Buradasınız
Grevden Bir Gün Önce: “Bu Ülkede OHAL Var!”
Gebze’den bir metal işçisi
Metal işçilerinin çalışma koşularını bilmeyen yoktur. Maşallah her gün 10 saat çalışıyoruz. Bir buçuk saat de yol derken nerdeyse 12 saat koşuşturma içindeyiz. Maaşlar derseniz ay sonuna varmadan cepler boşalıyor. Hele bir de yılsonuna doğru vergi dilimleri artınca hesabı denkleştirmek için mecburen fazla mesaiye kalıyoruz.
O günün sonunda zar zor eve gelmiştim. Yemek, çoluk çocuk derken yorucu bir günün ardından televizyon karşısında haberlere bir göz atayım dedim. İzlenecek pek bir haber de yoktu. Biliyorsunuz hep aynı adamın yüksek tonlu konuşmaları var. Bilindiği gibi metal işçileri olarak ciddi bir sürecin içindeyiz. MESS ile görüşmeler başladı. Taslaklar, rakamlar, kıdem farkları, seyyanen mi yüzdelikle mi derken kafa balon gibiydi. Bir süre sonra dalmışım.
Fabrikada bazıları kaygıyla “greve çıkılacak mı?” diye soruyormuş. Ne diyeyim bu tip sorular canımızı sıkıyor. Çünkü toplu iş sözleşmesi sürecinde işveren ile onca görüşmeye, pazarlığa rağmen anlaşma sağlanamamış, patron “vermem de vermem” demişti. Tüm görüşmeleri işçi arkadaşlara aktarmıştık, patronun tavrının uzlaşmaz olduğunu arkadaşlar biliyor. Patron biz işçilerin nasıl geçindiğinden bihaber “vermem de vermem” diye tutturmuş. Sanki bizim patron Mars’ta biz Gebze’de yaşıyoruz, mecburi ortak buluşma noktamız ise fabrika! Adamın yapılan zamlardan, enflasyondan, kiralardan haberi yok. Üstelik yasalardaki onca engelleyici prosedürü aşmış ve grevden önceki güne gelip dayanmıştık. Artık bu safhaya gelmişken gevezelik sayılacak gereksiz sorular insanı biraz da öfkelendiriyor.
Hayır. Karamsarlığa kapılmayın, durum o kadar da kötü değil. Çünkü bu konuda tecrübeliyiz. Böyle meşakkatli zamanlarda işçi arkadaşların bazılarından bu tip gereksiz laflar duyarsınız. Bir kısım, sürecin nasıl işleyeceğini bilemeyen deneyimsiz işçi dışında büyük çoğunluk moralli ve haklı olduğunun bilincinde. Akşam iş çıkışı sonrasında sendikal çalışmayı canla başla birlikte yürüttüğümüz arkadaşlarımızla, yani komitemizle bir araya geldik. Durumu enine boyuna değerlendirdik. Ulaşılan sonuç bizlerin göğsünü kabartıyor, tüm bölümlerden gelen haberler son derece olumlu. Hatta birkaçı ile bazı sorunlarımızın olduğu kaynak hatları ve mil imalat bölümü de dâhil diğer bölümlerde çalışan arkadaşlarımız kararlı ve inançlılar. İşçilerimiz greve çıkmanın artık şart olduğundan, patronun burnunu sürtmek gerektiğinden eminler. Hatta bazı genç işçiler de acemiliklerine rağmen “patron çok şımarık, neyine güveniyor, biz bunu bu kadar şımartmayacaktık, adam neredeyse tepemize çıkacak” diye konuşuyorlarmış. Belli ki TİS süreci genç işçi arkadaşlarımızı da olgunlaştırıyor. Toplantılarımızda herkes aklından geçenleri rahatça konuştu. Sona doğru konuşma sırası bana geldi. Çok mutluyum, çünkü toplantıda bulunan arkadaşlarla daha önce sendikalı olmak için nice işler yapmıştık, beraber birçok badireler atlatmıştık. Şimdi süreç gelip greve dayanmıştı. Söylenecek söz, verilecek cevap belliydi. Şunları söyledim:
“Arkadaşlar! Borcu olmayan işçi var mı? İşçilerin derdi dağ oldu, altında eziliyoruz. Artık yetti. İşçi hem alın teri dökecek, çalışacak hem de yoksullaşacak. Böyle bir saçmalığın izahını kim yapabilir? Sorunu da çareyi de başka bir yerde aramayalım. Bu mesele bizimle patronlar arasında. Biliyorsunuz patronların kasaları bize ödenmeyen paralarla dolu. Doymuyorlar. Bunu bilmeyen var mı? Asla şüpheye düşmeyelim, haklı olan biziz! Hakkımızı, onlara mı bırakacağız? Bu yoldan dönecek miyiz?” diye konuştum, kısa bir sessizlikten sonra ortalık bayram yeri oldu.
Sabah greve çıkacaktık. İşçiler olarak işyerinin servisini kullanmayıp, kendi imkânlarımızla organize sanayinin girişine gelecektik. Buradan sloganlar eşliğinde fabrikamızın önüne yürüme kararı almıştık. Buluşma noktasına gitmek için sabah 06.05’de yola çıktım. Evim ile işyeri arası yaklaşık 25 kilometreydi. Minibüste, heyecanımı yenmek için kendi kendime türlü şeyler yaptım, hatta içimden birkaç slogan attım fakat yine de heyecanımı belli etmemeyi başaramadım. Aylardır bu günlere hazırlanıyorduk. Hakkımızı vermekte ayak direyen patronu yasadan gelen haklarımızı kullanarak yola getirmek için çıkacağımız grevde ilk gün gelip çatmıştı. Önce dolmuş, sonrasında da tabanlarımı kullanarak saat 07.30 civarında organize sanayinin girişine vardım.
Fakat buluşma noktası bomboştu. Daha dün karar almıştık. Arkadaşların hiç biri sanayinin kapısında yoktu. Bu duruma hiç anlam veremedim, bir tuhaflık vardı. Hâlbuki dün, sanayinin önünde buluşup pankartlarımızı açıp hep beraber sloganlarla fabrikanın önüne yürüyelim demiştik. Kafamda bin bir soru dolaşırken uzaktan uğultu halinde fabrikamızın önünden geldiğini tahmin ettiğim belli belirsiz davul sesleri duydum. Acaba saati karıştırmış ve geç mi kalmıştım? Galiba arkadaşlar beni beklemeden grev halayına başlamışlar diye düşündüm. Biran önce ben de aralarına katılmalıyım dedim, hızlandım. Koşar adımlarla fabrikanın önüne geldim. O da ne?
Davulcuda bir tuhaflık vardı, halayı çekenler ise bizim işçi arkadaşlar değil, patron ve müdürlerdi. Gözlerime inanamamıştım. Tam bir saçmalık, bu nasıl olur diye düşündüm. Üstelik gıcır gıcır takım elbiseleri, parlak ayakkabıları içinde omuz omuza, sevinçle bağıra çağıra halay çekiyorlardı. Ara ara hep beraber “patronlar hükümet omuz omuza” diye slogan atıyorlardı. Üstelik bir de fabrikanın kapısına büyük lacivert bir pankart asmışlar. Pankartın üzerinde koca harflerle “Bu Ülkede OHAL Var” diye yazıyor. Pankartın altında devletin resmi mühürü, Cumhurbaşkanı ve bakanların imzaları var. Kendi kendime “ne oluyor arkadaş?” dedim. Bu ne biçim iş, böyle şey mi olur demeye kalmadı bizim bölümden Hüseyin kan ter içinde koşarak yanıma geldi. “OHAL kararnamesiyle grevimiz yasaklanmış, mili güvenliği bozuyormuşuz” dedi. Ekledi “abi bunca emek, bunca hazırlık boşa mı gidecek, ne yapacağız?” diye sordu. İçimden “Allah kahretsin, nereden çıktı şimdi bu?” diye düşündüm. Kalbim hızla çarpıyor, öfke bir yandan kan ter içinde Hüseyin’e ve diğer arkadaşlara ne diyeceğimi düşünmek diğer yandan, fena halde gerilmiştim. Ne yapmak, nasıl yapmak lazım telaşıyla gerildikçe daha fazla gerildim, sanki bir karabasanın içindeydim. Patlamak üzereydim. Neleri hesap edemedik, neleri eksik bıraktık diye düşünürken, kulağıma derin ve sevecen bir ses geldi:
-Mustafaaa, uyan işe geç kalacaksın. Hadi canım uyan artık.
-Ne, işe geç mi kalacağım?
-Evet canım, hadi kalk duymuyor musun saat çalıyor, çabuk ol.
Kulaklarıma inanamadım. Aman Allahım gördüklerim rüyaymış. İçime bir rahatlama geldi, sevindim. Neyse ki hükümet grevimizi yasaklamamış. Ama ya yarın?
- Metal İşçileri Sefalet Ücretine ve Sendikal Baskılara Karşı Mücadele Ediyor
- MESS Grup Toplu İş Sözleşmesi İmzalandı
- Greve Hazırlanırken Sohbetler
- Birleşik Metal-İş’ten Grev Kararı: Metal İşçileri Greve Hazır!
- Metal İşçilerinin MESS’i Protesto Eylemleri Sürüyor
- Ay Sonunu Bırak, Ortasını Getiremiyoruz!
- Metal İşçileri Greve Hazırlanıyor
- Metal İşçileri Çorlu’da Haykırdı: Greve Hazırız!
- Metal İşçilerinin Eylemleri Devam Ediyor
- Metal İşçisiyiz, MESS’in Dayatmalarına Boyun Eğmiyoruz!
- MESS Grup Toplu İş Sözleşmesi Kimleri İlgilendirir?
- Hak Gasplarına Karşı İşçi Mücadeleleri
- MESS Sözleşmesi ve Emekçi Kadınlar: Ne Düşünüyoruz? Nasıl Düşünmeliyiz? /2
- MESS Sözleşmesi ve Emekçi Kadınlar: Ne Düşünüyoruz? Nasıl Düşünmeliyiz? /1
- Seyahat, Hayat Pahalılığı ve MESS Sözleşmeleri!
- 1977 MESS Grevine Güç Katan Emekçi Kadınlar
- Bu Pahalılıkta Davut Abi’yi Neden Misafir Ediyoruz?
- Birleşik Metal-İş: Metal İşçileri Mücadele Ateşini Yaktı!
- MESS’e Karşı Birliğimizi Güçlendirelim!
- MESS Dayatmalarına Birlikte Karşı Duralım!
Son Eklenenler
- “Eğer öleceksem, burada size karşı mücadele ederken öleceğim. Benim düşmanım sizsiniz. Vietnamlılar ya da Çinliler, Japonlar değil. Benim düşmanlarım ben özgürlüğümü istediğimde buna karşı duranlardır. Adalet istediğimde buna karşı duranlardır....
- Adana’da SASA Polyester’in PTA tesis şantiyesinde Gemont Endüstri adlı taşeron şirket bünyesinde çalışan inşaat işçileri gasp edilen 2 aylık ücretleri ve tazminatları için 20 Kasımdan beri fabrika önünde eylem yapıyor. Yapı ve Yol İşçileri...
- Hatay’ın Payas ilçesinde bulunan Atakaş Çelik fabrikasında Birleşik Metal-İş üyesi üç işçi, geçtiğimiz günlerde işten çıkarılmıştı. UİD-DER’li işçiler olarak fabrika önünde direniş başlatan işçilere direnişin beşinci gününde dayanışma ziyaretinde...
- “Her şeyin içinde ve her şeyin dışındayız”. Bu söz bir market çalışanı arkadaşımın ağzından işçilerin yaşamını özetleyen bir söz olarak döküldü. Uzun zamandır büyük bir mağazada çalışan arkadaşım, marketin günlük cirosunun rekorlar kırmasına rağmen...
- 40 yıllık kısacık yaşamına yüzlerce hikâye ve roman sığdıran Amerikalı sosyalist yazar Jack London 22 Kasım 1916’da hayatını kaybetti. Aradan geçen uzun yıllar London’ın eserlerinin güncelliğinden hiçbir şey kaybettirmedi. Çünkü o işçi sınıfının...
- Ankara’nın Nallıhan ilçesinde bulunan Kömür İşletmeleri AŞ (KİAŞ) bünyesindeki Çayırhan Termik Santralinde çalışan madenciler, madenin özelleştirilmesine karşı 20 Kasımda direnişe başladı. Sabah 08.00’de gece vardiyası dışarı çıkmadı, gündüz...
- Emperyalist savaş Ortadoğu başta olmak üzere dünyanın her yerinde kendini hissettiriyor. Egemenler yıllık bütçelerin büyük kısmını “savunma” adı altında savaş sanayisine ayırıyorlar. Burjuva siyasetçilerin politikaları hızlı bir şekilde sertleşiyor...
- Fotoğraftaki reklam panosu kaldırımın ortasında duruyor, gündüz gece. Arka tarafında medya maymunu Hülya Avşar sanki “hadi EYT’liler koşun, sakın geç kalmayın” dercesine sırıtıyor. Mağazada çalışan genç işçi kızımıza EYT reklamını sordum. Kendine...
- Bağımsız Maden-iş üyesi Fernas Madencilik işçilerinin direnişi çeşitli sendika ve işçi örgütlerinin desteği ile kazanımla sonuçlandı. Fernas patronu Ocak 2025’te işçilerin ücretlerine zam yapılmasını ve atılan işçilerin hak kaybı olmadan işe geri...
- Fransa’da devlet demiryolu şirketi SNCF’de örgütlü CGT-Cheminots, UNSA-Ferroviaire, SUD Rail ve CFDT-Cheminots sendikaları, 11 Aralıkta süresiz grev kararı aldı. Dört demiryolu sendikası, grev kararını SNCF’nin yük taşımacılığı birimi olan SNCF Fret...
- Gürcistan’ta madencilik şirketi Georgian Manganese’e ait Zestafoni ferroalyaj tesisi ve Chiatura manganez madeni 1 Kasımdan Nisan 2025’e kadar üretimi durdurduğunu açıkladı. Gürcistan’ın en büyük madencilik şirketi Georgian Manganese’in tesislerinde...
- Çocukların mutlu olduğu, gelecek endişesi taşımadığı, ayrımcılığa maruz kalmadığı; eşitlik, özgürlük, barış dolu bir dünyada yaşamalarını kim istemez ki? Fakat biliyoruz ki dünyamız çocuklar için sıcak bir yuva değil. Kol kanat gerdiğimiz...
- Gebze’de bulunan Grid Solutions ve Schneider Elektrik, İstanbul’da bulunan Hitachi Energy ve Bursa’da bulunan Arıtaş Kriyojenik fabrikaları için Birleşik Metal-İş Sendikası ile MESS arasında yürütülen toplu iş sözleşmelerinde anlaşma sağlanamaması...