Buradasınız
İstesek 1500-2000 Liraya da Psikolog Çalıştırırız!
Sancaktepe’den bir genç
Emekçi bir ailenin çocuğuyum. Psikoloji mezunuyum, hem yüksek lisans yapıyorum hem de rehabilitasyon merkezinde çalışıyorum. Asgari ücret alıyorum ve bu ücretle hem geçinmem hem de yüksek lisans yapmam mümkün değil. Bu nedenle hem ailemden maddi destek alıyorum hem de iki arkadaşımla birlikte yaşayarak masraflarımı azaltıyorum. Bu ülkede yaşayan pek çok genç gibi sadece asgari ihtiyaçlarımı karşılayabiliyorum. Dışarıda bir kahve içmek veya yemek yemek bir lüks bizim için. Öyle ki, dışarıda yemek yediğim zaman har vurup harman savuruyormuşum gibi bir suçluluk hissediyorum. Oysa altı üstü bir yemek, sadece karnını doyuruyorsun. Dışarıda yemek yemek bu kadar lüks olmamalı… Alanımla ilgili okumak istediğim kitaplar var ama her istediğim kitabı alamıyorum çünkü kitaplar da çok pahalı…
Sorun sadece patronların beklentileri değil aynı zamanda eğitim sistemi… İş hayatına okulda öğrendiğim teorik bilgilerle başladım. Karşılaştığım öğrencilerde öğrendiğim bilgileri uygulayamadım. Çünkü o kadar eksik bir eğitimden geçiriliyoruz ki. Düşünün ki özel çocuklar geliyor ve her çocuğun gelişimini olumlu anlamda etkileyecek bir programa ihtiyacı var. Ama çalıştığım süre boyunca okulda öğrendiğim şeylerin gerçek hayattan ve gerçek ihtiyaçlardan ne kadar uzak kaldığını gördüm. Neden böyle olduğu sorusunun cevabını düşündüğümde şu sonuca vardım: Eksik kalan tüm bilgiler dışarıda paralı kurslarla veriliyor. Yani yeni bir sektör yaratılmış oluyor.
Pek çok arkadaşım çalıştığı işyerinde bir sorun yaşadığında itiraz etmeye çekiniyor çünkü patronun yerine hemen birini bulma lüksü olduğunu düşünüyor. Gerçekten de internetten iş ilanlarını takip ettiğimde 5 dakika önce yapılmış bir iş ilanına 200 başvuru yapıldığını gördüm. Çalıştığım işyerine yapılan psikolog başvurularına da baktığımda asgari ücretin altında çalışmaya razı çok insan gördüm. İnsanlar kendilerini mecbur hissediyorlar. Asgari ücretin altında olmasa da ben de düşük ücretle çalışmayı kabul ettim. Bu kişisel bir durum değil zaten, genel bir durum. İş hayatında her zaman üstten gelen bir mobbing var. İşe girdiğim gün bana “istesek 1500-2000 liraya da psikolog çalıştırırız” denildi mesela. İşveren açıkça “ben istediğim her şeyi yaparım çünkü senden daha düşük ücretle bütün şartlarımı kabul edecek birini bulabilirim” diyor aslında.
Peki bu neden böyle? Çünkü devlet yeterli istihdam sağlamıyor ama sorumluluk da almıyor. Bu alanı özel sektöre devrettiği için “bu sizin sorununuz, siz kabul etmeyin” demiş oluyor. Oysa istihdam edilebilenlerle mezunları karşılaştırdığımızda arada çok büyük bir fark olduğunu görüyoruz ve makas her yıl giderek açılıyor. Örneğin 2014’te üniversitelerde psikoloji kontenjanı 4 bin iken 2019’da iki katına çıkarak 8 bin 388 olmuş. Buna karşılık 2019’da kamuda sadece 616 psikolog ataması yapılmış. 2020’de üniversitelerdeki kontenjan 10 bin 256’ya çıkarılmış ama 275 psikolog alımı yapılmış. 2021’de ise psikoloji bölümüne 11 bin 545 öğrenci alınmış. Yani her yıl binlerce psikoloji mezunu genç işsizliğe ve özel sektörün insafına terk ediliyor. Özel sektörde çalıştırılan psikolog sayısı ise zaten sınırlı. Şu anda 70-80 bin psikoloji mezunu var. Ve hiçbir şekilde iş alanı tanınmıyor. Çoğu genç bu bölümü okurken klinik açma hayali kuruyor. Diyelim ki şartları zorlayarak, kredi çekerek bir klinik açtık. Peki insanlar nasıl gelip hizmet alacak? Ellerinde maddi imkân var mı? Özel kliniğe giderek terapi almak emekçilerin çoğunluğu için bir lüks. Zenginlerin gittiği kliniklere de bizim sahip olmamız mümkün değil.
TÜİK 2017’den sonra intihar verilerini hiç açıklamadı. Ama 2011-2017 arasındaki TÜİK verilerini, internetten yaptığım araştırmalardan topladığım 2017-2021 verilerine eklediğimde Türkiye’de son 10 yılda yaklaşık 30 bin intihar vakası yaşandığını buldum. Dünya genelinde ise sadece depresyon nedeniyle yılda 800 bin kişi intihar ediyor. İntiharların arkasında geçim sıkıntısı, ekonomik sorunlar gibi pek çok neden var şüphesiz. Ve intihara neden olan sorunlar – yani kapitalizm – ortadan kalkmadığı sürece intiharların önüne geçmek mümkün değil. Ama yine de psikolojik sorunlar yaşayan insanlara destek sağlamak amacıyla daha fazla olanak yaratılabilir. Bu aynı zamanda psikologlar için istihdam yaratmak demektir. Ama iktidarın öyle bir derdi de niyeti de yok.
Mezun olan gençler ya işsiz kalıyor ya da kötü koşullarda çalışmaya mahkûm ediliyor. Bu sistem giderek daha çok boğazımızı sıkıyor. Sömürü giderek artıyor. Kendimizden daha çok kısmamızı bekliyorlar. Cebimizdeki telefonun, yediğimiz yemeğin hesabını yapıyorlar. Ve bunu rahatlıkla savunuyorlar. “Evet” diyorlar, “porsiyonları küçülttük çünkü midenizin üçte biri boş kalmalı.” Ya da “niye bu telefonu kullanıyorsunuz ki tuşlu telefon kullanın” diyorlar. Kapitalizmde en tepede yaşayanlar zenginlik içinde bir hayat sürerken toplumun sorunlarını görmüyorlar, umursamıyorlar. Yoldan geçerken sırf yoksul mahalleler görünmesin diye perde çekenler oldu ülkemizde. Toplumun çoğunluğunu oluşturan emekçiler çeşitli mekanizmalarla susturuluyor. Ama bu böyle süremez. Bu düzeni değiştirmeliyiz. Bunu başaramaz mıyız? Elbette başarabiliriz. Yeter ki umut edelim, yeter ki dayanışma içinde olalım, mücadele edelim.
- “İstanbul’da Mezar Yeri Alamayız”
- Battaniyelere Değil Sınıfımıza Sarılalım
- Sağlıksız Gıdalara Mahkûm muyuz?
- Emekli Maaşı Ne Zaman Ödenecek?
- Hani Bu Topluma Güven Olmazdı!
- Sabancı’nın Mutlu Yaşam Sırları
- Rahat Yaşamın Sırrı
- Kent Ekmek Kuyruğu: “Ben Öyle İstediğim İçin”
- Sistem Ne Ölümüze, Ne de Dirimize Saygı Duyuyor!
- “7 Kitap, 7 Defter, 1 Litre Su, Yarım Ekmek”
- Siz Kimi Taşıyorsunuz Sırtınızda?
- Yalanlara Değil Birleşmeye İhtiyacımız Var
- Kupona ve Kuraya Bağlanan Umutlarımız
- “Artık Kiracı Kalmaz”, TOKİ’ye Hücum!
- Yoksulluk Utanılacak Bir Şey Değil!
- İşçi Aileleri ve Kreş Çilesi
- Yaz Tatilinde Kriz Var!
- “Yok mu Arttıran?”
- Bakan Nebati’den “Işıl Işıl” Yorumlar ve Uçurumlar
- “Nehir, Nehir, Çocuğumu Geri Verin!”
Son Eklenenler
- 1 Mayıs’a sayılı günler kaldı ve biz emekçi kadınlar böylesine anlamlı bir güne hep birlikte hazırlanmak üzere yan yana geldik. Sınıfımızın birlik, dayanışma ve mücadele günü için UİD-DER’de birleştik. Hep birlikte coşkulandık, umutla dolduk. 1...
- Bir haykırış duyuldu derinden/ Sanırsın dağlar kalktı yerinden/ Mahalleden, fabrika köşelerinden/ Ayağa kalktı yürüyor işçi/ Yürüyor işçi, yürüyor işçi!
- Her işçinin hayalidir bir gün emekli olmak, hayatının kalan kısmında çalışmadan mutlu mesut yaşamak ve kendini güvende hissetmek… Bunun için sigortalı bir işte çalışmaya, SGK primlerimizin gerçek ücretimiz üzerinden ödenmesine dikkat ederiz. İşe ilk...
- Geçenlerde manava yolum düştü, eve bir iki parça şey alayım diye uğradım. Alışveriş bitti, tam para ödeme esnasında 17 yaşlarında bir genç gelerek kasadaki kişinin kulağına bir şeyler fısıldadı. O ise kafasını sallayarak “tamam tamam al” dedi. Genç...
- Ramazan bayramı boyunca, insanlar birbirlerine temenni mesajları attı. Sevdiklerine onların mutluluklarını içeren dilekler ilettiler. Sevdikleri kişilerin kötü günler görmemesini, her türlü beladan ve kazadan uzak olmasını, açlık ve yoksulluk...
- Merhaba arkadaşlar, işçi sınıfının uluslararası birlik, mücadele ve dayanışma günü 1 Mayıs yaklaşıyor. Bu sömürü düzeni kapitalizm dünya işçi sınıfının hayatını alt üst edip zindana çeviriyor. Dolayısıyla her 1 Mayıs’ın biz emekçiler için ayrı bir...
- Siyasi iktidarın ve sermaye sınıfının saldırıları arttıkça işçi ve emekçilerin çalışma ve yaşam koşulları kötüleşiyor, iş cinayetleri sürüyor. Bu koşullarda düşük ücretlere, sendikal baskılara, ağırlaşan çalışma koşullarına karşı pek çok sektörde...
- İşçi Sınıfının Uluslararası Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü 1 Mayıs yaklaşırken UİD-DER temsilciliklerinde “Sermayenin ve İktidarın Saldırılarına Karşı 1 Mayıs Ruhuyla Mücadeleye!” başlıklı etkinlikler gerçekleştirildi. 20-21 Nisanda...
- Son yıllarda mülteci, göçmen, sığınmacı ve yabancı sözlerini çok duyduk, duymaya da devam edeceğiz. Nedeni dünya üzerindeki 8 milyar insanın neredeyse 300 milyonunun, doğup büyüdükleri, yaşadıkları topraklardan kaçmak zorunda kalmalarıdır. Ve...
- Yunanistan’da en büyük işçi sendikası olan Yunanistan İşçi Sendikaları Konfederasyonu’nun (GSEE) çağrısıyla artan hayat pahalılığını protesto etmek amacıyla bir günlük genel grev gerçekleştirildi. 16 Nisan’da yüzbinlerce işçi ve emekçi başta Atina...
- Ben Mersin’den, sendikasız bir fabrikada çalışan metal işçisiyim. Yaşamımı devam ettirebilmek için ben de sizler gibi çalışmak zorundayım. Çalıştığım fabrikada birçok sorunla karşı karşıyayız. Bu sorunlar Türkiye’de işçilerin genelinin yaşadığı...
- Türkiye’nin her yerinde pıtrak gibi çoğalan özel okullar, bir süredir ülke gündemine pek çok sorunla birlikte yerleşmiş durumda. 22 yıldır sanayi şehri Bursa’da çalışan bir özel okul öğretmeniyle sektördeki sorunlar üzerine gerçekleştirdiğimiz...
- 7 Martta greve çıkan Lezita işçileri, 17 Martta yürüyüş ve basın açıklaması gerçekleştirdi. Grevlerini sürdüren Lezita işçileri patronun grev kırıcılığına karşı da mücadele ediyor. 18 Martta Ankara’ya yürüyüş başlatan Agrobay işçileri, 21 Martta...