Buradasınız
Avrupa’yı Kıskandım
Gebze’den bir metal işçisi
Bir kiracı olarak, İşçi Dayanışması gazetesinde kira artışlarına dair çıkan yazılar çok dikkatimi çekti. Hele ki Avrupa’da bu konu ile ilgili yapılan eylemleri ve talepleri okuyunca bu ülkelerin işçilerine çok imrendim. Çalıştığım fabrikadaki işçi arkadaşlarımla da bu konuda sıkça sohbet ediyoruz. Aldığımız ücretler nedeniyle birçoğumuz ev sahibi olabilme şansına sahip değiliz. Özellikle de ev fiyatlarının bu kadar yüksek olduğu bir dönemde, aldığımız ücretlerle ev sahibi olmak imkânsız. Mesela aldığım ücreti 7 sene yemeden, içmeden biriktirsem ki bu mümkün değil, ancak bir ev parası toplayabiliyorum. Bir başka arkadaşım ise krediyle aldığı evi satıp bankaya borcunu ödemiş ve şimdi kirada ama kafasının rahat olduğunu, borçlu olmadığını söylüyor.
Ev fiyatlarının bu kadar yüksek olduğu ve kiralık ev bulmanın zor olduğu bir zamanda, elbette ev sahipleri de durumu “değerlendiriyor”. Kira ve depozito miktarını belirlemek, ev sahiplerinin insafına bırakılıyor. Bu yaşananlar ülkeyi yönetenlerin umurunda bile değil. Mesela yeni evlenecek bir arkadaşım, ailesine yakın bir mahallede ev tutmaya çalışıyor. Bütün çabasına rağmen, ancak düğününe üç gün kala bir ev buldu. Yaşadığı stresin ardından bulduğu ev ise, hayalindeki gibi güzel değildi ve kirası ise oldukça yüksekti. Depozito, emlakçı ücreti ve fatura açtırma masrafları yüzünden zaten oldukça borçlanan arkadaşımın, sırtına yeni bir borç yükü daha eklendi. Yeni evlenen çiftimize ülkeyi yönetenlerin ve ev sahibinin düğün takısı, yeni bir borç yükü oldu.
Arkadaşlarımın anlattıkları üzerinden ben de Avrupa’da yaşanan eylemlerden bahsettim. Bu yapılan eylemleri ve işçilerin taleplerini anlatınca birçok arkadaşım “evet devlet bu işe el atmalı” sonucuna varıyor. Elbette biliyorum ki bu sonuca varmak önemli ama bizlere yaşayabileceğimiz kalitede ve güvenlikte evler yapmaları için birleşmeli ve aynı Almanya’daki, Fransa’daki ve diğer Avrupa ülkelerindeki işçi kardeşlerimizin yaptığı gibi mücadele edip taleplerimizi kabul ettirmeliyiz.
- “İstanbul’da Mezar Yeri Alamayız”
- Battaniyelere Değil Sınıfımıza Sarılalım
- Sağlıksız Gıdalara Mahkûm muyuz?
- Emekli Maaşı Ne Zaman Ödenecek?
- Hani Bu Topluma Güven Olmazdı!
- Sabancı’nın Mutlu Yaşam Sırları
- Rahat Yaşamın Sırrı
- Kent Ekmek Kuyruğu: “Ben Öyle İstediğim İçin”
- Sistem Ne Ölümüze, Ne de Dirimize Saygı Duyuyor!
- “7 Kitap, 7 Defter, 1 Litre Su, Yarım Ekmek”
- Siz Kimi Taşıyorsunuz Sırtınızda?
- Yalanlara Değil Birleşmeye İhtiyacımız Var
- Kupona ve Kuraya Bağlanan Umutlarımız
- “Artık Kiracı Kalmaz”, TOKİ’ye Hücum!
- Yoksulluk Utanılacak Bir Şey Değil!
- İşçi Aileleri ve Kreş Çilesi
- Yaz Tatilinde Kriz Var!
- “Yok mu Arttıran?”
- Bakan Nebati’den “Işıl Işıl” Yorumlar ve Uçurumlar
- “Nehir, Nehir, Çocuğumu Geri Verin!”
Son Eklenenler
- Siyasi iktidar ve sermaye sınıfı yasa kural tanımadan işçilerin haklarını gasp ediyor. Bu saldırılara işçilerin cevabı ise mücadele etmek, boyun eğmemek oluyor. 7 Martta greve çıkan Lezita işçileri, 17 Martta Manisa Turgutlu’da yürüyüş ve basın...
- İşçilerin mücadele örgütü UİD-DER’in, “Geçmişten Geleceğe Yaşasın 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü” şiarıyla düzenlediği etkinlikler dizisi İstanbul Avrupa Yakası ve Mersin’deki etkinliklerle son buldu.
- Kocaeli İSİG Meclisi ve Eğitim-Sen 1 No’lu Şube, MESEM aracılığıyla öğrencilerin sermaye için çocuk işçi yapılmasına karşı 16 Martta basın açıklaması düzenledi.
- Patronlar iş barışını “patronla işçi arasında uyum, saygı ve güven ortamı” olarak tanımlıyorlar. Peki, patronun işçiyi sömürmesi üzerine kurulu bir sistemde saygıdan, barıştan söz edebilir miyiz? İş barışı söylemini dillerinden düşürmeyen patronlar...
- Malum, Şubat ayını geride bırakıp baharın gelişini müjdeleyen Mart ayına girdik. Fakat içimiz bahar sevinciyle dolmak bir yana daha da kararıyor. Ama bunun tek nedeni hava değil. Atalarımız “Mart kapıdan baktırır, kazma kürek yaktırır” demişler....
- Ücretlerimizin yükseltilmesini talep ettiğimiz her dönemde, biz işçilere “açgözlü”, “nankör” yaftası yapıştırılır. İktidar sahiplerinden tutun da, daha fazla kâr etmek için hayatlarımızı cehenneme çeviren patronlara kadar sermaye sınıfının zihniyeti...
- İşçilerin pek çok sektörde hak gasplarına karşı verdikleri mücadeleler sürüyor. Antep’te bulunan Sayın Tekstil fabrikasında 200’ü aşkın işçinin ek zam talebiyle 9 Martta başlattığı iş bırakma eylemi devam ediyor. 14 Martta sendikaları BİRTEK-SEN’le...
- Toplumun ezenler ve ezilenler olarak ikiye bölündüğü bir sistemde gerçek adalet ve barış olamaz. Ama gerçek adaleti ve barışı isteyenler olur ve onlar ezilen sınıflardır, kadın erkek işçiler ve emekçilerdir. Dünden bugüne Fransa’dan Türkiye’ye...
- Hepimizin bildiği üzere kısa bir süre önce 2023-2025 MESS Grup Toplu İş Sözleşmesi grev aşamasında son buldu. Birden çok fabrikada MESS’e bağlı olsun veya olmasın hareketli süreçler yaşandı. Çünkü alınacak ücret başka fabrikadaki işçilerin alacağı...
- Pek çok işçi kardeşimiz grev ve direnişlerde “biz ekmeğimizin peşindeyiz” derler. Bununla ekmeklerini korumak dışında bir amaçları olmadığını anlatmaya çalışırlar. Fakat kısa zamanda ekmeklerini koruyabilmek için sendikaya üye olma, grev, gösteri,...
- TÜİK’e göre Türkiye’de göreli yoksullaşma da azalıyormuş! Ülkedeki ortalama gelirin yüzde 50’si yoksulluk sınırı olarak kabul edildiğinde 2013 yılında göreli yoksulluk oranı yüzde 15 iken 2023 yılında yüzde 13,9’a düşmüş. Pek çok uzman Cumhuriyet...
- Erzincan İliç’te bulunan siyanürlü altın madeninde meydana gelen faciada 9 madenci kardeşimiz hâlâ göçük altında. Siyanürlü liç yığınının çökmesinin ardından siyanürün yanı sıra çeşitli ağır metaller de suya ve toprağa karıştı. Madenin sahibi yerli-...
- Çalıştığım işyerinde Tuncay isimli bir arkadaşımız var. Tuncay eşinden ayrılmış, çok şeker bir oğlu var, hayatta belki de tek tutunacağı dal o kalmış. Gözlerinde “şişe dibi” diye tabir edilen bir gözlük, ayağının biri topal, iki kulağında da işitme...