Buradasınız
17 Ağustos Depreminin 20. Yılı: Önlem Yok, Sermayeye Rant Çok!

17 Ağustos 1999 Marmara Depremi’nin üzerinden 20 yıl geçti. Aradan bunca yıl geçmesine rağmen, depreme karşı gerçek anlamda önlem alınmış değil. Her an olabilecek büyük İstanbul depremi sırasında halkın toplanması için boş bırakılan alanlara da AVM’ler dikildi. Yani olası bir depremde milyonlarca İstanbullu emekçinin nereye gideceği, nerede toplanacağı, depremin yıkıcı etkisinden nasıl kurtulacağı ve hayatta kalacağı belli değildir. Deprem için önlem alması gereken hükümetin tek derdi sermaye sınıfı ve özellikle de yandaş sermaye için yeni rant alanları yaratmaktır. Durum bu olunca, İstanbul depremi için neden gerekli önlemleri alıp hazırlık yapmadığı da anlaşılmış oluyor.
Oysa Türkiye bir deprem bölgesidir. Sık sık yaşanan depremler, derme çatma kurulan binaların un ufak olmasına neden olmaktadır. İçişleri Bakanlığı Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığının (AFAD) açıklamasına göre, Türkiye’de 1900 ile 2019 arasındaki son 119 yılda can kaybı, ağır hasar veya yıkıma neden olan 240 deprem meydana geldi. Bu depremlerde 86 bin 456 kişi hayatını kaybetti, 603 bin 131 yapı ise ya yıkıldı ya da ağır hasar gördü. Gerekli önlemlerin alınmaması, adeta savaşın yarattığı gibi yıkım sonuçları doğurmaktadır. Üstelik deprem sonrasında kayıtsız, kimlik tespiti bile yapılamadan topluca gömülen insanların sayısı da düşünüldüğünde gerçek rakamların çok daha büyük olduğu açıktır. Sadece Gölcük ve Van depremlerinin kayıpları için verilen resmi rakam 18 bin 500’dür.
Sermaye düzeninin bekçileri, milyonlarca insanı yaşarken insandan saymadıkları gibi, ölünce de eksik saymakta ısrarcılar. Bu, nüfusunun yaklaşık %98’i deprem bölgesinde ve %40 kadarı aktif fay hatları üzerinde yaşayan bir ülkede insan hayatına ne kadar değer verildiğini de gösteriyor. Gölcük depremi on binlerce insanın hayatına mal olurken geride çok büyük acılar bıraktı. Tıpkı bu gün olduğu gibi o gün de boncuk tanesi gibi dizilmiş, şatafatlı görünen konutlar kumdan kaleler gibi çöktü. Bu konutları yapanlara açılan 2200 davada sadece 40 kişi suçlu bulundu. Davaların çoğu zaman aşımına uğratılarak düşürüldü. Yalova’da tek ceza alan müteahhit Veli Göçer’di. Müteahhitliğini yaptığı evlerde 195 kişi hayatını kaybetmesine rağmen o da 2011’de tahliye oldu. Neden oldukları büyük insan kıyımlarına rağmen neredeyse hiçbir bedel ödemeyen müteahhitlerin bugün sayısının katlanarak artması insanı şaşırtmıyor.
Binlerce insanın birkaç saniye içinde yerle bir olan evlerde ve işyerlerinde moloz yığınları arasında hayatını kaybetmesinin sorumluluğu çoğu zaman “doğal felâket” yakıştırması ile doğanın üzerine yıkılıvermiştir. Doğayı sanık sandalyesine oturtup sıvışanlardan biri de devlettir. Gölcük depreminde devlete ait binaların (okullar, devlet daireleri vb.) neredeyse tamamı yıkılmıştı. Devletle hemhal olmuş müteahhitler, daha fazla kâr edebilmek için inşaatlarda deniz kumu, eksik demir kullanmış, malzemeden, işçilikten vb. çalmışlardı. Bu nedenle de yıkılan devlet binalarında yüzlerce insan ölmüştü.
Marmara bölgesi, büyük depremler üreten aktif bir fay hattı üzerinde bulunuyor. Gölcük merkezli yıkıcı depremden bu yana, ne zaman olacağı tam olarak bilinmese de Marmara’da büyük bir deprem daha olmasına kesin gözüyle bakılıyor. Sismik araştırmaların ortak sonucuna göre, bu 7 ve üzeri büyüklükte bir deprem olacak. İstanbul ise depremi, artan nüfusu, yükselen çirkin binaları, kibrit kutusu gibi üst üste dizilmiş konutlarda eli kolu bağlanmış milyonlarca insanıyla sessizce bekliyor. Bu tehlikeye rağmen bir mıknatıs gibi de daha fazla işçi ve emekçiyi kendine çekmeye devam ediyor. Devasa bir şantiyeye dönüşmüş bu şehrin taşı toprağı da müteahhit yumurtluyor. Sadece İstanbul’da değil Türkiye’nin dört bir yanında şantiyeler yükseliyor. Ağırlığını konut inşaatlarının oluşturduğu bu alandaki muazzam kârlar inşaatçıların ağzını sulandırıyor. O nedenle de müteahhit patlaması yaşanıyor.
Yıllardır deprem sorunu tartışılmasına rağmen, dere yataklarına konutlar inşa edilmekten geri durulmamaktadır. Geçen senelerde Samsun’da yaşanan sel, dere yatağına kurulan konutları yutmuş ve emekçilerin canını almıştı. Yani kapitalist kâr dürtüsü her şeyi belirlemektedir. Patronlar ve AKP hükümeti, “kentsel dönüşüm” adı altında güya depreme karşı önlem alıyor! Gerçekte yapılan şey emekçileri kent merkezlerinden kovmak, buralara pahalı konutlar inşa etmek ve rant devşirmektir!
Sağlam zeminli yerlerde inşa edilen depreme dayanıklı binalarda yaşayan zenginler için, Saraylarda ve yalılarda yaşayanlar için deprem korkulacak bir şey değil. Oysa emekçilerin yaşadığı evler için durum aynı değil. Depreme karşı gerçek anlamda önlem alınmalıdır ve bu bir an önce yapılmalıdır. Ama bu, emekçiler için sosyal, sağlam ve ücretsiz konutlar inşa edilerek yapılmalıdır! Bugünkü teknolojiyle büyük depremlerde bile hiçbir can kaybına yol açmayacak konutlar inşa etmek mümkün. Deprem riski hesaba katılarak yapılan planlı yerleşimler can ve mal kaybını en aza indirecek, hatta önleyecektir.
Biz işçiler, teknolojinin insanlık yararına kullanılmasını, bütünlüklü projeler çerçevesinde çürük binaların yıkılmasını, yerlerine dayanıklı, sağlıklı ve insanın sosyal yaşamını esas alan ücretsiz konutlar yapılmasını talep ediyoruz. Bunun için yeterli kaynak da vardır. Devlet, emekçilerden topladığı vergileri patronların kasasına aktarmamalı, emekçiler için sağlıklı konutlar inşa etmeye girişmelidir.
- İkinci Yılında Depremin Anlattıkları
- 6 Şubatta Emekçiler Haykırdı: “Unutmak Yok, Affetmek Yok, Helalleşmek Yok!”
- 6 Şubat Depremlerinin 2. Yılı: Felaketlerin Hesabını Örgütlü İşçiler Soracak!
- 6 Şubat Depremlerinde Yaşamını Yitirenler İstanbul’da Anıldı
- 1999’dan Bugüne Önlem Yok, Adalet Yok!
- Toplu Konut Değil, Toplu Mezar!
- Patronlara Yeni Teşvikler, Emekçilere Derinleşen Yıkım
- Felaketlerden Dayanışmayla Kurtuluruz
- Avcılar’da 6 Şubat Depremleri Anması
- Beşiktaş’ta 6 Şubat Anması: Unutmadık!
- Depremin Yıldönümünde Yükselen Sesler: Unutmak, Affetmek Yok!
- Hesap Sormazsak Aynı Acıları Yaşamaya Mahkûmuz!
- 6 Şubat 2023’ün Ardından
- 6 Şubat Depremlerinin Birinci Yılı: Asrın Kötülüğünü Unutma, Unutturma!
- Japonya’da Depremler Can Aldı
- 17 Ağustostan 6 Şubata: Bu Sesi Duyan Yok!
- Depremi Yaşadık, Cehennemi Yaşıyoruz!
- Samandağ Halkı: “Deprem Öldürmedi Asbestle Öldürecekler!”
- “Devlet Baba” Kime Hizmet Ediyor?
- Kader Değil Felaket!
Son Eklenenler
- Grevdeki Temel Conta işçileri 22 Mayısta fabrika önünde kitlesel basın açıklaması gerçekleştirerek işverenin grev kırıcı uygulamalarını ve saldırgan tutumunu protesto etti. Eyleme Türk-İş’e bağlı sendikalar, KESK İzmir Şubeler Platformu, Genel-İş...
- Küçük bir işçi çocuğu. Elinde, üstünde “Kreşe Gidemediğim İçin Greve Geliyorum” yazan kartonuyla poz vermiş. Muhtemelen annesi tarafından grev yerine getirilmiş. En küçük olmanın verdiği şirinlikle bütün işçilerin göz bebeği olmuş. Kreşte...
- Bugün size, belki de her gün karşılaştığımız ama çoğu zaman duyulmayan, görmezden gelinen bir gerçeği anlatmak istiyorum. İstanbul’da ya da herhangi bir şehirde üniversite öğrencisi olmak, giderek zorlaşıyor. Hele de bu ekonomik şartlarda…
- İbni Sina Üniversite Hastanesinde çalışan SES ve Dev Sağlık-İş üyesi işçiler, yetersiz yemek, su ve hijyen koşullarına karşı 16 Nisanda üç gün süren yemekhane boykotu yaptı. Genel-İş Sendikasının örgütlü olduğu İzmir’in ilçe belediyelerinde işçiler...
- Kardeşlerim, ben emekli bir işçiyim. Bu yıl da UİD-DER’le 1 Mayıs kortejinde yürüdüm. Bahtiyarım. Bir sene ayağım kırıldığından 1 Mayıs’a katılamamıştım. Yaşım itibariyle, onca mitinglere katıldım, başka kortejlerde yürüdüm, ama her defasında UİD-...
- Petrol-İş Sendikası’nın örgütlü olduğu TPI Compozit fabrikalarında yaklaşık 2300 işçi, 13 Mayısta greve çıktı. Çoğunluğu Menemen’de, bir bölümü de Çiğli Sasalı’da çalışan işçiler, İzmir Serbest Bölgede (İZBAŞ) uygulanan grev yasağı nedeniyle, greve...
- Sevgili işçi kardeşlerim, Bu mektubu yazmama bir grevci işçinin sorusu vesile oldu. TPI Composit grevinde bir işçi kardeşimiz, “Abi, sen deneyimli bir işçiye benziyorsun. Sence grevi nasıl sürdürmeliyiz?” diye sormuştu. Pek çok kez grev yaşamış, pek...
- UİD-DER’li işçiler, 19 Mayısta Portakal Plastik ve Porvil Çatı işçilerini grevlerinin 13. gününde ziyaret etti.
- Filistin halkıyla dayanışmayı ve emperyalist savaş karşıtı mücadeleyi büyütmek üzere sayısız protesto ve işyeri eylemleri düzenleyen İngiltereli işçi ve emekçiler 27. kez ulusal gösteri gününde bir araya geldi. Ülkenin dört bir yanından başkent...
- Felsefe yapmak, olgular, olaylar, süreçler, varlıklar üzerine düşünce üretmektir, neden ve sonuçlar üzerine düşünmektir, sormaktır, açıklama getirmektir. Ama sıradan insanlar, mesela örgütsüz işçiler gerçek manada düşünmeyi, düşünce üretmeyi...
- Dünyada ve Türkiye’de milyonlarca işçi demokratik ve ekonomik hak gasplarına, baskı ve yasaklara, yoksullaşmaya, emperyalist savaşa tepkisini ortaya koymak, taleplerini haykırmak için 1 Mayıs’ta alanlara çıktı. İstanbul Kadıköy’de kutlanan 1 Mayıs’...
- İzmir/Dikili’de çiçek üretimi yapılan Queen Tarım’da işçiler sendikal hakları için mücadele ediyor. DİSK/BTO-SEN üyesi Queen Tarım işçileri 16 Mayısta İstanbul’da, Danimarka Başkonsolosluğu önünde basın açıklaması gerçekleştirdi. Açıklamaya çeşitli...
- Hikâye bu ya; zamanın birinde adamın biri varmış. Bu adam çevresindeki insanları hakir görür, küçümser, beğenmezmiş. Kendini hep onlardan farklı görür, güçlü olanlara hayranlık duyarmış. Gel zaman git zaman bu adam bir gün şeytanla arkadaşlık kurmuş...