Buradasınız
49. Yılında Derby İşgali
Sene 1968. Dünyada kapitalizmin yarattığı çelişkilere ve sorunlara karşı kadınıyla erkeğiyle, genciyle yaşlısıyla toplumun geniş kesimlerinde bir öfke kabardı. Harekete geçen kitleler, adeta kapitalist sömürü düzenine başkaldırıyordu. Yükselen bu dalga kısa süre içinde Türkiye’yi de sarıverdi. Tüm dünyada gerçekleşen fabrika ve üniversite işgalleri bu topraklarda da gerçekleşmeye başladı. 1968 yılının Temmuz ayında ilk olarak Derby işçileri, toplu sözleşme yetkisinin gaspına karşı fabrikalarını işgal ettiler ve kazandılar. Böylece diğer sınıf kardeşlerine de örnek oldular. Türkiye işçi sınıfının ilk işgal eylemi olan Derby işgali de, gelecek işçi kuşaklarının yararlanacağı zengin bir mücadele deneyimi olarak tarihteki yerini aldı.
Kazlıçeşme’de bulunan Derby, o dönemde lastik sektörünün önemli fabrikalarından birisiydi. O dönem mücadeleci bir sendika olarak göze çarpan Lastik-İş Sendikası da Derby’de 1950’li yıllardan itibaren örgütlüydü. Sendikanın başında işçilerin güvenini kazanmış eski bir Derby işçisi olan Rıza Kuas vardı.
İşgale giden süreç
1967 yılında Lastik-İş Sendikasının Türk-İş’ten ayrılıp DİSK’in kurucu sendikalarından biri olmasıyla korkuya kapılan patronlar, ayak oyunlarına başvurdular. Kendi güdümlerinde hareket eden Türk-İş’in lastik işkolunda sendikasız kalması nedeniyle ilk olarak Kauçuk-İş adıyla yeni bir sendika kurdurdular. Kauçuk-İş Sendikası, Lastik-İş’in sektördeki gücünü kırmak için bizzat Derby patronu ve Türk-İş bürokratlarının yönlendirmesiyle, Derby’de çalışan beyaz yakalı işçilere kurdurulmuştu. Sonraki süreçte patronlardan alınan işçi bilgileriyle Kauçuk-İş’e üye fişleri dolduruldu, işçilerin imzaları taklit edildi. Öyle ki o sırada lastik işkolunda toplamda 11 bin işçi çalışıyor gözükürken, Kauçuk-İş 14 bin üyesi olduğunu açıklıyordu!
Sonuç olarak lastik işkolunda bu iki sendika arasında bir yetki davası ortaya çıktı. İşkolunda yürüyen yetki davası, sektörün kilit fabrikası Derby’de de yürüyordu. Derby patronunun mücadeleci bir sendikaya olan alerjisi iyice belirginleşmişti. İşçilere Lastik-İş’ten istifa etmeleri yönünde baskı yapılıyor, hakaretler ediliyordu. Lastik-İş’ten istifa etmeyen işçiler ya para ile tutulan patron adamları tarafından dövülüyordu ya da işten atılıyordu. Atılan işçilerin yerine alınan işçilere ise zorla Kauçuk-İş’e üyelik fişi dolduruluyordu. Tüm bu baskıların, saldırıların, tehditlerin ve sahtekârlıkların sonucunda Kauçuk-İş sendikası, Derby’de çoğunluğu sağladığını ilan etti. Yargıtay da yetkili sendika olarak Kauçuk-İş’i gösterdi. Yargıtay kararını gerekçe gösteren Derby patronu ise Lastik-İş’i artık muhatap almayacağını ve 4 Temmuz sabahı Kauçuk-İş’le sözleşme imzalayacağını duyurdu. Fakat tüm bu açıklamalar yapılırken Derby işçisi henüz sözünü söylememişti!
İşgal!
Derby işçileri için kendi sendikaları olan Lastik-İş’in muhatap alınmayarak Kauçuk-İş’le sözleşme imzalanacak olması bardağı taşıran son damla olmuştu. İşgal öncesi gizli toplantılar düzenleyerek hazırlık yapıyorlardı. İlk elden temsilcilerden ve öncü işçilerden oluşan bir komite kuruldu. Ev ev, kahve kahve dolaşılarak henüz tereddütleri olan işçi arkadaşlarını işgale ikna ettiler. Ve nihayet sözleşmenin imzalanacağı 4 Temmuz günü sendika seçme özgürlüğü için referandum talebiyle işyerini işgal ettiler. Son sözü söylediler!
İşgali gece vardiyasındaki işçiler başlattı. İlk önce patronun tüm adamlarını dışarı çıkardılar. Fabrikanın santralini ele geçirdiler. Sabah vardiyaya gelen işçilerin de işgale katılmasıyla görev dağılımı yapıldı. İşyerinde çoğunlukta olan kadınlar işgalde de en öndeydi. İşçiler olası saldırılara karşı kendi güvenliklerini almayı da ihmal etmediler. Fabrikanın kapıları kaynaklandı, nöbetçiler belirlendi ve düzenli devriyeler oluşturuldu. Böylece Türkiye işçi sınıfı tarihindeki ilk büyük işgal eylemi başlamıştı!
Günümüzde pek çok fabrikadaki mücadele, henüz nihayete eremeden, yapılan yanlışlar ve dikkatsizlikler yüzünden patron tarafından öğreniliyor ve engelleniyor. Oysa Derby’de yürüyen mücadele öyle başarılı örülmüştü ki patron ancak sabah işyerine geldiğinde fabrikanın işgal edildiğini öğrenebildi. 4 Temmuz sabahı Derby patronu için oldukça sıradan başlamıştı. Her günkü gibi son model arabasıyla fabrikanın önüne gelen patron, kapıların tutulmuş olduğunu gördü ve işçiler tarafından “Köle değiliz hakkımızı istiyoruz!” sloganıyla karşılandı. Büyük bir korkuya kapılan Derby patronu arabasına bindiği gibi fabrikanın önünden kaçtı. Anlaşılan o gün, sıradan bir gün değildi. İşçiler ipleri eline almıştı!
Derby işçileri taleplerini yayımladılar, geri adım atmayacaklarını kararlılıkla ifade ettiler. Sosyal haklarda, yemeklerde, ücretlerde iyileştirmeler yapılmasını istiyorlardı. İşgale katılan işçilerin, sendikal faaliyet yürüten sendika militanlarının işten atılmasına kesinlikle müsaade etmeyeceklerini belirtiyorlardı. İşçilere hakaret eden, baskı kuran fabrika müdür ve yöneticilerinin işten atılmasını istiyorlardı. İşgalin fitilini ateşleyen ve dillerinden düşürmedikleri bir talepleri daha vardı. İşçiler, Kauçuk-İş sendikasını tanımadıklarını belirterek kendi sendikaları olan Lastik-İş’le toplu sözleşme yapılmasını istiyorlardı.
Dönemin bütün gazeteleri işgali birinci sayfadan verdi. Patronların medyası sürekli olarak işgale ve işgalci işçilere saldırıyordu. Kendini bir işçi örgütü olarak gösteren Türk-İş, bu koroya katılarak Derby işgalini “mülkiyet hakkına tecavüz” olarak lanse ediyor, bir patron örgütü gibi davranıyordu. Tüm bu karalama kampanyalarına rağmen Derby işgal eylemi, kamuoyunda büyük bir yankı oluşturdu. Başta lastik fabrikaları olmak üzere pek çok fabrikadan destek ziyaretleri yapıldı. Sosyalist üniversite öğrencileri dayanışma ziyaretleri düzenlediler. İşgal günlerine “İşçi-Gençlik El Ele” sloganı hâkim oldu. İşçilerin kontrolündeki fabrikada günlerce tiyatrolar, konserler düzenlendi. Marşlar, türküler söylenerek halaylar çekildi. Mücadele etmenin, dayanışmanın önemi üzerine sohbetler edildi. Yapılan her eylemde, söylenen her sözde, coşku ve kararlılık havası hâkimdi!
Bu havayı dağıtmak, işçileri ezmek isteyen egemenler saldırılara giriştiler. İşgalin ilerleyen günlerinde polis, işgali yürüten komite üyelerinin ifadesini almak için karakola götürmek istedi. Fakat işçiler seçtikleri temsilcileri polise vermediler, duruma tepki gösterdiler. Bunun üzerine polis, fabrika çıkışına pusu kurarak çeşitli işlerinden dolayı dışarı çıkmak zorunda kalan 9 işçiyi gözaltına aldı.
Derby işçileri ve Lastik-İş Sendikası tutuklanan bu 9 işçiyi hiç yalnız bırakmadı. Tutuklu kaldıkları bir ay boyunca onlara mektuplar gönderdiler. Ailelerinin her türlü ihtiyaçlarını, aralarında topladıkları yardımlarla karşıladılar. Mücadele ve dayanışma ruhunu yaşattılar.
Tutuklamalar ve baskılar işçileri yıldırmadı. İşçinin örgütlü gücü karşısında korkan patron, yetkili sendikanın belirlenmesi için referandum yapılmasını kabul etti. O dönemde yasalarda referandum yapılması yoktu, fakat işçiler verdikleri mücadeleyle patrona bunu dayatmış, kabul ettirmişlerdi. İşçilerin fiili mücadelesi hukuki bir kazanım getirmişti. 8 Temmuzda mahkeme heyeti gözetiminde referandum yapıldı. 950 işçinin katıldığı referandumda 920 işçi Lastik-İş Sendikasını seçti. Oylama sonuçları coşkuyla karşılandı fakat işçiler rehavete kapılmayarak fabrikayı hemen boşaltmadılar. Patron ve Lastik-İş arasında bir protokol imzalandı. İmzalanan protokolle patron, Lastik-İş’i resmen tanımış oldu ve işçilerin tüm taleplerini kabul etti. Derby işçileri ancak o zaman, 10 Temmuz günü işgal eylemini sonlandırdılar.
İşgalin sonuçları
Türkiye sınıf hareketinin tarihindeki simgesel eylemlerden biri olan Derby işgalinin pek çok kazanımı oldu. İşgal sonrası imzalanan sözleşmeyle birlikte Derby işçileri pek çok sosyal hak ve ekonomik kazanım elde ettiler. Daha da önemlisi işçiler kendi sendikalarını tanımayan patrona, iradelerini dayattılar ve kabul ettirdiler. İşçiler; Derby patronu, Türk-İş/Kauçuk-İş bürokratları ve yargı engelleri karşısında kendi örgütlülüklerini koruyarak haklarını filli mücadeleyle aldıklarını gösterdiler. Tüm zorluklara rağmen işçilerin giriştiği bu mücadele, işçi sınıfının ne denli güçlü olduğunu gösterdi ve moral verdi. İşgal eyleminin bir yöntem olarak meşruluğu arttı ve işgallerin ardı geldi. Derby işçilerini izleyen tüm lastik işçileri fabrikalarında referandum talep ettiler. Pek çok fabrikada Kauçuk-İş’i silerek Lastik-İş’i güçlendirdiler. Böylece sermaye destekli ve devlet güdümlü sendikal anlayışa karşı ağır bir darbe vuruldu. Bu eylem sayesinde işçiler, kurulmasının üzerinden henüz 1,5 yıl gibi kısa bir süre geçmiş olan DİSK’e daha da büyük bir güven duymaya başladılar.
Derby işgali, bugünün işçilerine de yol açıcı bir deneyim bırakmıştır. Bu deneyim işçi sınıfının örgütlü bir güç olduğunda neleri başarabileceğinin ipuçlarını taşıyor. Patronların tüm baskı aygıtlarının, ayak oyunlarının, sahtekârlıklarının eğer işçiler örgütlüyse nasıl işe yaramaz hale geldiğini gösteriyor. Sınıfımızın tarihinden süzülen bu deneyim, yasal sınırların fiili mücadeleyle aşılabildiğini ve böylece işçilerin yeni haklar elde edebildiğini gösteriyor. Bugün sınıf bilinçli mücadeleci işçilere düşen görev; “Her Şeyi Öğren, Hiçbir Şeyi Unutma!” şiarıyla hareket etmek, mücadele tarihini bilmek, ondan ders çıkarmak ve Kavel, Paşabahçe, Derby, Netaş işçilerinin zengin deneyimlerinin ışığında mücadeleyi yükseltmektir!
“Çok Yakında Bir Gün”
- Onurlu Bir Mücadele Deneyimi: 1948 Maden İşçileri Grevi
- Maden-İş Geleneği, Singer Fabrika İşgali
- ABD’den Türkiye’ye, 1913’ten 2023’e
- “Cinnet” Değil İşçinin Hak Mücadelesi: 1974 Ülker Direnişi
- Sungurlar Kazan Fabrikası Direnişleri
- Tariş Direnişi ve Direnişin Dönüştürdüğü Emekçi Kadınlar
- Cumhuriyet Tarihinin İlk Kitlesel İşçi Mitingi: 1961 Saraçhane Mitingi
- Tarihin Aktarma Kayışı ve Cezmi Baba Gibi Olmak!
- Gözbağı ve İşçi Hüseyin’in Dönüşümü
- 1928 Tramvay Grevi
- Tarihten Bir Yaprak: 1974 Gıslaved Grevi
- Türkiye İşçi Sınıfının Mücadele Tarihinde DİSK’in Yeri
- 1969 Gamak Direnişi ve Şerif Aygün
- Berec Grevi ve Kadınlar
- Fotoğraf ve Tanıklıklarla 1968 Derby İşgali
- Tarihten Bir Yaprak: 1910 Bursalı İpek İşçilerinin Grevi
- Tarihten Bir Yaprak: “Magirus’ta Grev Var”
- Tarih Bizim Rehberimizdir
- Özal’ın Yakasına Sarılıp Hesap Soran Baştemsilci
Son Eklenenler
- İngiltere’de geçtiğimiz haftalarda üç çocuğun öldürülmesinin ardından bu cinayetlerden göçmenleri ve Müslümanları sorumlu tutan güruhlar sokaklara dökülmüştü. Ülkede göçmen ve Müslümanları hedef alarak ırkçı saldırılar başlatan faşist çetelere karşı...
- İstanbul Bakırköy Metro şantiyesinde Bayburt Group taşeronu Modüler Teknik firmasında çalışan DİSK Dev Yapı-İş üyesi inşaat işçileri ücretleri aylardır ödenmediği için 12 Ağustosta Bayburt Group önünde eyleme başladı.
- Herkesin dilinde olan basit, masum bir soru… Ama aynı zamanda soranın da cevaplayanın da belli düşünce kalıplarına hapsolduğunu gösteren bir soru: Senin memleket nere? Fabrikada yeni işe başlayan birine, sokakta, otobüste, parkta tanıştığımız birine...
- İki kız kardeş, 15 yaşındaki Esmanur Argun ve 18 yaşındaki ablası Elif Argun, Urfa Viranşehir’den tarım işçisi olarak Bursa’ya gelmişlerdi. İşe giderken onları taşıyan traktörün devrilmesi sonucu hayatlarını kaybettiler. Kısacık yaşamları gibi...
- Tekgıda-İş Sendikasına üye oldukları için işten atılan Polonez işçilerinin sendikalı çalışma hakkı ve işe iade talebiyle başlattıkları direniş sürerken 9 Ağustosta İstanbul Valiliği önüne giderek seslerini duyurmaya çalıştılar. Türk Harb-İş...
- Geçtiğimiz günlerde Cerrahpaşa Üniversitesine bağlı Murat Dilmener Hastanesinin su tesisatının patlaması üzerine, yeni doğan yoğun bakım ünitesinin tavanı çöktü. Solunum cihazına bağlı bir bebek hayatını kaybetti. Solunum cihazına bağlı olan ve...
- UİD-DER’e gelmeden önce de bu dünyada olup bitenlere karşı öfkeliydim. Bir şeyler yapmak istiyordum fakat ne yapacağımı bilmiyordum. Yani öfkemi doğru yerekanalize edebilmiş değildim. UİD-DER sayesinde kapitalist bir sistemde yaşadığımızı ve tüm...
- 31 Mart yerel seçimleri sonrası belediye işçilerine yönelik işten atma ve ücret gaspı saldırıları devam ediyor. İşten atılan işçiler işe iade talebiyle direnişe başlarken ücretleri gasp edilen, düşük ücret dayatılan işçiler de çeşitli eylemlerle hak...
- Sokak köpeklerinin katledilmesinin önünü açan yasa geçtiğimiz günlerde AKP’li ve MHP’li vekillerin oylarıyla Meclisten geçti. Yasa hazırlanırken ve oylanırken yaşananlara baktığımızda nasıl bir düzende yaşadığımızı daha iyi anlıyoruz. Yasa gündeme...
- 6 Şubat depremlerinin üzerinden bir buçuk yıl geçmesine rağmen deprem bölgelerinde barınma sorunu bile çözülmüş değil. Depremden sonra TOKİ, 18 ilde 674 bin 238 konut yapılmasını hedeflediğini açıklamıştı. Şimdiye kadar teslim edilen konut sayısı...
- İkinci Dünya Savaşının son aylarında ABD’nin Hiroşima’ya atom bombası atması ve yüzbinlerce insanın ölümüne neden olması insanlık tarihinin en büyük katliamlarından biri olarak acıyla hatırlanmaya devam ediyor. Bu büyük katliamın 79. yıldönümü olan...
- 28 Temmuz 1914’te dünyanın o güne kadar gördüğü en kanlı savaş başladı. Tam dört yıl süren ve 20 milyon insanın ölümüne, milyonlarcasının yaralanmasına ve sakatlanmasına, kentlerin yakılıp yıkılmasına yol açan bu savaş tarihe Birinci Dünya Savaşı...
- İspanya’da bir duvarda şöyle yazıyor: “El que nos roba es de aqui y rico no inmigrante y pobre.” Yani “Bizi soyanlar göçmen ve yoksul değil, buralı ve zengin.” Bu kısacık bir duvar yazısı içinde bulunduğumuz durumu çok çarpıcı bir şekilde anlatıyor...