Buradasınız
“Devlet Baba” Kime Hizmet Ediyor?
6 Şubat depremlerinde binlerce enkazdan aynı çığlık yükseldi: “Devlet nerede?” Toplumun üstünde ve herkese eşit bir varlık olarak görülen devlet, insanları yalnız bırakmıştı! Depremzedelerin yaşadığı şok ve hayal kırıklığı çok büyüktü. Çünkü Erdoğan’ın gerçekten güçlü olduğuna ve devletin kendilerini kurtaracağına inanmışlardı.
Yaşadığımız topraklarda “devlet baba” diye bir tabir vardır. Nasıl ki ailede baba figürü “evin direği” olarak benimsetilmişse, topluma da ülkenin direği olarak “devlet baba” fikri benimsetilmiştir. Asyatik despot devlet geleneğine uzanan bu egemen düşünceye göre devlet, ailesinin başındaki bir baba gibi milleti koruyup kollar. Erdoğan iktidarı, “Büyük Türkiye” propagandasıyla bu algıyı daha da güçlendirdi. Çağın gereği olan teknolojik gelişmeleri, imkânların zaman içinde çeşitlenip artmasını, ulaşım, inşaat ve sağlık sektöründe kâr amacıyla yapılan büyük yatırımları emekçilere “Büyük Türkiye” olarak sundu. Türkiye’nin uluslararası alanda güç ve itibar kazandığı algısı oluşturdu. Gel gör ki günler boyunca enkazdan gelen çığlıklar, bu böbürlenmenin içi boş propaganda olduğunu ortaya koydu.
Devletin uzatmadığı dayanışma elini sosyalistler, sendikalar, muhalif partiler, gönüllü emekçiler, sivil toplum örgütleri uzattı ve son derece etkili oldu. Devlet ise sivil dayanışmanın öne çıkmasından son derece rahatsız oldu. Halkı kurtarmak için seferber olmayan iktidar, bu dayanışmayı engellemek için oradaydı. Çünkü toplumda oluşan dayanışma seferberliği devletin “yüce”, “kutsal”, “baba” olduğu algısını bozuyordu. İnsanlar, toplumun böyle bir devlet olmadan yaralarını sarabileceğini, böyle bir devlete ihtiyacı olmadığını görüyordu. Sermayenin ihtiyaçlarını ve çıkarlarını ön planda tutan, ona göre yasalar çıkaran, kamu hizmetlerini küçültürken baskı aygıtlarını büyüten bir devlete halk neden ihtiyaç duysun?
Peki, 20 yıllık AKP iktidarında “dünyaya meydan okuyan devlet” ne yaptı? Eğitim, sağlık, ulaşım, altyapı, afet yönetimi gibi kamu hizmetleri özelleştirilerek devlet kamusal alandan büyük oranda çıktı. Deprem vergileri depreme dayanıklı konutlar için kullanılmak yerine “duble yollara” yani yandaş sermayeye aktarıldı. Erdoğan’ın en büyük isteği olan “ülkeyi şirket gibi yönetmek” anlayışı, devletin tüm kurumlarında hayat buldu. Yani devlet önceliği kamu hizmetlerine, afetlere hazırlığa, topluma refah sağlamaya değil, tıpkı bir şirket gibi sermayeyi büyütmeye verdi. Sonuç olarak milyonları perişan eden büyük felaketler yaşandı. Bizler de her felakette aynı manzarayı gördük. Uçak olmadığı için orman yangınları söndürülemedi; insana, ağaca, doğaya, börtü böceğe zulmedildi. Bakanların ziyaret edip çok güvenli dedikleri madenlerde katliamlar yaşandı. Açgözlü şirketlere ballı ihalelerle yaptırılan kavşak ve alt geçitler altyapı sorunları nedeniyle sellerde can aldı…
Mevcut haliyle devletin emekçilerin/halkın devleti olmadığı, zenginlere hizmet ettiği her seferinde acı ve çarpıcı şekilde ortaya çıkıyor. Ancak bu durum sadece Türkiye’ye özgü değildir. Çünkü kapitalist sistemde devlet zaten sermaye sınıfının hizmetindedir. Dünyanın her yerinde en demokratik görüneninden en despotik olanına kadar bütün iktidarlar, kamusal harcamaları kısmak için uğraşıyor, sermayenin ihtiyaçlarına göre yasalar çıkartıyorlar. Halkın ihtiyaçlarını görmezden geliyor, devletin olanaklarını rant sağlamak ve sermaye sınıfını daha da zengin etmek için kullanıyorlar. Halkın yararına işler yapılmasını sağlayan emekçilerin mücadelesidir. İşçi sınıfı ne kadar örgütlü olur ve mücadele ederse, iktidarları o oranda sıkıştırır ve hak elde eder.
Sömürü düzeni sürsün diye hizmet veren mevcut devletin kutsal olduğunu söyleyenler halkı kandırmış ve pasif konuma itmiş oluyorlar. Çünkü bir halk, kutsal olduğuna inandığı devletten hesap soramaz, hak talep edemez, ancak ihsan bekler. Oysa olması gereken sendikalar, sosyalist örgütler, sivil toplum kurumları aracılığıyla devleti kamusal görevlerini yerine getirmesi için zorlamak, yapmadığı zaman da hesap sormaktır. Mesela Meksika’da Eylül 1985’te yaşanan depremler, bu konuda çok önemli bir örnek oluşturuyor. Depremlerin ardından devletin yardıma gelmeyeceğini gören halk, hızla sivil örgütlenmelere girişti. İktidarın kaynakları depremzedeler için seferber etmesini, depreme dirençli kentler kurmasını sağlamak için mücadele etti. Nitekim daha sonra yaşanan şiddetli depremler bile can almadı ya da çok daha az can kaybıyla sonuçlandı. Demek ki biz de örgütlenirsek, dayanışmamızı ve mücadele örgütlerimizi büyütürsek, toplumsal duyarlılığı geliştirebilirsek sorunlarımıza çözüm üretebiliriz. İnsan için var olduğu söylenen ve insana hizmet etmesi gereken kurumları yücelterek ise hiçbir soruna çözüm bulamayız!
- Her İşyerine, Her Mahalleye Kreş İstiyoruz!
- Hayat Pahalı Ama Hayatımız Çok Ucuz!
- “Neyin Yoksa Ondan Sakın Vazgeçme Oğlum”
- Yarına Gidenler, Yarınlar İçin Mücadele Edenler
- Büyüyen Yoksulluk ve Sosyal Yardımlar
- Rakamların Ardına Gizlenen Gerçekler
- Sermayenin ve İktidarın Saldırılarını Püskürtmek İçin 1 Mayıs Ruhuyla Birleşelim
- İşçi Dayanışması 192. Sayı Çıktı!
- Bumerang Geri Döner!
- Engelli Koşu ve Örgütlülük
- “İş Barışı” mı Hak Arayışı mı?
- Dünden Bugüne Barış ve Adalet Özlemimiz İçin
- Yoksulluk Azaldı mı?
- Sermayenin Saldırılarına Karşı Birliğimizi Örgütleyelim!
- İşçi Dayanışması 191. Sayı Çıktı!
- Bir Ana ile Tanışmak…
- Sağlığımızı Mucizelerle Değil Birliğimizle Koruyabiliriz
- Koca Yusuf’tan Köroğlu’na, Onlardan Bize Kalan
- MESS Sözleşmesinden Çıkardığımız Bir Ders Var
- Patron Haklı mı?
- Her İşyerine, Her Mahalleye Kreş İstiyoruz!
- Hayat Pahalı Ama Hayatımız Çok Ucuz!
- “Neyin Yoksa Ondan Sakın Vazgeçme Oğlum”
- Yarına Gidenler, Yarınlar İçin Mücadele Edenler
- Büyüyen Yoksulluk ve Sosyal Yardımlar
- Rakamların Ardına Gizlenen Gerçekler
- Sermayenin ve İktidarın Saldırılarını Püskürtmek İçin 1 Mayıs Ruhuyla Birleşelim
- Engelli Koşu ve Örgütlülük
- “İş Barışı” mı Hak Arayışı mı?
- Yoksulluk Azaldı mı?
- Sermayenin Saldırılarına Karşı Birliğimizi Örgütleyelim!
- Sağlığımızı Mucizelerle Değil Birliğimizle Koruyabiliriz
- Koca Yusuf’tan Köroğlu’na, Onlardan Bize Kalan
- Unutma, Örgütlen, Hesap Sor!
- Bölünenler mi Birleşenler mi Kazanır?
- Örgütlülük İşçi Sınıfının Gücü, Toplumun Umududur!
- Asıl Düşman Olan Kim?
- “Dejavu” Sarmalını Kırmak İçin
- Derby’den Özak’a Sendikalı Olma, Sendika Seçme Hakkı
- Boyun Eğmek mi Birlikte Karşı Durmak mı?
- Patronlara Yeni Teşvikler, Emekçilere Derinleşen Yıkım
- Felaketlerden Dayanışmayla Kurtuluruz
- Avcılar’da 6 Şubat Depremleri Anması
- Beşiktaş’ta 6 Şubat Anması: Unutmadık!
- Depremin Yıldönümünde Yükselen Sesler: Unutmak, Affetmek Yok!
- Hesap Sormazsak Aynı Acıları Yaşamaya Mahkûmuz!
- 6 Şubat 2023’ün Ardından
- 6 Şubat Depremlerinin Birinci Yılı: Asrın Kötülüğünü Unutma, Unutturma!
- Japonya’da Depremler Can Aldı
- 17 Ağustostan 6 Şubata: Bu Sesi Duyan Yok!
- Depremi Yaşadık, Cehennemi Yaşıyoruz!
- Samandağ Halkı: “Deprem Öldürmedi Asbestle Öldürecekler!”
- “Devlet Baba” Kime Hizmet Ediyor?
- Kader Değil Felaket!
- Boşaltılan Yurtlar ve Büyüyen Sorunlar!
- Depremin 40. Gününde İstanbul Emek Barış Demokrasi Güçlerinden Anma Eylemi
- Samandağ Dayanışması Su Sorununa ve Salgın Riskine Dikkat Çekti
- Samandağ Dayanışma Koordinasyonu: Dayanışma Yaşatır!
- Kızılay Skandalı İktidarın Aynasıdır!
- Samandağ Sağlık Koordinasyonundan Acil Önlem Çağrısı
Son Eklenenler
- Sarayları süsleyen altın, sultanların ve soyluların yaşamında zenginliğin en önemli ölçüsü olmuştur. Fakat bu zenginliği üreten zamanın köleleri ve günümüzün işçileri için bu maden her zaman acı, gözyaşı ve ölüm getirmiştir. Altın madenlerinde...
- Çalıştığım işyerinde uzun yıllardır çalışan ve EYT yasası çıktıktan sonra SGK’ya başvurup emekli olanlar var. Malûm, emeklilik maaşı iktidar eliyle kuşa çevrildi. Bizim patron da sayıları azımsanmayacak kadar çok olduğu için EYT’li işçileri bir an...
- DİSK, 3 Mayısta Türkiye İstatistik Kurumunun (TÜİK) Ankara’daki merkez binası önünde basın açıklaması gerçekleştirdi. Burada konuşan DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu, TÜİK’in enflasyon sepetindeki maddelerin fiyat listesini 2 yıla yakın bir...
- Geçenlerde yeğenimle sohbet ederken “kolajenlerin içerisinde en kalitelisi hangisi bilgin var mı?” diye sordu. Ben de doğal olarak “bir sağlık sorunun mu var, neden kolajen kullanma gereği duyuyorsun?” diye sordum. O da yarı utanarak “hep güzel...
- Dünya genelinde yoksulluk ve baskılar büyüyor, emperyalist savaşın alevleri gün geçtikçe yayılıyor. Kapitalist sömürü düzeninin yarattığı sorunlar, krizler derinleşiyor. İşçi sınıfı ise kapitalist sömürüye karşı mücadele etmekten, birlik olup...
- İşçi Sınıfının Uluslararası Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü 1 Mayıs’ta Türkiye’nin dört bir yanında yüzbinlerce işçi ve emekçi alanlara çıktı, ekonomik yıkımın bedelini ödemek istemediklerini haykırdı. Sendikaların ve demokratik kitle...
- İşçi Sınıfının Uluslararası Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü 1 Mayıs’ta bir kez daha dünyanın ve Türkiye’nin dört bir yanında işçiler meydanlara çıktılar. Kapitalist sömürüye, emperyalist savaşa, yoksulluğa, baskılara, eşitsizliğe, adaletsizliğe...
- İngiltere’de 7 Ekimden bu yana her Cumartesi ulusal çapta eylemler düzenleyerek Filistin halkının yanında yer alan işçi ve emekçiler, egemenlerin savaşına karşı meydanlarda yerlerini almaya devam ediyor. 20 Nisanda ülke çapında çeşitli kent...
- İtalya’da büyük işçi sendikaları iş cinayetlerine karşı binlerce işçinin katıldığı kitlesel bir miting düzenledi. 20 Nisan’da işçiler “Artık Yeter!” sloganıyla işyerlerinde iş sağlığı ve güvenliği, kamu sağlığı hakkı, adil vergi reformu ve...
- İşyerinde, sokaklarda, toplu taşıma araçlarında insanların yüzlerinden okunan yorgunluk ve mutsuzluk dikkatimi çekiyor. Öfke, mutsuzluk, umutsuzluk bir virüs gibi yayılmaya başladı. “Ama insanlar neden bu kadar mutsuz?” diye düşündüm kendi kendime....
- 1 Mayıs’ın gelmesiyle emekçiler, kadınlar, üniversiteli gençler, emekliler kendi taleplerini haykırmak için alanları doldurmaya hazırlanıyor. Ben de genç bir işçi olarak kendi talebimi haykırmak için alanda yerimi alacağım. Benim talebim çalışma...
- İşçi Sınıfının Uluslararası Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü 1 Mayıs yaklaşırken UİD-DER Mersin temsilciliğinde de “Sermayenin ve İktidarın Saldırılarına Karşı 1 Mayıs Ruhuyla Mücadeleye!” başlıklı etkinlik gerçekleştirildi. Etkinliğe çeşitli...
- Bugünün stajyer öğrencileri, yarının sağlık işçileri olarak 1 Mayıs’ta sesimizi duyurmaya geliyoruz. Kimimiz ailelerinden uzakta farklı şehirlerden gelip yurtlarda kalan, kimimizse aileleriyle İstanbul’da yaşayan öğrencileriz. Biliyoruz ki stajyer...