Buradasınız
AVM İşçileri Neler Yaşıyor, Ne Düşünüyor?
Sefaköy’den bir grup genç
Türkiye’de hayli kârlı bir alan olan AVM sektöründe çalışan işçilerin çalışma koşullarını “Tüketimin Merkezi AVM’ler Ömür Tüketiyor!” başlıklı mektubumuzda paylaşmıştık. Bu gerçekliği bir de işçilerin dilinden duyalım ve sizlere ulaştıralım istedik. İstanbul Avrupa yakasında bulunan bir AVM’nin işçileriyle sohbetler ettik. Bu sohbetlerden kimi çarpıcı kesitler aktarmak istiyoruz.
AVM’lerde çalışanların büyük çoğunluğunu tahmin edersiniz ki lise ve üniversite öğrencileri oluşturuyor. Genel olarak yarı zamanlı çalışıyor ve asgari ücretin ancak yarısını kazanabiliyorlar. Bazılarının eline ise sadece 800 lira gibi bir para geçiyor. Aynı zamanda üniversite okuyan bir kadın işçi, hemen her işçi çocuğu gibi derinden hissettiği bir “mecburiyeti” aktararak söze başlıyor: “Son iki senedir geçim iyice zorlaştı. Ben aileme yük olmamak için çalışıyorum. Ben çalışmasam tek maaş ile babamın ev geçindirmesi mümkün değil. Ben kendi geçimimi part-time çalışarak sağlamaya çalışıyorum fakat burada ev geçindirmeye çalışan arkadaşlarımız var. Aldıkları maaş elbette yetmiyor ve müşteri sayısının azalmasından dolayı artık prim de verilmiyor.”
Ekonomik kriz işçileri alabildiğine köşeye sıkıştırdığı için kimi işçi çocukları, öğrenciliği bir kenara bırakarak ailelerine destek olması gerektiğini hissediyor. Pandeminin başladığı Mart ayından beri kendisini çalışmak zorunda hisseden bir diğer üniversite öğrencisi şunları söylüyor: “Pandemi döneminde babam bir süre ücretsiz izne çıkarılınca evde haliyle geçim sıkıntısı baş göstermeye başladı. Ben de ilk bulduğum işe, buraya girdim.” Pandemi döneminde işçi sınıfına yönelik saldırılar artarken işçi ailelerinin evlatları da artan bir hızla AVM’lerin ucuz işgücünü oluşturmaya başladılar. Pandemiyi ve işsizliği fırsat bilen patronlar öğrencileri ucuz işgücü olarak kullanıyorlar, iş tanımında bulunmayan her türlü işi onlara yaptırıyorlar ve yapılan işin karşılığını da hiçbir zaman vermiyorlar.
AVM’lerde çalışan bir diğer işçi grubunu ise üniversite mezunları oluşturuyor ve onların da buradaki varlıkları her geçen gün artıyor. Yıllarca eğitim alıp ilerde “büyük adam” olma hayallerine tutunan zamanın gencecik üniversite öğrencileri, şimdinin umutsuz ve çıkışsız AVM işçileri olmuş durumdalar. Onca zaman okuyup da günün sonunda okuduğu mesleği yapmayan gençler için bu durum tam bir yıkım oluyor. Çoğu genç bıraktık kendilerine pompalanan o hayatı yaşamayı hatta kendi okuduğu bölümle ilgili bir iş yapmayı, bir iş bulduğuna bile şükreder durumda olduğunu söylüyor. Nerden nereye… Patronlar da bu durumu çok iyi bildikleri ve korona bahanesiyle istedikleri gibi at koşturabildikleri için genç işçilerin kanını son damlasına kadar emiyorlar. Onları düşük ücretlere çalışmaya mahkûm ediyor, istedikleri işleri yaptırıyor, gençleri çıkışsızlığın kucağına itiyorlar.
Bir diğer çalışan grubu da küçük yaşlardan beri çeşitli işlerde çalışmak zorunda olan, okuma şansları olmamış genç işçilerdir. Dikkat çeken bir husus da bu işçilerin büyük çoğunluğunun kadın olmasıdır. Kimisi eşinin işsiz kalmasıyla tek başına ev geçindirmeye, kimisi de ailesine destek olmaya çalışıyor. Umudunu yitirmek üzere olduğunu söyleyen bir kadın işçiye kulak verelim: “Bazen mesai yapıyoruz ama mesai ücretini almıyoruz. Burada çalışan kimse hayatından memnun değil. Herkes ‘başka bir iş bulsam çıkarım buradan’ diyor. Herkes umutsuz ve mutsuz! Hayata dair bir beklentimiz yok.”
İş temposunun yoğunluğu adeta tüm yaşam enerjilerini soğuruyor işçilerin, katmerlenen sorunlar ve bu sorunlar karşısında bir çıkış yolu bulamamak da çaresizlik ve devamında umutsuzluk yaratıyor. Kim bilir kaç yaşından beri çalışmak zorunda olan erkek bir işçi: “İş çok yorucu. Sosyal hayatımız neredeyse yok diyebilirim. Özellikle şu dönemde tek vardiya çalıştığımız için gün hiç bize kalmıyor. Yoruluyoruz, bunalıyoruz. Ben 24 yaşındayım ama bu yaşımda hayattan yoruldum diyebilirim” diye sitem ediyor. Geçtiğimiz yıl “bir ev, bir araba için yıllarımı harcamak istemiyorum” diyerek intihar eden Furkan’ın ruh haline, bunalmasına ne kadar da benziyor…
AVM işçileri her gün giriyorlar o ışıklı yekpare camdan mağazalara, ışıklı ama hiç güneş görmeyen mağazalardan çıkıyorlar güneş battıktan sonra… Aslında yapmacık bir güler yüzle çalışmak zorundalar akşama kadar. Bilelim ki AVM işçilerinin üç kuruşa mahkûm edilmediği, güneşe hasret bırakılmadığı, çetrefilli sorunlarının bir bir ortadan kalktığı bir hayat mümkün! Ancak bu hayat, ona ulaşmak için emek harcayan ve birbirleriyle kenetlenen işçiler olmaksızın olanaksız!
Çalışmazsam Açım!
Metroda Uyanan Romalı Köle
- Onlar Zevk-ü Sefa İçinde, İşçiye Gelince?
- “İstanbul’da Mezar Yeri Alamayız”
- Battaniyelere Değil Sınıfımıza Sarılalım
- Sağlıksız Gıdalara Mahkûm muyuz?
- Emekli Maaşı Ne Zaman Ödenecek?
- Hani Bu Topluma Güven Olmazdı!
- Sabancı’nın Mutlu Yaşam Sırları
- Rahat Yaşamın Sırrı
- Kent Ekmek Kuyruğu: “Ben Öyle İstediğim İçin”
- Sistem Ne Ölümüze, Ne de Dirimize Saygı Duyuyor!
- “7 Kitap, 7 Defter, 1 Litre Su, Yarım Ekmek”
- Siz Kimi Taşıyorsunuz Sırtınızda?
- Yalanlara Değil Birleşmeye İhtiyacımız Var
- Kupona ve Kuraya Bağlanan Umutlarımız
- “Artık Kiracı Kalmaz”, TOKİ’ye Hücum!
- Yoksulluk Utanılacak Bir Şey Değil!
- İşçi Aileleri ve Kreş Çilesi
- Yaz Tatilinde Kriz Var!
- “Yok mu Arttıran?”
- Bakan Nebati’den “Işıl Işıl” Yorumlar ve Uçurumlar
Son Eklenenler
- İstanbul’da Maltepe Belediyesi ile İzmir’de Buca Belediyesi işçileri, Denizli’de Pamukkale Üniversitesi İktisadi İşletmelerde çalışan işçiler, toplu iş sözleşmesi görüşmelerinde anlaşma sağlanamaması üzerine greve çıktılar. Çeşitli illerden gelerek...
- “Benim derdim ne biliyor musunuz? Bir anonim şirket nasıl yönetiliyorsa, Türkiye de öyle yönetilmelidir. Yoksa bileklerine bağlıyorlar prangayı, yürü yürüyebilirsen. Bu ülke bu şekilde sıçramaz.” Erdoğan’ın 2015’te söylediği bu sözlerin amacı işçi...
- İspanya’da 29 Ekimde yaşanan sel felaketi Valencia bölgesinde 250 insanın yaşamını yitirmesine neden oldu. Onlarca insan hâlâ kayıp. Şehir, evler harap olmuş durumda. Felaket boyunca kendi başının çaresine bakmak zorunda kalan, sevdiklerini,...
- Kanada’nın batı eyaleti Britanya Kolumbiyası limanlarında işçiler, 4 Kasım itibariyle 72 saatlik grev kararı aldılar. Geçtiğimiz yıldan bu yana Kanada’nın çeşitli limanlarında gerçekleştirilen kısmi grevlerin ardından gelen yeni grev kararı, devam...
- Son zamanlarda siyasi iktidar vergi düzenlemeleri konusunda sınır tanımayan bir performans sergiliyor. O kadar ki hiç harcamadığımız ya da hiç almadığımız şeylerden bile vergi almak için kolları sıvadı. 100 bin liranın üzerinde kredi kartı limitine...
- “N’olmuş yani, yarın süte daha fazla su karıştırır satarsın, yapmadığın iş sanki!” Kemal Sunal’ın oynadığı “Yüz Numaralı Adam” filminde geçen bu cümle trajikomik bir durumu ifade ediyor. İzlerken gülüyoruz ama yaşadığımız tam da bu. Soralım...
- Tarih boyunca gelmiş geçmiş tüm sultanlar, komutanlar, yöneticiler, iktidarlar insanların ve toplumların algılarını şekillendirmeye, psikolojilerini yönetmeye odaklanmışlardır. Başka türlü egemenliklerini koruyamayacaklarını bildiklerinden toplumun...
- Japonya’da çeşitli sendikalar, 2-3 Kasımda yaptıkları eylemlerle derinleşen kapitalist sömürüye ve emperyalist savaşa karşı mücadele çağrısında bulundular. İnşaat ve Taşımacılık İşçileri Dayanışma Sendikası Kansai Bölgesi Şubesi (Kan-Nama), Metal ve...
- Aile Sağlığı Merkezi (ASM) çalışanları 1 Kasımda yürürlüğe giren Aile Hekimliği Sözleşme ve Ödeme Yönetmeliği’ni protesto etmek için 5-6-7 Kasımda tüm Türkiye’de iş bırakma kararı aldı. Sağlık emekçileri İstanbul, Ankara ve İzmir başta olmak üzere...
- 7 Kasım 1917’de Rusya’da işçi sınıfı devrim gerçekleştirdi ve siyasal iktidarı ele geçirdi. Bu devrim Rus takvimine göre 25 Ekimde gerçekleştiği için tarihe Ekim Devrimi olarak geçti. Ekim Devrimi, tüm dünyayı sarsmış, 20. yüzyılın akışını kökten...
- Dünya… Masmavi okyanusları, uçsuz bucaksız ormanları, kıtaları dolaşan nehirleri, heybetli dağlarıyla her yanından yaşam ve bereket fışkıran bu rengârenk gezegen… Bu gezegenin gözümüzün önündeki hali içler acısı! Çünkü tüm dünyaya egemen olan...
- İSİG Meclisi’nin raporuna göre Ekim ayında 164 işçi, yılın ilk on ayında ise en az 1540 işçi iş cinayetlerinde hayatını kaybetti. Türkiye’de iş kazaları ve iş cinayetleri en yakıcı sorunlardan biri olmaya devam ediyor. Her gün en az 5 işçi hayatını...
- Belediye işçileri artan hayat pahalılığı karşısında biraz olsun nefes alabilmek için ücretlerini yükseltmek istiyorlar. Buna karşılık belediyelerin yönetimleri ödenek olmadığı bahanesiyle işçilere düşük ücret dayatıyorlar. İstanbul ve İzmir’in ilçe...