Buradasınız
Kahrolsun şovenizm!
Kıraç'tan bir işçi
![](https://uidder.org/sites/all/modules/lazyloader/image_placeholder.gif)
Burjuvazi biz işçileri küçük yaştan itibaren sömürmeye başlıyor. Din, dil, ırk ayrımı yaparak bizleri birbirimize düşürüp kendi çıkarları doğrultusunda istediği şekilde yönlendiriyor. Burjuvazi biliyor ki, eğer bizler işçi sınıfı olarak bir araya gelirsek, bilinçli bir şekilde örgütlenirsek bu kendisinin sonu demek olur. Yani burjuvazi bizi bize karşı kullanarak sistemini devam ettiriyor.
Dediğim gibi burjuvazi bizleri daha küçüklüğümüzden itibaren kendi sermayesini arttırmak için yetiştiriyor. Ben küçük bir köyde doğmuş bir insanım. Ana dilim Kürtçe olduğu için okula başlayana kadar haliyle Kürtçe konuşuyordum ve bu konuşmamdan da çok memnundum. Ta ki okula başlayana kadar. Okula başladığım günü hiç unutmuyorum. Benim için çok heyecanlı bir gündü. Bir gün önceden bütün eşyalarımı hazırlayıp çantama koymuş, önlüğümü bir gün önceden giymiştim. O kadar mutlu ve heyecanlıydım ki sabaha kadar uyku bile girmedi gözüme. O gün, okul hayatımın sonuna kadar yaşadığım tek mutlu gündü diyebilirim.
Okula gittiğimde öğretmenin bize ilk söylediği şey şuydu: “Bundan sonra kimse KÜRTÇE konuşmayacak, evde bile konuşmayacaksınız. Bizler Türküz, insanlığın en şereflisi Türklerdir, eğer siz de şerefli olmak istiyorsanız Türkçe konuşacaksınız. Buna uymayanlar cezalandırılacaklar.” Evet gerçekten de dediğini yaptı. Bizden büyük olan öğrencilere bazı küçük hediyeler vererek onları kandırıp Kürtçe konuşanları ispiyonlamasını öğretmişti. Bizler küçücük yaşta yani sevgiye, şefkate muhtaç duyduğumuz bu dönemde, kendi anadilimizle konuştuğumuz ve bilmediğimiz bir dille konuşamadığımız için dayak yiyorduk. Ailelerimize söylemememiz için de bizi tehdit ediyorlardı.
Sözde bizi eğitecek, öğretecek ve burjuvazinin deyimiyle bizleri adam edecek öğretmenler tarafından, ilköğretim ve ortaokulu bu şekilde eğitilerek bitirdim. Liseye gittiğimde ise durum pek farklı değildi. Hatta daha kötüydü. Çünkü liseyi milliyetçiliğin en yoğun olduğu bir şehirde okudum. En yoğun diyorum çünkü okulun ilk günlerinden itibaren Kürtlere ve Doğululara karşı öyle bir tepki vardı ki anlatılamaz. Teneffüslerde, okul çıkışında kendimizi savunmak için Ülkücülerle sürekli kavga etmek zorunda kalıyorduk. Bu yetmiyormuş gibi ayrıca öğretmenlerle de mücadele ediyorduk, çünkü öğretmenlerin de hemen hemen hepsi Ülkücüydü ve onlar da bizleri istemiyordu. Çıkan kavgaların sonunda genelde haklı olduğumuz yerde haksız duruma düşüyorduk. Öyle ki bir gün okul yolunda Ülkücüler tarafında saldırıya uğrayarak bıçaklandım. Olay yerine gelen polisler ise beni hastaneye götüreceklerine karakola götürüp nezarethaneye attılar. Bana saldıran çocuklara ise sanki hiçbir suçları yokmuş gibi tutanak bile tutmadılar. Onlara göre suçlu bendim. Hakkımda tutanak tutuldu, ama yaralı olan ben olduğum için olayı fazla büyütmemek için bana ceza vermeden olayı kapattılar. Bu yaptıklarının sebebini sorduğumda ise bana şu cevabı verdiler: “Suçun Kürt olmak!”
Üniversiteye gittiğimde de değişen bir şeyin olmadığını ve sistemin aynı şekilde devam ettiğini gördüm. Kürt olduğumuz için kiralık ev bile bulamıyorduk. Okul bittiğinde öyle bir hale gelmiştim ki ben de Türklerden nefret etmeye başlamıştım. Ta ki UİD-DER’li arkadaşlarla tanışana kadar. Onları tanıdıktan ve Marksizmi öğrendikten sonra anladım ki burjuvazi milliyetçiliği o kadar iyi kullanıyor ki, Kürt, Türk ve diğer etnik gruplara ait olan bizleri birbirimize düşürerek bir araya gelmemizi engellemeye çalışıyor. Bunun için de elindeki bütün araçları en güzel şekilde kullanıyor.
Gerçekten de UİD-DER öyle ayrı bir ortam ki hiçbir yerde görmediğim sıcaklığı, güveni, samimiyeti orada buldum. Burası din, dil, ırk ayrımcılığı yapılmaksızın insan olmanın, insanca yaşamanın nasıl olduğunu öğreten bir yer. En önemlisi de, kapitalizmin üstümde bıraktığı pisliklerden arınmaya çalışıp kendi sınıfımı öğrendim. Artık benim için iki sınıf var: işçi sınıfı ve burjuvazi. Kendi sınıfımdan gurur duyuyorum.
Bu ortamda kısa süre içinde o kadar önemli şeyler öğrendim ki, eski arkadaşlarım bile çok değiştiğimi ve bilinçlendiğimi söylüyorlar. Ben konuştuğum zaman sınıfımdan öğrendiğim o önemli şeyleri söylediğim zaman beni dinlemek zorunda kalıyorlar ve doğru buluyorlar. Bu da bana gurur veriyor.
Bir daha söylüyorum, iyi ki UİD-DER’le ve arkadaşlarımla tanışmışım.
Yaşasın UİD-DER, yaşasın işçilerin dayanışma gücü!
Yılmaz Güney'in “Duvar” filmi
İnsanca yaşamak ya da savaşarak ölmek!
- Emek Sömürüsü Kapitalizmin Fıtratında Var
- Sahip Olduğunuz Servet Bizden Çaldıklarınızdır!
- “Sayende Sigortalı Çalıştım, Emekliliğime Az Kaldı”
- Bayramları Bayram Gibi Yaşamak İçin!
- Dünya Üzerinde Yaşayan Herkesin Evi Olmalı
- Onlar Yok Ediyor, Biz Yenisini Yapacağız!
- Suyun Lüksü Olur mu Hiç?
- “Senin Yolundan Gideceğim Amca”
- Her Günü Doğa ve İnsanlık Günü İlan Etmek İçin…
- “Kıpır Kıpırsın, Heyecanın Ne Güzel Ey Yolcu”
- “Bence, Sevgi Emektir”
- Ah, Cemal Ah!
- Bir Fotoğraf Karesinin Hissettirdikleri
- Davulun Sesi Uzaktan Hoş Gelir
- İstanbul’da Yaşam: Deniz Kıyısında Deniz Görememek!
- Bruno’nun Fikri, Benim Fikrim, Senin Fikrin…
- Yüzüncü Maymun Teorisi
- Bir Otobüs, İki Kuşak ve İşçi Sınıfı
- “Hey” Diyen ve UİD-DER Saflarında Büyüyen Çocuklarımız
- Butimar, Sen Safi Bir Kuş musun?
Son Eklenenler
- Fabrikalarda, işyerlerinde şans ve bahis oyunları oynayarak “kolay yoldan para kazanma” hayaline kapılan işçilerin sayısı giderek artıyor. “Bahis oyunlarıyla çok para kazananların” hikâyeleri kulaktan kulağa yayılsa da etrafımızda böyle işçileri...
- Elazığ/Alacakaya’da bulunan ve Yıldırımlar Holding bünyesinde faaliyet gösteren Eti Krom AŞ’de çalışan maden işçilerinin 1 Temmuzda başlattığı iş bırakma eylemi şirketle yapılan anlaşma üzerine 16 Temmuzda sonlandırıldı.
- 31 Mart seçimleri sonrası onlarca belediye “tasarruf tedbirleri”, “borcumuz çok”, “işçilerin maaşını ödeyemiyoruz”, “seçim öncesi işe alınan işçiler” gibi bahanelerle işten atma saldırısına başladı. Belediye işçileri bu saldırılara boyun eğmeyerek...
- Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK) ve emekli örgütlerinin çağrısıyla 16 Temmuzda Ankara, İstanbul, Eskişehir, Antalya, Bursa, Diyarbakır gibi büyükşehirler başta olmak üzere pek çok kentte eylemler yapıldı.
- İstanbul Kanuni Sultan Süleyman Eğitim ve Araştırma Hastanesinde çalışan sağlık emekçisi Merve Kınar, geçtiğimiz günlerde erkek kardeşi tarafından defalarca bıçaklanarak vahşice katledildi. Bunun üzerine 16 Temmuz Salı günü hastanenin başhekimliği...
- İran’da 1979’dan beri hüküm süren zalim molla rejimi can almaya devam ediyor. Molla rejimi son olarak 45 yaşında bir kadına, Şerife Muhammedi’ye (Sharifeh Mohammadi) idam cezası verdi. Şerife’nin 10 sene önce yasal bir sendikaya üye olması, sendikal...
Bizler çeşitli fabrikalarda çalışan sendikalı kadın işçileriz. Çalıştığımız işyerlerinde birbirine benzeyen birçok sorunla mücadele etmek zorunda kalıyoruz. Bunlardan bir tanesi yıllık izinlerimiz. Bazı fabrikalarda işveren...
- Sokak ortasında yürürken elektrik kaçağından ölmek kaza olarak görülemez. Gencecik insanların ölmesinin nedeni kamu hizmetlerine insan, toplum odaklı değil kâr odaklı bakan, parayı insan canının önüne koyan kapitalist zihniyettir. Bu zihniyet...
- Güney Kore merkezli Samsung Electronics’te toplu iş sözleşmesinde anlaşma sağlanamaması üzerine 8 Temmuzda 3 günlük greve çıkan binlerce işçinin mücadelesi sürüyor.
- Özellikle işçi sınıfının genel örgütlülük ve bilinç düzeyinin gerilediği, siyasi iktidarın her türlü kanunsuzluğu yapan patronların arkasında durduğu günümüzde, Eti Krom patronunun tutumu patronların ortak tutumu haline gelmiştir. İktidarın gücünü...
- UİD-DER Web TV, filmleriyle işçi sınıfını anlatan Ken Loach’u Türkiyeli işçilere anlatmak üzere “İşçi Sınıfının Yönetmeni Ken Loach: HANGİ TARAFTASINIZ?” adlı mini bir belgesel hazırladı. İşçi sınıfının bu büyük yönetmenini anlatan belgeselimizi...
- Birleşik Metal-İş Sendikasının örgütlü olduğu Purmo Group'ta grev, 66. gününde kazanımla sonuçlandı. Elazığ’ın Alacakaya ilçesinde faaliyet gösteren Eti Krom AŞ’de, düşük ücretlere ve hak gasplarına karşı 1 Temmuzda iş bırakma eylemi başlatan maden...
- Sabahtan akşama kadar televizyon izlesek, kanal kanal gezip tartışma programlarına, dizi ve filmlere baksak hiçbirinde işçilere ve sorunlarına dair gerçekleri göremeyiz. Yüksek tirajlı gazetelerde, çok tıklanan haber sitelerinde işçilerin...