Buradasınız
Açgözlülerden İşçiye Nasihat: Şükret!

Tüm fabrika ve sektörlerde işçiler patronlar tarafından iliklerine kadar sömürülüyorlar. Meydana gelen iş kazaları, meslek hastalıkları da cabası. Uzun iş saatleri sonucunda adeta birbirine yabancılaşan ve sosyal yaşamdan kopan aileler, çocuklar, anne babalar ve her geçen gün artan boşanma oranları da cilası. İşte patronların işçilere reva gördükleri hayat bundan ibaret!
Gerçekler böyle olsa da patronlar işçilere hep içinde bulundukları duruma şükretmelerini öğütleyip dururlar. Mesela; çalışma koşulları ne kadar kötü olursa olsun bir işi olduğu için işçi şükretmeli. Aldığı maaş ne kadar düşük olursa olsun işçi “en azından maaş zamanında yatıyor” deyip şükretmeli. Ne de olsa kapıda bekleyen işsiz çok. Ya işten atarsa patronu? O yüzden işçi susup işine bakmalı, günde en az 12 saat çalışmalı, aldığı üç kuruş paraya itiraz etmemeli. Hatta fırsat buldukça “Allah razı olsun bizim patrondan, sayesinde karnımız doyuyor” demeli. Sigortası her ay tastamam ödeniyor mu, maaşını gününde alıyor mu? Ha bir de işyeri yemek veriyor mu? E, bunları bulmuş bir işçi daha ne ister, Allah’tan belasını mı?
Evet, patronlar biz işçilerin tam da böyle düşünmemizi istiyorlar. Biz işçilere yoksulluğu, açlığı, sefaleti reva görenler, gerçekten bizim alın terimizin karşılığını bize veriyor olabilir mi? Açlık sınırı 1400 lirayken, asgari geçim indirimini ekleyip alın size 1300 lira diyenler ve bizi açlığa mahkûm edenler, bize şükretmemizi öğütleyen patronlar değil midir? Bu işte bir tuhaflık yok mu sizce de? Bize sürekli halimize şükretmemizi öğütleyen patronlar kendileri hallerine şükrediyorlar mı acaba? Ellerindekiyle yetiniyorlar mı? Her yıl gözümüze sokarcasına yıllık cirolarını açıklıyorlar ve bir sonraki yıl için planladıkları kâr oranını ortaya koyuyorlar. “Kazandığım para yedi ceddime yeter, bu kadarı yeterli, bugün de işçilere baskı yapmayayım, mesaiye bırakmayayım, üç kuruş fazla maaş vereyim, gece vardiyasına getirtmeyeyim” diyor mu patronlar? Asla! Tek dertleri daha çok kâr etmek. Yani gözleri doymak bilmiyor. Hep daha fazlasını istiyorlar. Üzerimizde hep daha fazla daha fazla baskı kurup “üretin” diyorlar. Mesela biz bir günde 1000 adetlik üretim yapıyorken patronumuz haline şükretmiyor. “Bu kadarı yeterli” demiyor. Baskıyla, tehditle 1000 adet ürettiğimiz ürünü 1500’e çıkarmamızı istiyor. Çalışma tempomuzu arttırarak adeta robot gibi çalışmamızı bekliyorlar bizlerden. Sonra gelsin yorgunluk, tükenmişlik, dinmek bilmeyen ağrılar, iş kazaları…
Peki, patronlar kendileri ellerindekiyle yetinmezken, şükretmek nedir bilmezken, neden biz işçilerden sürekli şükretmemizi istiyorlar? “Bir işim var buna da şükür, çalışma koşulları ağır ama buna da şükür, maaşım düşük ama buna da şükür, sigortam asgari ücretten, mesailerim elden ödeniyor ama buna da şükür.” Bu liste uzayıp gider ama tüm bunlar oluverirken bu işten patronlar dışında kimin kârı var? İşte tam da bu yüzden her şeye şükretmemizi istiyorlar. Elbette açgözlü olmamak kötü değildir. Elbette elindekiyle mutlu olabilmek bir erdemdir. Ama bu erdeme neden sadece ellerine üç kuruş para geçen işçiler sahip olacakmış? Neden patronlar açgözlü olmaktan vazgeçmezler ve utanmazlar? Bize hem “hakkınızı bize yedirin” hem de “bu durumdan memnun olun” demiş olmuyorlar mı?
Rızkımızı çalan, geçim derdi belasını başımıza çorap gibi ören patronlar hem açgözlü davranıyor hem de bizi açgözlü olmakla, çok ücret istemekle suçluyorlar. Bizim itirazımız bunadır. Çünkü tüm bunları sorgulamaya başladığımız anda devamı gelecek ve patronların kurduğu bu sahtekârlık düzeni bozulacak. Tüm korkuları bundandır. Bizler sorgulamayalım, ses çıkarmayalım, hakkımızı aramayalım diyedir. Oysa biz işçiler gücümüzü birliğimizden alırız. Bir araya gelip birlikte hareket edersek eğer, bu gidişatı tersine çevirir ve patronların bu kirli oyunlarını bozabiliriz. Şükredeceksek bu açgözlü patronlara şükretmeyeceğiz. Şükredeceksek eğer, işçiler olarak bir araya geldiğimizde ne kadar güçlü olduğumuza ve hakkımız olanı çaldırmadığımıza şükredelim. Milyonlarca işçiyi açlığa, yoksulluğa ve ölüme itenlerden hesap sorabildiğimize şükredelim.
- “Ekonomi Tıkırında” Masallarına Devam!
- Grev Hakkımıza Sahip Çıkalım!
- Mücadele İçinde Dönüşenler: Derby’den 15-16 Haziran’a!
- Kurtuluş Ellerimizde, Örgütlü Gücümüzde!
- İşçi Dayanışması 206. Sayı Çıktı!
- Sabırla, İnatla, İnançla: Sıra Bize de Gelecek!
- Tarihin Tekerleğini Geriye Çevirmek İsteyenler
- Kasırgalar Kimleri Vuruyor?
- ABD’den Türkiye’ye Ülkeyi Şirket Gibi Yönetenler
- Gençliğe Çağrı: Bize Kılavuz Gerek!
- Anna’nın Annesi ve Anneler Günü
- Baskılara, Zorbalığa, Sömürüye, Emperyalist Savaşa Karşı Umut Örgütlü Mücadelede!
- İşçi Dayanışması 205. Sayı Çıktı!
- “Kıyamet Sığınakları” ve Bizim Sığınağımız
- Bu Kadar Çok Parayı Nereden Buluyorlar?
- “Çingene Kızı” ve İşçi Sınıfının Birliği
- Nefes Almak İçin…
- Sadeleştirince Açığa Çıkanlar…
- Kurtuluş Yok Tek Başına, Ya Hep Beraber Ya Hiçbirimiz!
- 1 Mayıs: Gün Gelir Zorbalar Kalmaz Gider!
Son Eklenenler
- Petrol-İş Sendikasında örgütlü grevci TPI Kompozit ve Temel Conta işçileri ile grevlerini kazanımla sonuçlandıran DYO Boya işçileri ve sendika düşmanlığına, işten atma saldırılarına karşı direnen TEKSİF üyesi Digel Tekstil işçileri, İzmir Menemen...
- Yıllar önce çalışıp ayrıldığım işyerinden bir işçi arkadaşım anlattı. Patron ekonomik krizden dolayı iflas ettiğini, işyerini kapatacağını söylemiş işçilere. Sonra patronla birlikte oturup ağlaşmışlar; “ne güzel bir işyerimiz vardı, ne güzel bir...
- Başlıkta yer alan ifadeler, Hakkı Özkan’ın “Grevden Sonra” romanındaki öncü işçi Nuri’nin eşinin sözleridir. Nuri, grevde öncüdür; mayası sağlam, kararlı bir işçidir. Yazar Hakkı Özkan matbaa işçiliği yapmıştır, yaşadıklarını romana aktarmıştır. “...
- Gebze Sendikalar Birliği, İsrail devletinin Gazze’de yürüttüğü katliamı, emperyalist savaşı lanetlemek, Filistin halkının sesi olmak, işçilerin dayanışmasını büyütmek için Filistinli sendikacılarla birlikte Gebze Kent Meydanında bir eylem düzenledi...
- Kenya’da, geçtiğimiz sene Haziran ayında, IMF’nin dayattığı kemer sıkma politikaları doğrultusunda yeni vergi yasası hazırlanmıştı. Bu yasa tasarısı, işsizlik, yoksulluk ve artan hayat pahalılığıyla boğuşan işçilerin ve emekçi gençliğin öfkesini...
- Petrol-İş Sendikası Gebze Şubesinin örgütlü olduğu, Kocaeli Dilovası ve İzmir Çiğli’de üretim yapan DYO Boya fabrikalarında, düşük zam dayatmasına karşı greve çıkan işçilerin mücadelesi 44. gününde kazanımla sonuçlandı. İlk yıl için yüzde 73...
- İşçi sınıfının tarihsel mücadele mirasını yaşatmak ve bu mirastan güç alarak işçilerin birliğini büyütmek için çalışan UİD-DER, 15-16 Haziran Büyük İşçi Direnişinin 55. yılı vesilesiyle 29 Haziranda, “Gelenekten Geleceğe: Umut Örgütlü Mücadelede!”...
- Petrol-İş Sendikasının örgütlü olduğu Kocaeli’nin Körfez ilçesinde faaliyet gösteren Gübretaş fabrikasında yüzde 30 sefalet dayatmasına karşı işçiler, 3 Temmuzda greve başladı. Devrimci Sağlık-İş Sendikasının, kamu işçilerine dayatılan sefalet...
- Geçtiğimiz hafta sonu, 15-16 Haziran Büyük İşçi Direnişinin 55, UİD-DER’in kuruluşunun 19. yılı vesilesiyle Uğur Mumcu Kültür Merkezi’nde yüzlerce işçi arkadaşımızla yan yanaydık. Grevleri devam eden Petrol-İş üyesi DYO işçileri, DİSK’in kurucusu...
- Sivas katliamının 32. yılında Türkiye’nin birçok kentinde anma etkinlikleri ve eylemler düzenlendi. Katledilen 33 aydın ve sanatçı anıldı, katliam bir kez daha lanetlendi. Sivas katliamının unutulmadığının, tüm katliamların er ya da geç hesabının...
- Bak, ufukta görünen/ Özgürlüğün bayrağını sallayanlar/ Başı dik/ Gözleri umut umut bakanlar/
- Türk-İş’e bağlı sendikalarda örgütlü kamu işçileri, 2025-2026 yılı toplu iş sözleşmesi görüşmelerinde siyasi iktidarın sefalet zammı dayatmasına karşı eylemlerine devam ediyor. 1 Temmuzda Türkiye genelinde kent meydanlarında kitlesel basın...
- İzmir Buca Belediyesi işçileri, birikmiş maaş ve alacakları ödenmediği için 18 Haziran’dan bu yana iş durdurmuş durumda. 4857 sayılı İş Kanunu’nun 34. maddesi gereği yasal haklarını kullanan işçiler, belediye binası önünde maaş, gıda kartı ve diğer...