Buradasınız
Suçlu Kim?
Gebze’den bir gıda işçisi
İşçilerin bugünkü ruh halini anlamak çok önemlidir. Ben de işyerimdeki arkadaşlardan başlayarak bunu anlamaya çalışıyorum. Geçtiğimiz günlerde bir işçi arkadaş oldukça kızmıştı ve arkadaşlarına sitem ediyordu: “Korkaklar, çekingenler, haklarını savunamıyorlar. Müdür ve şeflere yaltaklanıyorlar. Bu durumdaki işçilerle nasıl hak kazanabilirsin?”
Şurası kesin ki işçi sınıfı bugün örgütsüz ve böyle olduğu için de hakları için gerekli mücadeleyi veremiyor. Elbette örgütsüzlüğün ve egemen sınıfın yönlendirmesiyle işçilerde bir ruh hali de oluşuyor. Sessiz, pasif, ezik ruh hali işçilerin bir kısmına egemen. Patronlar da bu durumu işlerine geldiği gibi, acımasızca kullanıyorlar.
Elbette bu durumun birkaç temel nedeni var. Bu durumu anlamamıza sağlayacak ilk neden, tahmin edilebileceği gibi işten atılma korkusudur. İşinden olmamak için işçi, artan saldırılara boyun eğmeye başlar. Sesini yükseltip mücadele etmektense patronun gözüne batmaktansa sıkıntıya katlanmayı tercih eder.
İkinci önemli neden siyasidir. Ülkeyi yöneten ve çeşitli yasaları yapan siyasi iktidar, sinmiş ruh halini besler ve hatta genelleştirerek daha da güçlü hale getirir. Hükümetler, yeni işçi nesillerinin bu ruh durumuna uygun yetiştirilmesi için çalışırlar. İlköğretimden askerliğe, geleneksel değerlerden televizyonlardaki dizilere kadar türlü araçlarla işçi kitlelerine itiraz etmenin makbul bir şey olmadığı benimsetilir. Hiçbir hükümet örneğin itiraz eden, sorgulayan, eleştiren bir genç nesil istemez. Onlar hep birlikte milliyetçi, muhafazakâr, devletçi, dindar nesiller yetiştirmekle övünürler. Türkiye’de egemen olan anti-demokratik iktidarların ihtiyacı da esasta bu itaatkâr, kanaatkâr nesillerdir.
Üçüncü ve en önemli nedense işçilerin örgütsüz oluşudur. Tek tek işçiler örgütsüz olduklarından yukarıdaki durumun içine adeta kafa üstü düşerler. Hakkını almanın, itiraz etmenin, karşı çıkmanın suç ve ayıp sayıldığı bir ortamda işçiler sessiz, çekingen ve pasif hale gelirler. Fabrikadaki sorunları, iş kazalarını vb. ortadan kaldıracak basit bir önlemi patronlara dayatamazlar.
Elbette bu durum bir kader değildir. Umutsuz olmaya da gerek yoktur. Birçok sektördeki iş bırakma, sendikalaşma veya çeşitli türden eylemler, artan hak gasplarına ve saldırılara karşı, işçilerin tabandan gelen basıncıyla oluşuyor. Kendiliğinden başlayan bu dalgalanmaların önünü hükümetler de patronlar sınıfı da kesemez.
Çoğu işçinin mücadeleye ilk adımlarını atması, beklenmedik anlarda, kendiliğinden gerçekleşir. Çalışma koşullarını iyileştirmek, ücretini attırmak ve ailesini geçindirmek için mücadele etmekten daha doğal ne olabilir? Mücadele etmek işçinin kim olduğunu, yerinin neresi olduğunu, dost ve düşmanlarının kim olduğunu pratikte her işçiye kavratır. Mücadele işçinin ruh halinde büyük değişikliklere neden olur. Kavga etmek, birlik olmak ve direnmek her işçiye yeni bir ruh hali ve bakış açısı kazandırır. En basit hakkın dahi alınması veya korunması için örgütlenmenin en temel şart olduğunu görür işçi. Örgütlenen işçilerse ne kadar büyük bir güce sahip olduklarının farkına varırlar. Kapitalist kâr düzenin onları sefalet koşullarına sürüklediğini fark ederler. Tek tek işçilerin eksiklikleri, zayıflıkları örgütlenme ile giderilir.
İlk sözü mücadeleye yeni başlayan işçiye vermiş, işçilere yönelik şikâyetini dinlemiştik. Şimdi de mücadele içindeki bir kadın işçiye kulak verelim: “Sonuçta yolu da hesaba kattığımızda, biz her gün çocuklarımızı evde bırakıp 10 saatimizi işverene harcıyoruz. Ama işverenler diyorlar ki, ‘sen köle gibi çalışmaya devam et, ama karşılığında bizden bir şey isteme.’ Bugün metal işçilerinin toplu sözleşmesi 3 yıla çıkarıldı. Biz eğer bugün 3 yıllık sözleşmeye sesimizi çıkarmazsak, yarın 5 yıla çıkar, 6 yıla çıkar. İlerde çocuğum bana, ‘anne keşke zamanında bunları kabul etmeyip, mücadele etseydiniz’ dediğinde benim verecek cevabım olsun. Çocuğuma ben, 1500 liranın kölesi oldum, işten atılmaktan korktum, senin için sustum’ demek istemiyorum. Eşimizden, ailemizden, çocuğumuzdan, kendimizden çalıp patronlara verdiğimiz her şey için mücadele edelim.”
HAYIR De!
- Emekliler “AÇIZ” Diyor, Onları Kim Duyuyor?
- Geleceğimizi Kurmak İçin Birliğimizi Büyütelim
- “Asıl Haber Biziz Be Abla”
- Sağlık Çalışanlarına Sağlıksız Yemekler
- Sorunlar Mücadeleyle Çözülür
- İşyerinde “Paralı Eğitim!”
- Onların İnsafına Bırakmayalım!
- “Sana Ceza Veriyorum Tayfun!”
- Emekli Maaşı Ne Zaman Ödenecek?
- “Çalışanlarımıza Rapor Vermeyin!”
- “Kırtasiye Ürünleri İkinci Ele Düştü”
- Örgütlü Olmak ve Toplu İş Sözleşmeleri
- Alo 170: Yanlış Numara Çevirdiniz!
- Turgut Özal, Gökova Santrali ve Sonrası
- TÜİK Kimin Hizmetinde?
- Emekliler Sendika Kuramazmış!
- Sorumluluk Almadan Kazanım Elde Edemeyiz
- Topluma Fildişi Kulelerden Bakmak
- Mücadele Edenler Mutlaka Kazanır!
- “Geçmiş Olsun” Yerine “Rapor Almayın”
Son Eklenenler
- İngiltere’de 7 Ekimden bu yana her Cumartesi ulusal çapta eylemler düzenleyerek Filistin halkının yanında yer alan işçi ve emekçiler, egemenlerin savaşına karşı meydanlarda yerlerini almaya devam ediyor. 20 Nisanda ülke çapında çeşitli kent...
- İtalya’da büyük işçi sendikaları iş cinayetlerine karşı binlerce işçinin katıldığı kitlesel bir miting düzenledi. 20 Nisan’da işçiler “Artık Yeter!” sloganıyla işyerlerinde iş sağlığı ve güvenliği, kamu sağlığı hakkı, adil vergi reformu ve...
- İşyerinde, sokaklarda, toplu taşıma araçlarında insanların yüzlerinden okunan yorgunluk ve mutsuzluk dikkatimi çekiyor. Öfke, mutsuzluk, umutsuzluk bir virüs gibi yayılmaya başladı. “Ama insanlar neden bu kadar mutsuz?” diye düşündüm kendi kendime....
- 1 Mayıs’ın gelmesiyle emekçiler, kadınlar, üniversiteli gençler, emekliler kendi taleplerini haykırmak için alanları doldurmaya hazırlanıyor. Ben de genç bir işçi olarak kendi talebimi haykırmak için alanda yerimi alacağım. Benim talebim çalışma...
- İşçi Sınıfının Uluslararası Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü 1 Mayıs yaklaşırken UİD-DER Mersin temsilciliğinde de “Sermayenin ve İktidarın Saldırılarına Karşı 1 Mayıs Ruhuyla Mücadeleye!” başlıklı etkinlik gerçekleştirildi. Etkinliğe çeşitli...
- Bugünün stajyer öğrencileri, yarının sağlık işçileri olarak 1 Mayıs’ta sesimizi duyurmaya geliyoruz. Kimimiz ailelerinden uzakta farklı şehirlerden gelip yurtlarda kalan, kimimizse aileleriyle İstanbul’da yaşayan öğrencileriz. Biliyoruz ki stajyer...
- 2021 yılı sonunda Mesleki Eğitim Kanunu’nda yapılan değişiklikle birlikte MESEM’e (Mesleki Eğitim Merkezleri) kayıtlı kişi sayısında patlama yaşandı. Bugün MESEM’e kayıtlı, 300 bini ise 18 yaşından küçük, 1,5 milyon öğrenci var. MESEM’lerin daha...
- Bizler Gebze’den işçi ve öğrenciler olarak 1 Mayıs yaklaşırken sizlerle duygu ve düşüncelerimizi paylaşmak istiyoruz. Birçoğumuz 1 Mayıs’ı UİD-DER’in geçen sene Uğur Mumcu Kültür Merkezinde gerçekleşen 1 Mayıs etkinliği ile tanıdık. Bu tanışma...
- UİD-DER’li işçiler, grevlerinin 9. gününde Mersen işçilerine dayanışma ziyaretinde bulundu. “İşçiler Boyun Eğmiyor Mücadele Ediyor! Yaşasın Sınıf Dayanışması!” pankartı arkasında grev çadırına yürüyen UİD-DER’li işçiler hep birlikte “Yaşasın Sınıf...
- Emekçi kadın kardeşimiz, nasılsın? Pek sorulmaz nasıl olduğumuz, neler hissettiğimiz ve en önemlisi ne istediğimiz. Bu düzende bir rol biçilmiştir biz emekçi kadınlara ve ona uygun davranmamız, rolümüzü iyi oynamamız beklenir bizden. Hem de öyle...
- Bizler kamuda çalışan sağlık emekçisi kadınlarız. 1 Mayıs yaklaşırken içimizdeki heyecan ve umutla bir araya geldik ve sağlık emekçileri olarak “neler talep ediyoruz?” diye konuştuk. Kadınların oldukça yoğun çalıştığı bir sektörde olmamıza rağmen...
- Sorunlarımız her geçen gün katmerlenerek büyüyor. Mutfak masrafları, faturalar, barınma sorunu, düşük ücretler… Ama yalnızca sorunları sıralamakla bir yere varamayız. Yaşadığımız sorunları çözüme kavuşturmak için öncelikle sorunun kaynağını...
- Mersin Çevre Platformu, MIP AŞ’nin limanı genişletmek amacıyla Atatürk Parkını kapatmasını Özgür Çocuk Parkında basın açıklaması ile protesto etti. Mersin halkı, şehir merkezinde bulunan Atatürk Parkının MIP A.Ş tarafından liman genişletme...