Buradasınız
Yoksulluğun Bir Başka Görünümü: Obezite ve Diyabette Avrupa Birincisiyiz!
Ankara’dan bir hemşire

Türkiye obezite sıklığı açısından erkeklerde yüzde 20,5, kadınlarda yüzde 41 oranıyla Avrupa birincisi. Bir o kadar da fazla kilolu, yani obez adayı insan var. Obezite vücutta sağlığı bozacak ölçüde aşırı yağ birikmesi olarak tanımlanıyor. Türkiye yalnızca obezitede değil diyabette yani şeker hastalığında da Avrupa birincisi. Raporlara göre Avrupa’da en yüksek diyabet oranı Türkiye’de. Diyabetli yetişkin sayısı 2021 yılı için 9 milyon 20 bin. Bu sayının 2030’da 10 milyon 817 bin kişiye, 2045’te ise 13 milyon 386 bin kişiye ulaşması bekleniyor. Genel olarak obezite ve diyabetin paketli, şekerli gıdaların aşırı tüketimiyle, aşırı karbonhidrat alımıyla ilgili olduğunu biliyoruz. Peki, bu hep anlatıldığı gibi bir irade sorunu mu, yoksa sınıfsal bir sorun mu?
Obezite ve diyabet gibi hastalıklar doğrudan beslenme şeklimizle ilgilidir. Sağlıkla ilgili makalelerde, videolarda hep “dengeli beslenmek, şekerden uzak durmak sağlık için çok önemli” dendiğini görürüz. Ama biz işçiler için bu ne anlama geliyor? Kendisiyle yapılan söyleşide Türkiye Obezite Araştırma Derneği Başkanı “Karbonhidrat ağırlıklı yiyeceklerin daha ucuz olması nedeniyle, ekonomik güçlük yaşayan kişilerin bu şekilde beslenmeye zorunlu olduklarını görüyoruz” demiş. Birleşik Metal-İş Sendikası Araştırma Merkezi’nin Kasım 2021 raporuna göre yetişkin bir erkeğin sağlıklı bir biçimde beslenmesi için tüketmesi gereken gıdaların aylık karşılığı 828 liradır. Bu değer yetişkin bir kadın için 797, 15-18 yaş arası bir genç için 879, 4-6 yaş arası bir çocuk için 580 liradır. Bu hesaplamanın içinde maliyeti en yüksek grubu yüzde 35,4 ile süt ve süt ürünleri oluşturuyor. Et, balık, tavuk grubu yüzde 19,9 ile ikinci sırada yer alıyor. Sebze ve meyvelerin maliyeti ise üçüncü sırada geliyor. Bu hesaba göre dört kişilik bir ailenin evine yalnızca gıda harcamaları için 3 bin 84 lira girmesi gerekiyor, buna açlık sınırı deniyor.
Asgari ücret neredeyse açlık sınırına dayanmışken tek harcaması gıda olmayan işçi ve emekçilerin sağlıklı beslenemeyeceği açık değil mi? Bu nedenle markete girdiğimizde sağlıklı olmasından çok doyurucu ve ucuz olan ürünleri alıyoruz. Yolda geçen zamanı da eklediğimizde çalışma saatlerimiz o kadar uzun ki biraz daha fazla uyuyabilmek için kahvaltısız yola çıkıyor, çoğunlukla poğaça, simit, bisküvi gibi sağlıksız gıdalarla sabahı geçiştiriyoruz. Çocuklarımızın beslenmesine ucuz kekler, krakerler, meyve suları koyuyoruz. Protein ihtiyacımızı yemeklerin içine koyduğumuz 100 gr kıymayla gidermeye çalışıyoruz. Genellikle makarna, pilav ve ekmek yemeyi zorunlu olarak tercih ediyoruz. Günlük olarak ihtiyacımız olan besin değerlerini alamıyoruz.
Sağlık otoriteleri kişilerin tükettiği yiyeceklerin içeriğini bilmesi gerektiğini, paketlerde yazılanları, içinde ne kullanıldığını okumamız gerektiğini söylüyor. Oysa marketlerden satın aldığımız ve ucuz olduğu için tercih etmek zorunda kaldığımız tatlılarda, maliyeti çok daha düşük olduğu için glikoz şurubu, genel olarak da nişasta bazlı şekerler kullanılıyor. Bu şekerler kalp rahatsızlıklarına ve pek çok kronik hastalığa davetiye çıkarıyor. Ama şeker pancarından üretilen şekerle yapılan bir tatlıyı ayda bir kere bile yeme şansımız yok. Çocuklarımız için marketlerden aldığımız şeker, bisküvi, çikolata gibi atıştırmalıklarda birçok kanserojen madde, palm yağı gibi sağlığa zararlı yağlar kullanılıyor, yani içleri zehir dolu. Ancak bunları almak zorunda kalıyoruz, çünkü istedikleri başka şeyleri almaya zaten gücümüz yetmiyor.
Genetik faktörler elbette obezite ve diyabet hastalığında etkili. Ancak sağlıksız beslenme de obezite ve diyabeti doğrudan etkiliyor. Sadece dengeli beslenmek değil, düzenli spor yapabilmek de sağlıklı yaşamak için oldukça gerekli. Spor hem bedenen, hem de zihnen daha sağlıklı olmamızı sağlıyor. Ancak günde 10-12 saat çalışıp bütün enerjisini kaybeden işçilerin spor yapmaya vakitleri de takatleri de yok. Bir sonraki gün çalışabilmek için uyumak, dinlenmek zorunda işçiler. Hadi kendimizi biraz zorlayıp spor yapalım desek bile spor salonları çok pahalı. Ortada bunun için ayrılabilecek bir para yok.
Emekçi kitlelerin sağlıklı ve yeterli gıdaya erişimi arttığında elbette kronik hastalıkların görülme sıklığı da azalacaktır. Sağlıklı beslenmek, zinde olmak, insanca bir ömür sürebilmek işçilerin de hakkıdır. Bunun için de örgütlenmeli, sağlıklı bir yaşam hakkı için mücadele etmeliyiz!
- 301’i, Soma’yı, O Günden Beri Hiç Unutmadık…
- Nurtani İçin Adalet, Adalet İçin Mücadele Gerek
- Sorumluluğu İşçiye Yıkmanın Yolu: “Ya Güvenli Çalış Ya Hiç Çalışma”
- “Benim Suçumdu Abla”
- Toplu Konut Değil, Toplu Mezar!
- Örgütlenmeye İhtiyacımız Var
- Kâr Hırsı Doğayı ve İşçileri Katlediyor
- Gençlerimiz Ölmeye Devam Ediyor
- Kocaeli’de “MESEM’e ve Çocuk İşçiliğine Son”Eylemi
- Sağlıksız ve Kötü Çalışma Koşullarına Karşı Birleşelim
- Mesleki Eğitim mi Kâr Hırsı mı?
- Hayatımızı Değiştirecek Parolayı Unutmayalım!
- Gizli Açlık Tehlikesi Büyüyor
- Biz Mücadele Edersek Her Şey Düzelir!
- Hasköy Sanayi Sitesinden Sonra Şimdi Sıra Kimde?
- Ya Beni İşten Atarlarsa?
- İSG-SEN Ankara’da Siyah Baret Eylemi Yaptı
- Patronların Prestiji Yangın Riskinden Daha Önemli
- “El Cerrahisi 7/24 Yanınızda”
- Yangından Haberimiz Bile Olmadı!
- TPI Compozit Grevcilerinin Anlattıkları
- İşçiler Grevi Nasıl Yürütmeli?
- Yönetmen ve Senarist Ali Özgentürk’e Veda
- Sırrı Abi, Beynelmilel ve İşçi Sınıfının Enternasyonali
- Yaşasın Sınıf Dayanışması
- Soma Katliamının 11. Yılında 301 Madenci İçin Eylemler Yapıldı
- Erol Eğrekler Katlediliyor, Holdingler İşçilerin Kanıyla Büyüyor!
- Benim Onurlu ve Dirençli Devrimci Hasan Dayım
- ERLAU Direnişinde İşçinin Gücü
- Koca Yürekli İnsan, Güle Güle…
- “Gerçek Enflasyonun Altındaki Zammı Kabul Etmiyoruz!”
- “Deprem Siyaset Üstüdür” Yalanına Kanmamak İçin Örgütlü Mücadeleye
- On Binler Sırrı Süreyya Önder’i Sonsuzluğa Uğurladı
- Sırrı Süreyya Önder’i Kaybettik, İşçi Sınıfı Anısını Yaşatacak
- 1 Mayıs 1977’de Yaşamını Yitirenler Anıldı
- İSİG Meclisi ve İTO’dan Ortak Açıklama: “Çocuk İşçiliğiyle Mücadeleye!”
- Sırrı Süreyya Önder’in Kalbi ve İşçilerin Mücadelesi
- Bursa’da “Hak, Hukuk, Özgürlük” Yürüyüşü
- TTL Grevcisi Kadınlar: “Birimiz Hepimiz, Hepimiz Birimizdik”
- DİSK, KESK, TMMOB ve TTB 1 Mayıs’ta Kadıköy’e Çağırdı
Son Eklenenler
- İngiltere’de işçi ve emekçiler, İsrail’in Gazze’de yürüttüğü soykırıma karşı her Cumartesi günü yüz binler olup meydanlara çıkıyorlar. Ulusal Demiryolu, Denizcilik ve Ulaştırma İşçileri Sendikası (RMT), bu eylemlere geniş katılım sağlıyor. UİD-DER,...
- Otobüs yolculuğunda 81 yaşında Menemenli bir Yörük amca ile tanıştım. O yaşında hâlâ kâğıt toplayarak geçimini sağlamaya çalıştığını anlattı. Çocukları olmamış. Eşinin küçük tarlalarının işlerinin dışında çalışmasına karşı çıkmış. “Benim kazandığım...
- 31 Mart 2024’te yapılan yerel seçimler sonrası CHP yönetimindeki İzmir Çiğli Belediyesi, bütçe yok diyerek 146 işçiyi işten attı. Verilen kararlı mücadelenin sonucunda 50 işçinin işe iadesi yapıldı. Yaklaşık 1 yıldır mücadele eden ve verilen sözlere...
- KESK Ankara Şubeler Platformu basın açıklaması yaparak Sayıştay’ın giyim yardımı ücretinin çalışanlardan geriye dönük olarak talep edilmesini protesto etti. Tüm Emeklilerin Sendikası, Türkiye genelinde düzenlediği eylemlerle düşük ücretlerle...
- İspanya’nın başkenti Madrid’de 25 Mayıs Pazar günü on binlerce emekçi sağlıktaki özelleştirme politikalarına karşı sokakları doldurdu. Kamu sağlık hizmetlerinin yıllardır sistematik olarak ortadan kaldırıldığını belirten sağlık işçileri ve emekçiler...
- Tren yolculuğumda, karşı koltukta cam kenarında oturan bir kadın dikkatimi çekti. Yüz çizgileri 50 yaşında gibiydi ama yaşı 38’miş. Eşini Soma’daki katliamda kaybetmiş bir madenci eşiydi. Manisa’da bir gıda fabrikasında çalışıyor, Soma’da çocukları...
- İnsanın gençlik dönemleri heyecan doludur, coşkuludur, dinamizm yüklüdür. Gençliğin bu hali var olanı sorgulayan, ezber bozan, sınırları zorlayan, değişim isteyen düşünce yapısının da temelini oluşturur. Bundan birkaç ay önce bu ifadelerle Türkiye...
- 1 Mayıs’ta da taleplerimizi haykırmak için meydanlardaydık. Sağlık ve eğitim başta olmak üzere her alanda kamu harcamalarının giderek daha çok kısıldığı, sağlık ve eğitim sisteminin çöktüğü, hizmetlerin daha niteliksiz ama daha pahalı hale geldiği...
- 2012 yılının Mayıs ayıydı. UİD-DER’in kış ayları boyunca sürdürdüğü “Kıdem Tazminatımızı Gasp Ettirmeyeceğiz” kampanyasında 62 bin imza toplanmıştı. UİD-DER’li işçiler, o dönemde milletvekili olan Sırrı Süreyya Önder ile beraber Meclis’te yapılan...
- Ruhen ve zihnen sağlıklı bir insan haksızlığa uğradığında, zulme tanık olduğunda rahatsız olur, bunu dile getirme, itiraz etme, tepkisini ortaya koyma ihtiyacı duyar. Normal koşullarda bu haksızlığın giderilmesini sağlamak ister. Gücü yetiyorsa bunu...
- Kapitalizm öyle bir ekonomik ve toplumsal düzendir ki insanların vefa, bağlılık, sevgi gibi duygularını bile istismar eder, tüketimi kışkırtmak için kullanır. Bunu öyle bir sinsilikle yapar ki normal koşullarda uzak durmamız gerektiğini düşündüğümüz...
- Geçtiğimiz günlerde bir marketin önünde, lise öğrencisi bir gencin beş market çalışanı tarafından depoya sürüklenmeye çalışıldığını gördüm. Müdahale ettim. Genç, iki parfüm çaldığını itiraf etti. Korkmuştu, gözleri büyümüştü. Market çalışanlarından...
- Erik ağaçları durmuşsa çiçeğe/ Işıldamışsa kavakların yaprakları/ Sular yürümüşse söğütlerin dallarına/ Sarmışsa madımaklar çimenleri/