Buradasınız
Yaşamlarımız Aynı mı, Çıkarımız Ortak mı?
İki yakayı birbirine bağlayan köprülerin ve Boğaz’ın mavisi eşliğinde birbiri ardına dizili restoranlar… Ellerinde bir tomar anahtarla, müşterilerinin arabalarını restoranın tam önüne çekebilmek için sağa sola koşuşturan valeler… Kargaşanın ortasında, lüks araçlardan inen kirli sakallı, kısa paça pantolonlu, şık giyimli erkekler… Simli, güpür süslemeli, dantel ve fırfır detaylı, sezonun öne çıkan renkleriyle, ipek kumaşlarla ışıldayan bakımlı kadınlar…
İki yakasını bir araya getiremeyen, yorgun alınlarını otobüs, dolmuş veya servis camlarına yaslayarak usulca bakanlar da var, camların ötesindekilere. Saatlerce alın teri döktükleri işyerlerinden çıkıp evlerine ulaşmaya çalışanlar. Gözlerindeki fer belli belirsiz, çoğunda sönmek üzere. İç çekip bir süre daha izliyorlar oturdukları yerden, parıldayan mücevherleri, ışıltılı kumaşları, lüks arabaları. Saplanıp kaldıkları trafik açıldıkça, kendi gerçekliklerine yaklaşıyorlar adım adım. Polyester kumaştan birkaç gömlekle idare ediyor kimi. Kimi de uzun pazen eteğiyle. Kiminin az pamuklu feracesinin yedeği bile yok. Kara kış dayandığında kalın, hafif soğuk günlerde ince kazağını, hırkasını giyiyor kimi. Elinde başka bir seçeneği daha yok çoğunun. Hâlbuki birçoğu, yokluk nedir bilmeyenlere hizmet eden iktidar partisine oy veriyor.
Kitlelerin desteğiyle, çoğunluğu temsil etmekle övünenler, yokluğa mahkûm emekçilere durmaksızın aynı şeyi söylüyorlar. “Biz aynıyız, çıkarlarımız bir” diyorlar. Her fırsatta güçlerini seçim sandıklarından aldıklarını söylüyorlar. Emekçiler de o sandıklara oy atarak, sorunlarını çözeceklerine inandıkları kişileri, partileri meclise gönderiyorlar. Peki, iktidarı, gücü ve zenginliği elinde tutanlarla yaşamlarımız aynı, çıkarlarımız bir mi gerçekten? Bir örnek: Kızgın güneşin altında parıldayan ve beyaz rengiyle göz kamaştıran boğa logolu bir araç. Boğaların gücünden ve dayanıklılığından etkilenerek tasarlanmış üzerindeki logo. Tasarımı, hızı, kapısının açılışı, motorunun sesiyle tüm dikkatleri üzerine çekiyor. 4 milyona alınan Lamborghini Aventador S model bu araç, geçenlerde Meclis bahçesinde görülmüştü. AKP Sakarya milletvekili Meclise kayıt işlemini yaptırmaya gittiğinde. Hatırlarsınız, uzatılan mikrofonlara Meclise giderken arabasının sesiyle tanınacağını ve farklı bir milletvekili olacağını söylemişti.
Belli ki zenginliğin, gücün ve iktidarın tüm nimetlerinden faydalananların yaşamları, bundan sonra daha da fark yaratacak. Bazı milletvekillerinin sesinden önce, arabalarının sesi duyulacak. İktidarı ve gücü paylaşanlar, ihale, iş takibi, açık veya gizli ortaklıklar vasıtasıyla daha da zenginleşmeye devam edecek. Saraylar, lüks konutlar, arabalar, gösterişli kıyafetler, mücevherler, ihtişamlı sofralar ve şatafatlı düğünlerle yaptıkları gövde gösterisi yaygınlaşarak sürecek.
İktidar ve iktidardan nemalananların zenginliği işçi ve emekçi kitlelerin yoksulluğu üzerinde yükseliyor. Onlar zevkusefa içinde sürdürdükleri hayatın tadını çıkarırken, yoksulların hayatı eziyete dönüyor. Peki, nasıl oluyor da, yaşamlarımız birbirinden bu kadar farklıyken, kaderimizin bir olduğuna inandırıyorlar bizleri? Nasıl oluyor da, yoksulluk içinde çırpınan işçi ve emekçiler, kendilerini sömürenlerin çıkarlarını desteklemeye ikna ediliyorlar? “İtibardan tasarruf olmaz” diyerek gösteriş ve ihtişam düşkünlüğü yapanlarla, ay sonunu getiremeyen milyonların çıkarları bir olabilir mi hiç?
Elbette olamaz. Açık ki kibir, böbürlenme ve ihtişam özentisi iktidarın tüm siyasi kadrolarını ve iktidardan nemalananları tepeden tırnağa sarmış durumda. Sırtını tek adam rejimine yaslayanlar, milyonlarca emekçiyi yalanlarla aldatıyor, bu uğurda medyayı tepe tepe kullanıyorlar. “Beka sorunu”, “dış güçler” “terör ve savaş tehlikesi” diyerek iktidarlarını sürdürüyorlar. Sürekli korku, yıkım, endişe ve geleceksizlikle tehdit ettikleri yoksulları peşlerinden gitmeye razı ediyorlar. Oysa farklı siyasi görüşlere sahip olduğunu düşünen ya da farklı partilere oy veren işçiler, üreten işçi sınıfının parçasıdır. İşçi sınıfının, kendisiyle aynı partilere oy veren sermayedarlarla, iktidardakilerle ortak hiçbir çıkarı yoktur. İşçi sınıfının, ürettiği tüm zenginliğe el koyarak sefahat içinde yaşayanlarla ortak hiçbir paydası olamaz. Biz işçiler sınıf temelinde bir araya gelmek zorundayız. İçinde bulunduğumuz koşulları aşmanın tek yolu sınıfımızın birliğini sağlamaktır. Çünkü gücümüz, üretmemizden ve birliğimizden gelir.
Hindistan’daki Sultan ve Halkı
Patronların Başı Ağrımıyor!
- Geleceğe Dönüşmek, Geleceği Büyütmek
- Sınıf Olarak Birleşelim, Yoksulluğa ve Sömürüye Hayır Diyelim!
- İşçi Dayanışması 197. Sayı Çıktı!
- Esirler Dünyasına Özgürlük Çağrısı: Enternasyonal!
- Ağıt Yakmasın Analar, Umut Türküleri Söylesin
- Hangi Milliyetten Değil Hangi Sınıftan Olduğundur Önemli Olan
- Cep Telefonu, Okul Gezisi ve Hayatın Gerçekleri
- Senin Memleket Nere?
- Sokak Köpeklerinin Katledilmesi Çözüm mü?
- Düşmanlığı ve Savaşları Nasıl Meşrulaştırıyorlar?
- İşçi Sınıfının Sömürüye Karşı Mücadelesi Durdurulamaz!
- İşçi Dayanışması 196. Sayı Çıktı!
- Zulme Karşı Çıkmanın Mutlaka Bir Yolu Vardır
- “Kendimiz İçin Yürüdük…”
- Umut Şarkılarını Birlikte Söyleyelim!
- Bahis Oyunu Aslında Kimin Oyunu?
- Depremin Yaraları Kanamaya Devam Ediyor
- Ne Kadar Vergi Veriyoruz, Karşılığında Ne Alıyoruz?
- Dert Bizde Derman Ellerimizde, Birliğimizdedir!
- İşçi Dayanışması 195. Sayı Çıktı!
Son Eklenenler
- Topraktan başını güneşe uzatan filiz, meyve veren dal, ana rahminden kopup emekle, sabırla büyütülen çocuk… Yeşeren, serpilip gelişen, bugünden yarına geleceğe dönüşen yaşam… Biz emekçi kadınlar yaşam zahmetsiz, kahırsız, mutlulukla aksın isteriz....
- Burjuva partilerin vekil adayları seçim zamanı bizdenmiş gibi görünüp türlü vaatlerle oyumuzu almaya çalışırlar. Seçim biter bitmez sonraki seçime dek bizi umursamazlar. İşçi ve emekçilerin haklarına saldırı, sermaye sahiplerine kıyak anlamına gelen...
- 57 gündür direnişte olan Polonez işçileri gece ve gündüz fabrika önünde direnerek, polisin baskısına boyun eğmeyerek mücadele ediyor, sendikal haklarının tanınmasını istiyor. Antep’te bulunan Akcanlar Tekstil işçileri de 7’li vardiya sistemi...
- Soma Katliamında sorumluluğu olan ve daha önce yargılanmayan 28 kamu görevlisinin 10 yıl sonra yargılanmaya başlandığı davanın ikinci duruşması 12 Eylülde Soma 2. Asliye Ceza Mahkemesinde görüldü. Sanıklar bir kez daha mahkemeye getirilmezken, sanık...
- 78’liler Hareketi, 12 Eylül askeri faşist darbesinin 44. yılında İstanbul Taksim Kazancı Yokuşunda basın açıklaması gerçekleştirdi. Açıklamaya 20’nin üzerinde kurum temsilcisi ve UİD-DER’li işçiler katıldı. “12 Eylül Tekçi Rejimle İç İçe Sürüyor”...
- İşçi sınıfının genç ve çalışkan evlatları, hepinize sınıfımızın samimi sıcaklığıyla merhabalar. Her birinizin mutlaka duyduğu, gördüğü, alıp okuduğu, hatta belki arkadaşlarınıza da önerdiği kişisel gelişim kitapları üzerine sizlerle hasbihâl etmek...
- Zaman hızla akıp gidiyor. Gündemimiz de aynı hızla değişiyor. Hiç düşündük mü, nasıl oluyor da yaşanan büyük olaylar, felaketler bile çok kısa sürede hiç olmamışlar gibi gündemden çıkıyor? Mesela Haziran ayında Diyarbakır ve Mardin’de çıkan orman...
- 12 Eylül askeri faşist darbesinin üzerinden 44 yıl geçti. Darbeyle hesaplaşamayan Türkiye işçi sınıfı uğradığı hak kayıplarını telafi edemediği gibi yeni kayıplar yaşadı, yaşıyor. Sınıfsal hafızaya vurulan ağır darbe yüzünden 1980 sonrası işçi...
- 12 Eylül 1980 askeri faşist darbesiyle egemenler geçmişle gelecek arasındaki köprüleri yıkmak, işçilerin mücadele deneyimlerini unutturmak istediler. Toplumu baskı ve şiddetle susturdular, yıllarca sürecek bir karanlığa hapsettiler. Çekilen tüm...
- DİSK’in “Artık Yeter! Geçinemiyoruz! Gelirde, Vergide, Ülkede Adalet” şiarıyla düzenlediği eylemler devam ediyor. 10 Eylülde Gebze Kent Meydanında gerçekleşen eyleme DİSK’e bağlı sendikalarda örgütlü işçiler, DİSK Yönetim Kurulu, DİSK Birleşik Metal...
- Diyarbakır’ın Bağlar ilçesine bağlı Tavşantepe mahallesinde 21 Ağustostan beri kayıp olan 8 yaşındaki Narin, 19 gün sonra yapılan bir ihbar sonucunda, öldürülmüş ve cansız bedeni bir torba içinde dere kenarına bırakılmış olarak bulundu. Narin’in...
- Polisin saldırılarına, Emniyet Müdürünün tehdidine boyun eğmeyen direnişçi Polonez işçileri halaylarla, türkülerle, sloganlarla, dayanışmayla direnişlerini sürdürüyorlar. Tüm emek dostlarını direnişleriyle dayanışmaya çağırıyorlar.
- Hayat pahalılığı, yüksek enflasyon, reel ücretlerin düşmesi işçilerin yaşamını her geçen gün daha da zorlaştırıyor. Siyasi iktidarın ekonomik yıkımın faturasını işçi ve emekçilere kesen ekonomi programları ise sorunlarımızı katlanarak büyütüyor. Bu...