Buradasınız
“Grev Yeri Sokaklar Olacak”

UİD-DER: TİS görüşmeleriniz neden tıkandı?
Hasan Gülüm (Belediye-İş 2 No’lu Şube Başkanı): TİS süreci ikinci ayda başladı. İkinci ayda başlamamıza rağmen henüz görüşmelerimizi sonlandıramadık. Türkiye’de TİS sürecinde inanılmaz bir zaman çalması, yani oyalamalar var. Grev sürecini zamana yayan, işverenlere olanaklar sağlayan bir TİS süreci var. Gaziosmanpaşa, Bayrampaşa, Üsküdar, Zeytinburnu, Ümraniye ilçeleri ile Büyükşehir’e grev kararını astık. 6 aydır Büyükşehir Belediyesi’nde yaptığımız sözleşme görüşmeleri 4 ücret maddesinde tıkandı. Büyükşehir Belediyesi ile diğer belediye işçileri arasında ücret dengesizliği var. Biz bu TİS sürecinde bu eşitsizliğin ortadan kaldırılmasını istiyor ve Büyükşehir’de düşük olan işçi ücretlerini eşit seviyeye getirmeye çalışıyoruz. Belediyenin ücret artış teklifi birinci yılda %8, ikinci yılda enflasyon oranında oldu. Biz ikinci yılı kabul ediyoruz, fa-kat birinci yılı kabul etmiyoruz. Ücretin azlığı çokluğu bir yana bizler için önemli olan dayatılanı reddetmektir. Sadece ekonomik bir ret değil, aynı zamanda politik bir rettir. Ücretten çok ücret politikasının reddidir. Ücreti konuşacaksak gerçekten enflasyon rakamlarını ve açlık yoksulluk sınırı rakamlarını da konuşmamız gerekiyor.
Şahan İlsever (Genel-İş 1 Nolu Şube Başkanı): Anadolu yakası 1 No’lu Şube olarak Kartal ve Kadıköy Belediyelerinde TİS süreci 6 Şubatta başladı ve halen devam ediyor. Başlarda sözleşmeye olumlu yaklaşıyorlardı, “iyi bir TİS yapacağız”, “Kadıköy’de yaşamak ayrıcalıktır” diyorlardı. Fakat aradan geçen onca zamanda sözlerini yerine getirmediler. Kadıköy’de ayrıcalığın ne olduğunu gördük. İşçi sayısının fazla olduğu (850 işçi) ve yüksek ücret aldıkları öne sürüldü. Hâlâ ortada bir teklif yok. Kartal’da idari maddeler geçti. Bazı düzeltmelerimiz oldu. Fakat ücretlerde hâlâ anlaşılmadı. Biz işçilere, sınıfımıza ve sendikamıza güveniyoruz. Eğer doğru bir rota üzerinde mücadele verirsek inanıyorum ki bizler kazanacağız. İnançlı ve kararlı bir mücadele vermeliyiz. UİD-DER: Belediye işçilerinin çalış-ma koşulları ve yaşadığı sorunlar nelerdir?
Hasan Gülüm: Edirnekapı’dan yürüyüşümüze engel olan, gaz ve su sıkan, cop sallayanlar bizim %8’i kabul etmemizi istiyorlar. Bu baskılar ve önerilen zam oranı bizce eşdeğerdir. 24 Ocak kararları ile uygulanan özelleştirme ve taşeronlaştırma kararları özünde işçi sınıfının örgütlülüğünü hedef aldı. Bu saldırılar belediye işçilerine de yöneltilmiş ve taşeron şirketler belediyelere sokulmuştur. Taşeronlar siyasilerin yandaşlarına çıkar kapısı olurken, bizlere yansıması ise örgütsüz çalışan işçiler olmuştur. Bizlere diyorlar ki, asıl işi taşeronlar yapıyor dolayısıyla önerilen ücret zammı yeterlidir. Belediye yönetimleri işçilere ve temsilcilere, işten atma, işyeri değiştirme gibi baskılar uyguluyorlar. Çalışma koşullarımız diğer işyerlerine göre çok kötü değil, fakat gün geçtikçe bu koşullarda da huzursuzluk yaşanıyor.
Türkiye’de 11 milyon hizmet işçisi var. Belediyelerde çalışan işçi sayısı yaptığım araştırmaya göre 3 milyon civarında. Sendikalı işçi sayısı tüm belediyelerde 200 bine yakın. Taşeron işçi sayısı çok fazladır. Taşeron işçi sayısı bire üç civarında. Taşeronlarda örgütlenme zorlukları ve engeller var. Fakat İSTON, İSFAK gibi şirketlerde örgütlendik. Ama örneğin Çapa ve Park ve Bahçe’de örgütlenmenin önünde zorluklar var. Bir taşeron Türkiye çapında iş yapıyor. Bu işçiler esnek çalışma yöntemleriyle çalıştırılıyor, belirli süreli ve çağrı usulü çalışmalarla örgütlenmeleri engellenmeye çalışılıyor. Aslında tüm bunların kaynağında 12 Eylül yasaları var. 80’li yıllar fiili saldırı dönemiydi ve 90’lı yıllardan sonra ikinci bir saldırı dalgası daha geldi. Biz bu sürecin sonuçlarını yaşıyoruz. Fakat karamsar değiliz.
Şahan İlsever: Norm kadro dolayısıyla yeni işçi alınmıyor. En büyük sorunumuz özelleştirme ve taşeronlaştırmanın belediyelerde giderek yaygınlaştırılmasıdır. Kartal ve Kadıköy’deki işçi arkadaşlarımızın işlerinin taşeronlara devredilmesi bir sıkıntıya neden oluyor. Bizce işçiler için bilinç ve kimlik sorunu çok önemlidir. Biz eğitim sürecine daha da ağırlık vereceğiz. İşçiler sınıf bilinci ve sınıf kimliğine sahip değilse ve bizler mücadele alanlarında işçi arkadaşlarımızı göremiyorsak öncelikle kendi eksiklerimizi görmemiz gerekiyor. Alanlara ve mücadelelere işçileri katmak için bu eksiklerimizi gidermemiz gerekiyor. Belediye işçilerinin (özellikle Kadıköy’deki işçilerin) aldığı ücretin, asgari ücretli işçilere veya Doğu’daki işçilere göre iyi olması rehavete neden olmamalı. Her kazanım mücadele ile elde edildi ve onları korumak için de mücadele vermek gerekiyor.
UİD-DER: TİS sürecinde karşılaştığınız baskı ve engellemeler var mı, bu engeller nasıl aşılır?
Hasan Gülüm: Grevlere muhtemelen Ağustos ayında başlayacağız. Sendika ve grev yasaları adeta işçilerin greve çıkmaması için yapılmış yasalardır. Örneğin sendikalaşma ve grev sürecinde patronlar işyeri değiştirebiliyorlar, yürüyüş yapan grevci işçilere polis baskı uygulayabiliyor, yasa grev gözcülerini sınırlandırıyor. Patronlara ise sadece 105 lira para cezası var. İşçilere işten atma, tutuklamalar, gözaltına almalar ve cop var, ama patronlara sadece para cezaları var. Biz bunları grev kararını asma sürecinde ve son dönemde yaşanan direniş ve grevlerde de gördük. Desa Deri işçilerine kaldırımı işgal cezası, Tega işçilerine saldırılar yaşandı.
Şahan İlsever: Sendika seçimlerinden başlayarak sendikal mücadele üzerinde her türlü baskıyı görüyoruz. Sadece eli telsizliler tarafından gelmiyor baskılar, işverenler tarafından da baskılar geliyor. Ben temsilcilik dönemlerimden itibaren bu baskılara şahit oldum. Gerçekten sınıf mücadelesine katkı sunacak arkadaşlara engel olunuyor. Bölgecilik, hemşericilik yönü ağır basan kişiler öne çıkartılıyor, seçilmeye çalışılıyor. Biz bunu kırmaya çalışıyoruz. Siyasilerin baskıları ile karşı karşıya geliyoruz. CHP ve diğerleri diyerek işçiler bölünüyor. Grev kararlarını asarken de engellerle karşılaştık. Sınıf dayanışması sayesinde bu engelleri aştık. Kartal, Kadıköy, Fatih gibi belediyelerde barikatlar çıktı karşımıza. Bir kâğıt parçasını dahi asmamızdan korkuyorlar. Baskılar her zaman olacak, direnerek bu baskıları aşacağız. Sınıf mücadelesi tarihi bunun örnekleriyle dolu. 12 Eylül sürecinden sonra baskılar artarak sürüyor. Fakat bu baskıları, korku çemberini aşmamızın yolu mücadeleden geçiyor. Sınıfımızda bu güç vardır. Önderlik edecek militan sınıf sendikacılığı ve siyasal önderliktir. Devrimci güçlerin sendikalarda faaliyet göstermesi, ortak mücadele yürütmesi, işçilerle beraber mücadeleyi yükseltmesi gerekiyor.
UİD-DER: Sınıfın geneline yönelik saldırı dalgasını püskürtmek için sendikanız ne yapıyor, neler yapılmalı? Ortak dayanışma ve mücadele hakkında neler yapıyorsunuz?
Hasan Gülüm: Ben sendikamız adına konuşamam, şubem adına fikirlerimi dile getirebilirim. Sendikalarımız bu süreci görebiliyor mu? Bence hayır, görmüyorlar, görmek istemiyorlar. Bu süreç tehlikeli bir süreçtir. Siyasal kamplaşmaların yaşandığı bir süreçte kimse kendi gücü üzerinden yeni bir yol açamıyor. Üçüncü bir yol ile sınıfın kendi hak ve özgürlüklerini alabileceğini göstermek gerekiyor. Tutucu, gerici ve siyasi iktidarlarla yan yana olan sendikacılarımızla mücadele etmeliyiz. Biz SSGSS’de, 1 Mayıs ve İstihdam Paketi döneminde bunları gördük. 14 Mart SSGSS eylemi, 90’lı yıllardan sonra sınıf içinde en olumlu hareketlenme oldu. Bu hareket birleşikti ve toplumsal destek görmüştü. Sınıf hareketi ve sınıf dostları birleşti. Bu süreç bizce 14 Mart, 6 Nisan, 1 Mayıs’ta başladı ve bugün E-Kart’ı, Unilever’i, Desa’yı, Yörsan’ı, Arçelik direnişlerini ve belediyelerdeki grev kararlarını yarattı. Bizce bu grev ve direnişleri, şimdi 14 Mart’taki gibi ortaklaştırmak gerekiyor. Biz, 17 Temmuzdaki eylemimize böyle geniş bir ortaklaşma çağrısında bulunduk. İlk hedef direnişteki işçileri ortaklaştırmak ikinci hedefse bu ortak hareketleri kalıcılaştırmaktır. SSGSS sürecinin yeniden yapılandırılması ve daha da ileri noktalara taşınması gerektiğini düşünüyorum. Grevleri, direnişleri ve siyasal talepleri ortaklaştırmak gerekiyor. Geçmişte de örneğin Zonguldak madencilerinin ortak eylemleri olmuştu fakat bu hareketin kalıcılaşması için bizce siyasallaşması da gerekiyordu. Yapılan saldırıların altında sınıfın örgütsüzlüğü var. F tiplerine karşı, NATO’ya karşı daha önceki tarihlerde işçiler mücadele ettiler ve karşı çıktılar. Bu dönemde de siyasal mücadeleye sahip çıkılması ve sınıfa önderlik edilmesi gerekiyor. Grevin yeri sokaklar olacak. Grevlerde siyasal bir süreç yaşanacak.
Şahan İlsever: Konfederasyonumuz DİSK’in de geçenlerde deklare ettiği gibi bu yasalara karşı birlikte mücadele etmek gerekiyor. SSGSS sürecinde yaşanan birlik yeniden sağlanmalı. Bu gerici yasaları durdurmanın yolu tabandan gelen, şubelerden gelen bir birleşme olabilir. Yoksa tepeden bir birleşmenin etkili olacağını sanmıyorum. İstihdam Paketi sessiz sedasız geçti, kıdem tazminatında aynı akıbete uğramamak için ortak taban mücadelesi gerekiyor. Tabandan örgütlenip tepeyi rahatsız etmek gerekiyor. Uzun bir süredir Türkiye ve dünya işçi sınıfında bir dağınıklık var. Egemen sınıflar tüm dünyada örgütlü. Bizce sendikaların dünya çapında örgütlülüğü yetersiz. Emeğin mücadelesi her alanda yükselmelidir. Marx’ın “Bütün ülkelerin işçileri birleşin” şiarı çok doğrudur. Uluslararası dayanışma şart ve gereklidir. Birlik, mücadele ve zafer şiarı gereklidir. Saldırı yasaları sadece Türkiye’ye has değil, Yunanistan’dan, Fransa’ya dek dünyanın her yerinde bu saldırılar yürütülüyor. İşçi mücadelesine tüm ezilenlerin, işsizlerin, köylülerin, kadınların da katılması gerekiyor.
Kapitalizm Bebekleri de Öldürür
Gisan Tersanesi Önünde Basın Açıklaması
- Grevci Tarkett İşçileri: “Birliğimizi Güç Haline Getirelim!
- Grevdeki MKB Rondo İşçileriyle Söyleşi
- Durak Tekstil İşçileriyle Söyleşi
- Bursa’dan Bir Özel Okul Öğretmeniyle Söyleşi
- Malatyalı Kadın Tekstil İşçisi İle Deprem ve Kadın İşçiler Üzerine Söyleşi
- Nilgün Soydan ile Kemal Türkler Söyleşisi
- Genel-İş İzmir 8 No’lu Şube Başkanı Gümüştekin ile Söyleşi
- İş Güvenliğimiz İçin 1 Mayıs’ta Sınıfımızın Saflarındayız
- Avukatlar Anlatıyor: Yasalar Yetmez, İşçi Sınıfını Örgütlülük Kurtarır
- Bir Afgan Göçmen İşçiyle Söyleşi: “Ölmek ya da Özgürce Yaşamak”
- Ekmekçioğulları İşçileri ve Anadolu Şube Başkanı Deniz Ilgan’la Direniş Üzerine
- Söz Hakları İçin Direnen Ekmekçioğulları İşçilerinde
- Trelleborg İşçileriyle Grev Üzerine Söyleşi
- Cargill İşçileriyle Sohbet
- Uçurumun Kenarından Özgürlüğün Dünyasına
- Fitre Asgari Ücretliye, Emekliye Veriliyorsa…
- Fiyonklu Kazıklar Çoğalırken
- Doğru Tarafta, Bizim Safta Olabilmek…
- Arenalardan TikTok’a Uyuşturma Araçları
- Özlemini Çektiğimiz Güzel Günler İçin Birleşelim!
- İşçi Dayanışması 203. Sayı Çıktı!
- Uyanmak İçin Sabırsızlanacağımız Günler İçin
- “Hey Kızlar Siz de Katılın Bize!”
- Hak Verilmez, Alınır!
- Hüsrevlerin Değil Ferhatların Destanıdır Hatırlanan
- Büyük Resmi Görelim, Birliğimizi Örelim!
- Sendikalaşmak Türkiye’de Neden Zor?
- “Aile Yılı” İlan Edenler Neyin Peşinde?
- Katliamların Sorumlusu Kim?
- Patronlar Çok Para Kazanırken…
- Örgütlüysek Her Şeyiz, Örgütsüzsek Hiçbir Şey!
- İşçi Dayanışması 202. Sayı Çıktı!
- Onlar “Kazanalım” Dedikçe Biz Kaybediyoruz
- Ekranlar ve Çocuklarımız
Son Eklenenler
- Rejimin 19 Mart saldırısının ardından Türkiye genelinde başlayan protesto gösterileri devam ediyor. Beklemediği bir halk tepkisiyle karşılaşan rejim, gösterilerin daha da büyümesini engellemek ve bastırmak için her türlü baskı ve korkutma aracını...
- Sevgili işçi kardeşlerim, “Birlik olmak”, ezilenler için çok şey ifade eder. İşçi sınıfımıza yol gösteren önderlerimizin, büyüklerimizin öğütleri bize birlik olmadan güçlü olamayacağımızı hatırlatır.
- İngiltere merkezli uluslararası yardım kuruluşu Oxfam, Ocak ayında bir rapor yayınladı. Rapora göre bugün dünyanın en zengin 10 kişisi günde ortalama 100 milyon dolar kazanıyor. Yani her 1 saniyede servetlerine 1157 dolar (mevcut kurla 42 bin lira)...
- İşsiz kalmak hepimiz için sorun. Bugün ülke genelinde 11,5 milyon kardeşimiz işsiz. Daha kötüsü bu işsizler ordusuna her gün içimizden binlerce insan ekleniyor. Kimisi emekliliğine gün sayıyor, kimisi evlilik hazırlıkları yapıyor, kimisi ilk...
- Rejimin 19 Martta başlattığı gözaltı saldırısının ardından, İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, Şişli ve Beylikdüzü belediye başkanları ile birlikte aralarında İBB yöneticilerinin de olduğu çok sayıda isim tutuklandı, Şişli Belediyesine kayyum atandı. Başta...
- Türkiye Taşkömürü Kurumu Amasra Müesesesine bağlı maden ocağında 14 Ekim 2022 günü meydana gelen patlamada 43 maden işçisi hayatını kaybetmiş, 9 işçi de yaralanmıştı. Amasra katliamının ardından 4’ü tutuklu 23 sanığın yargılandığı davada Bartın Ağır...
- 21 Ocakta Bolu Kartalkaya’daki Grand Kartal Otel’de çıkan yangının üzerinden iki ay geçti. İşyerinde, dehşetini hâlâ hissettiğimiz bu facia üzerine konuştuk. Ne var ki bazı arkadaşlarımızın söyledikleri bu faciayı hiç sorgulamadıklarını, üzerine...
- Sırbistan’da Novi Sad şehrinde bulunan tren istasyonunda 1 Kasım 2024’te beton sundurma çökmüş ve meydana gelen olayda 15 kişi yaşamını yitirmişti. Bu felaketten sonra başta öğrenciler olmak üzere binlerce işçi meydanları doldurmuş, kitlesel...
- Amerikalı sosyalist yazar Jack London, Londra’nın Doğu Yakasında tanık olduğu toplumsal eşitsizliği ve sınıfsal çelişkileri anlattığı romanına “Uçurum İnsanları” adını verir. 1902 yılında yazdığı kitabında, İngiltere egemenlerinin şaşaalı yaşamının...
- Oryantal Tütün fabrikası, dışarıdan bakıldığında devasa büyüklükte ve her yanı kapalı bir kale görünümünde. Fabrika Torbalı çıkışında Kemalpaşa yolu üzerinde bulunuyor. Arka tarafı neredeyse tamamen zeytinliktir ve yemyeşildir. Yolun karşı tarafıysa...
- İzmir’de tütün fabrikaları bir süredir grevdeler. Bunlardan biri de İzmir Pınarbaşı’nda 1970’lerde kurulan TTL fabrikası… TTL Tütün, 2000’li yıllarda Torbalı’da yeni bir tesise taşındı. Burada yaklaşık 300 işçi tütün üretiminde çalışıyor ve büyük...
- Mücadele etmek, örgütlenmek ve dayanışma içinde olmak! Bu kavramlar biz işçilerden ne kadar uzak olabilir ki? Bir yerde haksızlık varsa o haksızlık dolaylı ya da doğrudan bizi etkiliyor. Aynı durum hak mücadelesi için de geçerli. Bu nedenle bir...
- Manisa Organize Sanayi Bölgesinde bulunan Mercan Makina’da sendikal baskılar ve işten atma saldırısına karşı 20 Martta direniş başladı.