Buradasınız
1991-95 Balkan Savaşı: “Kardeştik, Düşman Ettiler”
Bu hikâye, on yıllar boyunca bir arada yaşayan, kardeşleşen, birbirleriyle sorunları olmayan halkların nasıl düşman edildiğinin hikâyesidir.
Yıl 1991… Sovyetler Birliği resmen dağılmıştı ve artık “yeni bir dünya düzeni” kuruluyordu. SSCB’nin ve Doğu Bloku’nun çöküşüyle birlikte uçsuz bucaksız topraklar kapitalist pazar alanına dönüştü. ABD ve Avrupalı emperyalist-kapitalist devletler için bu yeni pazarlar, ekonomik durağanlığın aşılması bakımından bir fırsat anlamına geliyordu. Ancak kapitalistlere yeni fırsatlar sunan bu “yeni dünya” düzeninde, Balkan halklarını savaş, katliam, acı ve gözyaşı bekliyordu.
Yugoslavya’nın dağılmasıyla Hırvatistan ve Slovenya Almanya’nın nüfuz alanı altına giriyordu. Dünyanın egemen gücü olan ve bunu rakiplerine kaptırmak istemeyen ABD ise, Bosna-Hersek üzerinden sürece katılıyordu. ABD, savaşın sürmesini destekleyerek Almanya’nın etkisini kırmaya ve süreci kendi lehine değiştirmeye çalışıyordu. Rusya ve Çin ise Sırbistan’ı destekliyordu. Böylece eski Yugoslavya topraklarında sürüp giden savaş ve katliamlar, Üçüncü Emperyalist Paylaşım Savaşının da ilk perdesini açmış oluyordu.
Balkan halklarının arasına düşmanlık tohumları henüz Osmanlı egemenliği altındayken ekilmişti. Osmanlı döneminde Balkan halklarının yerleri değiştirilmiş, bir bölümü de Müslümanlaştırılmıştı. Birinci Dünya Savaşının ardından sınırlar emperyalistlerin çıkarları temelinde yeniden çizilmişti. İç içe ve kardeşçe yaşayan halkların yapay olarak bölünmesi bugüne kadar sürüp gelen sorunların önünü açmıştı. Yugoslavya 1939-1943 yılları arasında Almanya ve İtalya tarafından işgal edildi ve parçalandı. Ancak partizanlar önderliğinde faşizme karşı verilen ortak mücadele, halkları birbirine yakınlaştıracak ve savaşın sonunda Yugoslavya Federal Halk Cumhuriyeti kurulacaktı.
Ne var ki bu birlik sürdürülemedi ve 1990’larda iç savaş başladı. “Büyük Sırbistan” hayaliyle halkları zorla bir arada tutmak isteyen Sırplar, Slovenya’ya ve Hırvatistan’a saldırdılar. 1992’nin Ocak ayına gelindiğinde 5 binden fazla insan ölmüş, 14 bin insan kaybolmuş, 18 bin insan yaralanmış yahut sakat kalmıştı. Hırvatistan ve Slovenya’yı bağımsızlıklarını ilan etmeleri için kışkırtan Almanya ve diğer emperyalist güçler savaşı seyrediyorlardı.
1992’de Bosna-Hersek’in bağımsızlığını ilan etmesinin ardından, burada yaşayan Sırplar, Hırvatlar ve Boşnaklar kendilerini üç buçuk yıl sürecek bir iç savaşın içinde buldular. O güne kadar bir arada yaşayan halklar, karşılıklı olarak birbirlerini katlettiler. Sırp ve Boşnak, her iki taraftan 20 ila 50 bin civarında kadın sistemli olarak tecavüze uğradı. 200 bine yakın insan toplama kamplarında ve çatışmalarda hayatını kaybetti. 2 milyon kişi evlerini terk etmek zorunda kaldı. Sanayinin ve şehirlerin %65’i tamamen tahrip edildi. Şimdiye kadar 500’den fazla toplu mezar ortaya çıktı. Sadece Srebrenitsa şehrinde 1995 Temmuzunda Sırp egemenler, iki hafta içinde 8 bine yakın Boşnak’ı katlettiler.
Büyük bir katliam yaşandıktan sonra, sıra haritaların çizilmesine ve paylaşımın tamamlanmasına geldi. ABD, BM üzerinden müdahalede bulundu ve 14 Aralık 1995’te Dayton Anlaşması imzalandı. Bu anlaşmayla Bosna-Hersek üç ayrı cumhuriyete bölünüyor ve bağımsızlığı tanınıyordu.
Ancak Balkan halkları ve özellikle Boşnakların yaşadığı acı ve travma devam ediyor. “Savaştan önce aramızda hiçbir fark yoktu. Dini bayramlarımızı birlikte kutlardık. Sırplarla Müslüman Boşnakların evlendiği birçok aile var” diyen savaşın canlı tanığı insanlar, hâlâ katliam noktasına nasıl getirildiklerine anlam veremiyorlar. Ne yazık ki Balkanlarda emperyalist güçler eliyle ortaya konan kanlı oyun şimdi de Ortadoğu’da sergileniyor. Elbette bu cehennemden bir çıkış var. Emperyalist savaşı durdurmanın, halklar arasında kalıcı bir barışın ve kardeşliğin sağlanması için tüm bölge işçilerinin birleşmesi gerekiyor. İşçiler birleşmeli ve insanlığı acılara boğan kapitalist kâr düzenini yıkmalılar.
Aileyi Korumak mı?
- Kapatılan Ocakların Susmayan Bandosu
- Umut Sende Bende Bizde...
- “Ne Olacak Bu Memleketin Hali?”
- Anastasya, Dilan ve Hafızamız
- Ülkeyi Şirket Gibi Yönetmek…
- İşçilerin Birliği ve Dayanışması Güçlendikçe Umut da Büyür!
- İşçi Dayanışması 199. Sayı Çıktı!
- Gerçek Adalet Mücadelemizle Gelir
- Özgür Olmak Demek…
- Hangisi Daha Zor?
- Olur Kardeşim Olur!
- Yiyorlar, İçiyorlar Hesabı Bize Ödetiyorlar
- 2025, 2024’ten Daha mı İyi Olacak?
- Ters Yüz Edilen Gerçekler: Suç Ne? Suçlu Kim?
- Dünya İşçi Sınıfının Birliği Yolunda Mücadelemizi Büyütelim!
- İşçi Dayanışması 198. Sayı Çıktı!
- Artan Zenginliğin Arkasında Büyüyen Yoksulluğumuz
- Kaynakları Tüketen Kim?
- Yaşadım Diyebilmek İçin!
- Sınır Tanımayan Irmaklar Gibi
Son Eklenenler
- Fransa’da devlet demiryolu şirketi SNCF’de örgütlü CGT-Cheminots, UNSA-Ferroviaire, SUD Rail ve CFDT-Cheminots sendikaları, 11 Aralıkta süresiz grev kararı aldı. Dört demiryolu sendikası, grev kararını SNCF’nin yük taşımacılığı birimi olan SNCF Fret...
- Gürcistan’ta madencilik şirketi Georgian Manganese’e ait Zestafoni ferroalyaj tesisi ve Chiatura manganez madeni 1 Kasımdan Nisan 2025’e kadar üretimi durdurduğunu açıkladı. Gürcistan’ın en büyük madencilik şirketi Georgian Manganese’in tesislerinde...
- Çocukların mutlu olduğu, gelecek endişesi taşımadığı, ayrımcılığa maruz kalmadığı; eşitlik, özgürlük, barış dolu bir dünyada yaşamalarını kim istemez ki? Fakat biliyoruz ki dünyamız çocuklar için sıcak bir yuva değil. Kol kanat gerdiğimiz...
- Gebze’de bulunan Grid Solutions ve Schneider Elektrik, İstanbul’da bulunan Hitachi Energy ve Bursa’da bulunan Arıtaş Kriyojenik fabrikaları için Birleşik Metal-İş Sendikası ile MESS arasında yürütülen toplu iş sözleşmelerinde anlaşma sağlanamaması...
- Gün geçmiyor ki her gün bir öncekine rahmet okutacak, canımızı yakan bir olay olmasın. Sistemin iyice çürümesi ve tarifsiz bir bataklığa dönmesiyle birlikte, bu çürümüşlük toplumda derin yaralar açıyor. Bunun sonuçlarından bir yenisi de İzmir’de...
- Bir film sahnesi: İngiltere’de bir madenci bandosu, Rodrigo’nun gitar konçertosunu çalmaktadır. Madencilerin emektar ellerinden ahenkli melodiler akıp giderken arka planda hükümet tarafından kapatılmak istenen bir madenle ilgili toplantılar, yürüyen...
- Bugün 18 Kasım. Türkiye işçi sınıfının mücadele tarihinde önemli bir yer tutan Netaş Grevinin yıldönümü… Netaş işçileri, 12 Eylül 1980 askeri faşist darbesinin baskı koşullarında bile işçilerin örgütlülüğünün patronları alt edebilecek güçte olduğunu...
- UİD-DER, grevlerinin 81. gününde MKB Rondo işçilerine dayanışma ziyaretinde bulundu. “Sermayenin ve İktidarın Saldırılarına Birlikte Karşı Duralım” pankartı ile grev yerine yürüyen işçiler; “MKB İşçisi Yalnız Değildir”, “Yaşasın Sınıf Dayanışması”...
- Bireysel Emeklilik Sistemi (BES) ilk olarak 2001 yılında gündeme getirildi ancak AKP iktidarı 2018’de işçilerin iradelerinin dışında bu sistemi zorunlu hale getirdi. 2018 yılından beridir işçilerin maaşlarından her ay bu kandırmacaya para...
- As Plastik işçileri grevlerinin 58. gününde İstanbul Marmarapark AVM’de As Plastik ile iş ilişkileri olan Mavi Jeans önünde basın açıklaması yaptı. Toplu iş sözleşmesinde anlaşma sağlanamaması halinde 26 Kasımda greve çıkacak olan DİSK/Genel-İş...
- 100 küsur günü geride bırakan Polonez direnişine, kadın işçilerin kararlılığı damgasını basıyor. Sendikaları Tekgıda-İş’te örgütlenen işçiler sendika düşmanı patronları tarafından işlerinden atıldılar. Direnişe geçtiler, işlerine örgütlü bir biçimde...
- Geçtiğimiz günlerde İzmir’in Selçuk ilçesinde baraka gibi bir evde, elektrikli sobanın devrilmesiyle çıkan yangında en büyüğü 5 yaşında olmak üzere 5 kardeş hayatını kaybetti. Bu sırada hurda toplamaya giden anne eve döndüğünde çocuklarının cansız...
- Narin, Leyla, Sıla ve niceleri. Haberlerde duyuyoruz onların adlarını. Bir süre gündemde kalıyorlar, sonra unutuluveriyorlar. Oysa hafızayı diri tutmak gerekir mücadeleyi sürdürebilmek için. Bizler de bu mektubu, yaşananları unutmamak, unutturmamak...