Buradasınız
Triangle’ın Kadın İşçileri ve 8 Mart

1850’lerden itibaren ABD işçi sınıfı patronların dizginsiz sömürüsüne ve insanlık dışı çalışma koşullarına karşı büyük mücadelelere girişti. Bu yıllardan başlayarak işçiler daha kısa işgünü ve daha yüksek ücret talebini iyice yükselttiler. Özellikle işçi kadınların patronlara karşı haklı isyanı büyüyordu. Binlerce, on binlerce kadın işçi üretimi durdurduğunda, “grev” dediğinde, erkek işçi kardeşlerinin desteğini arkasına aldığında onlara karşı koyabilecek bir güç bulunmuyordu. Ne patronlar yıldırabilirdi onları ne de patronların paralı çeteleri! Bir kere üretimden gelen güçlerinin farkına varan kadın işçiler on binler olup meydanları doldurmaya başladıklarında geri adım atmayacak ve tersine patronları geri adım atmak zorunda bırakacaklardı.
1908’e gelindiğinde New York artık büyük bir sanayi kentiydi. Tekstil fabrikalarında çalışan kadın işçi sayısı katlanarak artmıştı. Patronlar krizi bahane ederek işçilere karşı saldırıya geçmişlerdi. Ücretler düşürülmüş, işçilerin çalışırken oturduğu sandalyelerin, kullandıkları elektriğin parası bile işçilerden kesilir olmuştu. Triangle Gömlek fabrikası da kadın işçilerin çok kötü koşullarda çalıştığı fabrikalardan biriydi. Fabrikada defalarca yangın çıkmasına rağmen patronlar işçilerin canını koruyacak en temel iş güvenliği önlemlerini bile almıyorlardı. Fabrikanın patronları işçilerin sendikaya üye olmasını engellemek için işçileri işten çıkartıyor, greve çıkan işçilerin üzerine polisi, azgın çeteleri salıyor hatta işçileri tutuklatıyorlardı. Ama kadın işçiler daha yüksek ücret, daha kısa işgünü, daha iyi çalışma koşulları ve demokratik haklarını istiyor, bu hakları elde etmek için kararlılıkla çalışıyorlardı. Uluslararası Kadın Giyim İşçileri Sendikası ILGWU’da örgütlenmeye devam ediyorlardı.
ILGWU, 22 Kasım 1909’da genel grev çağrısı yaptığında işçiler bu kararı tartışmak üzere bir araya geldiler. O toplantıda işçilerin bazıları tereddüt etse de Triangle işçisi 19 yaşındaki Clara Lemlich, işçi arkadaşlarına şöyle seslenir: “Anlatılanları yaşayanlardan biri olarak daha fazla susmaya sabrım yok. Hemen şu anda grev kararı alınması için oylama yapılmasını öneriyorum.” Bu sözler ayakta alkışlanır ve o gün salondan grev kararı çıkar. Üç gün sonra New York ve civarında 40 bin işçi, Philadelphia (Filadelfiya) ve Baltimore’da çoğunluğu kadın 20 bin gömlek işçisi greve çıkar. İstedikleri alt işverenlik uygulamasının kaldırılması, 52 saatlik çalışma haftası ve günlük ücretsiz fazla mesainin 2 saati aşmaması; ücretlerden malzeme ve elektrik bedeli kesintisi yapılmamasıdır. İşçiler grevlerini kararlılıkla sürdürürler, eylemler, yürüyüşler yaparlar ve Şubat 1910’da taleplerinin çoğunu kabul ettirerek greve son verirler.
Ama Triangle fabrikasının patronları sendikayla sözleşme imzalamayı reddeder, işçilerin taleplerini duymazlıktan gelmeyi sürdürürler. Hatta grev süresince büyük paralar kaybettiklerini ileri sürerek işçileri ölesiye çalıştırırlar. 25 Mart 1911’de Triangle Gömlek fabrikasında korkunç bir yangın çıkar ve hızla tüm binaya yayılır. Bu fabrikada diğer fabrikaların aksine asansörler, yangın çıkışları, yangın merdivenleri vardır ancak işçiler asansörlere, yangın merdivenlerine koştuğunda sadece bir asansör çalışır haldedir ve yangın merdivenlerine açılan kapılar kilitlidir. Alevler ve dumanlar 146 işçinin canını alır. Ölenlerin 129’u kadındır. Bu kadınların çoğu 14 ilâ 25 yaş arasındadır. Bazıları iyi bir iş bulmak ve daha iyi bir yaşam kurmak için başka ülkelerden gelmiştir.
Yangın tam bir işçi katliamına dönüşmüştür çünkü fabrika sahipleri, iş çıkışı işçilerin çantalarını daha kolay arayabilmek için asansör sayısını bire indirmişlerdir; izinsiz dışarı çıkışları önlemek için yangın merdivenlerine açılan kapıları kilitlemişlerdir. Atlarla çekilen itfaiye araçları zamanında gelmemiştir. Yangın söndürme araçlarındaki merdivenler binanın sadece altıncı katına ulaşabilecek yüksekliktedir. Alevlerden kurtulmak üzere atlayanları tutması gereken ağlar dayanıksız malzemeden yapılmıştır; hiç kimsenin hayatını kurtaramadan ağlar paramparça olur.
Yangından sağ kurtulan işçilerin anlatımlarına göre; binanın üst katlarında çalışan kadın işçiler nedenini anlayamadıkları dumanın ve alevlerin etkisiyle çıkış kapılarına koşmaya başlarlar. Fakat çıkış kapılarının kilitlenmiş olduğunu görürler. Kurtulmak için asansörlere koşan işçiler sadece bir asansörün açık olduğunu fark eder fakat bu asansör de aşırı yüklenme nedeniyle halatı koptuğu için kullanılamaz hale gelir ve işçileri ezer. Çığlıklar ve panik devam eder. İşçi kadınlar can havliyle yangından kaçmak için pencerelerden ve yangın merdiveninden atlayarak can verir.
129’u kadın 146 işçinin cenaze töreninde 80 bin işçi, emekçi bir araya gelir. Kadın işçiler iş bırakarak cenazeye, protesto yürüyüşlerine katılır. Bu acının müsebbibi Triangle patronlarıdır ve işçi sınıfının patronlar sınıfına karşı öfkesi büyür. Oysa yangından sonra açılan davada fabrika sahipleri kapıların kilitli olmadığını savunurlar, rüşvetler yedirerek, yalancı tanıklar tutarak kendilerini aklamaya çalışlar. Felaketi yaşayan işçilere baskı yaparak ifadelerini değiştirmelerini isterler. Tekstil patronlarının bu tutumu işçilerin öfkesini daha da biler. İşçilerin mücadelesi büyüyerek devam eder. Fabrikalarda yangınlara karşı önlemler alınması zorunlu hale gelir.
Unutmayalım ki işçi sınıfının tüm kazanılmış hakları, geçmişte ödenen bedellerin sonucudur. Korkmadan, yılmadan, kavga verenlerin çabalarıyla var olmuştur. Patronlar sınıfından tırnakla sökülüp alınmıştır haklarımız. Dünya emekçi kadınlarının mücadelesinin sembolü haline gelen 8 Mart da öyle. 8 Mart Uluslararası Emekçi Kadınlar Günü, işçi sınıfının, işçi sınıfının kadınlarının tarihe altın harflerle yazdıkları bir mücadele günüdür. Krizin, işsizliğin, savaşların, kin ve düşmanlığın kapitalistler eliyle beslendiği bugün, emekçi kadınların birbiriyle kenetlenmeye ve mücadeleye sarılmaya daha çok ihtiyacı var. 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü yaşamı birlikte var eden kadın ve erkek emekçilere, tüm işçi sınıfına kutlu olsun!
Kaynak: Selgin Zırhlı Kaplan, Petrol-İş Kadın Dergisi, Sayı 45
Arılar Bala Duranda
- Çocuklarımızın Aşı Hakkı İçin Mücadele Etmeliyiz
- Kocaeli’den Emekçi Kadınlar: 1 Mayıs’ta Kalabalığın Değil Birliğin İçindeydik
- UİD-DER Kadın Komitesi: Emeğin Mücadelesi 1 Mayıs’ta da Emekçi Kadınlarla Büyüdü
- Mavi Gökyüzü Altında Özgürdük 1 Mayıs’ta
- UİD-DER Kadın Komitesi: 1 Mayıs’ta Birlik, Dayanışma ve Coşkumuzla UİD-DER Kortejinde Buluşalım!
- Emekçi Kadınlar: “Biz ve Çocuklarımız UİD-DER’de Değişip Dönüşüyoruz!”
- 1 Mayıs’ta Öfkemizi Birleştirelim!
- İtalyan Emekçi Kadınların Mücadele Şarkıları
- UİD-DER’in Mutfağında Çok Emek Var
- Kapitalizmin Mezarını Kazacağız!
- Daha Güçlü Yumruklar, Daha Umutlu Çocuklar
- Savaş ve Ekmek
- Kim Konuşuyor, Kadına Yönelik Şiddeti Kim Kışkırtıyor?
- 8 Mart Bize Yol Gösteriyor
- Dünyada 8 Mart: Emekçi Kadınlar Meydanlarda!
- 8 Mart Eylemleri: Kadınlar İşyerlerinde, Meydanlarda, Direniş Alanlarında!
- Kadınların Emeklilik Hakkı Zor, Zorlaştırılıyor!
- İnsan Olmayı Öğrendiğim UİD-DER İyi ki Var!
- UİD-DER Kadın Komitesi: Emeğin Mücadelesi Emekçi Kadınlarla Büyüyor!
- Aynaya Bakınca Ne Görüyorsun?
Son Eklenenler
- Dağlar deliniyor, nehirlerin yönü değiştirilip barajlar kuruluyor, ormanlar geri dönüşsüz bir biçimde yok ediliyor. Toprağın ve okyanusun derinliklerinden petrol ve madenler çıkartılıyor. Savaşlarla kentler tarumar ediliyor. Doğa kirleniyor,...
- Bizler bir grup metal işçisiyiz. Birleşik Metal-İş üyesiyiz. Bu sabah sendikamızın işyeri temsilcilerinden olan arkadaşımızın kardeşinin, Okan’ın, Antalya’da iş cinayetinde öldüğünü öğrendik. Henüz sadece 36 yaşındaki kardeşimiz, Okan Günay, bu...
- Rusya’nın Ukrayna’da başlattığı işgal, Üçüncü Dünya Savaşının en önemli halkasını oluşturuyor. ABD ve İngiltere’nin başını çektiği emperyalist blok Ukrayna’ya silah yığarken, derinleşerek devam eden savaş tüm dünyayı etkiliyor. Emperyalist hegemonya...
- 24 Şubatta Rusya’nın Ukrayna’ya karşı başlattığı savaşın emekçiler üzerindeki yıkıcı etkileri devam ediyor. Haksız ve emperyalist savaşların ölüm, yurtsuzluk, açlık, yoksulluk ve işsizlik demek olduğunu gördük bir kez daha! Tüm bunların yanında...
- İstanbul Ataşehir’de bulunan Emlak Konut GYO inşaatında çalışan işçiler 16 Nisanda direniş başlattılar. DİSK/Dev Yapı-İş ve İnşaat-İş Sendikalarının ortaklaşa örgütlediği eylemde, “Tüm Haklarımızı Alana Kadar Direneceğiz” pankartı açıldı.
- Ben bir buçuk aylık çocuğu olan bir anne ve hemşireyim. Bebeğimize iki aylıkken yaptırmamız gereken rotavirüs aşısı var. Bu aşıyı devlet karşılamıyor, aşının fiyatı da oldukça yüksek. Piyasada satılan iki farklı rota aşısı var. Bir aşı iki doz ve...
- Bir fabrikada 4 aylık sözleşmeli işçi olarak çalışmaya başlamıştım. Kısa zamanda arkadaşlıklar edindim. İçlerinden biri çok içten ve samimiyetle davranıyordu bana ve diğer işçi arkadaşlarıma. Duruşunu ve sohbetini çok sevmiştim. Benim için çok...
- Bir olaya verdiğimiz tepkide veya bir meseleye dair yorum yaptığımızda kendimize ait fikirleri ifade ettiğimizi sanırız. “Bence doğru olan budur” deriz mesela. “Bence” denerek ifade edilen düşüncelerin kaynağı çoğunlukla sorgulanmaz. Oysa toplumun...
- DİSK-AR, Haziran 2021’den bu yana KATİ (Kayıtlı ve Tam Zamanlı İstihdam) adını verdiği alternatif istihdam hesaplaması yapıyor. Bu hesaplama ile kayıtsız istihdam ile kısmi ve eksik istihdamı dışarıda tutarak tam zamanlı ve sigortalı olarak...
- UİD-DER’li işçiler olarak bir kez daha 1 Mayıs geleneğimize sahip çıktık. Sınıfımızın yaşadığı bütün sorunları güçlü bir sesle haykırdık. İşsizlik, yoksulluk, ayrımcılık son bulsun dedik. Savaşsız bir dünya istiyoruz dedik. Emekçilerin savaşlarda...
- Öncelikle bütün UİD-DER’li arkadaşlarıma selamlar. Güzel geçen 1 Mayıs’ımızın ardından içimdeki heyecan, mutluluk hâlâ taptaze ve hâlâ çok enerjik. 1 Mayıs’a katılmış olmam bende çok güzel etkiler bıraktı. Hiç böylesine güzel bir şeyle...
- EYT (Emeklilikte Yaşa Takılanlar) Federasyonu’nun çağrısıyla Türkiye’nin çeşitli kentlerinden gelen on binlerce EYT’li; “Varız, Biriz, Buradayız” şiarıyla İstanbul Maltepe meydanında bir miting gerçekleştirdi. Mitinge çok sayıda siyasi parti...
- İnsan dünyayı ve yaşamı, kendi yaşadığı dönemle sınırlı düşünmeye meyillidir. Çoğu zaman içine doğduğu dünyayı, toplumu sabit, değişmez, kalıcı zanneder, adeta dondurur. Mesela bugün dünya üzerinde 7 kıta olduğu kabul ediliyor. Hâlbuki dünyadaki tüm...