Buradasınız
Eğitim Kurumu mu Ticarethane mi?
Sarıgazi’den bir işçi

Merhaba arkadaşlar,
Ben tekstil işçisi bir anneyim. Aynı zamanda UİD-DER Kadın Komitesi’nin çalışmalarına katılan bir işçiyim. Sizinle daha önce de dertleşmiştik. Bu sefer ki heyecanımı da sizinle paylaşmak istedim. Aynı zamanda şaşkınlığımı ve hayal kırıklığımı da...
Dediğim gibi anneyim. Dünya tatlısı bir oğlum var. Şu anda 5 yaşında. Geçen seneden beri okula gidecek olmasının heyecanını yaşıyorduk babasıyla beraber. Ve o gün geldiğinde büyük bir heyecanla okula gittik. Bizimle aynı heyecanı yaşayan birçok veli vardı. Hepimiz heyecanla bekliyorduk. Bir süre sonra çocuklarımızı bizden alıp sınıflara götürdüler. İlk hafta alışma haftası olduğu için her gün birer saat kalıp evimize dönüyorduk. Bu tatlı heyecan ancak 1 hafta sürdü. Bir hafta sonra okul müdürü bizlerle toplantı yapmak istediğini söyledi. Okulun konferans odasında çocuğu okula yeni başlayan onlarca veli toplandık. Önce öğretmenler, sonra müdür yardımcısı sonra da okul müdürü neredeyse 2 saat boyunca okul değil de bir ticarethaneden bahseder gibi konuştular. Sanki karşımızda eğitimci değil tüccar vardı! Nasıl böyle düşünmeyeyim ki? Sürekli paradan bahseden bir eğitimci vardı karşımda! Oysa bizler orada parayı konuşmak değil, çocuklarımızın nasıl bir eğitim alacağını öğrenmek istiyorduk. İşte bu 2 saatlik toplantıdan sonra bütün heyecanım gitti, yerini endişe aldı. Bu duyguyu hisseden sadece ben değildim. Yüzüne baktığım, konuşmaya çalıştığım bütün velilerin gözlerinde aynı endişeli ifade vardı.
Toplantıda bizlerden okul aidatı olarak 60 lira istediler. Sonra yemekti, aşçıydı derken “60 lira yetmez” diyerek 100 liraya çıkardılar. Sonra da bu aidatı vereceğimizi kabul ettiğimize dair bir sözleşme imzalatmak istediler bize. Sözleşmeyi okumak için elime aldığımda şaşkınlık içinde kaldım. Öyle maddeler vardı ki şaşırmamak mümkün değildi. Bizden istedikleri deyim yerindeyse açık bir çekin altına imza atmamızdı.
Birkaç gün sonra bir toplantı daha yapmak için çağırdılar bizi. Yine endişe ve merakla gittik toplantıya. Gittiğimizde öğretmenler, müdür yardımcısı ve müdür tam kadro oradaydılar. Bu sefer konuşmaya ilk başlayan müdürdü. Onun konuşması artık şaşırtıcı gelmiyordu çünkü ne zaman ağzını açsa önce merhaba, sonra para demesine alışmıştık. Bu sefer ki mevzu ders kitabıydı. Bizden çocuklarımızın eğitimi sırasında kullanılacak olan bir kitabı almamız isteniyordu. Önce alaycı bir ifadeyle “bulursanız dışarıdan alırsınız” dediler. Sonra kitap parası olarak 140 lira istediler. Ne kitapmış! Neredeyse karaborsadaydı. İnternetten araştırdığımızda önce tek kitap olarak değil de 180 liralık set halinde satılan kitap birkaç gün içinde 200 liraya çıkmıştı. Sonra öğrendik ki, okul idaresi kitapları %100 kârla kendisi satmak üzere yayınevi ile anlaşmıştı.
Daha çocuğumuzun kaydını yaparken 300 liralık malzeme aldırmışlardı. 50 lira tamir masrafı, 100 lira okul aidatı derken bizdeki heyecan gitmiş yerini düşünce ve endişeye bırakmıştı. Çünkü biz asgari ücrete geçinmeye çalışan işçilerdik. Her ay aldığımız paranın yarısını okula vermek zorunda kalmak bizim için borç harç içinde yaşamak demekti.
Evet malzemeleri almış, okul aidatını da ödemiştik. Ama hemen peşinden gelen bu kitap işi iyice canımızı sıkmış, bu kadar da olmaz dedirtmişti. Artık hepimiz “ne yapabiliriz?” diye düşünmeye başlamıştık. Daha sonra velilerden birinin kitap setini dışarıdan bulduğunu öğrendik. Bunu müdüre söylediğinde müdürün yüzündeki ifadeyi görmenizi isterdim. Önce “hayır olamaz, aynı kitap değildir” dedi. Kitabı alıp incelediğinde “biz böyle konuşmamıştık. Dışarıda satılamaz bu kitap. Hemen yayınevini arayacağım, kabul etmiyorum” dedi. Bu sözlerden sonra zaten her şey apaçık ortaya çıkmıştı. Bunun üzerine 20’ye yakın veli toplandık ve kitabı okuldan değil de velinin bulduğu yerden topluca almaya karar verdik. Böylece bize 140 liraya satmaya çalıştıkları kitabı 80 liraya aldık. Ortak hareket ettiğimiz için okul idaresi sesini çıkaramadı.
Şüphesiz sözde parasız eğitim sorunu sadece ana sınıflarının sorunu değildi. Bütün sınıflardaki öğrenci velileri bu konuda dertliydi. Birkaçıyla konuştuğumda onlar da kendilerinden bilgisayar, dolap, perde ya da temizlik parası adı altında aidat istendiğini söylediler. Velilerden biri de bu durumdan rahatsız olup Milli Eğitim Bakanlığı’nı aramış. Onlar da bu durumu inceleyecekleri yere “aranızda imza toplayın, öyle müfettiş gönderelim” demişler.
Aslında Bakanlığın verdiği bu cevap bize ne yapmamız gerektiğini göstermiyor mu? Tek başımıza kaldığımızda hepimiz “benim çocuğuma zarar gelmesin, ona kötü davranmasınlar” diye düşünüyor, bizden istenilenleri yapmaya mecbur hissediyoruz. Tek kişilik şikâyetler de hiçbir işe yaramıyor. Her yerde olduğu gibi okullarda da birlik olmak, örgütlü hareket etmek gerekiyor. Çocuklarımız okula gittiği sürece böyle sıkıntılarla sürekli karşılaşacağız. Bizim için şimdilik kitap meselesi kapanmış gibi görünse de asıl sorun olduğu yerde duruyor. O yüzden okulda, evlerde velilerle bir araya gelerek ne yapılabileceğini konuşup bu sorunun çözümü için ortak hareket etmeye çalışacağız. Sorunumuza sahip çıkarsak UİD-DER Kadın Komitesi’nin de desteğiyle çözümü de bulabileceğimize inanıyorum.
Kıraç’ta Dostluk Maçı
- Adres Doğru mu?
- Emekliler “AÇIZ” Diyor, Onları Kim Duyuyor?
- Geleceğimizi Kurmak İçin Birliğimizi Büyütelim
- “Asıl Haber Biziz Be Abla”
- Sağlık Çalışanlarına Sağlıksız Yemekler
- Sorunlar Mücadeleyle Çözülür
- İşyerinde “Paralı Eğitim!”
- Onların İnsafına Bırakmayalım!
- “Sana Ceza Veriyorum Tayfun!”
- Emekli Maaşı Ne Zaman Ödenecek?
- “Çalışanlarımıza Rapor Vermeyin!”
- “Kırtasiye Ürünleri İkinci Ele Düştü”
- Örgütlü Olmak ve Toplu İş Sözleşmeleri
- Alo 170: Yanlış Numara Çevirdiniz!
- Turgut Özal, Gökova Santrali ve Sonrası
- TÜİK Kimin Hizmetinde?
- Emekliler Sendika Kuramazmış!
- Sorumluluk Almadan Kazanım Elde Edemeyiz
- Topluma Fildişi Kulelerden Bakmak
- Mücadele Edenler Mutlaka Kazanır!
Son Eklenenler
- TPI Kompozit işçileri grevlerinin 19. gününde İzmir Çiğli Kasaplar Meydanında buluşma gerçekleştirdi. İstanbul Şişli Belediyesinde çalışan Genel-İş Sendikası İstanbul Avrupa Yakası 3 No’lu Şube’de örgütlü işçiler, ödenmeyen alacakları için 30...
- Sevgili işçi kardeşlerim, Tavşan korktuğu için kaçmaz, kaçtığı için korkar. Patronlar ve onların devleti de işçi sınıfının örgütlü gücünden ölümüne korktukları için saldırıyorlar. Örgütlü değilken bile bu kadar korkuyorlarsa, bir de işçi sınıfı...
- İngiltere’de işçi ve emekçiler, İsrail’in Gazze’de yürüttüğü soykırıma karşı her Cumartesi günü yüz binler olup meydanlara çıkıyorlar. Ulusal Demiryolu, Denizcilik ve Ulaştırma İşçileri Sendikası (RMT), bu eylemlere geniş katılım sağlıyor. UİD-DER,...
- Otobüs yolculuğunda 81 yaşında Menemenli bir Yörük amca ile tanıştım. O yaşında hâlâ kâğıt toplayarak geçimini sağlamaya çalıştığını anlattı. Çocukları olmamış. Eşinin küçük tarlalarının işlerinin dışında çalışmasına karşı çıkmış. “Benim kazandığım...
- 31 Mart 2024’te yapılan yerel seçimler sonrası CHP yönetimindeki İzmir Çiğli Belediyesi, bütçe yok diyerek 146 işçiyi işten attı. Verilen kararlı mücadelenin sonucunda 50 işçinin işe iadesi yapıldı. Yaklaşık 1 yıldır mücadele eden ve verilen sözlere...
- KESK Ankara Şubeler Platformu basın açıklaması yaparak Sayıştay’ın giyim yardımı ücretinin çalışanlardan geriye dönük olarak talep edilmesini protesto etti. Tüm Emeklilerin Sendikası, Türkiye genelinde düzenlediği eylemlerle düşük ücretlerle...
- İspanya’nın başkenti Madrid’de 25 Mayıs Pazar günü on binlerce emekçi sağlıktaki özelleştirme politikalarına karşı sokakları doldurdu. Kamu sağlık hizmetlerinin yıllardır sistematik olarak ortadan kaldırıldığını belirten sağlık işçileri ve emekçiler...
- Tren yolculuğumda, karşı koltukta cam kenarında oturan bir kadın dikkatimi çekti. Yüz çizgileri 50 yaşında gibiydi ama yaşı 38’miş. Eşini Soma’daki katliamda kaybetmiş bir madenci eşiydi. Manisa’da bir gıda fabrikasında çalışıyor, Soma’da çocukları...
- İnsanın gençlik dönemleri heyecan doludur, coşkuludur, dinamizm yüklüdür. Gençliğin bu hali var olanı sorgulayan, ezber bozan, sınırları zorlayan, değişim isteyen düşünce yapısının da temelini oluşturur. Bundan birkaç ay önce bu ifadelerle Türkiye...
- 1 Mayıs’ta da taleplerimizi haykırmak için meydanlardaydık. Sağlık ve eğitim başta olmak üzere her alanda kamu harcamalarının giderek daha çok kısıldığı, sağlık ve eğitim sisteminin çöktüğü, hizmetlerin daha niteliksiz ama daha pahalı hale geldiği...
- 2012 yılının Mayıs ayıydı. UİD-DER’in kış ayları boyunca sürdürdüğü “Kıdem Tazminatımızı Gasp Ettirmeyeceğiz” kampanyasında 62 bin imza toplanmıştı. UİD-DER’li işçiler, o dönemde milletvekili olan Sırrı Süreyya Önder ile beraber Meclis’te yapılan...
- Ruhen ve zihnen sağlıklı bir insan haksızlığa uğradığında, zulme tanık olduğunda rahatsız olur, bunu dile getirme, itiraz etme, tepkisini ortaya koyma ihtiyacı duyar. Normal koşullarda bu haksızlığın giderilmesini sağlamak ister. Gücü yetiyorsa bunu...
- Kapitalizm öyle bir ekonomik ve toplumsal düzendir ki insanların vefa, bağlılık, sevgi gibi duygularını bile istismar eder, tüketimi kışkırtmak için kullanır. Bunu öyle bir sinsilikle yapar ki normal koşullarda uzak durmamız gerektiğini düşündüğümüz...