Buradasınız
Yaz Sıcağında Eylül Şiirleri Okunur mu?
Gebze’den bir kadın işçi

Şiirler vardır, yaşadığımız zorlukları, acıları, beklediğimiz güzel günleri dile getiren. Lapa lapa yağan kar taneleri toprağı doldurduğunda, sabırla bekleyen kardelenin bahar gelirken çıkıp gösterdiği bembeyaz yüzü gibi aydınlatır yüreğimizi. Anlatır umudunu ve inancını yitirmeyenlerin sabırla yola devam etmesini. Acıyı, hüznü, kederi, öfkeyi, bu meşakkatli yolun zorluklarını bir nakış gibi işler dizelerinde. Kimi zaman da sevinci, umudu, özlemi, direnci... Yağan yağmurla yeşeren tomurcuklar gibi, domur domur açar bahar dallarını. Aydınlık yarınlara duyulan özlemi taşır her bir dizesine. Senin, benim, hepimizin duygularına tercüman olur ve sorgulatır hayatın anlamını. Tıpkı 12 Eylül’ün karanlık günlerinde yazılan Eylül Günlüğü’ndeki şiirler gibi.
Bazı şiirler bazı zamanlarda okunduğunda daha da anlamlı hale gelir. Eylül Günlüğü’ndeki şiirleri dinleyen direnişçi kadın işçilerle aramızda geçen bir sohbet bunu doğrularcasına başlıyor ilerlemeye. Soruyorlar, “Neden yazın sıcağında Eylül şiirleri okuyorsunuz?” diye. Eylül deyince, doğadaki renklerin sarıya çalmaya başlamasını, dökülen yaprakları, yağan yağmurları, esen serin rüzgârları ve bir de omzunda apoletleri ve kaskatı görüntüsüyle Kenan Evren’i anımsıyorlar. Başlıyoruz, emek veren eller hiç birleşmesin, gerçek kardeşler düşman olsun isteyenlerin neler yaptığını konuşmaya.
12 Eylül’de darbecilerin ilk işi grevleri yasaklamak, grev çadırlarını ortadan kaldırmak olmuştu. Darbenin amacı mücadele eden işçileri durdurmak, işçi örgütlerini dağıtmak ve sindirmekti. Sendikalar, emekten yana partiler ve dernekler kapatıldı. Mücadeleci işçiler işten atıldı, fişlendi, başka yerde iş bulması engellendi. Sendikaların örgütlenmesinin önüne büyük engeller kondu. Grev yapmanın koşulları zorlaştırıldı, pek çok sektörde grev resmen yasaklandı. O güne kadar grev, direniş yerlerini birer okul olarak gören, meydanlarda toplumsal değişim isteyen işçiler, darbeyle örgütsüz, yalnız, güçsüz ve moralsiz bırakılmak isteniyordu. Çünkü örgütlü işçinin başı diktir, haksızlıklara karşı mücadeleyi elden bırakmaz. Bunun bilincinde olan patronlar da işçilerin örgütlülüğünü ve dayanışmasını kırmak istiyorlardı. Nitekim bugün örgüt, örgütlenmek kelimelerinden bile korkar oldu işçiler. O gün ana rahmine düşen çocuklar bugün 38 yaşına bastılar. 38 yıl geçti 12 Eylül karanlığının üzerinden. Ve işçilerin geçmişiyle gelecekleri arasındaki bağ kopartıldı. Bizim gibi mücadeleci işçiler fabrikalardan, sendikalardan uzaklaştırılarak işçiler hafızasız, geçmişinden bihaber bırakılmak istendi.
Bir yandan şiirleri diğer yandan anlatılanları düşünen direnişçi işçi şöyle diyor: “Desenize istediklerini başarmışlar. Bugün örgütlenelim desen, insanların aklına ilk gelen şey terör oluyor. Birbirine güvenmek, yan yana gelmek çok zor. Biz bunu örgütlenirken de yaşadık, hâlâ da yaşıyoruz.” Aradan geçen yılları düşününce, o günden bugüne örgütlenmenin, mücadele etmenin, güvenmenin, dayanışma içinde olmanın bizler açısından olmazsa olmaz değerler olduğu konusunda hemfikiriz. Tam da bu sebeple, umutsuzluğa düşmemeliyiz. Direnişçi kadının söylediği gibi, “Yanımızda olan sizler gibi dostlarımız anlatıyor, hemen her işyerinde koşullar aynı. İşçilerin durumu birbirine benziyor. Ya çoğunluk gibi sessiz kalacağız ya da haksızlığa karşı gelip bugünkü gibi direneceğiz.” Sohbet sonlanırken, “Ne zaman yan yana olsak büyük bir moralle, umutla ayrılıyoruz yanınızdan” diyorlar.
Çünkü bizler, 12 Eylül’de yüreğini karartmayanların, mücadele bayrağını dünden bugüne taşıyanların mirasçılarıyız. O yüzden bize umutsuzluk yaraşmaz. Günler ne kadar zor geçse de, örgütlü işçiler umudu elden bırakmazlar. Güzel günlerin gelmesi için, durup dinlenmeden, umutsuzluğa kapılmadan mücadele ederler. Sabırla yolunda yürümeye, işçi sınıfının dününü bugüne, bugününü yarına bağlamak için var güçleriyle çalışmaya, bir araya gelerek gerçekleri kavramaya devam ederler.
İtibar Onlara Yoksulluk Bize!
Bana Ne Doların Yükselmesinden!
- Adres Doğru mu?
- Emekliler “AÇIZ” Diyor, Onları Kim Duyuyor?
- Geleceğimizi Kurmak İçin Birliğimizi Büyütelim
- “Asıl Haber Biziz Be Abla”
- Sağlık Çalışanlarına Sağlıksız Yemekler
- Sorunlar Mücadeleyle Çözülür
- İşyerinde “Paralı Eğitim!”
- Onların İnsafına Bırakmayalım!
- “Sana Ceza Veriyorum Tayfun!”
- Emekli Maaşı Ne Zaman Ödenecek?
- “Çalışanlarımıza Rapor Vermeyin!”
- “Kırtasiye Ürünleri İkinci Ele Düştü”
- Örgütlü Olmak ve Toplu İş Sözleşmeleri
- Alo 170: Yanlış Numara Çevirdiniz!
- Turgut Özal, Gökova Santrali ve Sonrası
- TÜİK Kimin Hizmetinde?
- Emekliler Sendika Kuramazmış!
- Sorumluluk Almadan Kazanım Elde Edemeyiz
- Topluma Fildişi Kulelerden Bakmak
- Mücadele Edenler Mutlaka Kazanır!
Son Eklenenler
- Toplu İş Sözleşmesi (TİS) sürecinde olan belediyeler ile petrokimya sektöründeki fabrikalarda birer birer grev kararları alınıyor. İzmir’de Narlıdere Belediyesi işçileri grevin ilk gününde kazanım elde ederken Konak Belediyesinde 7 Mayısta grev...
- İşçi sınıfının 8 saatlik işgünü mücadelesi 1889’dan önce başlamıştı. Ancak 1 Mayıs 1889’da, 8 saat çalışma, 8 saat dinlenme ve 8 saat canımızın istediğini yapma talebiyle kitlesel olarak alanlara çıkıldı. 1 Mayıs bu başkaldırının ve daha adil bir...
- Genel-İş Sendikası İzmir 6 Nolu Şubenin örgütlü olduğu Narlıdere Belediyesine bağlı NARBEL’de çalışan işçiler toplu iş sözleşmesi görüşmelerinde anlaşma sağlanamaması üzerine 6 Mayısta greve çıktı. NARBEL işçileri bir müddettir ücretleri eksik ve...
- Bu mektubumda sizlere sınıf temelinde örgütlü olmanın ne demek olduğunu dilim döndüğünce anlatmak istiyorum. Önce kendi deneyimimden, ardından da 1980 öncesi işçi kuşaklarının örgütlü mücadelesinden örnekler vereceğim.
- 15 Nisanda geçirdiği kalp rahatsızlığı nedeniyle 18 gün yoğun bakımda kalan ve 3 Mayısta yaşamını yitiren Sırrı Süreyya Önder on binlerce insan tarafından sonsuzluğa uğurlandı. Siyasi parti yöneticileri, sanatçılar, gazeteciler, Barış Anneleri, Kürt...
- Sırrı Süreyya Önder’i, Sırrı Abimizi kaybettik. O, işçilerin birliği, halkların kardeşliği mücadelesine katkılarıyla hep yaşayacak, yüreğindeki umut ve direncin sembolü olan gülümsemesiyle hep saygı ve sevgiyle hatırlanacak.
- İzmir Konak Belediyesine bağlı MER-BEL’de işçiler toplu iş sözleşmesi görüşmelerinin tıkanması üzerine 2 Mayısta tam gün iş bıraktı. 31 Mart yerel seçimleri sonrası İzmir Çiğli Belediyesinde tasarruf bahanesiyle işten atılan ve verilen sözlere...
- Dünya işçi sınıfı bu sene de 1 Mayıs’ı baskıcı ve anti-demokratik uygulamaların, işçi sınıfına yönelik saldırıların katlanarak arttığı bir dönemde karşıladı. Öfkesini ve taleplerini tek ses, tek yumruk olup haykırmak isteyen işçi ve emekçiler ABD’...
- İşçi Sınıfının Uluslararası Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü 1 Mayıs, Türkiye genelinde kitlesel katılımla kutlandı. İstanbul başta olmak üzere birçok kentte alanlara çıkan yüz binlerce işçi ve emekçi, yaşadıkları ekonomik ve siyasal sorunlar...
- UİD-DER, İşçi Sınıfının Uluslararası Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü 1 Mayıs’ta Kadıköy’de düzenlenen mitingde, “Baskılara, Zorbalığa, Sömürüye, Emperyalist Savaşa Karşı Umut Örgütlü Mücadelede!” pankartıyla yerini aldı. Her sene olduğu gibi bu...
- İşçi ve emekçilerin sorunlarının ağırlaştığı, toplumda iktidardaki rejime yönelik tepkilerin büyüdüğü bir dönemden geçilirken, tüm Türkiye’de 1 Mayıs mitingleri gerçekleştirildi. 1 Mayıs meydanları bir kez daha işçi ve emekçilerin sömürüye,...
- 1 Mayıslarda dünya işçi sınıfı, kapitalist sömürüye, emperyalist savaşlara karşı alanlara akın etmiş, dünya taleplerini, kapitalist sistemden kurtulma özlemini dile getirmiştir. Bu sistemin efendilerinin, dünya işçi sınıfına savaş, yoksulluk, ağır...
- İşçi sınıfı örgütlü olduğunda gücü ve cüreti büyüktür. Örgütsüz olduğu durumlarda ise ne yazık ki sınıf bilinci geriye gider. Örneğin çevremizdekilerden arada bir duyarız: “Aman boş ver! Malmış mülkmüş hepsi hikâye... Bak Sabancı’nın oğlu bir...