Buradasınız
Tüketimin Merkezi AVM’ler Ömür Tüketiyor!
Sefaköy’den bir grup genç

İçinde bulunduğumuz tüketim çağının önemli bir sembolü, tüketim karnavallarının hiç bitmediği mekânlardandır alışveriş merkezleri… Şaşalı, ışıklı yapılarıyla daima capcanlı görünen AVM’leri günümüzde artık her şehirde hatta büyükşehirlerin her semtinde görmek mümkün. Peki, dışarıdan capcanlı ve ışıl ışıl gördüğümüz AVM’lerin içi de dışı gibi mi acaba? AVM işçileri nasıl koşullarda çalışıyorlar? İşçiler bu çalışma koşullarını nasıl algılıyorlar ve bu koşullar hayatlarına nasıl etki ediyor? Alışveriş, yemek, eğlence, spor, eğitim, hobi alanlarıyla son on yılda popüler “yaşam alanları” haline gelen alışveriş merkezlerini, bu soruların cevaplarıyla birlikte düşündüğümüzde tüm ışıltı sönüyor. Ortaya da yaşamın her alanına sirayet etmiş kahrolası bir gerçeklik çıkıveriyor; kölece çalıştırılma ve yoğun sömürü!
AVM işçilerinin çalışma koşullarına geçmeden önce sektöre ilişkin birkaç bilgi verelim. Bu alan gün geçtikçe daha da büyüyen ve muazzam miktarda sermaye yatırılan kârlı bir sektör haline gelmiştir. Öyle ki yapılan araştırmaya göre Türkiye’de 2021 başı itibariyle 445 AVM bulunuyor. Bunların 9 tanesi de geçtiğimiz yıl içerisinde başta İstanbul olmak üzere Antalya, İzmir, Ankara gibi büyük şehirlerde açılmıştır. 2021 yılının sonuna kadar da AVM sayısının 454’e çıkacağı tahmin ediliyor.
Bu kadar fazla AVM açılmasının sebebi kârlı bir yatırım kapısı olmasıdır elbette. Bunun da en büyük kanıtı geçen yıl AVM patronlarının cebine giren 150 milyar lirayı aşan paradır. Alışveriş Merkezleri ve Yatırımcıları Derneğinin paylaşmış olduğu verilere göre 2020 yılının Ocak ayı ciro endeksi bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 27,3 oranında artmıştır. Yine açıklanan rakamlara göre Türkiye genelindeki AVM’lerin metrekare verimliliği ortalama 1297 lirayken bu rakam İstanbul özelinde 1617 liraya çıkmaktadır. İstanbul, toplamda 136 AVM ile ülkedeki en fazla AVM bulunduran şehirdir ve bu kârlı kapının altın varaklarını oluşturmaktadır.
Bu kâr kapısını gün geçtikçe büyüten ve ayakta tutan yegâne güç ise AVM’lerin gün yüzü görmeden çalışan işçileridir. Türkiye’de AVM’lerde çalışan işçi sayısı tahmini 520 bin civarındadır. Çalışma koşulları uzun, sağlıksız, güvencesiz olan AVM işçileri yoğun bir şekilde ışığa ve yüksek sese maruz kalıyorlar. Elektronik eşya mağazalarında çalışan işçiler ise gün boyu radyasyona maruz kalıyor. Sürekli ayakta çalışmaya bağlı olarak varis, boyun fıtığı gibi meslek hastalıklarına yakalanıyorlar, vücut postürlerinde de çeşitli bozukluklar ortaya çıkıyor. İşçi sağlığı ve iş güvenliği kapsamında yapılması gereken denetimler ise yapılmıyor.
“Modern köle” olarak tanımlanan AVM işçilerinin yüzde 54,4’ü hiç tatil yapamıyor ve sürekli zorunlu mesaiye kalıyor. Aynı zamanda çalışma koşulları AVM işçilerini birbirleriyle rekabete zorluyor. İş yüküne bağlı olarak yoğun stres ve mobbing ile başa çıkmaya çalışıyorlar. Prim adı verilen ek gelirlerle ve terfi alma vaatleriyle işçiler çalışma hayatına devam ediyorlar ve son derece düşük ücretlere mahkûm ediliyorlar. İhtiyaçlarını göremeyecek kadar az olan mola saatleri haricinde oturmanın yasak olduğu koşullarda çalışıyorlar.
AVM işçileri, diğer sınıf kardeşleri gibi yoğun sömürü altında kölece çalışmaya mecbur edilmiş durumdalar. Bu durumun sebebini ise örgütsüzlük oluşturuyor. Sendikalı birkaç işyerinin dışında sektör tam anlamıyla örgütsüz! Örgütsüzlük de diğer tüm sektörlerde olduğu gibi pek çok sorunu beraberinde getiriyor. Uzun iş saatleri, düşük ücretler, yoğun iş temposu, mobbing, meslek hastalıkları ve daha nice hak gaspı… Ancak bu sorunlar AVM işçilerinin kaderi değildir! Modern kölelik koşullarında çalışan, ışıltılı AVM’lerin patronlarını günden güne zengin etmek için ömür tüketen işçilerin çalışma koşullarını düzeltmesinin yolu bir araya gelmesinden geçiyor.
- Yaşadığımız Çağın Sorumluluğunu Almak, Guido Gibi Olmak!
- Çatalca’ya Bir Ziyaretin Ardından
- Mücadele Geleneğimizin İzinde: Bayrak Elden Ele
- Sınavlar, Gelecek Kaygısı… Çözüm Nerede?
- Nehirler Akmaya, Gençlik Mücadeleye Devam Eder!
- Yaşımız 19…
- UİD-DER’de Çocukların Anlattıkları
- Gençliğe Çağrı: Bize Kılavuz Gerek!
- Üniversite Hayalleri ve Hayatın Gerçekleri...
- “Kıyamet Sığınakları” ve Bizim Sığınağımız
- “Babamıza Bile Güvenemeyecek miyiz?”
- Reklam Deyip Geçmeyelim!
- Yalnızlık ve Korku Duvarını Hep Birlikte Yıkalım!
- Mücadelenin Gençlerinden Sokak, Slogan ve Meydan
- Örgütlüysek Her Şeyiz!
- Arenalardan TikTok’a Uyuşturma Araçları
- Hüsrevlerin Değil Ferhatların Destanıdır Hatırlanan
- “Kafasını Telefona Gömen Gençlerden Değiliz!”
- Onlar “Kazanalım” Dedikçe Biz Kaybediyoruz
- Yalnız Taştan Duvar Olmaz
Son Eklenenler
- İstanbul Emek Barış ve Demokrasi Güçleri’nin çağrısıyla İstanbul Kadıköy’de yapılan mitinge binlerce kişi katıldı. Kadıköy Söğütlüçeşme’de toplanan kitle, “Savaşa ve Sömürüye Karşı Demokrasi ve Barış Kazanacak” pankartı arkasında rıhtımdaki miting...
- Türk-İş’e bağlı Koop-İş Sendikasının örgütlü olduğu Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’na bağlı Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı’nın (SYDV) Türkiye genelindeki 1003 kurumunda çalışan 10 bin kamu işçisi 29 Ağustosta greve çıktı.
- Güvenliğin ve danışmanın olduğu katta her 5 dakikada bir “sistemsel hata ve arıza olduğu için tüm katlarda hizmet verilemiyor” şeklinde anonslar yapılıyordu. Önce güvenliğe gidip bu yapılanın yanlış olduğunu, insanlara memurların iş bıraktığının...
- Filler Sultanı ile Kırmızı Sakallı Topal Karınca adlı romanında Yaşar Kemal, sömürülenlerle sömürücüler arasındaki büyük çelişkiyi anlatır. “Çünkü” der, “sömüren güçlü azınlıkla, sömürülen ve güçsüz sanılan çoğunluk, her çağda vardı. Ama bu çelişki...
- İktidarın “Kamu Çerçeve Protokolü” sürecindeki tutumunu protesto etmek için yapılan bir eylemin ardından bir kadın işçi çevresindeki insanlara sordu: “Bu sene hiç kiraz yediniz mi?” Bu soruya evet diyen tek bir kişi çıkmadı. Kilosu 700 lirayı aşan...
- Mücadele örgütümüz UİD-DER’in saflarında yer almış her işçi kardeşimizden, çoğu zaman övgü dolu sözler duyarız. Bu sözler tesadüf değil, UİD-DER’in sınıf mücadelesinin tarihsel deneyimlerinden süzülüp gelen mücadele kültürünün bir sonucudur. Ben de...
- İstanbul Emek Barış ve Demokrasi Güçleri, 1 Eylül Dünya Barış Günü kapsamında 31 Ağustos Pazar günü Kadıköy’de bir miting düzenleyeceklerini duyurdu. Miting çağrısı, Mecidiyeköy’de bulunan Tüm Bel-Sen İstanbul Şube binasında 27 Ağustosta...
- Toplamda 6,5 milyon kamu emekçisi ve emeklisini ilgilendiren 8. Dönem Toplu Sözleşme görüşmelerinde, anlaşma sağlanamadı. Kamu İşveren Heyeti ile konfederasyonlar arasında görüşmeler çıkmaza girdiği için, süreç Kamu Görevlileri Hakem Kuruluna...
- İzmir’den İstanbul’a belediye çalışanları, ücretlerinin geç veya eksik ödenmesi, tazminatlarının ve yan haklarının ödenmemesi nedeniyle çeşitli eylemler yapıyor. Evlerini geçindirmekte zorlanan emekçiler, alacaklarının bir an önce ödenmesini talep...
- 600 bin kamu işçisini ilgilendiren Kamu Toplu İş Sözleşmeleri Çerçeve Protokolü (KÇP) süreci, kamu işçilerinin taleplerinin görmezden gelinerek sefalet zammına imza atılmasıyla sonuçlandı. Harb-İş İstanbul Şube Başkanı Murat Yalçınkaya ile Kartal...
- Grev yerindeki bir sohbet sırasında bir işçi kardeşimiz çocuğunun aşçılık bölümünü seçtiğini anlatırken bu durumun onu üzdüğünü şu sözlerle dile getirmişti: “Biz istedik ki bizim gibi işçi olmasın, mühendis olsun, doktor olsun, ezilmesin. Ama olmadı...
- Biz Gebze’den bir grup UİD-DER’li işçi olarak Omsa Metal direnişini ziyaret ettik. Direnişçi işçilerle sorunlarımız üzerine sohbet ettik.
- Kapitalist sistemin tarihsel krizi, siyasi iktidarın sermaye sınıfının çıkarlarına göre yürüttüğü politikalar biz emekçileri derinden etkiliyor. Açlık sınırı altında kalan sefalet ücretlerine mahkûm edilmiş durumdayız. Bizler insanız, sadece...