Buradasınız
Yağlı Ekmekleri Ballandı!
Ankara’dan bir metal işçisi

Koronavirüs, tek derdi kâr etmek olan patronlar için büyük bir fırsata dönüştürüldü. Zaten sinekten yağ çıkartırcasına bizleri çalıştıran patronlara, muazzam bir vurgun kapısı daha açılmış oldu. Ekranlarda işçilerin sağlığını düşünüyoruz diyenler, gerçekte patronların yağlı ekmeklerini ballandırmaktan başka bir şey yapmadılar. Bugüne kadar cesaret edemedikleri birçok saldırıyı işçi sınıfına karşı devreye soktular. Patronları rahata erdirmek için evden çalışmayı, kısa çalışma ödeneğini, ücretsiz izinleri virüsü bahane ederek yaygınlaştırdılar. Birçok işyeri kapatıldı, işçiler evlerine gönderildi. İş-Kur aracılığıyla işsizlik fonundan işçilere üç kuruş ücret verileceği söylense de birçok işçi ondan bile yararlanamadı.
Çalışmasına devam eden işyerlerinde ise ayrı bir hava estiriliyor. Bilindiği gibi koronavirüs Türkiye’ye hafta sonları uğruyor. Hükümet, güya halkı virüsten korumak için hafta sonları sokağa çıkma yasağı ilan edeceğini açıkladı. Ama hafta sonları virüs olduğu halde özel izinler alarak çalışmaya devam eden fabrikalar oldu. Bizim fabrikanın patronu herhalde bizleri çok düşündüğünden hafta sonu fabrikayı çalıştırmak için izin almadı. Ama yasaklı günlerin telafisini yaptırmak istedi. Bir pazartesi fabrikaya gittiğimizde, artık çay molalarımızın kalktığını ve yarım saat geç çıkacağımızı öğrendik. Bu şekilde günde bir saat fazla çalıştırarak yasaklı günlerin telafisinin yapılacağı söylendi. Bu karar birçoğumuzu rahatsız etti. Amire bunun doğru olmadığını söyledik. Amir “siparişlerin yetişmesi gerekiyor, işler yoğun. Hem zaten yasa da kanun da onlardan yana” deyip bazı işçileri ikna etmeye çalıştı. Koronadan dolayı işlerin düştüğünden dem vurup bazı işçiler yıllık izne, bazıları ise ücretsiz izne gönderilmişti. İzne gönderilen arkadaşlardan dolayı, sırtımızdaki iş yükü daha da artmıştı. Bunun üstüne siparişler yetişmiyor diyerek 15 dakikalık çay molalarımıza bile göz diktiler. Bu durumu kabul etmeyeceğimizi söyledik. Hem çay molamızı kullanacağımızı hem de normal saatimizde çıkacağımızı bildirdik. Akşam üç arkadaşla birlikte mesaimiz bitince fabrikadan çıktık. Bizden cesaret alan diğer arkadaşlar da bu şekilde telafi yapılamayacağını, bunun böyle devam etmemesi gerektiğini patrona söylediler. Ertesi gün patron bu uygulamadan geri adım atmak zorunda kaldı. Ve bizleri tehdit edercesine “madem siz bu şekilde çalışmayı kabul etmiyorsunuz, ben de devletin bana verdiği bütün hakları kullanacağım” dedi. Bu şekilde telafi yapamayacağını anlayınca hafta sonları fabrikayı çalıştırmak için izin almak zorunda kaldı. Telafisini yaptıramadığı günlerin de ücretini maaşımızdan kesti.
Devlet hem sokağa çıkma yasağı ilan ediyor. Hem de yasaklı günlerin ücretini bizden kesmeleri için patronlara her türlü yasal hakkı tanıyor. Zaten aldığımız maaşla ay sonunu zor getiriyorken, bir de bu kesintiler belimizi iyice büktü. Bu süreçte “halkımızı mağdur etmeyeceğiz” diyerek milyarlarca liralık destek paketi açıkladılar. Bu paketlerin biz işçilere hiçbir hayrı olmadı. İşçiyi tepe tepe sömüren patronlara bir de ödül mahiyetinde milyarlarca lira tutarında destekler verildiğini ve patronların nasıl da keyifle sırıttığını canlı yayınlarda izledik. Biz birlik olup mücadele ederek almadıkça bize kimsenin bir şey vermeyeceği ortada!
Bu nasıl bir virüs ki hem biz işçileri daha çok çalıştırıp daha çok yoksullaştırıyor; hem de patronların kârlarına daha da kâr katıyor. Virüsler biyolojik olarak zayıf olan hücreleri hasta ederler. Koronavirüsün de diğer virüslerden bir farkı yok. Virüsün biyolojik yapısından ziyade bir de sınıfsal yapısına bakmak zorundayız. Kapitalist bir toplumda yaşıyoruz. Kapitalizm sınıflı bir toplum yapısına sahiptir. Bütün zenginliği üreten işçi sınıfı ile o zenginliğe el koyan patronlar sınıfı. Bir sınıfın çıkarına olan bir şeyin diğer sınıfın zararına olduğunu biliriz. Koronavirüse de böyle bakmalıyız. Kapitalistler virüsü bile işçilere karşı bir silah olarak kullanmaktan çekinmeyeceklerini gösterdiler.
Biz fabrikada ses çıkarttığımız ölçüde patrona geri adım attırabildik. Gücümüz örgütlülüğümüz kadar oluyor. Karşımızda örgütlü sermaye sınıfı var. Biz % 99’uz ve dünyadaki tüm zenginliği üreten işçi sınıfının bir parçasıyız. Haklı olan biziz. Gerçek olan biziz. Egemenlerin yalanlarına ve oyunlarına karşı uyanık olmalıyız. Bu da ancak sınıfımızın örgütlülüğünü arttırmakla mümkün olur.
- Kapitalizmin Klasiği: Sorumlusu Değilsin Ama Suçlusu Sensin!
- Açgözlülük Sermaye Sınıfına Özgüdür!
- Bütün Dillerde Yankılanan Slogan
- Ateş Sadece Düştüğü Yeri mi Yakar?
- 1968’den Bugüne: “Üstesinden Geleceğiz!”
- Mavi Gökyüzü Altında Özgürdük 1 Mayıs’ta
- İşçi Sınıfı İçin Tek Yol Var: Birlik, Dayanışma Güven ve Cesaret!
- İşçi Dayanışması 169. Sayı Çıktı!
- Gençler Neden Siyaset Yapmalı?
- 1 Mayıs: O Ateş Hâlâ Yanıyor ve Büyüyor!
- 1 Mayıs: Dünya İşçi Sınıfı Tek Bayrak Altında!
- Savaş ve Ekmek
- İşte Kafiye: Yalanlar Farklı, Tuzak Aynı!
- Bizleri Kurtaracak Olan Kendi Kollarımızdır!
- İşçi Dayanışması 168. Sayı Çıktı!
- Örgütlüysek Değerliyiz
- Özgür Değiliz Ama Olabiliriz!
- Sanat, Sermayenin Ruhu ve İşçiye Sıkılan Plastik Mermi
- Mutluluk ve İnsanlığın Büyük Davası
- İşçi Dayanışması 167. Sayı Çıktı!
- Gevrek “Susamlı Tavuk”
- Koronavirüs Sınıf Ayrımı Yapmıyor mu?
- Salgında İşçi Sağlığı Hiçe Sayılıyor!
- Patrondan Covid-19 Önlemleri
- Koronavirüsle Geçirdiğimiz 9 Ayın Bilançosu
- Maskeye Emanet Edilmiş İşçi Sağlığı ve İşten Atmaların Yeni Bahanesi Maske
- Patronlar Koronavirüsü Tepe Tepe Kullanırken Asıl Faturayı Biz İşçiler Ödüyoruz
- Şantiyede Sözde Korona Önlemleri
- Hayat Eve Sığar mı?
- İşçi Sınıfıdır Bizim Asıl Ailemiz
- Bakan’a mı İnanalım Yaşadıklarımıza mı?
- Adımız Koronalıya Çıktı!
- Metal İşçileri: “İşçinin Hakkı İşçiye!”
- Sözde Pandemi Önlemleri ve Küresel Açlık
- “Hijyene Dikkat Edin Ama Fazla Su, Sabun, Peçete Harcamayın”
- “Yeni Normal” Koşullarında Öğrencilerin Sınav Maratonu
- Gebzeli İşçiler Koronavirüsün İşçiler Üzerindeki Etkilerini Anlatıyor
- Gebzeli İşçiler Yeni Normali Değerlendiriyor
- Koronavirüsle Yaşamayı Öğrenmeli miyiz?
- Yağlı Ekmekleri Ballandı!
Son Eklenenler
- Darülaceze Sosyal Hizmet Şehri temel atma töreninde konuşan Erdoğan, işi yapacak müteahhide “Burayı ne kadar zamanda bitireceksin?” diye soruyor. Müteahhit “36 ay” diye cevap verdiğinde Erdoğan bu süreyi beğenmiyor, müteahhit süreyi bu sefer 24 aya...
- Artan enflasyon karşısında eriyen ücretler, gittikçe büyüyen ve dayanılmaz bir hâl alan yoksullaşma, geçim sıkıntısı, artan kiralar ve işsizliğin geldiği boyut karşısında siyasi iktidar önce inkâr politikasına başvurdu. Yoksulluktan şikâyet edenlere...
- Merhabalar dostlar. 3 yaşında bir kızım var, ellerinizden öper. Kızım diye demiyorum ama çok akıllıdır. Anlata anlata bitiremediğim minik UİD-DER’li... Elimizden geldikçe ihtiyacını karşılamaya çalışıyoruz. Ama bazen yetemiyoruz. Hayat o kadar...
- Petrol-İş Sendikasının örgütlü olduğu Neşe Plastik fabrikasında toplu sözleşme görüşmelerinin tıkanması üzerine işçiler, 18 Mayısta greve çıktılar. Petrol-İş Sendikası Kartal 2 No’lu şubede örgütlü olan Neşe Plastik işçileri, enflasyon artı 1300...
- Kapitalist sistem insanlar arasında dayanışma ve yardımlaşma duygularını köreltmeye, her koyunun kendi bacağından asılacağı fikrini zehir gibi insanların zihnine nakşetmeye çalışır. Başkasının sorunlarına duyarsızlaşmamızı, birbirimize yabancı gibi...
- Türkiye’de 11 milyon kadın ev içi bakım işleri nedeniyle yani çocuklarına, hastalarına, yaşlılarına baktıkları için çalışamıyor. Çalışan kadınlarsa kaliteli ve yeterli kreşler ve bakımevleri olmadığı için büyük zorluklar yaşıyorlar. Çocukları için...
- Kanada ve Amerika Birleşik Devletleri’nde 1 Mayıs sadece sol partiler tarafından kutlanır. İşçiler ve sendikalar Eylül ayının ilk Pazartesi gününü “Emek Günü” olarak kutlar. Bunu yapmalarındaki kasıt Kuzey Amerikalı işçilerle dünyanın geri kalan...
- Geçen bayram, tatil olması ve ulaşımın ücretsiz olması vesilesiyle iki arkadaş Büyükada’ya gitme kararı aldık. Büyükada’yı görecek olmamızın sevinci ve heyecanının yanı sıra ulaşıma ücret ödemeyecek olmamızın rahatlığı da vardı. Bu duruma sevinenin...
- Dağlar deliniyor, nehirlerin yönü değiştirilip barajlar kuruluyor, ormanlar geri dönüşsüz bir biçimde yok ediliyor. Toprağın ve okyanusun derinliklerinden petrol ve madenler çıkartılıyor. Savaşlarla kentler tarumar ediliyor. Doğa kirleniyor,...
- Bizler bir grup metal işçisiyiz. Birleşik Metal-İş üyesiyiz. Bu sabah sendikamızın işyeri temsilcilerinden olan arkadaşımızın kardeşinin, Okan’ın, Antalya’da iş cinayetinde öldüğünü öğrendik. Henüz sadece 36 yaşındaki kardeşimiz, Okan Günay, bu...
- Rusya’nın Ukrayna’da başlattığı işgal, Üçüncü Dünya Savaşının en önemli halkasını oluşturuyor. ABD ve İngiltere’nin başını çektiği emperyalist blok Ukrayna’ya silah yığarken, derinleşerek devam eden savaş tüm dünyayı etkiliyor. Emperyalist hegemonya...
- 24 Şubatta Rusya’nın Ukrayna’ya karşı başlattığı savaşın emekçiler üzerindeki yıkıcı etkileri devam ediyor. Haksız ve emperyalist savaşların ölüm, yurtsuzluk, açlık, yoksulluk ve işsizlik demek olduğunu gördük bir kez daha! Tüm bunların yanında...
- İstanbul Ataşehir’de bulunan Emlak Konut GYO inşaatında çalışan işçiler 16 Nisanda direniş başlattılar. DİSK/Dev Yapı-İş ve İnşaat-İş Sendikalarının ortaklaşa örgütlediği eylemde, “Tüm Haklarımızı Alana Kadar Direneceğiz” pankartı açıldı.