Buradasınız
Kader Değil Felaket!
Kocaeli/Gebze’den genç bir işçi

6 Şubat sabahı Cumhuriyet tarihinin en yıkıcı depremlerinden birini yaşadık. Uzmanların bölgede şiddetli bir deprem beklendiğine yönelik onca uyarısına rağmen depreme yönelik hiçbir hazırlık yapmayan tek adam rejimi, deprem sonrasındaki acizliğiyle de depremi büyük bir felakete dönüştürdü. İnsanların uykuda yakalandığı depremde on binlerce bina yerle bir oldu. İktidarın inşa ettiği ve öve öve bitiremediği yollar, hastaneler, havaalanları da depremden sonra kullanılamaz hale geldi. Saniyelerin bile önemli olduğu yerde devlet deprem bölgesine günlerce ulaşamadı. Kendi gidemediği gibi ülkenin ve dünyanın dört bir yanından gelen yardımları ve ekipleri de koordine etmeyi beceremedi, depremzedeleri kaderine terk etti. Enkaz altından yükselen yardım çığlıkları birer birer kesilirken, kibrinden burnunun ucunu göremeyen iktidar yetkilileri “her şeyin kontrol altında” olduğunu söylemekten geri durmadı! Resmi verilere göre 50 binden fazla insan yaşamını yitirdi, çok daha fazlası evini, ailesini, sevdiklerini kaybetti. İnsanların yaşamı paramparça oldu.
Sözü hiç uzatmadan söyleyelim. Bir doğal afetin böylesi bir felakete dönüşmesinin baş sorumlusu, yaptıkları ve yapmadıklarıyla doğrudan siyasi iktidardır. Nihayetinde deprem bir doğa olayıdır ve insanlık deprem konusunda geçmiş dönemlerdeki gibi aciz konumda değildir. Yaşadığımız çağda depremleri engelleyemesek de sonuçlarının felakete dönüşmesini engelleyecek teknolojik birikime ve deneyime sahibiz. Bilim insanları, yeterli bütçe sağlandığı takdirde yer altında yapılacak çalışmaların geliştirilebileceğini ve depremin günler öncesinden tespit edilebilmesinin mümkün olduğunu söylüyor. Doğru malzeme kullanımı ile binaların çok daha büyük şiddetteki depremlerde bile ayakta kalabileceğini de biliyoruz. Depreme dirençli kentler inşa ederek, bölgenin risk yapısına göre imar planı oluşturarak, afet planı hazırlayarak, bilim insanlarına, meslek uzmanlarına kulak vererek depremin bir yıkıma dönüşmesini engellemek pekâlâ mümkündür ve devletin sorumluluğudur.
Yaşadığımız ülkenin bir deprem bölgesi olduğu bilinen bir gerçek. Üstelik bu topraklarda çok değil 24 sene önce yine büyük bir deprem felaketi yaşandı. On binlerce insanımızı kaybettiğimiz Marmara depreminden sonra iktidar sahipleri gereken derslerin çıkarıldığını, bir daha böyle felaketlerin yaşanmaması için gerekli tedbirlerin alınacağını buyurdu. Yoksul halk yaralarını sarmaya çalışırken jet hızıyla çıkartılan yasalarla emekçilerin sırtına yeni vergiler yüklendi, bu vergilerden muazzam miktarda paralar toplandı. 1999 yılından bu yana geçen 24 yılın 21 yılı bilfiil AKP iktidarı altında geçti. AKP, yerel yönetimiyle, bakanlıklarıyla, meclis çoğunluğuyla uzun yıllar “tek başına iktidar” oldu. 2015’ten sonra ülkede adım adım bir tek adam rejimi inşa edildi. Bunca yetkiye ve imkânlara sahip olmasına rağmen Erdoğan’ın “Büyük Türkiye”sinde bir deprem on binlerce insanın göz göre göre öldüğü bir felakete dönüştü.
İnsanlığın elindeki bunca bilgi birikimine, teknolojik gelişmelere ve deneyimlere rağmen bir afetin felakete dönüşmesi ancak bilinçli tercihlerin sonucu olabilir. Yaşadığımız sermaye düzeni kapitalizmde kâr her şeyden önce gelir ve eğer kâr getirmeyecekse yüzbinlerce emekçinin hayatını koruyacak önlemler ihmal edilebilir, deprem gerçeği bile hasıraltı edilebilir. Nitekim siyasi iktidar yıllar boyunca deprem için hiçbir ciddi hazırlık yapmamış, yıllarca toplanan deprem vergilerini sermayeye kaynak olarak aktarmayı tercih etmiştir. Uzmanların uyarılarını ciddiye almamış, riskli bölgeleri imara açarak, ruhsatsız yapılara iskân vererek emekçilerin üzerine çökecek binalara onay vermiş, dayanıksız yolların, hastanelerin yapımına göz yummuştur. Depremden sonra yüzbinlerce insanımız enkaz altında yardım beklerken ülkenin dört bir yanında üretim devam etmiş, AKP iktidarı acil ihtiyaç duyulan iş makinelerini, insan gücünü birkaç günlüğüne dahi olsa sermayenin elinden almaya yanaşmamıştır. Zamanında müdahale edilse bugün aramızda olabilecek binlerce insanımız da bu sermaye yanlısı siyasetin sonucu olarak enkaz altında can vermiştir. Tarihe düşülen not acıdır; bu felaket anında insanlar bir an evvel sevdiklerinin enkaz altından çıkarılmasını beklerken iş makineleri bankaların para kasalarını çıkarmak için kullanılmıştır.
Tüm bunların sorumluluğu doğrudan kendisinde olmasına rağmen siyasi iktidar bunun üzerini kapatmak için her yola başvuruyor. İktidarın paralı trolleri “böyle günde siyaset yapılmaz”, “devlet-millet el ele” diyerek emekçilerin bilincini bulandırmaya çalışırken, devletin en tepesinden gelen açıklamalarda bu felaketin “kader planının bir parçası” olduğu söylenebiliyor! Öfkelenmemek mümkün değil! Sormak gerekiyor, bu kader hep yoksulları mı vuruyor? Deprem bölgesini ziyaret ederken bile binlerce koruma ile gelen, saraylarını inşa ederken nükleer saldırıda bile korunabilecekleri alan yaratan iktidar sahipleri konu emekçilerin yaşamı olduğunda neden aynı tedbirleri almıyor?
Hiç şüphemiz yok ki bu kader planı değil açgözlü sermaye siyasetinin yarattığı felakettir. On binlerce insanımızı kaybettik! Unutmayacağız! Bu kaderi biz yazmadık ama bozacak olan biziz!
- 17 Ağustostan 6 Şubata: Bu Sesi Duyan Yok!
- Depremi Yaşadık, Cehennemi Yaşıyoruz!
- Samandağ Halkı: “Deprem Öldürmedi Asbestle Öldürecekler!”
- “Devlet Baba” Kime Hizmet Ediyor?
- Kader Değil Felaket!
- Boşaltılan Yurtlar ve Büyüyen Sorunlar!
- Depremin 40. Gününde İstanbul Emek Barış Demokrasi Güçlerinden Anma Eylemi
- Samandağ Dayanışması Su Sorununa ve Salgın Riskine Dikkat Çekti
- Samandağ Dayanışma Koordinasyonu: Dayanışma Yaşatır!
- Kızılay Skandalı İktidarın Aynasıdır!
- Samandağ Sağlık Koordinasyonundan Acil Önlem Çağrısı
- İstanbul Emek, Barış ve Demokrasi Güçleri ile TİP’e Polis Saldırısı
- Depremzedeleri İşe Almayın Diyen Sermaye Sözcüsünün Fıtratı!
- TÜİK Raporları: Yeni Binalar da Çöktü
- Çocukların Depremzedelerle Dayanışması
- Gerçekte Ne Oldu: Okunması Gereken Önemli Yazılar!
- Deprem Bölgesinde Tuvalet Sorununu Bile Çözemeyen İktidar ve Kampanya Şovu!
- Gaspçı İktidarın Kayyımını Kabul Etmiyoruz!
- UİD-DER’in Depremzedelerle Dayanışma Kampanyası Büyüyor!
- Gerçek, Yansıyanın Çok Ötesindedir! Dayanışmamızı Büyütelim!
- Malatyalı Kadın Tekstil İşçisi İle Deprem ve Kadın İşçiler Üzerine Söyleşi
- “Depremin Yaraları Sarılıyor” mu?
- Depremi Yaşadık, Cehennemi Yaşıyoruz!
- 6 Şubat, UİD-DER’le Tanışmam ve Sonrası
- “Bu Yaş Bu Çimeni Büyütür!”
- Gitmedik, Buradayız, Direniyoruz!
- Saraylıların İç Burukluğu!
- 1 Mayıs’ta Buluşalım Depremin Hesabını Soralım!
- Sahte Temel Atma Törenleri Neyin Acizliği?
- Kader Değil Felaket!
- Ben Hatay’dan Güneş
- Gösteriş İçin Değil Depremzedeler İçin!
- Dayanışma Ruhumuzu Boğamazsınız!
- “Kader Planı” mı?
- Sanki Savaş Bölgesine Giriş Yapmış Gibiydik!
- Boşaltılan Yurtlar ve Büyüyen Sorunlar!
- Depremin 40. Gününde İstanbul Emek Barış Demokrasi Güçlerinden Anma Eylemi
- Dimdik Durun ki İyileşelim!
- Dayanışma, Yarına Dair Umudumuzu Büyüttü
- O Bebeğin Keskin Kılıç Gözleri…
Son Eklenenler
- Urfa Organize Sanayi Bölgesinde faaliyet gösteren Özak Tekstil’de işçiler, fabrikada 6 yıldır örgütlü olan Hak-İş’e bağlı Öz İplik-İş Sendikasından istifa edip BİRTEK-SEN’e üye oldular. Bunun üzerine fabrika yönetimi BİRTEK-SEN’den istifa etmeleri...
- DİSK, asgari ücrete ilişkin taleplerini ve mücadele programını 1 Aralıkta gerçekleştirdiği basın toplantısıyla duyurdu. DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu ve DİSK Yönetim Kurulunun katıldığı toplantıda DİSK Araştırma Merkezi’nin (DİSK-AR) asgari...
- Temmuz 2023 itibariyle en düşük emekli maaşının 7500 lirada kalmasıyla emekli maaşları açlık sınırının çok altına indi. 2021 Tüm Emekliler Sendikası üyesi emekliler, bu şartlarda geçinemediklerini, kiralarını, faturalarını ödeyemez hale geldiklerini...
- Fil kendini ormanın en güçlü hayvanı ilan etmiş ve yönetimi eline almış. Herkesin iyiliğini düşündüğünü ileri sürerek ormandaki bütün düzeni yeniden kurmuş. Gerçekte ise sadece kendi çıkarlarını gözeterek, ihtiyaçlarını karşılayacak bir düzen kurmuş...
- İsrail yıllarca yürüttüğü yayılmacı politika ile Filistin topraklarının yüzde 85’ini işgal etmiş durumda. 7 Ekim’den bu yana yaşanan savaşta ise 15 binden fazla Filistinli hayatını kaybetti. Filistin sendikaları, tüm dünya işçilerine, 1978’de...
- Aynı işyerinde çalıştığımız Hüseyin diye bir arkadaşım var. Sık sık konuşur, sohbet ederiz. Bu aralar çok dertli. Nedenini sordum. “Valla ne yapıyorum ediyorum, mutlu olamıyorum” dedi. Hüseyin’e dünyada mutluluk sıralamasında Uganda ile kafa kafaya...
- Analarımızın hakkını ödeyemeyeceğimizi düşünürüz. Ana çocuğunu doğuran, koruyan, büyüten, konuşmayı öğreten, şefkatini veren, ona emek verendir. Peki, tek bir çocuğun değil tüm dünya işçilerinin anası haline gelen Jones Ana kimdir?
- Ben metal sektöründe çalışan bir işçiyim. Geçenlerde resmi bir tatil gününde çalıştığım fabrika fazla mesai yapma kararı aldı. İlk olarak sorumlu, herkesi toplayıp fazla çalışma ihtimalinin olduğunu söyledi. Daha sonra da tek tek işçilere sorulmadan...
- Dost kim?/ Düşman kim?/ Aynı gemideyiz dediler,/ Ama aynı sofrada değiliz./ Biz bir aileyiz dediler,/ Ama aynı şartlarda değiliz./ Zengin sofraları, şatafatlı sarayları…/ Söyledikleri yalanlara kanma!/
- İsrail’in 7 Ekimden bu yana Gazze’de sürdürdüğü kesintisiz saldırılarda çoğu çocuk ve kadın, 14 bin 500’den fazla insan katledildi. Evler, okullar, hastaneler, yaşam alanları yok edildi. Bu vahşete sessiz kalmayan farklı ülkelerden işçi ve emekçiler...
- Amazon işçileri, teknoloji devi şirketin 30 yıllık tarihinde en büyük greve imza attılar. Doğu Avrupa ülkesi Çekya’da sağlık, sosyal hizmet, eğitim, otomotiv, metal, gıda, enerji, ulaşım ve daha birçok sektörden yaklaşık 1 milyon işçi 27 Kasımda...
- Sendikalı oldukları için hakları ödenmeden işten atılan Agrobay işçileri İzmir Bergama Kent Meydanında çatıya çıkarak bir kez daha seslerini duyurdular. Urfa’da Özak Tekstilde bir kadın işçi Öz İplik-İş’ten istifa ederek BİRTEK-SEN’e üye olduğu için...
- Pahalılık ve zamlar nedeniyle adeta insan olduğumuzu unuttuk. Eğlenmek, dışarı çıkmak, eş dostla vakit geçirmek, bir yerlere gidip yeni insanlarla tanışmak gibi sosyal aktiviteler lüks oldu. Temel ihtiyaçlarımıza bile yetişemez durumdayız....