Buradasınız
İki Ayrı Sınıf, İki Ayrı “Biz”

“Birlik ve beraberliğe en çok ihtiyaç duyduğumuz şu günlerde…”, “Biz bir aileyiz…”, “Şimdi ben değil biz var”… Bu sözler en çok da kriz ve siyasi istikrarsızlık zamanlarında patronların, ülkeyi yönetenlerin ağzından dökülür. Bizlere dişimizi sıkmamız, fedakârlık etmemiz gerektiğini, kötü günlerin böyle atlatılacağını söylerler. Bir olmaktan, iri ve diri olmaktan bahsederler. Peki, gerçekten var mıdır öyle bir “biz”?
Biz kimiz? Biz, emek gücünden başka satacak bir şeyi olmayan, kendisinin ve ailesinin geçimini emek gücünü sattığı sürece sağlayabilen işçileriz. Biz, kölece çalışma koşullarıyla iliklerine kadar sömürülen, geçim araçları dışında malı mülkü olmayan işçi sınıfıyız. Tüm zenginliği üreten ama yokluk içinde yaşam mücadelesi veren emekçileriz. Çok çalıştığı halde geçim derdi çeken, her gün sofrasından bir lokması daha eksilen işçileriz. İşsizlik, açlık ve yoksullukla boğuşmak zorunda kalan milyonlarız. Üretilen zenginlikten payına yoksulluk düşen, yoksulluk içinde yaşadığımız bu dünyadan yine yoksulluk içinde göçüp gidenleriz.
Oysa kapitalist sömürü sisteminin egemenleri, yani bir avuç asalak, bizim ürettiğimiz tüm zenginliğe el koyarlar. Onlar tüm üretim araçlarının, sermayenin, zenginliğin sahibidir. Doymak bilmez kâr hırslarıyla sermayelerini arttırmanın yollarını arar dururlar. Boğaza nazır yalılarda, köşklerde, saraylarda, rezidanslarda yaşarlar. Pencereleri, iki yakayı birbirine bağlayan köprülere, denizin mavisine, doğanın yeşiline açılır. En pahalı restoranlarda doyasıya yer, en pahalı kıyafetleri giyer, en gösterişli arabalara biner ve mücevherler takarlar. Lüks içinde yaşar giderler. Ne işsiz kalırım korkusu ne çocuğuna harçlık verememenin üzüntüsü uğramaz onların dünyasına!
Durum buyken, işçilerle patronların sevinçte ve kederde ortaklaşması, çıkar birliği yapması, “biz” olması mümkün müdür? Kapitalist sömürü düzeni, patronlara zenginlik ve ihtişam sunarken, işçilere sadece çile ve yoksulluk verir. İşçileri ne kadar çok ve ne kadar ucuza çalıştırırlarsa, sermayedarlar o kadar çok kâr eder ve tatmin olurlar. İşçiler haklarını aradıklarında buna tahammül edemezler. Öyleyse amaçları ve yaşamları karşıtlıklarla, zıtlıklarla dolu olan bu iki sınıfın “biz” duygusu etrafında birleşmesi nasıl mümkün olabilir?
Ama patronlar, işçilerin bilincinde sınıf ayrımlarının netleşmesini istemezler. Sahte bir “biz” duygusuyla sınıf karşıtlıklarının üzerini örtmek, gerçekleri çarpıtıp zulüm düzenlerini sürdürmek isterler. “Aynı gemideyiz” söylemleriyle bilincimizi köreltmeye, çelişkilerin açığa çıkmasını engellemeye çalışırlar. Emekçileri bölmek için bireyciliği, bencilliği yüceltirler. İhtiyaç duydukları zamanlarda da “biz” duygusunu harekete geçirerek emekçileri kendi çıkarlarının peşinden sürüklemek isterler. Bu durum ekonomik kriz, savaş gibi toplumsal yaşamı alt üst eden olaylarda iyice belirginleşir. Kriz zamanlarında işyerimizin krizden çıkması için yorgunluğumuzu, alamadığımız fazla mesai ücretlerini, ailemizle vakit geçirmeyi unutup çalışmamızı isterler. Savaş koşullarında emeklilikte yaşa takıldığımızı, kıdem tazminatımıza göz diktiklerini, zamlarla belimizi büktüklerini, grevlerimizi yasakladıklarını unutmamızı, siyasi iktidarın politikalarını şartsız koşulsuz desteklememizi, arkalarında saf tutmamızı beklerler.
Sermayedarlar ve sermayenin sözcüsü politikacılar “biz” duygusunu harekete geçirmek için duygularımızı sömürmeye çalışırlar. İşyerlerinde yöneticiler “biz”e değer verdiklerini göstermek için türlü numaralar yaparlar. Kimi zaman işçilere isimleriyle hitap eder, sırtlarını sıvazlarlar. Politikacılar milliyetçiliği kışkırtan nutuklar atarlar. Ama biz işçiler gerçekten “biz” olmak, birleşmek istediğimizde bunu engellemek için ellerinden geleni ardlarına koymazlar. Aramıza nifak sokarlar. Rekabeti körüklerler. Sendikaya üye olan işçileri işten atarlar. Grevleri kanunsuz ilan ederler. Mitingleri yasaklarlar…
Toplumun patronlar ve işçiler olarak iki sınıfa bölündüğü kapitalist sistemde, tek bir “biz” yoktur. Toplumun büyük çoğunluğunu oluşturan işçi sınıfı olarak bizim yaşamlarımız da çıkarlarımız da ortaktır. Sevinçlerimiz kederlerimiz birdir. Egemenlerse sınıf düşmanımızdır ve tam da birlik olmamız gerektiğinden bahsettikleri zamanlarda, haklarımızı elimizden almak için saldırıya geçerler. Bizi “biz” yapan bu gerçekleri görmektir.
Yiyin Efendiler Yiyin!
- “Ekonomi Tıkırında” Masallarına Devam!
- Grev Hakkımıza Sahip Çıkalım!
- Mücadele İçinde Dönüşenler: Derby’den 15-16 Haziran’a!
- Kurtuluş Ellerimizde, Örgütlü Gücümüzde!
- İşçi Dayanışması 206. Sayı Çıktı!
- Sabırla, İnatla, İnançla: Sıra Bize de Gelecek!
- Tarihin Tekerleğini Geriye Çevirmek İsteyenler
- Kasırgalar Kimleri Vuruyor?
- ABD’den Türkiye’ye Ülkeyi Şirket Gibi Yönetenler
- Gençliğe Çağrı: Bize Kılavuz Gerek!
- Anna’nın Annesi ve Anneler Günü
- Baskılara, Zorbalığa, Sömürüye, Emperyalist Savaşa Karşı Umut Örgütlü Mücadelede!
- İşçi Dayanışması 205. Sayı Çıktı!
- “Kıyamet Sığınakları” ve Bizim Sığınağımız
- Bu Kadar Çok Parayı Nereden Buluyorlar?
- “Çingene Kızı” ve İşçi Sınıfının Birliği
- Nefes Almak İçin…
- Sadeleştirince Açığa Çıkanlar…
- Kurtuluş Yok Tek Başına, Ya Hep Beraber Ya Hiçbirimiz!
- 1 Mayıs: Gün Gelir Zorbalar Kalmaz Gider!
- Grev Hakkımıza Sahip Çıkalım!
- Kurtuluş Ellerimizde, Örgütlü Gücümüzde!
- Sabırla, İnatla, İnançla: Sıra Bize de Gelecek!
- Tarihin Tekerleğini Geriye Çevirmek İsteyenler
- Kasırgalar Kimleri Vuruyor?
- ABD’den Türkiye’ye Ülkeyi Şirket Gibi Yönetenler
- Gençliğe Çağrı: Bize Kılavuz Gerek!
- Anna’nın Annesi ve Anneler Günü
- Baskılara, Zorbalığa, Sömürüye, Emperyalist Savaşa Karşı Umut Örgütlü Mücadelede!
- “Kıyamet Sığınakları” ve Bizim Sığınağımız
- Bu Kadar Çok Parayı Nereden Buluyorlar?
- “Çingene Kızı” ve İşçi Sınıfının Birliği
- Nefes Almak İçin…
- Engelli de Saralı da Olsa Çalışacak!
- 1 Mayıs: Gün Gelir Zorbalar Kalmaz Gider!
- Uçurumun Kenarından Özgürlüğün Dünyasına
- Fitre Asgari Ücretliye, Emekliye Veriliyorsa…
- Fiyonklu Kazıklar Çoğalırken
- Doğru Tarafta, Bizim Safta Olabilmek…
- Arenalardan TikTok’a Uyuşturma Araçları
Son Eklenenler
- Türk-İş’e bağlı sendikalarda örgütlü kamu işçileri, 2025-2026 yılı toplu iş sözleşmesi görüşmelerinde siyasi iktidarın sefalet zammı dayatmasına karşı eylemlerine devam ediyor. 1 Temmuzda Türkiye genelinde kent meydanlarında kitlesel basın...
- İzmir Buca Belediyesi işçileri, birikmiş maaş ve alacakları ödenmediği için 18 Haziran’dan bu yana iş durdurmuş durumda. 4857 sayılı İş Kanunu’nun 34. maddesi gereği yasal haklarını kullanan işçiler, belediye binası önünde maaş, gıda kartı ve diğer...
- Merhaba dostlarım. Bu yıl da Haziran ayını hem UİD-DER’in kuruluş yıl dönümünü hem de sınıfımızın tarihine damgasını vurmuş 15-16 Haziran günlerini anarak ve anlamlandırarak geçirdik. UİD-DER’imizin internet sitesinde, sosyal medyasında ve İşçi...
- UİD-DER’in 15-16 Haziran Büyük İşçi Direnişinin 55. yıldönümünde gerçekleştirdiği “15-16 Haziran: Gelenekten Geleceğe: Umut Örgütlü Mücadelede!” etkinliğine farklı sektörlerden yüzlerce işçi katıldı. Etkinliğe katılan konuklar arasında; unutulmaz...
- Özel Sektör Öğretmenleri Sendikasının 25 Haziranda başlattığı Büyük Öğretmen Yürüyüşünü gerçekleştiren ve bugün Ankara’ya ulaşan öğretmenlerin önü Ziya Gökalp Caddesi üzerinde polis barikatıyla kesildi. Talepleri için yürüyüşlerini Milli Eğitim...
- 31 Mart 2024’te yapılan yerel seçimlerin ardından İzmir Çiğli Belediyesinde çalışan 147 işçi tasarruf bahanesiyle işten atılmış, yürütülen mücadele sonucu işçilerin bir kısmının işe iadesi yapılmıştı. Verilen tüm sözlere rağmen işe iadesi yapılmayan...
- Bu yıl 1 milyondan fazla öğrenci LGS sınavına, 2,5 milyon öğrenci YKS sınavına girmek için başvuru yaptı. Her yıl milyonlarca çocuk ve genç, aileleriyle birlikte sınav stresiyle baş etmeye çalışıyor. Çocuklarının geleceğine yönelik kaygı duyan...
- Artan fiyatlar karşısında alım gücümüz düşmeye devam ediyor. Enflasyonun artış hızının azaldığı söyleniyor ama bu, fiyatların düşmesi anlamına gelmiyor. Yaz meyveleri tezgâhlara çıktı ama kilosu 150-200 liraya varan fiyatlar yüzünden alamıyoruz....
- 15-16 Haziran 1970 Büyük İşçi Direnişi, cesaretini, onurunu ve örgütlü gücünü kuşanmış Türkiye işçi sınıfının tarihe kazıdığı iki büyük gün… İşçi sınıfının tarihsel mücadele mirasını yaşatmak ve bu mirastan güç alarak işçilerin birliğini büyütmek...
- Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, geçtiğimiz günlerde en kötüsünü geride bıraktığımızı söyledi ve “2026 yılı, refahın daha çok hissedildiği, fırsatların genişlediği ve ekonomik güvenin pekiştiği bir yıl olacak” dedi. Yıllardır iktidar sözcülerinden...
- Özel Okul Öğretmenleri Sendikası üyesi öğretmenlerin Büyük Öğretmen Yürüyüşü 3. gününde devam ederken, 27 Haziranda Ankara’da Milli Eğitim Bakanlığı önünde basın açıklaması yapıldı. Aynı gün Haber-Sen Türkiye genelinde yaptığı basın açıklamalarında...
- Sevgili Polonez işçisi kardeşlerim, Dayanışma TV’de yayınlanan “146+Bir Polonez Bir İşçi Direnişinin Kalbinden” belgeselinizi büyük bir dikkatle izledim. Belgeseldeki her bir kare, her bir sözünüz direnişinizin gün gün örülmüş gerçek hikâyesini...
- “Gerçeğin içinden, sınıfın penceresinden” şiarıyla yayın yapan Dayanışma TV, işçi sınıfının ilham verici mücadelelerini belgelemeye, bu mücadelelerin işçi sınıfının ortak deneyimi haline getirilmesi çabasına katkı sunmaya devam ediyor. Dayanışma TV...