Buradasınız
Kendimi Şanslı Hissetmeliymişim!
Küçükçekmece’den bir işçi

Bundan bir sene öncesinde dişimde bir ağrı başlamıştı. Sıcak, soğuk değince dişime, ağrı yapıyordu. Dişimde çürük vardı, dolgu yapılması gerekiyordu. Hemen hastane randevu sisteminden iki hafta sonrasına bir randevu alıverdim. Randevu aldığım doktor, “ben bu dişi yapamam, eğer bununla uğraşırsam implant yapılmış dişine zarar verebilirim. En iyisi sen uzman bir doktora git ve orada yaptır” dedi. Doktorun dediğini yaparak iki hafta sonrası için yeni bir randevu aldım. Ama buradaki uzman doktor da “sen son altı ay içerisinde implant için bir uzmana gitmişsin, bu dişini de orada yaptırman daha doğru olur. Çünkü bu diş implant yapılmış dişin hemen yanında. Bu implantı yapan doktorun dolgu olacak dişini de yapması gerekiyordu” dedi. İçimde sıkıntılar depreşmeye başladı. Sürekli işyerinden izin almam gerekiyordu ve bir türlü tedavi olamıyordum. Üstelik şimdi randevu alacağım doktor da artık o hastanede çalışmıyordu. Peki, ben kimden randevu alacaktım?
Neyse, bir 7-8 ay kadar bu sağlık işine ara verdim. Sonra tekrar bir şansımı deneyeyim dedim ve taarruz hareketine başladım. Daha önce gitmediğim bir hastaneden bir hafta sonrasına randevu aldım. Ama şansım yine yaver gitmemişti. Buradaki doktor da başka bir hastaneyi tavsiye etmişti. Bu sefer gideceğim hastane bir üniversite hastanesiydi. Bu hastane için de randevu almam gerekiyordu. Ben bir ya da iki hafta sonrasına randevu verirler diye düşünürken aynı günün öğleden sonrası için bir randevu bulmuştum. İşte en şanslı olduğum kısım burası. Hemen işyerinden izin alıp hastaneye gittim. Ağız ve Diş Hastalıkları Hastanesi diye çok büyük bir hastane görünce bugün dişimi burada kesin yaparlar diye hayal ettim. Hastanede her şey yepyeniydi. İçeride ağız ve diş sağlığı ile ilgili birçok bölüm açılmıştı üstelik muayene, ameliyat masaları son teknoloji ürünü olarak göründü gözüme. Hasta Kayıt bölümünden kaydımı yaptım. Yaklaşık bir saat bekledikten sonra genç bir doktora ilk muayenemi oldum. Tabi insan doktordan ilgi, sevgi, saygı bekliyor ama doktor yine bana eğitilmiş bir hayvan gibi muamele ediyordu. Geç, otur, yat, aç, kalk... Üstelik bir de ben yokmuşum gibi asistanıyla günlük muhabbete girmesi yok mu? Bu düzen nasıl da insanı insana yabancı yapıyor! Yani çalışanların düşünce tarzlarının, reflekslerinin, para, kâr, çıkar üzerinden hesaplandığı bir düzende başka ne beklenebilir ki?
Asıl durumun ne olduğu ortada ama ben anlatmaya devam edeyim. Benim yalnız bir dişimle ilgili olan şikâyetim dışında listeye üç tane daha tedavi edilmesi gereken sorun yazdırdı muayene eden doktor. Yirmilik diş, diş eti problemi, dişlerin temizlenmesi. “Vay be” dedim içimden, “Adamlara insan yerine koyulmuyoruz diyorsun ama bak işte dört dörtlük de her şeyine bakıyorlar. Bravo valla, helal olsun!” Hani işyerlerinde patronlar işçileri her türlü sömürüye maruz bırakır sonra da işçilere senede bir kereye mahsus elli liralık erzak dağıtır, işçiler de patrona “valla baba adammış” derler ya, benim durumum da biraz buna benziyordu.
Buradaki muayenemi olduktan sonra ilk olarak yirmilik diş çekimi için cerrahi bölümünün hasta kayıt bölümüne gittim. İşlem hemen başlayacak diye düşünürken, hafta içi herhangi bir gün gelip tedavimi olabilirmişim dedi oradaki görevli. İçimde biraz burukluk, biraz hayal kırıklığı hissederken neyse dedim, hafta içi de yine işyerinden izin alacağız artık, başka çaremiz yok. Diğer bölümler için de aynı şekilde gün almam gerekiyordu. Ama bazıları biz sizi telefonla arayacağız dedi, dolgu bölümü de Ekim ayının ortalarında diş dolgu bölümümüz açılmış olacak, o zaman gelirseniz istediğiniz gibi dolgunuzu yaptırabilirsiniz demişlerdi.
Pazartesi günü sabah hastaneye gelip cerrahi bölüme ismimi yazdırdım ve sıramı beklemeye başladım. Tamı tamına üç saatlik bir bekleyişim oldu. İçerde geniş bir alan ve birçok muayene masası vardı ama doktor sayısı sadece ikiydi. İçeri girdim. İlk olarak asistan doktor bilgisayardan filmlerime baktı ve beni bilgisayarın başına çağırdı. Gülümseyerek sevinçli sevinçli anlatmaya başladı: “Bu yirmilik dişin tam çıkmamış, zaten diğer dişlerine de zararı yok. O nedenle dişini çekmemize gerek yok”. Durdum kaldım bir süre. Doktor benim de gülümsememi bekliyordu. Sonra: “Yahu ben üç buçuk saat boşuna mı bekledim şimdi, beni muayene eden doktor çekmeye gerek olmadığını neden bilmiyor?” Asistan doktor üzülmüş gibi yaparak “maalesef burası böyle, düzenimiz henüz oturmadı” deyiverdi. Sinirlenerek dışarı çıktım. Şimdi işyerine gidecektim tekrar. Diş dolgusu için Ekim ayının ortasını bekledim ama ancak Ekim ayının sonunda gidebildim. Bu sefer ilk sırayı kapabilmek için daha erken gittim hastaneye. Hasta Kayıt bölümünde çalışan sekretere durumu açıklamaya başladım: “Geçen Eylül ayında bir randevu almıştım diş dolgusu için, daha önceden burada oturan arkadaş Ekim ayının ortasında gelirsen muayene olabilirsiniz demişti. Ama ben ancak ay sonuna gelebildim. Acaba randevum hâlâ geçerli mi?” Danışman Sekreter: “Yok canım, sen geç kalmamışsın zaten tam teşkilatlı başlamadı henüz bölüm” dedi ve hemen muayene kâğıdımı aldı: “ver bakayım bir, sıran kaçtaymış?” Sırama baktı ve “valla sen çok şanslıymışsın, şu anda en önlerde bekliyorsun, zaten biz seni telefonla arayacağız, o zaman geldiğinde rahatlıkla tedavini olabilirsin.”
Evet, ne kadar şanslıyım değil mi? Bekledikçe şanslılık halim artıyor! Henüz tedavi olabilmiş değilim. Hem de aradan neredeyse bir sene geçmiş. Yine de şanslıyız öyle mi? Patronlar doktora gitmeye bile izin vermiyorken işçiler zar zor aldıkları izinlerinde bile muayene olamıyorlar. Bu durum işçileri tam bir mengeneye sıkıştırmaktır. Artık hastane kuyrukları kalktı diyorlar ama günlerce, haftalarca, aylarca evde beklemeye devam ediyorsun. Ayrıca muayene olduktan sonra ilaç yazarlarsa eczanede hem muayene parası hem de yüzdelik oranda ilaçların parasını alıyorlar. Madem bunların parasını bizden alacaksınız o halde neden her ay SGK’ya maaşımızdan para kesiliyor?
Bir yandan onların beni telefonla çağırmasını bekliyorum ama diğer yandan bu kâr düzenini yıkmak için mücadeleye devam edeceğim. Çünkü bu sermaye düzeni bize ne sağlık ne de huzur verebilir. Asıl huzuru, sağılığı bize verecek olan, biz işçilerin kendi çıkarlarımız için birlik olup mücadele etmemizdir.
Ya Sonra…
Ferrero’da Grev Sona Erdi
- Adres Doğru mu?
- Emekliler “AÇIZ” Diyor, Onları Kim Duyuyor?
- Geleceğimizi Kurmak İçin Birliğimizi Büyütelim
- “Asıl Haber Biziz Be Abla”
- Sağlık Çalışanlarına Sağlıksız Yemekler
- Sorunlar Mücadeleyle Çözülür
- İşyerinde “Paralı Eğitim!”
- Onların İnsafına Bırakmayalım!
- “Sana Ceza Veriyorum Tayfun!”
- Emekli Maaşı Ne Zaman Ödenecek?
- “Çalışanlarımıza Rapor Vermeyin!”
- “Kırtasiye Ürünleri İkinci Ele Düştü”
- Örgütlü Olmak ve Toplu İş Sözleşmeleri
- Alo 170: Yanlış Numara Çevirdiniz!
- Turgut Özal, Gökova Santrali ve Sonrası
- TÜİK Kimin Hizmetinde?
- Emekliler Sendika Kuramazmış!
- Sorumluluk Almadan Kazanım Elde Edemeyiz
- Topluma Fildişi Kulelerden Bakmak
- Mücadele Edenler Mutlaka Kazanır!
Son Eklenenler
- Kültür Radyo Televizyonu (KRT) çalışanları Mart ayından bu yana ödenmeyen ücret ve sosyal hakları için 4 Haziranda iş bıraktı. 5 Haziranda İstanbul Maslak’taki KRT binasının önünde “İşçiyiz Haklıyız Kazanacağız” diyerek toplanan kanal çalışanları,...
- İstanbul Tuzla’da bulunan ve Petrol-İş Sendikası İstanbul 2 No’lu Şubenin örgütlü olduğu Reckitt Benckiser fabrikasında 27 Mayısta başlayan grev kararlılıkla sürüyor. UİD-DER’li işçiler olarak, bayrama mücadeleyle giren grevci işçileri grevlerinin...
- ABD ve İngiltere gibi emperyalist devletlerin desteğini arkasına alan İsrail’in Filistin halkına yönelik katliamları kadın, bebek, çocuk, genç, yaşlı on binlerce masum insanın yaşamını aldı, almaya devam ediyor. Egemenler, kendi çıkarları uğruna...
- Toplumda gelecekle ilgili düşünceler ve planlar genellikle maddiyat üzerinden oluşuyor. İyi bir eğitim, iyi bir iş, iyi bir kariyer… Bunları yerine getirince ekonomik ve sosyal açıdan rahat yaşamak mümkünmüş gibi düşünülüyor. Ama sömürü düzeni olan...
- Petrol-İş Sendikası Gebze Şubesinin örgütlü olduğu Kocaeli Çayırova’da bulunan Portakal Plastik ve Porvil fabrikalarında 7 Mayısta başlayan grev 3 Haziranda anlaşmayla sona erdi. Petrol-İş Sendikası Genel Merkezinde Petrol-İş Genel Merkez...
- İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne bağlı İZELMAN, İZENERJİ ve Egeşehir şirketlerinde çalışan yaklaşık 23 bin işçi, DİSK’e bağlı Genel-İş Sendikasının öncülüğünde 29 Mayıs’ta greve çıktı. Grev yedinci gününde sürerken, grevi ve işçilerin mücadelesini...
- İzmir Büyükşehir Belediyesine ait İZELMAN, İZENERJİ ve Egeşehir’de çalışan Genel-İş üyesi yaklaşık 23 bin işçi, toplu iş sözleşmesi görüşmelerinde düşük ücret dayatılmasına karşı ve eşit ise eşit ücret talebiyle 29 Mayısta greve çıktı. Belediye...
- Her 1 Mayıs sabahını gecesinde uyuyamadığım, bir an önce sabahı karşılamanın heyecanıyla beklerim. Tüm dünyada milyonlarca işçi renk, ırk, ülke gözetmeksizin alanlara meydanlara çıkıyor ve tek yürek oluyor! Taleplerimiz ve mücadelemizde ortaklaşıyor...
- Neden “UİDER” değil, UİD-DER” dediğimi anlatmak istiyorum size. Geçtiğimiz günlerde bir işçi kardeşimiz bana UİD-DER’in açılımını sordu. Yanıtladım: “Uluslararası İşçi Dayanışması Derneği, kısaca UİD-DER.” Fakat internette arama yaparken kısaltmayı...
- Son yıllarda egemenlerin ekonomik ve siyasi krizlerden söz ederken “fırtına” ya da “kasırga” benzetmesine çok sık başvurduklarına şahit oluyoruz. Mesela JP Morgan CEO’su 2022’de yaklaşan ekonomik belirsizlikleri tarif etmek için “ekonomik kasırga”...
- Bazı insanlar vardır, kalpleri sadece kendileri için değil, tüm insanlık için, yeryüzünün tüm canlıları için özgürlük tutkusuyla çarpar. Tıpkı Haziran ayında sonsuzluğa uğurlanan üç yürek işçisi gibi. 3 Haziran 1963’te Nâzım Hikmet’in, 2 Haziran...
- UİD-DER’de emekçi kadınların bir araya geldiği bir etkinlikte çocuklarla ilgilenmek için kreşte görevliydim. Yaşları 3 ile 10 arasında değişen 7-8 çocuk vardı. Hangi oyunları oynamak istediklerini sorduğumda, içlerinden biri oyun oynamak...
- ABD’de yaşıyor olsaydık, muhtemelen Türkiye’de olduğu gibi, en çok konuşacağımız konuların başında gelecekti ekonomi. Son yıllarda ABD’den Türkiye’ye işçi ve emekçiler düşük ücretlerden kamu hizmetlerinin kısıtlanmasına benzer sorunlarla...