Buradasınız
Bir Elyaf Fabrikasına İş Başvurusu ve Bir Gün
Adana’dan bir işçi

Sabah 07.40. Servis geldi, arkadaşımla beraber bindik elyaf üreten bir fabrikaya gidiyoruz. Arkadaşım kendi servislerine binebileceğimi söylemişti. “Yol parası verme oraya gelmek için” demişti. Fabrikanın adını önceden duymuştum ama hiç görmemiştim. Arkadaşım bu fabrikada taşeron bir firmada çalışıyor. Ben de aynı yerde ve başka bir alanda çalışmak için iş başvurusuna gidiyorum. Bende bir heyecan var elbette. İş bulma imkânı elde ettiğim için heyecanlıyım. Yaklaşık 3,5 aydır işsizdim, şimdi beni mutlu eden bir durum var. Yolda giderken arkadaşım eğer işe kabul edilirsem bilgim olsun diye ne iş yapacağımı anlatıyor. Küçük bir sessizlik oluştu. Yola doğru baktım, aklıma ünlü Adana türküsü olan “Adana’nın yolları taşlık, yok cebimizde beş kuruş harçlık” geldi. Hakikaten de yolları taşlık, özellikle fabrikaya giden bu yol taşlık ve bir o kadar da çukurludur. Etraftaki müstakil evlerin çoğunun küçük bahçeleri var. Zamanında köyünü bırakıp büyükşehir Adana’ya gelmek zorunda kalan insanlar, geçmişin izini ve duygusunu küçük de olsa taşıdıkları için bir özlem belirtisi olarak bu bahçeleri yaparlar. Bazı evler yıkık, ortadan boylu boyunca geçen bir kanal yolu ve hemen uzağında sıra sıra önümüze gelmeye başlayan fabrikalar ve bu fabrikaların etrafındaki toz bulutları… Biraz sislendi arabadan baktığım görüntü.
Fabrikanın önünden geçmeye başladık. Bitmeyen bir uzunluk, koskocaman bir fabrika! Fabrikanın önüne geldik. Genişçe vücutlarıyla, fabrikanın büyüklüğü ve kazancının artışına göre bakışlarındaki sertlik artan iki güvenlik görevlisi ve ellerinde silahları.
Ben, okulu yeni bitirdim. Taptaze bir mühendisim. Birçok işyerine başvuru yaptım. Kimi “askerlik şart” dedi kimi de özellikle tecrübe istedi -sanki okulda bir tecrübe elde etme imkânı var da ben kullanmamışım, benim suçummuş gibi bir tavır- neyse ki en sonunda mühendislik dışında bir iş bulup fabrika yoluna düştüm. Sert bakışlı güvenliğe sordum; “nerden yapabilirim başvuruyu?” “Şurada bekleyin dedik kardeşim” dedi. Yumuşaklık yok. Karşısında fabrika kodamanı olmayınca insanca konuşmamın şartı da ortadan kalkıyor. Neyse gittim gösterdiği yere, bir kalabalık, meğerse yalnız değilim, bir sürü insan başvuruya gelmiş. Biraz bekledim aralarında. Benden önceden e-devlet şifremi istemişlerdi. Nedenini sordum, “bakalım herhangi bir mahkeme kaydın var mı yani bir işyerini şikâyet etmiş misin” demeye çalışıyor. Aslında şunu diyor; “hakkını aramış mısın?” Şifremi vermesem hiç dinlemeyecek, ben de işsiz kalmaya devam edeceğim. Burada çalışan arkadaşım “sen ver sonra değiştirirsin şifreyi” dedi. İstemeden de olsa şifreyi verdim. Bir zaman sonra bana “git şurada herhangi bir hastalığın var mı, göster” dediler. Anlaşmalı oldukları bir yer, gittim oraya. Birkaç soru sordular hastalığın var mı, önceden geçirdiğin rahatsızlık gibi sorular, cevapladım hepsini. Ardından iğne yapıp nefes kontrolünden sonra beni gönderdiler. Demek ki hemen anlaşılıyormuş işe elverişli olup olmadığım. Sonra bu kalabalığın içine geldim. Abinin birine denk geldim. Çalıştığı yerleri söyledi, iki aydır işsizmiş, şimdi de kendi işi olmayan bir işte çalışmak için başvuru yapmış. Sonra koronadan konu açıldı. “Hükümet iyi yönetti ama millet önlem almıyor” dedi. Ben de “abi bak bu virüs yüzünden sokağa çıkma yasağı uygulandığında bir sürü fabrika çalışıyordu. Hatta şu an başvuru yapacağın bu fabrika gece gündüz demeden işçileri çalıştırdı. İnsanların düşüncesizliği değil. İşverenler ve hükümet işçilerin sağlığını, güvenliğini hiç düşünmedi ve koronayı fırsata çevirdiler” dedim. Abi “olur mu iyi yönettiler” diye devam etti. Ardından işyeri ile ilgili biraz konuştuk yan taraftan başka bir abi sohbete dâhil oldu. “İki ay önce biri kaza yaptı. Koskoca fabrikada ambulans yok, hastaneden çağırdılar. Hastane ise fabrikadan çok uzakta. Adam ağır yaralanmış sonrası meçhul, belki de işten çıkarmışlardır” dedi.
Bir süre sonra sert bakışlı güvenlik işçisi geldi. “Eğitimden geçeceksiniz” dedi. Ben de saha tanıtımı, yapacağımız işin ne olduğuyla ilgili bilgilendirme yapacaklar, iş güvenliği nasıl sağlanır diye bilgi verecekler zannettim. Girdik bir odaya, orta boy bir televizyon var. Görüntüde firma tanıtımı yapılıyor, acil güvenlik numaraları veriliyor ve iyi çalışmalar dileniyor. Sadece 10 dakika sürdü. Sonra videoda anlatılanlarla ilgili küçük bir sınav yaptılar ve yine beklemeye geçtik. Neyse en sonunda bizi içeri aldılar. Ben ve yeni tanıştığım işçi arkadaşlar ayrıldık. İçeride meğerse hepimiz ayrı ayrı firmalardaymışız. Ben iş buldum diye paldır küldür gelmişim buraya. İçerisiyle ilgili hiçbir şey bilmiyorum. Arkadaşımın anlattıkları genel durumu ve çalışma koşullarını anlamaya yetecek bilgiler değildi. Girdim içeri, elbise ve ayakkabı verdiler bir de emniyet kemeri. Başladım işe, yanımda üç arkadaş benim ekip arkadaşlarım oluyorlar. “Emniyet kemerini tak” dedi usta. Ben de bakıyorum etrafıma, nasıl takıldığını hiç bilmiyorum ki. Neyse bir şekilde taktım. Tam yukarı çıkacağım, usta “dur, ne yapıyorsun?” dedi. Ben de “ne oldu?” dedim. “Emniyet kemeri öyle takılır mı, ölmek mi istiyorsun?” dedi. Şaşırdım. Aşağı indim, bana nasıl takılacağını gösterdi ve işe başladım. Yemek arası geldi. Kumanya diye bir şey var, içinde bir salatalık, bir kap yoğurt ve iki ekmek. Ekmeğin birinin arasında kaşar diğerinde tadı garip bir tavuk eti. Benim usta birden köpürdü. “Ulan bir aydır bunu yiyoruz” dedi. Ben de merak ettim niye böyle diye sordum. “Gardaş sen geldin de buraya çalışmaya, burada yemek korona ayağına bu durumda, maaşlar ödenmez, bir ihtiyacın olur işle ilgili kimse takmaz” dedi. “Usta” dedim, “siz niye kabul ediyorsunuz bunu?” Usta ise “el mahkûm, 8 aydır işsizim gardaş, katlanıyorum” dedi.
Patronlar her şeyden olduğu gibi koronavirüsten de çok güzel faydalanıyorlar. Sağlık önlemi adı altında işçinin yemek hakkına el koyuyorlar. Virüsü ortaya atıp hem kendi yarattıkları krizi başka bir şeyden kaynaklanıyormuş gibi gösteriyorlar hem de işçiyi işsiz bırakıp, zor duruma düşürüp bundan en iyi şekilde yararlanıyorlar. İşçilerin tek tek tepkiler vermesi işe yaramıyor ve bu daha çok patronun elini güçlendiriyor. İşçi sınıfının üretimden gelen gücüyle ve yıllardır acı çeken yüreğiyle vereceği mücadele bu sömürü düzenini yıkabilir. Bu yürekte umut olmalıdır ve bu umut da ancak ve ancak örgütlenerek elde edilebilir, başka da bir yolu yoktur.
- Adres Doğru mu?
- Emekliler “AÇIZ” Diyor, Onları Kim Duyuyor?
- Geleceğimizi Kurmak İçin Birliğimizi Büyütelim
- “Asıl Haber Biziz Be Abla”
- Sağlık Çalışanlarına Sağlıksız Yemekler
- Sorunlar Mücadeleyle Çözülür
- İşyerinde “Paralı Eğitim!”
- Onların İnsafına Bırakmayalım!
- “Sana Ceza Veriyorum Tayfun!”
- Emekli Maaşı Ne Zaman Ödenecek?
- “Çalışanlarımıza Rapor Vermeyin!”
- “Kırtasiye Ürünleri İkinci Ele Düştü”
- Örgütlü Olmak ve Toplu İş Sözleşmeleri
- Alo 170: Yanlış Numara Çevirdiniz!
- Turgut Özal, Gökova Santrali ve Sonrası
- TÜİK Kimin Hizmetinde?
- Emekliler Sendika Kuramazmış!
- Sorumluluk Almadan Kazanım Elde Edemeyiz
- Topluma Fildişi Kulelerden Bakmak
- Mücadele Edenler Mutlaka Kazanır!
Son Eklenenler
- İşçi sınıfının tarihsel mücadele mirasını yaşatmak ve bu mirastan güç alarak işçilerin birliğini büyütmek için çalışan UİD-DER, 15-16 Haziran Büyük İşçi Direnişinin 55. yılı vesilesiyle 29 Haziranda, “Gelenekten Geleceğe: Umut Örgütlü Mücadelede!”...
- Petrol-İş Sendikasının örgütlü olduğu Kocaeli’nin Körfez ilçesinde faaliyet gösteren Gübretaş fabrikasında yüzde 30 sefalet dayatmasına karşı işçiler, 3 Temmuzda greve başladı. Devrimci Sağlık-İş Sendikasının, kamu işçilerine dayatılan sefalet...
- Geçtiğimiz hafta sonu, 15-16 Haziran Büyük İşçi Direnişinin 55, UİD-DER’in kuruluşunun 19. yılı vesilesiyle Uğur Mumcu Kültür Merkezi’nde yüzlerce işçi arkadaşımızla yan yanaydık. Grevleri devam eden Petrol-İş üyesi DYO işçileri, DİSK’in kurucusu...
- Sivas katliamının 32. yılında Türkiye’nin birçok kentinde anma etkinlikleri ve eylemler düzenlendi. Katledilen 33 aydın ve sanatçı anıldı, katliam bir kez daha lanetlendi. Sivas katliamının unutulmadığının, tüm katliamların er ya da geç hesabının...
- Bak, ufukta görünen/ Özgürlüğün bayrağını sallayanlar/ Başı dik/ Gözleri umut umut bakanlar/
- Türk-İş’e bağlı sendikalarda örgütlü kamu işçileri, 2025-2026 yılı toplu iş sözleşmesi görüşmelerinde siyasi iktidarın sefalet zammı dayatmasına karşı eylemlerine devam ediyor. 1 Temmuzda Türkiye genelinde kent meydanlarında kitlesel basın...
- İzmir Buca Belediyesi işçileri, birikmiş maaş ve alacakları ödenmediği için 18 Haziran’dan bu yana iş durdurmuş durumda. 4857 sayılı İş Kanunu’nun 34. maddesi gereği yasal haklarını kullanan işçiler, belediye binası önünde maaş, gıda kartı ve diğer...
- Merhaba dostlarım. Bu yıl da Haziran ayını hem UİD-DER’in kuruluş yıl dönümünü hem de sınıfımızın tarihine damgasını vurmuş 15-16 Haziran günlerini anarak ve anlamlandırarak geçirdik. UİD-DER’imizin internet sitesinde, sosyal medyasında ve İşçi...
- UİD-DER’in 15-16 Haziran Büyük İşçi Direnişinin 55. yıldönümünde gerçekleştirdiği “15-16 Haziran: Gelenekten Geleceğe: Umut Örgütlü Mücadelede!” etkinliğine farklı sektörlerden yüzlerce işçi katıldı. Etkinliğe katılan konuklar arasında; unutulmaz...
- Özel Sektör Öğretmenleri Sendikasının 25 Haziranda başlattığı Büyük Öğretmen Yürüyüşünü gerçekleştiren ve bugün Ankara’ya ulaşan öğretmenlerin önü Ziya Gökalp Caddesi üzerinde polis barikatıyla kesildi. Talepleri için yürüyüşlerini Milli Eğitim...
- 31 Mart 2024’te yapılan yerel seçimlerin ardından İzmir Çiğli Belediyesinde çalışan 147 işçi tasarruf bahanesiyle işten atılmış, yürütülen mücadele sonucu işçilerin bir kısmının işe iadesi yapılmıştı. Verilen tüm sözlere rağmen işe iadesi yapılmayan...
- Bu yıl 1 milyondan fazla öğrenci LGS sınavına, 2,5 milyon öğrenci YKS sınavına girmek için başvuru yaptı. Her yıl milyonlarca çocuk ve genç, aileleriyle birlikte sınav stresiyle baş etmeye çalışıyor. Çocuklarının geleceğine yönelik kaygı duyan...
- Artan fiyatlar karşısında alım gücümüz düşmeye devam ediyor. Enflasyonun artış hızının azaldığı söyleniyor ama bu, fiyatların düşmesi anlamına gelmiyor. Yaz meyveleri tezgâhlara çıktı ama kilosu 150-200 liraya varan fiyatlar yüzünden alamıyoruz....