Buradasınız
Göç Sorunu: Hangi Yola Girmeli, Kime Karşı Durmalı?

İnsanlar çoğu zaman bir sorunun asıl kaynağına gidip ona karşı mücadele etmek yerine, bu sorunla ilişkili yan yollara girer ve orada oyalanıp dururlar. Gerçeği söyleyenlere kulak tıkar ve yalancı kahramanların peşine düşerler. Yıllar içinde girilen yolun yol olmadığı anlaşılır ama hem çok zaman kaybedilmiş hem de sorun daha çetrefilli hale gelmiş olur. Bugün tüm dünyayı etkisine alan ve Türkiye’yi de sarsan küresel göç konusu işte tam da böyle bir sorundur.
Göç sorunu sıkça alevleniyor ve her seferinde göçmen düşmanlığı dalgası biraz daha yükseliyor. Artan toplumsal sorunların ve kötüleşen yaşam koşullarının doğurduğu öfke en zayıf halkaya, göçmenlere yöneliyor. “Göçmenleri geri göndereceğiz” diyen siyasetçiler alkışlanıyor. Irkçılıkta sınır tanımayan ve halklar arasına fitne sokan kimi provokatörlere hak veriliyor.
Elbette göçmen sorunu, birçok boyutu olan önemli bir sorundur. Ancak ilk olarak görmemiz gereken şudur: Göç sorunu tüm dünyada yaşanan küresel bir sorundur! Kimse durduk yere doğduğu yeri bırakarak dilini, kültürünü bilmediği başka bir ülkeye gitmez. Bazen yaşadığımız mahalleyi, hatta evi değiştirmek bile zor gelirken, düşünün ki milyonlarca insan evini, yurdunu, sevdiklerini bırakıp ölümü ve aşağılanmayı göze alarak bilinmezliğe doğru yola çıkıyor. Böyle bir karar akşamdan sabaha alınacak kolay bir karar değildir. İnsanları göçe zorlayan faktörler işsizlik, kuraklık, savaş, çatışma, açlık, yoksulluk gibi yaşamsal nedenlerdir. Bu faktörleri yaratansa kapitalist sömürü düzenidir. Bugün dünya genelinde 300 milyondan fazla insan doğduğu ülke dışında göçmen olarak yaşıyor. Savaşın başladığı Ukrayna’da sadece üç ay içinde 6 milyon insan ülkesini terk etti. Kapitalist sistemin yarattığı yıkım ve tahribat o denli büyük ki dünyadaki göçmen sayısı her geçen gün geri dönüşsüz bir şekilde artıyor, artacak!
Türkiye toplumu göçmenlik sorunuyla esas olarak son 10 yılda tanıştı. Milyonlarca Suriyeli mültecinin Türkiye’ye gelmesinin nedeni Suriye savaşıdır. Bu ülkeyi yaşanmaz hale getirenler Suriyeli emekçiler değil, Batılı emperyalistler ve Türkiye egemenleridir. Şam’daki Emevi Camiinde namaz kılmaktan söz eden, savaşı kışkırtıp besleyen ve milyonlarca Suriyelinin Türkiye’ye yığılmasına neden olan bugünkü iktidardır. Bugün Suriyeliler geri dönsün diyenler acaba o gün iktidarın savaş politikalarına karşı çıktılar mı? Savaşın bittiğini söyleyerek Suriyelilerin dönmesini isteyenlere sormak gerekiyor: Gerçekten savaş bitti mi? Yakılıp yıkılmış, sanayisi ve tarımı bitirilmiş bir ülkede yaşamanın koşulları var mıdır? Kabul edelim ki Suriye’deki savaş tam anlamıyla bitmeden, ülkede demokratik ve ekonomik koşullar oluşturulmadan, can güvenliği sağlanmadan milyonlarca insanın geri dönmesi mümkün değildir. Bu durumda bile göçmenlerin küçük kısmı dönecektir. Göç edenler kolay kolay geri dönmez. Zira insanların kurulu düzenlerini yıkmaları ve yeni bir belirsizliğe yelken açmaları kolay değildir. Bu gerçeği bilmelerine rağmen göçmen düşmanlığını köpürtenler kötü niyetlidir, siyasi rant peşindedir.
6 milyondan fazla göçmenin olduğu bir ülkede işsizlerin sayısının artmaması, ev kiralarının fırlamaması veya kültürel sorunların yaşanmaması düşünülemez. Ancak göçmen sorununu daha da büyüten ve çetrefilli hâle getiren siyasi iktidarın göçmen politikasıdır, emekçi düşmanı ekonomi politikalarıdır. İktidar, büyük göç dalgasının kaos yaratmasını engellemek için hiçbir önlem almadı. Dil ve kültür farklılıklarının yaratacağı sorunların giderilmesi için hiçbir entegrasyon programı hazırlamadı. Patronların kayıt dışı ve ucuz işgücü olarak mültecileri kullanmasını engellemedi, aksine önünü açtı. Milyonlarca göçmen aslında Türkiye’de rehin konumundadır. Çünkü mültecilerin haklarını tanımayan iktidar, para karşılığında AB ile anlaşarak onların gardiyanlığını yapmaktadır. Böylece göçmenler hem ucuz sömürü kaynağı hem de uluslararası siyasette bir şantaj aracı olarak kullanılmaktadır.
Göçün getirdiği sorunlar toplumun sırtına yığılırken, patronlar sınıfı ucuza sömürünün tadını çıkartıyor. Dolayısıyla emekçiler göçmenleri değil, bu insanların çaresizliğini fırsata çeviren, onları kayıt dışı ve çok düşük ücrete çalıştıran patronları hedef almalıdır. Göçmenlere düşmanlık emekçilere hiçbir şey kazandırmaz, aksine kaybettirir. Yapmamız gereken savaşa, iktidarın göçmenleri şantaj aracı olarak kullanmasına ve elbette Avrupalı emperyalistlerin ikiyüzlü politikalarına karşı çıkmaktır. Göçmenler artık Türkiye işçi sınıfının bir parçası konumundadır ve onları kendi safımıza çekmek, sendikalarda birlikte örgütlenmek, birlikte hareket etmek zorundayız. Başka bir yol yok ve emekçiler de bunu eninde sonunda kavrayacaklar!
- Emekten Yana Bir Bilim İnsanı: Alice Hamilton
- Kölelerin İsyanı, Ücretli Kölelerin Gücü
- İşçi Dayanışması 208. Sayı Çıktı!
- Örgütlü Olamayan Ucuz İşgücü Olur
- Komşunun Evi Yanarken…
- İşçi Gençlik Patronların Kölesi Olmayacak
- On Depo Benzin İle Ölçülen Emek
- Yaşadığımız Çağın Sorumluluğunu Almak, Guido Gibi Olmak!
- “Greve Çıktık, Elimize Ne Geçti?”
- Sağlıksız Bir Sağlık Anlayışı
- Kim Bu Herkes?
- Zeytin Ağacına Bile Düşmanlar!
- Sorunlarımızı Aşmak İçin Birlik Olmaya İhtiyacımız Var!
- İşçi Dayanışması 207. Sayı Çıktı!
- Yıkanan Eller, Hayatları Kurtulan Anneler ve Geleceğimiz
- Mücadele Geleneğimizin İzinde: Bayrak Elden Ele
- En Büyük Engelimiz Kapitalizmdir
- “Ekonomi Tıkırında” Masallarına Devam!
- Grev Hakkımıza Sahip Çıkalım!
- Mücadele İçinde Dönüşenler: Derby’den 15-16 Haziran’a!
- “Suriyeliler Kendi Ellerinin Ekmeğini Yiyor”
- “Mülteci Düşmanlığı Yapan Tezgâhıma Gelmesin”
- “Bizi Soyanlar Göçmen ve Yoksul Değil, Buralı ve Zengin”
- Göçmen Düşmanlığı Kimin İşine Geliyor?
- Emekçilerin Mülteci Düşmanlığından Çıkarı Yoktur!
- “İstanbul’da Herkes Yabancı”
- İnsanlık Aya’nın Gözlerinde Saklı
- Umut Tekneleri Ölüm Tekneleri Olmaya Devam Ediyor
- Dümen Yelpazesinde Yaşam Savaşı
- Bu Düzen Çocuklarımıza Bir Oyuncak Bile Veremez
- Bursa’da Göçmen Faciasının Hatırlattığı Acı Gerçekler
- Ortak Duygular Yapay Duvarları Yıkar
- Fakir Baykurt, “Gece Vardiyası” ve Göçmenler
- Göç Sorunu: Hangi Yola Girmeli, Kime Karşı Durmalı?
- Bir Afgan Göçmen İşçiyle Söyleşi: “Ölmek ya da Özgürce Yaşamak”
- Kimin Yanındayız, Kime Karşı Duracağız?
- Adu: Bir Çocuk ve Mültecilik
- Mülteci İşçilerle Biz Bir Sınıfız
- Fas Sınırında İnsanlık Trajedisi: Umut Tekneleri Ne Zaman Kıyıya Varacak?
- Sınıf Kardeşliğini Yükseltelim
- Emekten Yana Bir Bilim İnsanı: Alice Hamilton
- Kölelerin İsyanı, Ücretli Kölelerin Gücü
- Komşunun Evi Yanarken…
- Yaşadığımız Çağın Sorumluluğunu Almak, Guido Gibi Olmak!
- “Greve Çıktık, Elimize Ne Geçti?”
- Kim Bu Herkes?
- Sorunlarımızı Aşmak İçin Birlik Olmaya İhtiyacımız Var!
- Yıkanan Eller, Hayatları Kurtulan Anneler ve Geleceğimiz
- Mücadele Geleneğimizin İzinde: Bayrak Elden Ele
- En Büyük Engelimiz Kapitalizmdir
- Grev Hakkımıza Sahip Çıkalım!
- Mücadele İçinde Dönüşenler: Derby’den 15-16 Haziran’a!
- Kurtuluş Ellerimizde, Örgütlü Gücümüzde!
- Sabırla, İnatla, İnançla: Sıra Bize de Gelecek!
- Tarihin Tekerleğini Geriye Çevirmek İsteyenler
- Kasırgalar Kimleri Vuruyor?
- ABD’den Türkiye’ye Ülkeyi Şirket Gibi Yönetenler
- Gençliğe Çağrı: Bize Kılavuz Gerek!
- Anna’nın Annesi ve Anneler Günü
- Baskılara, Zorbalığa, Sömürüye, Emperyalist Savaşa Karşı Umut Örgütlü Mücadelede!
Son Eklenenler
- İsrail devleti Filistin halkına yönelik saldırılarını her geçen gün arttırıyor. Filistin halkı yalnızca bombalarla, kurşunlarla değil abluka nedeniyle açlıkla da mücadele ediyor. Bölgede gıdaya erişim neredeyse imkânsız hale geldi. Ancak İsrail...
- Sırbistan’da geçtiğimiz yıl Kasım ayında Novi Sad şehrindeki bir tren istasyonunda meydana gelen çökme sonucu 16 kişi hayatını kaybetmişti. Yolsuzluk ve ihmalin yol açtığı bu felaketin üzerinden 9 ay geçti, ancak öğrenciler ve işçilerin öfkesi...
- Geçtiğimiz ay Emekçi Kadın köşemizde, 1840’lı yıllarda Ignaz Semmelweis adlı genç bir doktorun annelerin hayatını kurtaran mücadelesine yer vermiştik. Zorluklara, engellere, baskılara rağmen doğru bildiği yolda yürüyerek kadınların ve bebeklerin...
- Bundan 1162 yıl önce, 863’te köleler Abbasi İmparatorluğuna isyan ettiler ve bataklığın ortasında bir şehir kurdular. Bu şehrin adı El-Muhtare idi, yani “Özgürlük Kenti”… Bu bölge, Dicle ve Fırat nehirlerinin Basra Körfezine dökülmeden önce...
- 4 milyon kamu emekçisini ve 2,5 milyon emekliyi kapsayan toplu sözleşme sürecinde iktidarın ilk zam teklifi 2026 yılının ilk 6 ayı için yüzde 10, ikinci 6 ayı için yüzde 6; 2027’nin ilk 6 ayı için yüzde 4, ikinci 6 ayı için yüzde 4 olmuştu. İkinci...
- Kamu emekçilerinin 2026–27 yıllarını kapsayacak toplu iş sözleşmesi görüşmeleri başladı. Yaklaşık 6 milyon kamu emekçisi var ve aileleri ile birlikte düşünüldüğünde 20 milyon insanı ilgilendiren bir süreç başladı. Kamu işvereni yani devlet, 2026’nın...
- İşçi Dayanışması’nın sayfalarında dünyadan işçi mücadelelerine, yüz milyonlarca işçinin katıldığı grevlere, farklı millet ve inançlardan yüz binlerce emekçinin bir araya geldiği Filistin’le dayanışma eylemlerine, ülkeden ülkeye yayılan emekçi...
- 17 Ağustos 1999 gecesi Türkiye tarihinin en büyük felaketlerinden biri yaşandı. Kocaeli, Yalova, Sakarya, İstanbul ve Düzce’yi sarsan 7,4 büyüklüğündeki depremde 50 binden fazla insan hayatını kaybetti, çok daha fazlası yaralandı. Yüzbinlerce...
- Mersin’in Tarsus ilçesi 1. Organize Sanayi Bölgesi’nde faaliyet gösteren PMS Tıbbi Cihazlar fabrikasında 12 işçi, sendikaya üye oldukları için işten çıkarıldı. Tüm Taşıma İşçileri Sendikası (TÜMTİS), 16 Ağustosta fabrika önünde basın açıklaması...
- Sakarya Hendek’te bulunan, Birleşik Metal-İş Sendikasının örgütlü olduğu Koç Holding’in şirketlerinden Türk Traktör’ün tedarikçisi olan SAG Hidrolik fabrikasında bir işçinin işten çıkarılması sonrası 12 Ağustosta direniş başladı. TEKSİF Sendikasına...
- İsrail’in Filistin halkına yönelik saldırıları ve açlık politikası tarifsiz acılar yaşatmaya devam ediyor. Siyonist rejim, iki milyon Filistinlinin bölgeden sürülmesi anlamına gelecek olan Gazze’yi tam işgal planıyla saldırılarını tırmandırıyor....
- Pakistan’da binlerce tekstil işçisi, hakları için haftalardır mücadele ediyor. Arjantin’de emekliler her Çarşamba günü düzenledikleri protestolar devam ediyor. Tunus’un en büyük işçi sendikası Tunus Genel İşçi Birliği (UGTT) üyesi toplu taşıma...
- Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu KESK, 2026-2027 yıllarını kapsayan 8. Dönem Toplu İş Sözleşmesi görüşmelerine dair, Kamu İşveren Heyeti teklifinin açıklanmasının ardından, 13 Ağustos Çarşamba günü Türkiye’nin pek çok kentinde ortak basın...