Buradasınız
8 Mart’ın Tarihsel Mirasına Sahip Çıkalım!
Ankara’dan bir grup işçi kadın
Bugün 8 Mart Uluslararası Emekçi Kadınlar Günü. Sokaklar, mağaza vitrinleri renklenmeye başladı. Cep telefonlarına 8 Mart’a özel kampanyalarla ilgili bildirimler geliyor. Her yerde alışverişe teşvik eden reklamlar yapılıyor. Böylelikle 8 Mart tüketime yönelik bir gün haline dönüştürülüyor. Aynı zamanda her yerde kadın toplantıları, konferanslar düzenleniyor. Siyasi partilerin kadın kollarında ve çeşitli kadın derneklerinde yapılan toplantılarda hükümet yetkilileri ve burjuva kadınlar konuşmalar yapıyor. Bu toplantılarda patron ve işçi kadınlar arasında ayrım yapılmadan, sanki tüm kadınların sorunları ortakmış gibi konuşuluyor. Burjuva kadınlar konuşmalarında kadın haklarından, kadının toplumdaki yerinden, kadına şiddetten, tacizden ve pek çok konudan bahsediyorlar. Emekçi kadınların çifte ezilmişliğinden, şiddet ve tacize uğrayanların çoğunlukla emekçi kadınlar olduğundan ve bunun asıl sorumlusunun da kapitalist sömürü düzeni olduğundan hiç bahsedilmiyor bu toplantılarda. Burjuva kadınlar “kadın sorunu”nda da kendi sınıf çıkarları doğrultusunda hareket ediyorlar. Böyle yaparak aslında Uluslararası Emekçi Kadınlar Günü’nün anlamını saptırıyor ve gerçekte ne olduğunu gizliyorlar.
Peki, tüketim malzemesi yapılan ve “kadın günü”ne dönüştürülen 8 Mart gerçekte nedir? 8 Mart ne kadınlara hediye alınan bir gündür ne de salt bir “kadın günü”dür. 8 Mart kadınıyla erkeğiyle işçi sınıfının mücadele günüdür.
8 Mart 1857 yılında Amerika’da bir tekstil fabrikasında işçi kadınlar daha kısa çalışma saatleri, eşit işe eşit ücret talebiyle greve çıktılar. İşçilerin fabrikadan çıkmaması üzerine patron ve polis fabrika kapılarını kilitledi. Fabrikada çıkan yangın sonucu 129 kadın işçi yanarak can verdi. Ama bundan sonraki yıllarda da emekçi kadınlar yılmadılar, korkmadılar daha güzel bir dünya özlemiyle mücadeleye devam ettiler. Sayısız grev ve direnişe öncülük ettiler.
1900’lere gelindiğinde dünyada işçi hareketi geçmiş yıllara göre çok daha ilerlemişti. İşçi kadınlar da sendikalar ve sosyalist örgütlerde daha etkin hale geliyorlardı. Öncü işçi kadınlar, emekçileri kapitalist sisteme ve savaşa karşı mücadeleye çağırıyor, eylemler ve toplantılar örgütlüyorlardı. 1910 yılında 2. Uluslararası Sosyalist Kadınlar Konferansı düzenlendi. Bu konferansa 17 ülkeden sosyalist, öncü kadınlar katıldı. O yiğit kadınlardan Clara Zetkin'in önerisiyle 129 kadın işçinin anısına, 8 Mart, Uluslararası Emekçi Kadınlar Günü olarak ilan edildi.
Bundan 7 yıl sonra 1. Dünya Savaşının yarattığı açlık ve yoksulluk emekçiler için yaşamı dayanılmaz hale getiriyordu. Cephelerden sürekli ölüm haberleri geliyordu. Rusya’da bu koşullara isyan eden emekçi kadınlar 8 Mart günü bir protesto mitingi örgütlediler. Erkek işçileri, askerleri de bu protestoya katılmaya, savaşa karşı çıkmaya çağırdılar. “Kahrolsun savaş!” sloganını yükseltiyorlardı. Gösterilerden sonra kadınlar işbaşı yapmadı. İlk günler 90 bin işçinin katıldığı grev daha sonra 240 bin işçinin katıldığı bir başkaldırıya dönüştü ve tarihteki ilk muzaffer işçi devrimi olan Ekim Devriminin fitilini ateşledi.
Bu şanlı devrimden 100 yıl sonra biz mücadeleci emekçi kadınlar bizden önce mücadele eden emekçi kadınların mirasına sahip çıkıyoruz. Kapitalizmin yarattığı savaş, zulüm ve baskı koşullarına karşı yılmadan, korkmadan, inancımızı kaybetmeden mücadele ediyoruz. İşçi sınıfının haklı mücadelesini kadın-erkek ulaştığımız bütün işçilere aktarıyoruz. Onları da devrimci işçi mücadelesine çağırıyoruz. Her yıl olduğu gibi bu yıl da 8 Mart’ı tarihten aldığımız bilinç ve Marksizmin ışığıyla karşılıyor, 8 Mart ruhuyla emekçi kadınları mücadeleye çağırıyoruz.
Taşeron Cemal
Hastaneye Yolumuz Düşerse!
- Gelişen Ufkumuz, Değişen Dünyamız
- İşçilerin Canının Hiçe Sayılmasına Birlikte Karşı Duralım!
- Kadına Yönelik Şiddete Karşı Dünyadan Eylemler
- Anastasya, Dilan ve Hafızamız
- Gerçek Adalet Mücadelemizle Gelir
- Geleceğe Dönüşmek, Geleceği Büyütmek
- UİD-DER Kadın Komitesi’nden Polonez Direnişine Dayanışma Ziyareti
- Ağıt Yakmasın Analar, Umut Türküleri Söylesin
- Nurten Abladan Bugünün Emekçi Kadınlarına
- “Kendimiz İçin Yürüdük…”
- Direnç Çiçekleri İşçi Sınıfının Bağrında Filizlenir
- Anne Karnında Başlayan Eşitsizlik
- Clara Zetkin ve Ölümsüz Mirası
- Değişen Dünyam ve Dünyayı Değiştirme İsteğim
- Acımız Öfkeye, Öfkemiz Mücadeleye Dönüşsün!
- Emekçi Kadın Mücadeleyle Güzelleşir
- Emekçi Kadınlar Haydi 1 Mayıs’a!
- Yaşıyoruz Sanıyoruz
- Her İşyerine, Her Mahalleye Kreş İstiyoruz!
- UİD-DER’de Bir Kez Daha 8 Mart Coşkusu
Son Eklenenler
- Siyasi iktidarın sahte enflasyon verilerine dayanarak 2025 yılı için kamu emekçilerine yaptığı yüzde 11,54 oranındaki zam, kamu emekçileri tarafından ülke genelinde protesto edildi. 13 Ocakta iş durduran KESK, Birleşik Kamu-İş, Hür-Sen, ASİM-Sen...
- Aylardır uzmanların, siyasetçilerin, patronların hatta uluslararası finans kuruluşlarının yaptığı tartışma, analiz ve hesaplamaların sonunda 2025 yılı için asgari ücret 22 bin 104 lira olarak açıklandı. Bu açıklamayı, Türkiye İşveren Sendikaları...
- Günümüzde fabrikalarda, işyerlerinde “kolay yoldan para kazanma” hayaliyle şans ve bahis oyunları oynamak gitgide yaygınlaştı. Teknolojiyle birlikte kumarhane herkesin cebine girdi. Her molada, her köşede tüm başlar cep telefonlarına eğiliyor,...
- Balıkesir Gönen’de bulunan Arıtaş Kriyojenik’te 19 Aralıkta başlayan grev 10 Ocakta anlaşmayla sonuçlandı. DİSK/Emekli-Sen 11 Ocakta Türkiye genelinde İzmir’den Trabzon’a, İstanbul’dan Denizli’ye pek çok ilde “TÜİK Verileri Kirli ve Yalan; Açlık,...
- Aralık ayında Birleşik Metal-İş sendikasının örgütlü olduğu Hitachi Energy, GE Grid Solutions, Schneider Elekrik, Arıtaş Kriyojenik ve Green Transfo fabrikalarında peşi sıra grevler başladı. Çok geçmeden de sermaye sınıfının tatlı kârlarını düşünen...
- İzmir Buca’da sendikal baskıların ve işten atma saldırısının devam ettiği Telus önünde direniş başladı. Adana’da SASA Polyester’in PTA tesis şantiyesinde Gemont Endüstri ve ardından Metropol İnşaat adlı taşeron şirketler bünyesinde çalışan inşaat...
- Yeni bir yılın, 2025’in ilk günlerini yaşıyoruz. Ama işçi ve emekçilerin yüreğinde “yeni” olanın getirdiği heyecan ve umut yerine büyüyen endişeler ve kasvet var. Takvim yaprakları hariç hayatımızda değişen tek şey yaratılan ekonomik yıkımın...
- Her Aralık ayında izlediğimiz asgari ücret tiyatrosu bu yıl çok daha trajik bir şekilde sonuçlandı. Resmi enflasyonun, TÜİK’in uydurma rakamlarıyla bile yüzde 47 olduğu, ENAG’a göre yüzde 87 olduğu bir süreçte asgari ücrete sadece yüzde 30 zam...
- DİSK’e bağlı Birleşik Metal-İş Sendikası ile Türkiye Metal Sanayicileri Sendikası (MESS) arasında 2024-2026 dönemi için yürütülen TİS görüşmelerinde MESS’in yüzde 40 oranında zam dayatması üzerine Schneider Elektrik’in Manisa ve Kocaeli...
- İzmir Büyükşehir Belediyesi bünyesinde, İZENERJİ, İZELMAN, Ege Şehir Planlama, İZFAŞ şirketlerinde çalışan DİSK/Genel-İş Sendikasında örgütlü işçiler maaş, yılsonu ikramiye ve eğitim alacakları ödemelerinin geç ve eksik yapılmasını protesto etmek...
- UİD-DER’li emekçi kadınlar olarak, bir grup Polonez direnişçisi kadın kardeşimizle güzel bir sohbet gerçekleştirdik. Direnişçi bir ablamız “bize hep ‘aman kurulu düzenimiz bozulmasın’ düşüncesini bellettiler” dedi. Bu söz üzerine uzunca sohbet ettik...
- Polonez işçileri 173 gün süren mücadelelerinin kazanımla sonuçlanmasının ardından fabrika önünde kurdukları direniş çadırını halaylarla, sloganlarla kaldırdılar. 7 Ocakta direniş alanında zaferlerini kutlayan işçiler, davul zurna eşliğinde halaylar...
- İktidar ve sermaye sınıfının saldırıları böylesine ağırken işçilerin birlik olamayacağını düşünmek kime yarar sağlar? Bu düşünce doğru bir akıl yürütme yöntemi olabilir mi? Karşımızdaki yıkım tablosu, işçilerin birleşmek dışında bir çıkış yolu...