Buradasınız
Yüreklerimizde ve Gözlerimizde Umutsuzluğa Yer Yok!
Bir grup genç
Öncelikle hepinize merhaba kardeşler! Bizler UİD-DER’li gençleriz. Kimimiz düşük ücretlerle, uzun iş saatleriyle, işsizlik ve güvencesizlikle boğuşan işçiler, kimimiz geleceğin işçileri olacak üniversite öğrencileriyiz. Yaşadığımız sorunlar birbirinden farklı da olsa sömürü düzeninin bu sorunların tek kaynağı oluşu bizi aynı yerde buluşturdu, UİD-DER’de!
UİD-DER’de sınıfımızın mücadele tarihini öğreniyor ve bu tarihten çıkarılan derslerle mücadele ediyoruz. Her onurlu insanın yapması gerektiği gibi haksızlık karşısında boyun eğmeyerek; sabırlı, çalışkan ve fedakârca sınıfımızın hareketinin gelişmesine katkı sunmaya çalışıyoruz. Bizce insan hayatını anlamlı kılan da tam olarak bu!
Örgütlü mücadelemizin bir parçası olan basınımıza güç vermeye çalışıyoruz. Öncelikle işçi hareketini takip ederek işçi mücadelelerini habere dönüştürmek ve bu yolla işçiler arasındaki iletişimi sağlamak, dayanışmayı örmek basınımızın en temel görevini oluşturuyor. Bugün işçiler arasındaki bağlar o kadar cılız ki bu görevimiz, sınıfımız açısından hayati önemde! Haberlerimizi, UİD-DER’in sitesine ve her ay düzenli çıkan İşçi Dayanışması bültenine yapıyor ve bu araçların işçiler tarafından takip edilmesinin yaygınlaşması için uğraşıyoruz. Bu konuda bir parolamız da var; Daha fazla oku, daha fazla okut! UİD-DER’in çalışmalarının ve fikirlerinin işçilerle buluşmasına vesile olarak mücadele örgütümüzün sendikalarda, fabrikalarda, işçi mahallelerinde, grev ve direnişlerde kök salmasını hedefliyor, işçi sınıfının örgütlenmesi için ter akıtıyoruz. Çünkü biliyoruz ki; örgütsüzken bir hiç olan işçi sınıfı, örgütlüyken her şey olacaktır!
Evet, yayınlarımızda taraflıyız. Patronların medyasının her fırsatta söylediği “tarafsızlık” yalanına başvuracak değiliz, biz tarafız ve bununla övünüyoruz. Patronlar ile işçiler arasındaki mücadelede tarafımız işçilerin tarafı, yazdığımız haberler işçilerin sesi ve soluğudur.
Tarihin her döneminde olduğu gibi bugün de egemenler, ezilenlerin sesini ve soluğunu boğmaya çalışıyor. Yaşadığımız topraklarda savaş atmosferi hâkim. Ekonomik kriz derinleştikçe işçiler işsiz kalıyor, hayat pahalılığı artıyor. Kıdem tazminatı gasp edilmek isteniyor, iş cinayetleri artıyor. Egemenlerin tek derdi ise bu sorunlar gibi pek çok soruna karşı sesini çıkaranları susturmak! Tüm toplumu korkutup, baskı altına almayı amaçlıyorlar. İşçilerin grevleri “ıvır-zıvır” ilan ediliyor, yasaklanıyor. Her çeşit hak arayışının önüne geçilmeye çalışılıyor. İşçi basını ve sosyalist basın başta olmak üzere tüm muhalif basın da bu baskılardan payına düşeni alıyor. TV’ler, radyolar, gazete ve dergiler kapatılıyor, gazeteciler tutuklanıyor.
Bu tablo oldukça karamsar görünebilir, insanı umutsuzluğa, yılgınlığa sürükleyebilir. Fakat bizim yüreklerimizde ve gözlerimizde umutsuzluğa, yılgınlığa yer yok. Biz bugüne ve yarına, en olumsuz koşullarda bile umutla ve inançla bakıyoruz. Çünkü bilimsel bilgiye dayalı tarihsel iyimserlikle doluyuz. Tarihi incelediğimizde nice mücadeleler görürüz; kimisi şanlı zaferlerle taçlanmış kimisi ağır yenilgilerle sonuçlanmış. Fakat tarihin seyri her zaman ileriye doğru akmıştır. Ezilenlerin, ezenlere karşı verdiği mücadele geçmişten günümüze temellenerek sürmüştür. Bunu bir araç olan kamera üzerinden bir örnekle anlatalım:
Sınıflar mücadelesiyle örülü tarihi, milyarlarca saniyeden oluşan bir film olarak ele alalım. Öyle ya tarih için her zaman bir film demezler mi? Bir filmde (videoda) ise saniyede 24 fotoğraf karesi olduğu söylenir. Dolayısıyla elimizde 24 X milyarlarca fotoğraf karesi var demektir! Dün veya yarın gibi bugün de elimizdeki videodaki sayısız fotoğraf karesinden yalnızca biri! Günün karanlığına bakıp bundan kaynaklı umutsuzluğa düşmek, aslında tarihe yanlış bir fotoğraf karesinden bakmak anlamına geliyor. Çünkü bir filmin rastgele bir bölümünü durdurursak karşımızda duran fotoğraf karesi bize filmin konusunu, gidişatını ve ne anlattığını vermez. Tarih denen filmin bütününe baktığımızda ise gördüğümüz gelişmeler umutsuzluğa yer bırakmıyor.
Unutmayalım tarih sınıflar arasındaki mücadelelerin tarihidir. Ezilen ve sömürülenler her daim başkaldırmış ve tarihin gidişatına yön vermişlerdir. Yani filmin sonunu belirlemek bizlerin elinde! Yeter ki, bu filmi geri sardığımızda karşımıza çıkan sahnelerden dersler çıkaralım, harekete geçelim, örgütlenelim ve inancımızı koruyarak mücadele edelim!
TÜİK’in Enflasyon Yalanı
- Yalnız Taştan Duvar Olmaz
- Köşemize Çekilmiyoruz, Emekçi Gençlik Köşemizle Güçleniyoruz!
- Muhammed Ali’nin Haykırışı ve Gerçek Düşmanlar
- Özgür Olmak Demek…
- Asıl Sorumlular Kim? Emekliler mi? Egemenler mi?
- Yaşadım Diyebilmek İçin!
- Milletvekili Maaşları Seni de Kızdırıyor mu?
- Biz Yeni Bir Dünya Kuracağız!
- “İşçiye Verilen Değer” Bu mu Olmalı?
- Cep Telefonu, Okul Gezisi ve Hayatın Gerçekleri
- İyi ki UİD-DER’liyim…
- Zulme Karşı Çıkmanın Mutlaka Bir Yolu Vardır
- Bizi “Biz” Yapan Şarkılarımız…
- Nasırlı Ellerin Yumruğu Bugün!
- Kariyer Gelişim Masallarıyla Geleceği Çalınan Gençler
- Bir Şarkının İzinden: Bir Yere Gitmiyoruz!
- “Neyin Yoksa Ondan Sakın Vazgeçme Oğlum”
- Yarına Gidenler, Yarınlar İçin Mücadele Edenler
- “Yarın Ölmek Dün Ölmekten Daha Saçma”
- Okuyan Bir İşçi Soruyor
Son Eklenenler
- Siyasi iktidarın sahte enflasyon verilerine dayanarak 2025 yılı için kamu emekçilerine yaptığı yüzde 11,54 oranındaki zam, kamu emekçileri tarafından ülke genelinde protesto edildi. 13 Ocakta iş durduran KESK, Birleşik Kamu-İş, Hür-Sen, ASİM-Sen...
- Aylardır uzmanların, siyasetçilerin, patronların hatta uluslararası finans kuruluşlarının yaptığı tartışma, analiz ve hesaplamaların sonunda 2025 yılı için asgari ücret 22 bin 104 lira olarak açıklandı. Bu açıklamayı, Türkiye İşveren Sendikaları...
- Günümüzde fabrikalarda, işyerlerinde “kolay yoldan para kazanma” hayaliyle şans ve bahis oyunları oynamak gitgide yaygınlaştı. Teknolojiyle birlikte kumarhane herkesin cebine girdi. Her molada, her köşede tüm başlar cep telefonlarına eğiliyor,...
- Balıkesir Gönen’de bulunan Arıtaş Kriyojenik’te 19 Aralıkta başlayan grev 10 Ocakta anlaşmayla sonuçlandı. DİSK/Emekli-Sen 11 Ocakta Türkiye genelinde İzmir’den Trabzon’a, İstanbul’dan Denizli’ye pek çok ilde “TÜİK Verileri Kirli ve Yalan; Açlık,...
- Aralık ayında Birleşik Metal-İş sendikasının örgütlü olduğu Hitachi Energy, GE Grid Solutions, Schneider Elekrik, Arıtaş Kriyojenik ve Green Transfo fabrikalarında peşi sıra grevler başladı. Çok geçmeden de sermaye sınıfının tatlı kârlarını düşünen...
- İzmir Buca’da sendikal baskıların ve işten atma saldırısının devam ettiği Telus önünde direniş başladı. Adana’da SASA Polyester’in PTA tesis şantiyesinde Gemont Endüstri ve ardından Metropol İnşaat adlı taşeron şirketler bünyesinde çalışan inşaat...
- Yeni bir yılın, 2025’in ilk günlerini yaşıyoruz. Ama işçi ve emekçilerin yüreğinde “yeni” olanın getirdiği heyecan ve umut yerine büyüyen endişeler ve kasvet var. Takvim yaprakları hariç hayatımızda değişen tek şey yaratılan ekonomik yıkımın...
- Her Aralık ayında izlediğimiz asgari ücret tiyatrosu bu yıl çok daha trajik bir şekilde sonuçlandı. Resmi enflasyonun, TÜİK’in uydurma rakamlarıyla bile yüzde 47 olduğu, ENAG’a göre yüzde 87 olduğu bir süreçte asgari ücrete sadece yüzde 30 zam...
- DİSK’e bağlı Birleşik Metal-İş Sendikası ile Türkiye Metal Sanayicileri Sendikası (MESS) arasında 2024-2026 dönemi için yürütülen TİS görüşmelerinde MESS’in yüzde 40 oranında zam dayatması üzerine Schneider Elektrik’in Manisa ve Kocaeli...
- İzmir Büyükşehir Belediyesi bünyesinde, İZENERJİ, İZELMAN, Ege Şehir Planlama, İZFAŞ şirketlerinde çalışan DİSK/Genel-İş Sendikasında örgütlü işçiler maaş, yılsonu ikramiye ve eğitim alacakları ödemelerinin geç ve eksik yapılmasını protesto etmek...
- UİD-DER’li emekçi kadınlar olarak, bir grup Polonez direnişçisi kadın kardeşimizle güzel bir sohbet gerçekleştirdik. Direnişçi bir ablamız “bize hep ‘aman kurulu düzenimiz bozulmasın’ düşüncesini bellettiler” dedi. Bu söz üzerine uzunca sohbet ettik...
- Polonez işçileri 173 gün süren mücadelelerinin kazanımla sonuçlanmasının ardından fabrika önünde kurdukları direniş çadırını halaylarla, sloganlarla kaldırdılar. 7 Ocakta direniş alanında zaferlerini kutlayan işçiler, davul zurna eşliğinde halaylar...
- İktidar ve sermaye sınıfının saldırıları böylesine ağırken işçilerin birlik olamayacağını düşünmek kime yarar sağlar? Bu düşünce doğru bir akıl yürütme yöntemi olabilir mi? Karşımızdaki yıkım tablosu, işçilerin birleşmek dışında bir çıkış yolu...