Buradasınız
Kavga Et, Mücadele Ver ve Kazanalım
Gebze’den bir işçi
Merhabalar işçi kardeşler. Ben kimya fabrikasında çalışan bir işçiyim. Henüz üç ay oldu bu sektörde çalışmaya başlayalı, ancak hangi sektörde ve ne tür bir görevde çalışıyor olursak olalım yaşadığımız sorunlar ve sıkıntılarımız aynı.
Sorunlarımızı çözme yöntemi de aynı. İşte o yol kavga vermek ve mücadele etmektir. Ne güzel şey ki yalnız değiliz, bir işçi derneğimiz ve mücadele deneyimlerimizi paylaşabildiğimiz bir işçi bültenimiz var. Benim birçok şey öğrendiğim İşçi Dayanışması bülteni aracılığıyla, ben de yaşamış olduğum bir deneyimi sizlerle paylaşmak istiyorum.
Kimimiz sigortalı, kimimiz sigortasız, kimimiz sendikalı, kimimiz güvencesiz bir işte çalışıyoruz. Hayatımızı çalışarak var etmekten başka bir derdimiz yok bugünkü koşullarda. Hepimizin başına muhakkak gelmiştir patron tarafından işten çıkartılma durumu. İşte böylesi bir durumla karşı karşıya kaldığımızda ne yapılması gerekir ve ne tür bir tepki vermeliyiz? Ben de bu durumda daha önce hiç yapmadığım, ancak mücadeleci derneğimizden öğrendiğim bir yöntemi uyguladım. O yöntem de kavga verip o fabrikada kalmak.
Henüz 3 ay olmuştu fabrikada çalışalı, patronun temsilcisi beni odasına çağırıp pazar mesaisine gelmediğimi gerekçe göstererek işime son verildiğini söyledi. Ve ardından işten çıkarılmam konusunda imzalamam istenilen bir belge önüme konuldu. Bu belgede ise 17. maddeye dayanan bir fesih bildirimi vardı. Dostlar şu gerekçeye bir bakın. Pazar mesaisine gelmemem işten çıkarılmama bir gerekçeymiş. Oysa ben sadece bir kez pazar mesaisine gitmemiştim. Burada başka bir şey vardı, o da pazar mesailerine bir tek ben değil onlarca insanın gelmemesiydi. Anlaşılan patronun derdi beni işten çıkartıp diğerlerine gözdağı vermekti.
Biz işçiler öyle bir hale gelmişiz ki, dinlenme yok, izin yok bir robota dönüşmüş gibi çalış çalış ölesiye çalışmaktayız, uykusuz, yorgun, bitkin. Bu arada beni üretim şefi odasına çağırınca, içerde çalışan diğer arkadaşlarım da bir telaş içerisindeydi. Acaba ne olacak? “Hepimizi işten mi çıkaracaklar” diyorlarmış doğal olarak. Ben bu durumda ne yapmam gerektiğini düşünüyordum, o odada önümde duran kâğıda bakarken. Neyse ki ben şanslıydım, çünkü UİD-DER sayesinde öğrendiğim yasal haklarımı biliyordum. Çalıştığım fabrika bir şirketler grubuydu. Ve bizler kimya işkoluna bağlı bir fabrikada çalışmamıza rağmen, başka bir işkoluna ait farklı bir fabrikada çalışıyor görünüyorduk. Aynı zamanda da bizleri belirli süreli iş sözleşmesiyle işe almışlardı. Ve süremiz dolmadan haksız gerekçelerle işten attıklarında, mahkemeye müracaat edip dava açma hakkımız da vardı. Bu ve buna benzer yasal haklarımızın var olduğunu öğrendiğim için, patronun beni işten atma gerekçelerini kabul etmedim. Ve fesih bildirimini imzalamayacağımı söyledim. Çünkü ben çalışmak istediğimi ve ileri sürülen anlamsız gerekçelerin bir geçerliğinin bulunmadığını ifade ettim. Ancak patronun sözcüleri benim söylediklerimi kabul etmeyeceklerini ve geri adım atmayacakları konusunda iddialı olduklarını ifade ettiler. Bunun üzerine ben de yasal haklarım olduğunu ve eğer beni işten atarlarsa mahkemeye müracaat edeceğimi söyledim. Onlarsa, “senin hiçbir hakkın yok ki, işveren seni ister çalıştırır ister çalıştırmaz, sen burada bir şey yapamazsın, nereye başvurursan başvur ama yanlış biliyorsun” dediler. Ben de yanlış bilenin onlar olduğunu, eğer beni işten çıkarırlarsa fabrikanın büyük cezalar ödeyeceğini ve aynı zamanda da belirli süreli iş sözleşmesinin zamanı dolmadan haksız yere feshedilmesinden dolayı da sözleşmemin bitiş süresindeki tarihe kadarki maaşımın brüt üzerinden bana verileceğini söyledim. Bu söylediklerime çok şaşıran patronun temsilcilerinden biri “ben yirmi yıldır bu mesleğin içindeyim ve senin söylediklerin nereden öğrenmişsen yanlış, böyle bir şey dünyada bile yok” dedi. Çok sinirlendiği belliydi. Bunun üzerine ben de “beni nerede çalıştırıyorsunuz?” diye sordum. Onlar da fiili olarak çalıştığım yeri söylediler. Ben tekrar aynı soruyu sordum ve yine aynı cevabı verdiler. Bu sefer ben onların söylemediği gerçeği onlara söyledim: “Beni şu anki kimya fabrikasında çalıştırıyorsunuz ama başka bir işletmede çalışıyor gösteriyorsunuz gerekli kurumlara.” Onlar ise, “bunda bir sorun yok ki, biz şirketler gurubuyuz” dediler. Ben de bu söylenenlere bir cevap olarak bir örnek verdim: “O halde ben de bir tekstil şirketi kurup ve bir de maden şirketim olsa madende çalışan işçileri, şirketler grubuna dâhil olan tekstil fabrikasında çalışıyor göstersem olur mu, burada hukuksuzluk yok mu?” Onlar da bana “sen en iyisi avukat ol, niye burada çalışıyorsun ki?” dediler. Ben de “hayır ben haklarımın ne olduğunu bilen bir işçiyim” dedim.
Ardından, beni kandıramayacaklarını anlayarak, şirket avukatını arayıp yaşanılan durumu anlattılar. Bana ise şirket avukatının benimle özel olarak görüşeceğini söyleyip, şimdilik işten çıkarılmamı askıya aldıklarını, işime devam etmem gerektiğini ifade ettiler. Ertesi gün olduğunda ben işbaşı yapmıştım ve şimdiye kadar da şirket avukatı benimle görüşmedi. Benimle aynı konumda çalışan diğer işçi arkadaşlarım benim çıkarılmamı beklerken işbaşı yaptığımda çok şaşırdılar. Daha önce hiç kimse bunu yapmamıştı, patron müdürü bile işten atmıştı. Beni neden atamadığını ve bunun nasıl olduğunu anlatmamı istediler. Ben de hem öncesinde hem de sonrasında işçi arkadaşlarıma yaşanılan durumu anlatıp, patronun işine geldiğinde bizleri çalıştırıp işine geldiğinde kapının yolunu gösteremeyeceğini, biz işçilerin kısmi de olsa yasal haklarımızın bulunduğunu ve bunları kullanabileceğimizi defalarca anlattım. Bu yaşanılan durumdan sonra işçi arkadaşlarımla daha sıcak bağlar kurmuş oldum ve işçi arkadaşlarıma da bu yaşanılanlar nedeniyle bir güven gelmiş oldu. Artık aynı şey başlarına geldiği zaman nasıl bir tepkinin verilmesi gerektiğini biliyorlar.
İşçi kardeşler! Eğer kavga verir ve mücadele edersek bir şekilde kazanabiliriz. Bunun için yapılması gereken şey, işten çıkarılma durumuyla karşı karşıya geldiğimiz zaman, imzalamamız istenilen ihbarnameyi imzalamamaktır. Her ne şekilde olursa olsun direnerek, kavga vererek o işyerinde kalmalıyız, bu süreci mahkemelere havale etmemeliyiz, bu bizim son seçeneğimiz olmalıdır. Eğer o işyerinde kalmayı başarabilir ve patrona geri adım attırabilirsek, işçi arkadaşlarımızın kendilerine güveni gelebilir ve kararlı durarak neleri başarabileceğimizi anlayabiliriz.
Yaşasın işçilerin mücadele birliği!
- Çare Sınıfımızda ve Örgütlü Mücadelemizde
- “Eşim Öyle Yerlere İzin Vermiyor”
- Hafta Tatili Haktır, Gasp Edilemez!
- Adres Doğru mu?
- Emekliler “AÇIZ” Diyor, Onları Kim Duyuyor?
- Geleceğimizi Kurmak İçin Birliğimizi Büyütelim
- “Asıl Haber Biziz Be Abla”
- Sağlık Çalışanlarına Sağlıksız Yemekler
- Sorunlar Mücadeleyle Çözülür
- İşyerinde “Paralı Eğitim!”
- Onların İnsafına Bırakmayalım!
- “Sana Ceza Veriyorum Tayfun!”
- Emekli Maaşı Ne Zaman Ödenecek?
- “Çalışanlarımıza Rapor Vermeyin!”
- “Kırtasiye Ürünleri İkinci Ele Düştü”
- Örgütlü Olmak ve Toplu İş Sözleşmeleri
- Alo 170: Yanlış Numara Çevirdiniz!
- Turgut Özal, Gökova Santrali ve Sonrası
- TÜİK Kimin Hizmetinde?
- Emekliler Sendika Kuramazmış!
Son Eklenenler
- Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK), Ankara Adalet Bakanlığı önünde, Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile işten atılan emekçilerin görevlerine iade edilmesi talebiyle basın açıklaması düzenledi.
- Türkiye’de her yıl 3-9 Eylül tarihleri arası Halk Sağlığı Haftası olarak kutlanıyor. Sağlık Bakanlığı, Halk Sağlığı Haftasının amacını “halkın sağlığını korumak, geliştirmek, sağlık için risk oluşturan faktörlerle (bulaşıcı hastalıklar, çevresel...
- Kozasından çıkmaya çalışan kelebeğin hikâyesini bilir misiniz? Bir adam ormanda yürürken, bir kelebeğin kozasından çıkmaya çalıştığını görür. Saatlerce, kelebeğin küçücük bir delikten çıkmak için verdiği mücadeleyi izler. Ancak bir süre sonra...
- Yalova’da bulunan Sefine Tersanesi işçileri, patronun çalışma koşullarında yaptığı tek yanlı değişikliğe karşı direnişe geçti. Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı’nın (SYDV) grevi beşinci gününde anlaşmayla sonuçlandı. Artvin Şavşat Belediyesinde...
- Milyonlarca kamu emekçisinin ve emeklisinin taleplerini boşa çıkaran 8. Dönem Toplu Sözleşme süreci, Kamu Hakem Kurulu tarafından karara bağlandı. Hakem Kurulu, 2026 yılında ilk altı ay için yüzde 11, ikinci altı ay için yüzde 7; 2027 yılı için ise...
- 1 Eylül Dünya Barış Gününde Diyarbakır’dan Ankara’ya pek çok kentte eylemler düzenlendi. Ankara’da Emek Barış ve Demokrasi Güçlerinin çağrısıyla Kolej Meydanında bir araya gelen kitle sloganlar, alkışlar ve zılgıtlar eşliğinde Sakarya Meydanına...
- Bazı zenginlerin “ölmeden yapılacaklar listesi”nde dünyanın en yüksek tepesi olan Everest’e tırmanmak vardır mesela. Zaman zaman sosyal medyada bu insanların “başarı”larını anlatan çeşitli videolar, haberler çıkar karşımıza.
- Şeker-İş Sendikasının örgütlü olduğu Kütahya Şeker Fabrikasında, Mart ayından bu yana süren toplu sözleşme görüşmelerinde anlaşma sağlanamaması üzerine 30 Ağustosta başlayan grev, 3’üncü gününde sürüyor.
- İstanbul Emek Barış ve Demokrasi Güçleri’nin çağrısıyla İstanbul Kadıköy’de yapılan mitinge binlerce kişi katıldı. Kadıköy Söğütlüçeşme’de toplanan kitle, “Savaşa ve Sömürüye Karşı Demokrasi ve Barış Kazanacak” pankartı arkasında rıhtımdaki miting...
- Türk-İş’e bağlı Koop-İş Sendikasının örgütlü olduğu Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’na bağlı Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı’nın (SYDV) Türkiye genelindeki 1003 kurumunda çalışan 10 bin kamu işçisi 29 Ağustosta greve çıktı.
- Güvenliğin ve danışmanın olduğu katta her 5 dakikada bir “sistemsel hata ve arıza olduğu için tüm katlarda hizmet verilemiyor” şeklinde anonslar yapılıyordu. Önce güvenliğe gidip bu yapılanın yanlış olduğunu, insanlara memurların iş bıraktığının...
- Filler Sultanı ile Kırmızı Sakallı Topal Karınca adlı romanında Yaşar Kemal, sömürülenlerle sömürücüler arasındaki büyük çelişkiyi anlatır. “Çünkü” der, “sömüren güçlü azınlıkla, sömürülen ve güçsüz sanılan çoğunluk, her çağda vardı. Ama bu çelişki...
- İktidarın “Kamu Çerçeve Protokolü” sürecindeki tutumunu protesto etmek için yapılan bir eylemin ardından bir kadın işçi çevresindeki insanlara sordu: “Bu sene hiç kiraz yediniz mi?” Bu soruya evet diyen tek bir kişi çıkmadı. Kilosu 700 lirayı aşan...