti. Günlerce süren eylemlerde, polis barikatlarına, polisin şiddetli müdahalesine rağmen alanları terk etmeyen yüzlerce...
- Çünkü büyük kapitalist ülkeler, milyonlarca emekçinin vergileriyle oluşan bütçeleri sağlık, eğitim, barınma gibi temel ihtiyaçlara değil daha fazla silahlanmaya akıtıyorlar. Baskıcı ve otoriter uygulamaları arttırıyor, demokratik hak ve özgürlükleri...
- Türkiye’de siyasal gelişmelerin hızlandığı, her bakımdan zorlu, her bakımdan ağır bir süreçten geçiyoruz. İşçi ve emekçiler, emekliler, gençler olarak enflasyonun hız kesmesini, hayat pahalılığının son bulmasını, geçim derdinin hafiflemesini...
- Sosyal medya platformlarında her gün yeni bir trend beliriyor, insanlar yeni bir akımın peşinden koşturuluyor. Dün “lokma dünyası”, yakın zamanda “Dubai çikolatası” peşinde koşan insanlar, yarın farklı bir yiyecek ya da akımla tüketim sarmalına...
- Toplumun itirazının güçlenmesi, işçi sınıfının kendi talepleriyle, kendi örgütleriyle, kendi mücadele yöntemleriyle sahneye çıkmasıyla mümkün olabilir. Bunun yolu işçi sınıfının sendikal ve siyasal örgütlülüğünün, bilinç düzeyinin ve dolayısıyla...