Buradasınız
Türkiye Kadına Karşı Ayrımcılıkta da Başı Çekiyor
UİD-DER Kadın Komitesi
Dünya Ekonomik Forumu’nun hazırladığı 2016 Küresel Cinsiyet Uçurumu Raporu yayımlandı. 144 ülkenin ekonomi, eğitim, sağlık ve siyaset alanlarında değerlendirildiği raporda, Türkiye 130. sırada yer alıyor. Rapordaki veriler, cinsiyete dayalı ayrımların büyüklüğünü ve kapsamını ortaya koyarken, özellikle ekonomi alanında eşitsizliğin giderek derinleştiğine işaret ediyor.
Raporda, Türkiye’de kadınların çalışma yaşamına katılım oranının %31, erkeklerin ise %71 düzeyinde olduğuna dikkat çekiliyor. Açık ki, kadınların çalışma yaşamına katılımının önündeki en büyük engellerden biri, çocuklarına bakacak kimseyi bulamamaları ve kreş, gündüz bakım evi gibi olanakların işçi aileleri için birer lükse dönüşmesidir. İşyerlerinde ve mahallelerde kadınların çocuklarını güvenerek bırakabilecekleri kreşler olsa, kadınlar çok daha fazla çalışma yaşamına katılabilirler. Yine raporda ücret eşitsizliğine de dikkat çekilerek, Türkiye’deki ücret farklarının kadınların aleyhine arttığı belirtiliyor. Bu duruma ücretsiz aile işçiliği, kayıt dışı ve güvencesiz çalışma da eklendiğinde, eşitsizlikte Türkiye listenin ön sıralarında yer alıyor. Rapora göre, mevcut uygulamalarla ücret eşitsizliği ancak 170 yıl sonra ortadan kalkacak! Yani 2186 yılına kadar eşit işe, eşit ücret yok!
Hayat pahalılığın arttığı, sağlığın ticarileştiği, eğitimin paralı hale geldiği günümüzde, kadınlar çalışma yaşamına atılmak zorundalar. Fakat çocuk bakımı ve ev işlerinin birer yük olarak kadınların sırtına yüklendiği bu düzende, emekçi kadınlar için yaşam hiç de kolay değil. Sürekli hor görülmek, aşağılanmak ve baskı altında olmak ruhumuzu örselerken, bedenimiz fabrika ve ev arasında tükenip gidiyor. Kapitalistler, açıktan açığa on yıllarca beklersek bizlere eşitlik sağlayacaklarını anlatadursunlar, gerçekler ortadadır. Çalışma yaşamından politikaya, eğitimden sağlığa sunulan veriler, eşitsizliğin ve ayrımcılığın temelde işçi sınıfının kadınlarını etkilediğini gösteriyor. Çünkü işçi sınıfının ve patronlar sınıfının hiçbir şeyi ortak olmadığı gibi, bu iki sınıfın kadınlarının sorunları da ortak değildir. Patronlar sınıfının kadınları, mülkiyet, kariyer, statü gibi sorunlarda eşitsizlikten ve ayrımcılıktan dem vururlar. Mülkiyet ve güç paylaşımında daha fazla söz sahibi olabilmek için de çözümü eğitimde, yasalarda, toplumsal ilerlemede görürler. Oysa işçi sınıfının kadınları, hem erkek egemen düzen tarafından hor görülmekte, ezilmekte ve ayrımcılığa uğramaktadırlar hem de fabrikalarda patronlar tarafından iliğine kemiğine dek sömürüldükten sonra, yorgun argın eve dönüp, evdeki mesaisine başlamak zorundadırlar. Milyonlarca işçi kadın işte böylesine kahırlı bir yaşamı sürmektedir. Yani kapitalizm, emekçi kadınlar için çifte ezilmişlik ve sömürüden ibarettir.
Patronlar sınıfı, gelecek nesillerin, çocuklarımızın geleceğinin bizlerin yaşamından farklı olmayacağını açıktan ilan ediyor. Yoksulluğa, işsizliğe, horlanmaya, ezilmeye, sömürülmeye karşı ses çıkarmamamızı, düzenlerinin yıllar yılı bu koşullar altında sürüp gideceğini anlatıyor. Peki, gerçekten böyle mi? Ne için yaşıyoruz? Ne için çalışıyoruz? Ne için katlanıyoruz bunca çileye? Çocuklarımız böyle bir yaşam sürsün diye mi tüm çabamız? Gelecek patronların parmak uçlarında belirlenen hesaplarda değildir. Gelecek bizlerin, yani mücadele eden işçilerin ellerindedir. Geleceği ellerimizde şekillendirebilmek için, dönüp geçmişe bakmalı ve sınıfımızın tarihinden dersler çıkarmalıyız. Eşit işe eşit ücret için mücadele edenler sınıfımızın kadınlarıdır. Daha iyi çalışma şartları, daha kısa çalışma saatleri için mücadele verenler sınıfımızın kadınlarıdır. Grevlerde, direnişlerde, mücadele alanlarında kol kola giren, safları sıklaştıran, yumruklarını sıkan sınıfımızın kadınlarıdır. İşçi sınıfının kadınları olarak, tarihimizdeki mücadelelerden aldığımız güçle, güvenle mücadeleye atılmalıyız. Kapitalist sömürüye, hayatımızın her alanında ürettiği ayrımcılığa ve eşitsizliğe karşı mücadelemizi büyütmeliyiz.
Rıza Kuas Anıldı
- Gelişen Ufkumuz, Değişen Dünyamız
- İşçilerin Canının Hiçe Sayılmasına Birlikte Karşı Duralım!
- Kadına Yönelik Şiddete Karşı Dünyadan Eylemler
- Anastasya, Dilan ve Hafızamız
- Gerçek Adalet Mücadelemizle Gelir
- Geleceğe Dönüşmek, Geleceği Büyütmek
- UİD-DER Kadın Komitesi’nden Polonez Direnişine Dayanışma Ziyareti
- Ağıt Yakmasın Analar, Umut Türküleri Söylesin
- Nurten Abladan Bugünün Emekçi Kadınlarına
- “Kendimiz İçin Yürüdük…”
- Direnç Çiçekleri İşçi Sınıfının Bağrında Filizlenir
- Anne Karnında Başlayan Eşitsizlik
- Clara Zetkin ve Ölümsüz Mirası
- Değişen Dünyam ve Dünyayı Değiştirme İsteğim
- Acımız Öfkeye, Öfkemiz Mücadeleye Dönüşsün!
- Emekçi Kadın Mücadeleyle Güzelleşir
- Emekçi Kadınlar Haydi 1 Mayıs’a!
- Yaşıyoruz Sanıyoruz
- Her İşyerine, Her Mahalleye Kreş İstiyoruz!
- UİD-DER’de Bir Kez Daha 8 Mart Coşkusu
Son Eklenenler
- İşçi Dayanışması yayınlandığı ilk günden bu güne biz işçilere kocaman bir sınıf olduğumuzu, yaşamlarımızın, sorunlarımızın ve çözüm yollarının ne kadar yakın olduğunu anlatmaya devam ediyor. Yazıların kaleme alınmasından görsellerin hazırlanmasına,...
- İstanbul Planlama Ajansının (İPA) Ekim ayı araştırmasına göre, İstanbul’da ortalama stres seviyesi 10 üzerinden 6,9 çıktı. Aslında bu veri sadece İstanbul’u yansıtmıyor. Mersin olsun, İstanbul olsun hiç fark etmiyor: Stres seviyemiz artıyor,...
- Sevgili işçi kardeşlerim, başlıktaki sözlere gelmeden meramımın tamamını anlatmak için 6 ay geriye gitmem gerekiyor. Mayıs ayının son haftasında iki azı dişime kanal tedavisi için Dokuz Eylül Üniversitesi diş bölümüne randevu alarak gitmiştim. İki...
- “Zeytinyağlı yiyemem aman/ basma da fistan giyemem aman…” Kütahya ya da Bursa yöresine ait olduğu düşünülen bu türkü düğünlerde, keyifli eş dost toplantılarında hep bir ağızdan söylenir. Hatta eğlenceli ritmi karşılıklı oynamaya da teşvik eder....
- Hayat pahalılığı, geçim sıkıntısı korkunç boyutlara ulaştı. Emekçiler olarak temel ihtiyaçlarımız olan barınma, beslenme gibi ihtiyaçlarımızı karşılamakta zorlanıyoruz. Aldığımız maaşlarla kirayı mı ödeyelim, karnımızı mı doyuralım diye kara kara...
- Kapitalist sistemde yaşıyoruz ve bu sistemin yol açtığı büyük-küçük pek çok sorunla boğuşuyoruz. Peki sorunlarımızı çözmek için ne yapıyoruz? Örneğin pek çoğumuzun ailesinde çocuk, hasta, yaşlı ya da engelli olduğu için bakıma muhtaç yakınlarımız...
- İşçi Dayanışması çıktığında her birimiz ilk görüşte etkilendiğimiz yazıyı seçiyoruz. Neden etkilendiğimizi, yazının bizi nasıl etkilediğini, neyi düşünmemizi sağladığını anlatıyoruz birbirimize. Bu yazıyı herhangi bir arkadaşımıza nasıl ve neden...
- Mutsuzluk ve umutsuzluk gençler arasında adeta bir salgın gibi yayılıyor. Etrafımıza, arkadaşlarımıza bakıyoruz, yaşamdan tat alamadığını söyleyenlerin sayısı her geçen gün artıyor. “Her günüm bir öncekiyle aynı”, “yarından bir beklentim yok”, “bana...
- Biz işçiler haftanın her günü vardiyalı bir şekilde 24 saat çalışırız. Yeri gelir Pazar mesai yaparız. Dinlenmeye, ailemize vakit ayırmaya zaman bulamayız. Sanki biz işçiler için hayat sadece çalışmaktan ibaretmiş gibi. Fabrikada mühendis bir...
- Eskiden her sorunun beni bulduğunu, bu sorunları yaşayan tek kişinin ben olduğumu düşünüyordum. Sonra UİD-DER ile tanıştım ve İşçi Dayanışması’nı düzenli olarak okumaya başladım. Bir genç olarak, gençlik yazılarını okudukça bu sorunları yalnızca...
- Ben büyük bir tekstil fabrikasında çalışıyorum. Başta Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek olmak üzere siyasi iktidar sözcülerinin, asgari ücret zammının hedeflenen enflasyon oranına göre yapılacağını her fırsatta söylemelerine rağmen asgari ücrete...
- Son günlerde sohbet edebildiğim her insana Türkiye’deki Suriyeliler hakkında ne düşündüklerini soruyorum. Devamındaysa nerede dünyaya geldiklerini, neden göçüp büyük kentlere geldiklerini soruyorum. Son olarak aile büyüklerinin nerelerden göçerek...
- Sevgili işçi kardeşlerim, 8 yaşına kadar babasız, 8 yaşından sonraysa hem anasız hem de babasız büyümüş sayılırım. 12-13 yaşıma kadar mahallede ve çalıştığım fabrikada anası-babası yanında olan arkadaşlarıma imrenmiş, onları kıskanmışımdır. O halimi...