Buradasınız
Kurtuluş İşçilerin Bir Sınıf Olarak Birleşmesinde!

Çok önemli gelişmelere tanıklık ediyoruz. Ekonomisi çökmüş, izlenen dış siyaset nedeniyle uluslararası alanda sıkışmış, salgın kapsamında atılan her adımın bir başkasıyla çeliştiği, mantıksızlığın ve karmaşanın hâkim olduğu, iktidarın baskı ve keyfilikte sınır tanımadığı bir ülke tablosu var karşımızda. Ağırlığını genç kuşakların oluşturduğu 10 milyon işsiz, esnafın çöküşü, yüzde 30’lara varan enflasyon, hayat pahalılığı ve derinleşen yoksulluk, toplumun üzerine çöken karamsarlık aynı tablonun parçasıdır. İkizdere’de gördüğümüz üzere iktidarla iç içe geçmiş sermaye gruplarının doğanın talanında sınır tanımamasını, devlet kaynaklarının pompalandığı kesimin zenginlikten ve kibirden başının dönmesini de bu tabloya ekleyelim. Ve tablonun en önemli parçası: İktidar koalisyonundaki kavganın mafya uzantıları üzerinden patlak vermesi ve kirli ilişkilerin ortalığa saçılması; yolsuzluk, yozlaşma, çürüme!
Bilindiği gibi zamanla iç bütünlüğünü ve enerjisini kaybeden, bozulup dağılan yani çürüyen yalnızca organizmalar değildir; ekonomik ve siyasal sistemler ya da siyasal iktidarlar da çürür. Bugün Türkiye’deki manzara da bu değil midir? Ortalığa saçılan kirli ilişkilerin bir parçası olmadığını söyleyen, şeref ve namustan bahsederek kendini temize çekmeye çalışanların yalanları saatler içinde açığa çıkıyor. Çok açık ki şu an gördüğümüz buzdağının yalnızca yüzeydeki kısmıdır ve esas büyük parça derindedir. İktidar, patlak veren kirli ilişkileri önemsiz göstermeye ve halkın gözünden ırak tutmaya çalışıyor ama başaramıyor. Çünkü izlediği siyasetle ülkedeki sorunları büyüten ve çözemeyen, zihinsel olarak dağılmış, her alanda yalpalayan bu iktidar; her geçen gün emekçiler nezdinde inandırıcılığını yitiriyor. Toplumun algısını yönetmek için attığı adımlar ayağına dolanıyor ve geri adım atmak zorunda kalıyor. Uzun süredir toplumda, ülkede ekonomik kriz olmadığı algısı yaratmaya çalışan iktidarın söylemi çökmüş durumda. Nitekim Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın esnaftan helallik istemesi, hem bu söylemin çökmesine hem de tepedekilerin psikolojisine işaret ediyor. Uzun yıllar boyunca toplumu inanç ve kültürel değerler, etnik kimlikler temelinde kutuplaştıran, siyasal alanı bu doğrultuda geren, buradan beslenen iktidar, artık bunu eskisi gibi başaramıyor. İşsizlik, yoksulluk, eğitim ve geleceksizlik yani sınıf temelli sorunlar ağır basmaya başlıyor.
Bizi kurtaracak olan şey bellidir: İnanç ve kültürel farklıklarımızı bir kenara koymak, egemenlerin tuzaklarını aşmak ve bir sınıf olarak birleşmek!
Meselenin bu boyutu çok önemlidir. Ancak yıllardır inanç, kültür ve etnik kimlikler üzerinden ayrıştırılan, sermayeye karşı bir sınıf olarak hareket etmesinin önüne geçilen Türkiye işçi sınıfı, neden ve nasıl bu duruma itildiğini kavramak zorundadır. Elbette bunu anlamak için geçmişe bakmak gereklidir. Hiç unutmayalım ki, geçmişi anlamaya çalışırken aslında geleceğe köprüler inşa ederiz. Kısaca hatırlayalım: Yasakların hâkim olduğu uzun suskunluk yıllarından sonra Türkiye işçi sınıfı, 1960’la birlikte ekonomik ve demokratik haklarını geliştirmek üzere harekete geçti. Bu dönemde kurulan ve hızla büyüyen DİSK’in kapatılmak istenmesine karşı çıkan 150 bin işçi, 15-16 Haziran 1970’te iki gün boyunca üretimi durdurup meydanları zapt etti. O gün anlı şanlı kapitalistler ve aileleri çareyi İstanbul’dan kaçmakta bulmuşlardı. İşte işçi sınıfı böylesine bir güç haline gelmiş ve özgüveni artmış bir sınıf olarak kapitalist efendilerin karşısına dikilmişti.
İşçi sınıfı ekonomik ve demokratik hakları için mücadelesini 1970’ler boyunca daha da büyüttü. 1977’de 500 bin işçi Taksim’de 1 Mayıs mitingine katıldı. Maden-İş’in öncülüğünde metal işçileri, 8 ay süren inatçı bir grevle MESS patronlarına geri adım attırdılar. Örgütlü işçi sınıfı öncülüğünde toplumda hak, özgürlük ve demokrasi bilinci gelişiyor, değişim rüzgârları esiyor, yarınlar için umut büyüyordu. Fakat tüm bu gelişmeler, işçileri köle gibi çalıştırmak ve sömürmek isteyen sermaye sınıfının çıkarlarına aykırıydı. İşte bu yüzden mafya ve çeteleri, devlet uzantılı karanlık güçleri sahneye sürdüler. Kanlı provokasyonlar tezgâhlayarak askeri darbeye zemin hazırladılar. 12 Eylül 1980’de ordu faşist bir darbeyle yönetime el koydu. İşçi sınıfının tüm mücadeleci örgütleri ve sendikalar kapatıldı, demokratik haklar yok edildi, grevler yasaklandı. Faşist rejim işçi sınıfının örgütlerini ezdiği ve geçmiş-gelecek köprüsünü yıktığı için geçmişin mücadele deneyimleri; hak, özgürlük ve demokrasi bilinci yeni kuşaklara aktarılamadı.
İşte bu koşullarda burjuva siyaseti toplumu inanç ve kültürel kimlikler temelinde kutuplaştırmayı başardı. Özellikle AKP’nin iktidara gelmesiyle birlikte bu sahte kutuplaşma daha da keskinleşti. Başörtüsünün kamusal alanda yasak olması ve askerin siyasete müdahalesi AKP’nin ve onun üzerinden iktidara yerleşmiş sermaye kesimlerinin ekmeğine yağ sürdü. AKP iktidarı yıllardır siyaseti inanç ve kültürel kimlikler eksenine sıkıştırarak buradan besleniyor. Sürekli yeni gerilimler yaratmasının, dış siyasal gerilimleri ve milliyetçiliği kışkırtmasının, muhalefeti “hain” ve “terörist” ilan etmesinin amacı budur. Emekçileri körleştirerek oy desteğini korumaya çalışıyor. Fakat tüm yüklenmesine rağmen eskisi gibi başarılı olamıyor ve iktidarın oy tabanı eriyor.
Hatırlayacak olursak Erdoğan, başkanlık sistemi için oy isterken “bu kardeşinize verin yetkiyi ondan sonra görün ekonomi nasıl yönetilirmiş” demişti. MHP’nin de iktidarın parçası olduğu bu süreçte, tek adam rejimiyle birlikte, ekonominin şaha kalkacağı ve Türkiye’nin büyük güç haline geleceği propaganda ediliyordu. Ancak tek adam rejiminin yasalaştığı seçimlerden hemen sonra yani 2018’in Ağustosunda, zaten bağıra bağıra gelmekte olan ekonomik kriz patladı. Henüz bu krizin sarsıntıları devam ederken, bu kez de 2020’nin başında dünya ekonomisini vuran kriz ve onunla birleşen salgın geldi. Bu süreçte Türkiye işçi sınıfı uçurumdan düşercesine yoksullaştı, yoksullaşıyor. Ülke nüfusuna milyonlar eklenmesine rağmen, toplam yıllık gelir büyümediği gibi 15 yıl önceki düzeye geriledi. İşsizlik çığ gibi büyüdü, toplumdaki çıkışsızlık duygusu derinleşti, intiharlar arttı.
Gel gelelim tekelci sermayenin kârı katlanırken, iktidar çevreleri zenginlik denizinde yüzüyor. Sonradan görmelik, şatafat, kibir, lüks eşyaların önünde adeta secde etme ve “pudra şekeri” çekme görüntüleri ortalığı kaplamış durumda. Ne pahasına olursa olsun iktidarda kalmak isteyenlerin ülkeyi getirdiği yer ortadadır: Mafya ve “derin devlet” güçlerinin iktidar kavgasının bir parçası olduğu, kirli ve karanlık ilişkilerin patladığı, iktidarın 128 milyar doların nereye gittiğini açıklayamadığı, yalanların havada uçuştuğu bir Türkiye! Bugün tüm işçilerin bu gidişattan kaygı duyduğu, geleceğin belirsizleştiği, çaresizlik duygusunun büyüdüğü bir gerçektir. Tüm emekçiler bu durumdan nasıl çıkılacağını merak ediyor. Bilmeliyiz ki hiç kimse bizi kurtaramaz. Bizi kurtaracak olan şey bellidir: İnanç ve kültürel farklıklarımızı bir kenara koymak, egemenlerin tuzaklarını aşmak ve bir sınıf olarak birleşmek! İşçiler bir sınıf olarak örgütlenip sahneye çıktığı gün, işte o zaman her şey çok farklı olacak!
İşçi Dayanışması 158. Sayı Çıktı!
İnsanlaşmak İstiyoruz
- Kasırgalar Kimleri Vuruyor?
- ABD’den Türkiye’ye Ülkeyi Şirket Gibi Yönetenler
- Gençliğe Çağrı: Bize Kılavuz Gerek!
- Anna’nın Annesi ve Anneler Günü
- Baskılara, Zorbalığa, Sömürüye, Emperyalist Savaşa Karşı Umut Örgütlü Mücadelede!
- İşçi Dayanışması 205. Sayı Çıktı!
- “Kıyamet Sığınakları” ve Bizim Sığınağımız
- Bu Kadar Çok Parayı Nereden Buluyorlar?
- “Çingene Kızı” ve İşçi Sınıfının Birliği
- Nefes Almak İçin…
- Sadeleştirince Açığa Çıkanlar…
- Kurtuluş Yok Tek Başına, Ya Hep Beraber Ya Hiçbirimiz!
- 1 Mayıs: Gün Gelir Zorbalar Kalmaz Gider!
- İşçi Dayanışması 204. Sayı Çıktı!
- Uçurumun Kenarından Özgürlüğün Dünyasına
- Fitre Asgari Ücretliye, Emekliye Veriliyorsa…
- Fiyonklu Kazıklar Çoğalırken
- Doğru Tarafta, Bizim Safta Olabilmek…
- Arenalardan TikTok’a Uyuşturma Araçları
- Özlemini Çektiğimiz Güzel Günler İçin Birleşelim!
- Kasırgalar Kimleri Vuruyor?
- ABD’den Türkiye’ye Ülkeyi Şirket Gibi Yönetenler
- Gençliğe Çağrı: Bize Kılavuz Gerek!
- Anna’nın Annesi ve Anneler Günü
- Baskılara, Zorbalığa, Sömürüye, Emperyalist Savaşa Karşı Umut Örgütlü Mücadelede!
- “Kıyamet Sığınakları” ve Bizim Sığınağımız
- Bu Kadar Çok Parayı Nereden Buluyorlar?
- “Çingene Kızı” ve İşçi Sınıfının Birliği
- Nefes Almak İçin…
- Engelli de Saralı da Olsa Çalışacak!
- 1 Mayıs: Gün Gelir Zorbalar Kalmaz Gider!
- Uçurumun Kenarından Özgürlüğün Dünyasına
- Fitre Asgari Ücretliye, Emekliye Veriliyorsa…
- Fiyonklu Kazıklar Çoğalırken
- Doğru Tarafta, Bizim Safta Olabilmek…
- Arenalardan TikTok’a Uyuşturma Araçları
- Özlemini Çektiğimiz Güzel Günler İçin Birleşelim!
- “Hey Kızlar Siz de Katılın Bize!”
- Hak Verilmez, Alınır!
- Hüsrevlerin Değil Ferhatların Destanıdır Hatırlanan
Son Eklenenler
- Kültür Radyo Televizyonu (KRT) çalışanları Mart ayından bu yana ödenmeyen ücret ve sosyal hakları için 4 Haziranda iş bıraktı. 5 Haziranda İstanbul Maslak’taki KRT binasının önünde “İşçiyiz Haklıyız Kazanacağız” diyerek toplanan kanal çalışanları,...
- İstanbul Tuzla’da bulunan ve Petrol-İş Sendikası İstanbul 2 No’lu Şubenin örgütlü olduğu Reckitt Benckiser fabrikasında 27 Mayısta başlayan grev kararlılıkla sürüyor. UİD-DER’li işçiler olarak, bayrama mücadeleyle giren grevci işçileri grevlerinin...
- ABD ve İngiltere gibi emperyalist devletlerin desteğini arkasına alan İsrail’in Filistin halkına yönelik katliamları kadın, bebek, çocuk, genç, yaşlı on binlerce masum insanın yaşamını aldı, almaya devam ediyor. Egemenler, kendi çıkarları uğruna...
- Toplumda gelecekle ilgili düşünceler ve planlar genellikle maddiyat üzerinden oluşuyor. İyi bir eğitim, iyi bir iş, iyi bir kariyer… Bunları yerine getirince ekonomik ve sosyal açıdan rahat yaşamak mümkünmüş gibi düşünülüyor. Ama sömürü düzeni olan...
- Petrol-İş Sendikası Gebze Şubesinin örgütlü olduğu Kocaeli Çayırova’da bulunan Portakal Plastik ve Porvil fabrikalarında 7 Mayısta başlayan grev 3 Haziranda anlaşmayla sona erdi. Petrol-İş Sendikası Genel Merkezinde Petrol-İş Genel Merkez...
- İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne bağlı İZELMAN, İZENERJİ ve Egeşehir şirketlerinde çalışan yaklaşık 23 bin işçi, DİSK’e bağlı Genel-İş Sendikasının öncülüğünde 29 Mayıs’ta greve çıktı. Grev yedinci gününde sürerken, grevi ve işçilerin mücadelesini...
- İzmir Büyükşehir Belediyesine ait İZELMAN, İZENERJİ ve Egeşehir’de çalışan Genel-İş üyesi yaklaşık 23 bin işçi, toplu iş sözleşmesi görüşmelerinde düşük ücret dayatılmasına karşı ve eşit ise eşit ücret talebiyle 29 Mayısta greve çıktı. Belediye...
- Her 1 Mayıs sabahını gecesinde uyuyamadığım, bir an önce sabahı karşılamanın heyecanıyla beklerim. Tüm dünyada milyonlarca işçi renk, ırk, ülke gözetmeksizin alanlara meydanlara çıkıyor ve tek yürek oluyor! Taleplerimiz ve mücadelemizde ortaklaşıyor...
- Neden “UİDER” değil, UİD-DER” dediğimi anlatmak istiyorum size. Geçtiğimiz günlerde bir işçi kardeşimiz bana UİD-DER’in açılımını sordu. Yanıtladım: “Uluslararası İşçi Dayanışması Derneği, kısaca UİD-DER.” Fakat internette arama yaparken kısaltmayı...
- Son yıllarda egemenlerin ekonomik ve siyasi krizlerden söz ederken “fırtına” ya da “kasırga” benzetmesine çok sık başvurduklarına şahit oluyoruz. Mesela JP Morgan CEO’su 2022’de yaklaşan ekonomik belirsizlikleri tarif etmek için “ekonomik kasırga”...
- Bazı insanlar vardır, kalpleri sadece kendileri için değil, tüm insanlık için, yeryüzünün tüm canlıları için özgürlük tutkusuyla çarpar. Tıpkı Haziran ayında sonsuzluğa uğurlanan üç yürek işçisi gibi. 3 Haziran 1963’te Nâzım Hikmet’in, 2 Haziran...
- UİD-DER’de emekçi kadınların bir araya geldiği bir etkinlikte çocuklarla ilgilenmek için kreşte görevliydim. Yaşları 3 ile 10 arasında değişen 7-8 çocuk vardı. Hangi oyunları oynamak istediklerini sorduğumda, içlerinden biri oyun oynamak...
- ABD’de yaşıyor olsaydık, muhtemelen Türkiye’de olduğu gibi, en çok konuşacağımız konuların başında gelecekti ekonomi. Son yıllarda ABD’den Türkiye’ye işçi ve emekçiler düşük ücretlerden kamu hizmetlerinin kısıtlanmasına benzer sorunlarla...