Buradasınız
“Milli İrade” mi Dediniz?
AKP hükümeti, 16 Nisanda yapılacak referandumda, tek adam rejimi getiren başkanlık sisteminin onaylanmasıyla “milli irade”nin tecelli edeceğini iddia ediyor. İşçi ve emekçi kitleleri tek adam rejimine ikna etmek için “milletin seçtiğini yani milletin iradesini başa getireceğiz” diyor. Yürüttükleri siyasete karşı çıkanları “milli iradeye” saygı duymamakla itham ediyor. Her fırsatta “milletin dediği olur” diyor. Elbette bu sözler çok sayıda insanın kulağına son derece hoş geliyor.
Geçmişte tiranların, firavunların, sultanların veya kralların yönetiminde halkın hiçbir söz ve karar hakkı yoktu. Yönetim bütünüyle tepedeki kişinin elindeydi. Krallar ve padişahlar “dediğim dedik, çaldığım düdük” rejiminin ifadesiydiler. Bunlar öldüklerinde yerlerine oğulları geçiyor ve toplum yıllar yılı bu şekilde yönetiliyordu. Ama bu durum halkı canından bezdiriyordu, çünkü tepedeki kişi her canının istediğini yapıyordu ve kimse de ona karşı çıkamıyordu. Halkın yönetim üzerinde hiçbir söz hakkı yoktu. Ancak 1789 Fransız Devrimiyle yeni bir dönem açıldı. Birçok ülkede gerçekleşen devrimlerle imparatorluklar ve krallıklar son bulmaya başladı. Yönetim biçimi parlamenter cumhuriyetlere dönüştü. Tek kişinin mutlak otoritesi son buldu. Yasama, yargı ve yürütmenin birbirinden ayrılığını esas alan kuvvetler ayrılığına dayalı parlamenter sistem dünya ölçeğinde genelleşti.
Ancak bu sistemde de işçi-emekçi halkın yönetime katılması söz konusu değil. 4-5 yılda bir seçimler yapılıyor ve halk gidip sadece oy veriyor. Bu nedenle işçi sınıfı, bu sistemi değiştirmek için mücadeleye girişmiştir. İşçi sınıfı, siyasal iktidarın bir avuç azınlıktan alınarak ezilen ve sömürülen milyonlara verilmesinden yanadır. Tüm işçi-emekçi halkın her düzeyde yönetime katıldığı doğrudan demokrasiyi yani işçi demokrasisini savunur. İşyerlerinden mahallelere kadar her alanda hayat bulacak olan işçi konseyleri, doğrudan demokrasinin araçları haline gelirler. Doğrudan demokrasinin hâkim olmasıyla tüm görevliler seçimle işbaşına gelecek ve istenmedikleri zaman görevden alınabilecekler. Bu görevlilerin tüm toplumun üzerinde hâkim kimseler haline gelmemesi için ise tüm ayrıcalıklar ortadan kaldırılacak ve onların ücretleri de nitelikli bir işçinin ücretine eşitlenecek. Eğer bir iradeden söz edeceksek işte bu “üretenlerin iradesi” olacak!
Biz işçiler böyle bir demokrasi arzularken, tek adam rejimiyle, sınırlı bir demokrasi anlamına gelen parlamenter sistem de ortadan kaldırılmak isteniyor. AKP ve Erdoğan’ın savunduğu başkanlık sistemi, “milli irade” kılıfı altına saklanmak isteniyor. Gerçek şu ki “tek adam rejimi” tarihsel gelişmeye ve emekçi halkın özlemlerine uygun değildir. Onlar halkın siyasete dâhil olacağı kanalları iyice kapatmak, tek adamın otoritesini, sultasını güçlendirmek istiyorlar. Onlar ceberut devlet geleneğini daha güçlü bir biçimde devreye sokmak istiyorlar. Onlar tüm yetkilerin tek kişide toplandığı totaliter bir düzen kurmak istiyorlar.
Aslında AKP hükümeti ve Erdoğan’ın “milli irade” diyerek neyi kastettiğini yakın dönemde yaşadığımız örneklerden de anlayabiliriz. 7 Haziran seçimleri sonrasında hükümet kurma çalışmaları yarıda kesildi ve yine Erdoğan’ın direktifiyle seçim kararı alındı. Erdoğan “milli irade”nin kararını takmadı ve ülkeyi yeni bir seçime götürdü. Sonraki dönemde ise, Davutoğlu’nu görevden aldı ve yerine Binali Yıldırım getirildi. Yeni hükümet “milli irade”nin kararına göre değil, herkesin bildiği gibi Erdoğan’ın iradesine göre kuruldu.
Keza Erdoğan ve AKP hükümetinin imzasıyla yakın zamanda metal işçilerinin grevleri milli güvenlik gerekçesiyle yasaklandı. Peki, işçilerin sandıklara giderek, “grev istiyoruz, patron bize başka bir yol bırakmadı” demesi milli güvenliği nasıl tehdit ediyor? Grev kararı alan işçilerin iradesi, irade değil mi? İşçilerin yasal haklarını yok saymak bu iradeye saygısızlık değil mi? Üretenlerin iradesine saygı duymayanların “milli irade”ye saygı duyması söz konusu olamaz! Aslında grev yasakları, AKP hükümeti ve Erdoğan’ın nasıl bir “milli irade” istediğini ortaya koyuyor. Onlar, kendi çıkarlarını ve iktidarlarını korumak amacıyla “milli irade” kavramını canlarının istediği şekilde kullanıyorlar.
İktidardakiler bütçenin planlanmasında asgari ücretin ne olacağını işçilere sormayı reddediyorlar. Suriye, Irak ve benzeri ülkelerde savaşa dayalı bir siyaset izlerken bunu halka sormuyorlar. Toprakları özel şirketlere satıp, siyanürlü altın madeni açarken o yöredeki köylülerin taleplerini hiçe sayıyorlar. Yasaları çıkartırken halkı umursamıyorlar. Sonra da çıkıp “milli iradeden” bahsediyorlar.
Sonuçta “milli irade” diyerek bizlerden referandumda “evet” oyu isteyenler, gerçekte bizlerin iradesini zerrece umursamıyorlar. “Milli irade” dedikleri işçi ve emekçilerin iradesi değildir. Onlara yönetime daha fazla dâhil olma hakkı tanımak değildir. Milli iradeye bu kadar çok vurgu yapmaları sadece göz boyamadır ve emekçi halkı tek adam rejimine ikna etmek içindir. Erdoğan başta olmak üzere burjuva siyasetçileri sık sık “ayakların baş olduğu nerde görülmüştür” diyerek milli iradeden ne anladıklarını göstermişlerdir. Biz onların gözünde ücretli köleyiz, ayak takımıyız. O halde biz işçi ve emekçilere düşen, egemenlerin yalan dolu siyasi taktiklerine kanmamak ve sınıf iradesini esas alarak mücadeleyi büyütmektir!
Her Yerde Tek Adama Hayır!
- Muhammed Ali’nin Haykırışı ve Gerçek Düşmanlar
- Kapatılan Ocakların Susmayan Bandosu
- Umut Sende Bende Bizde...
- “Ne Olacak Bu Memleketin Hali?”
- Anastasya, Dilan ve Hafızamız
- Ülkeyi Şirket Gibi Yönetmek…
- İşçilerin Birliği ve Dayanışması Güçlendikçe Umut da Büyür!
- İşçi Dayanışması 199. Sayı Çıktı!
- Gerçek Adalet Mücadelemizle Gelir
- Özgür Olmak Demek…
- Hangisi Daha Zor?
- Olur Kardeşim Olur!
- Yiyorlar, İçiyorlar Hesabı Bize Ödetiyorlar
- 2025, 2024’ten Daha mı İyi Olacak?
- Ters Yüz Edilen Gerçekler: Suç Ne? Suçlu Kim?
- Dünya İşçi Sınıfının Birliği Yolunda Mücadelemizi Büyütelim!
- İşçi Dayanışması 198. Sayı Çıktı!
- Artan Zenginliğin Arkasında Büyüyen Yoksulluğumuz
- Kaynakları Tüketen Kim?
- Yaşadım Diyebilmek İçin!
- Muhammed Ali’nin Haykırışı ve Gerçek Düşmanlar
- Kapatılan Ocakların Susmayan Bandosu
- Umut Sende Bende Bizde...
- “Ne Olacak Bu Memleketin Hali?”
- Anastasya, Dilan ve Hafızamız
- İşçilerin Birliği ve Dayanışması Güçlendikçe Umut da Büyür!
- Gerçek Adalet Mücadelemizle Gelir
- Özgür Olmak Demek…
- Hangisi Daha Zor?
- Yiyorlar, İçiyorlar Hesabı Bize Ödetiyorlar
- 2025, 2024’ten Daha mı İyi Olacak?
- Ters Yüz Edilen Gerçekler: Suç Ne? Suçlu Kim?
- Dünya İşçi Sınıfının Birliği Yolunda Mücadelemizi Büyütelim!
- Artan Zenginliğin Arkasında Büyüyen Yoksulluğumuz
- Kaynakları Tüketen Kim?
- Yaşadım Diyebilmek İçin!
- Sınır Tanımayan Irmaklar Gibi
- İşçinin Değeri Yok mu?
- Geleceğe Dönüşmek, Geleceği Büyütmek
- Esirler Dünyasına Özgürlük Çağrısı: Enternasyonal!
Son Eklenenler
- İspanya’nın Barcelona kentinde on binlerce emekçinin katılımıyla 23 Kasımda yüksek kira fiyatlarına karşı bir protesto gösterisi düzenlendi. Konut kiralarının düşürülmesi ve daha iyi yaşam koşulları talepleriyle bir araya gelen işçi ve emekçiler,...
- 25 Kasım Kadına Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü kapsamında 23 ve 25 Kasımda dünyanın dört bir yanında emekçi kadınlar meydanlara çıkarak öfkelerini haykırdı. Kapitalizm altında çifte ezilmişliğe maruz kalan emekçi kadınlar, kadına şiddetin...
- Bizim mahallenin gençlerinin her birine okuyacakları kitaplar almak için Konak’tan Kemeraltı’na girdim. Kitabın adı Küçük Kara Balık, yazarı Samed Behrengi. Kitap her yaştan işçilere ve işçi çocuklarına dereden çaya, çaydan ırmağa, ırmaklardan...
- Yıllar önce çok sevdiğim, dertlerimizi, sevinçlerimizi paylaştığımız ama hayata dair fikirlerimiz ayrı olan bir arkadaşımla aynı dönemde hamile kaldık. Onu hamile olduğu için işten çıkardılar ve buna karşı çok fazla direnemedi. Patron bana da,...
- DİSK Genel Başkan Yardımcısı ve Genel-İş Sendikası Genel Başkanı Remzi Çalışkan ile Genel-İş Sendikası Mersin Şube Başkanı ve DİSK Çukurova Bölge Temsilcisi Kemal Göksoy’un 26 Kasımda sabaha karşı bir ev baskınıyla gözaltına alınmaları üzerine DİSK...
- Türkiye’deki grev ve direnişlere her geçen gün yenileri eklenirken işçilerin mücadelesi dayanışmayla büyüyor. Çayırhan Termik Santrali ve Linyit İşletmelerinin özelleştirilmesine karşı işçilerin başlattığı direniş devam ediyor. Genel Maden İşçileri...
- 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Uluslararası Mücadele Gününde her yıl olduğu gibi bu yıl da emekçi kadınlar alanları doldurdu. Dünyanın dört bir yanında olduğu gibi Türkiye’de de kadınlar onlarca kent ve ilçede protesto yürüyüşleri, nöbet eylemleri...
- Yunanistan’da 20 Kasımda pek çok sektörden on binlerce işçi genel greve çıktı. Yunanistan İşçi Sendikaları Konfederasyonu (GSEE) ve Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu’nun (ADEDY) çağrısıyla gerçekleşen grevle birlikte 70 şehirde protesto...
- Ankara’dan UİD-DER’li işçiler olarak özelleştirmeye ve hak gasplarına karşı eyleme geçen Çayırhan Termik Santrali ve Linyit İşletmesi işçilerini eylem alanlarında ziyaret ettik. 20 Kasımda maden işçileri iş bırakarak direnişe başlamış, ardından...
- “Eğer öleceksem, burada size karşı mücadele ederken öleceğim. Benim düşmanım sizsiniz. Vietnamlılar ya da Çinliler, Japonlar değil. Benim düşmanlarım ben özgürlüğümü istediğimde buna karşı duranlardır. Adalet istediğimde buna karşı duranlardır....
- Adana’da SASA Polyester’in PTA tesis şantiyesinde Gemont Endüstri adlı taşeron şirket bünyesinde çalışan inşaat işçileri gasp edilen 2 aylık ücretleri ve tazminatları için 20 Kasımdan beri fabrika önünde eylem yapıyor. Yapı ve Yol İşçileri...
- Hatay’ın Payas ilçesinde bulunan Atakaş Çelik fabrikasında Birleşik Metal-İş üyesi üç işçi, geçtiğimiz günlerde işten çıkarılmıştı. UİD-DER’li işçiler olarak fabrika önünde direniş başlatan işçilere direnişin beşinci gününde dayanışma ziyaretinde...
- “Her şeyin içinde ve her şeyin dışındayız”. Bu söz bir market çalışanı arkadaşımın ağzından işçilerin yaşamını özetleyen bir söz olarak döküldü. Uzun zamandır büyük bir mağazada çalışan arkadaşım, marketin günlük cirosunun rekorlar kırmasına rağmen...