Buradasınız
Tek Adam Rejimine Geçit Yok!
Tüm ülke, 16 Nisanda yapılacak referanduma kilitlenmiş durumda. Tüm olaylar, referandum etrafında şekilleniyor. Siyasi iktidar, halkı tek adam rejimine mecbur etmek için her türlü yola başvurmaktan geri durmuyor. Tüm gücüyle abanıyor, devletin her türlü imkânını kullanıyor, medyayı seferber ediyor. Lakin toplumun çoğunluğu, işçi ve emekçiler tek adam rejimine HAYIR diyor.
“Hayır” oyları çoğaldıkça iktidar çevrelerinin psikolojisi de bozuluyor. Halkın itiraz etmesine, “hayır” demesine tahammül edemiyor, bunu sindiremiyor ve öfkeden çılgına dönüyorlar. Tam da bu yüzden, kriz çıkartmak için ellerinden geleni yapıyorlar. Meselâ bir anda Hollanda ile siyasi kriz patlamasının, daha doğrusu bilerek kriz yaratılmasının nedeni budur. İktidarın ileri sürdüğü gerekçeler son derece çürük; bu yüzden tek adam rejimine neden evet denmesi gerektiğini topluma açıklayamıyor. Açıklayamadığı için de kriz ve kaos yöntemine başvuruyor.
AKP iktidarı ve medyasının gözü öyle dönmüş ki, “eğer başkanlık sistemi referandumdan geçmezse kriz olur” diyerek halkı alenen tehdit ediyorlar. Manisa’da olduğu gibi, AKP yetkilileri “iç savaş”tan söz ediyorlar. Cumhurbaşkanı “hayır” oyu verecekleri terörist ve darbeci ilan ediyor. Ruhunu iktidara satmış kalemler, “hayır” oyu verecekleri Haçlılarla özdeşleştiriyorlar. Bu şekilde tüm muhalifler ve “hayır” diyecek herkes baskı altına alınırken, utanmadan bir de demokrasiden söz ediyorlar. İtiraz eden, karşı çıkan, hakkını talep eden hiç kimseye tahammülleri yok! Sırf “hayır” kelimesini duymamak için “hayırlı günler”, “hayırlı cumalar” deyimlerini kullanmıyorlar. Ellerinden gelse “hayır”ı dilimizden söküp atacaklar. Bu durumun kendisi bile tek adam rejiminin nasıl bir şey olacağını anlamaya yetmiyor mu?
İnsan sormadan edemiyor: E, ne oldu sizin “millet iradesi” sevdanıza? Hani millet ne derse o oluyordu? Ancak biz biliyoruz ki tepedekilerin halkın iradesine aldırdığı falan yoktur. Onların tüm derdi iktidarlarını ve ayrıcalıklarını korumaktır. İktidarda kalmak için her türlü yalana başvurmaktan ve insanların inançlarını kullanmaktan çekinmezler. Halkı ikna etmek için “milli irade”den dem vurur, halktan yana gözükürler. Ama bunların “milli irade”ye saygıları, millet bunlara koca bir hayır dediği zaman derhal biter! Meselâ 7 Haziran 2015 seçimlerinde AKP tek başına iktidar olamayınca derhal çamura yattı! “Milli irade” kavramını ağızlarından düşürmeyen “millet seviciler”, bir anda milletin iradesini unuttular ve seçim sonuçlarını tanımadılar.
AKP iktidarı, laf düzeyinde bile olsa artık topluma pozitif şeyler söyleyemiyor. Zaten yapmak zorunda olduğu yol, köprü, havaalanı gibi yatırımlar ise, emekçilerin karnını doyurmuyor. Bu yüzden siyasi iktidar ve medyası, toplumu korkutarak ve dehşete düşürerek oy toplamaya çalışıyor. O kadar çaresizler ki, sürekli geçmiş dönemdeki olumsuzlukları gündeme getiriyor, tek adam rejimi olmazsa o günlere geri döneriz diyorlar! Tek adam rejimi olmadığında ülkenin bölüneceğini iddia ediyor, milliyetçiliği kışkırtıyorlar. Özellikle MHP’nin tabanından oy almak için bunu yapıyorlar.
12 günde 6 Avrupa ülkesiyle kriz yaratılmasının nedeni budur. Tüm siyasetini korkutma üzerine kuran AKP’nin acil şekilde bir “dış düşman” yaratmaya ihtiyacı vardı ve bunu yarattı. Bizzat AKP döneminde hazırlanan seçim kanununa göre yurt dışında seçim propagandası yapmak yasaktır. Bu gerçeğe ve Hollanda hükümetinin “bizde de seçim var, şimdi değil bir hafta sonra gelin” demesine rağmen, AKP’nin bakanları kasıtlı olarak bu ülkeye gitmişlerdir. Amaç kriz çıkartmak ve bunu malzeme olarak kullanmaktır. Sırf milliyetçiliği kışkırtmak ve oy toplamak için Hollanda dâhil Avrupa ülkelerine etmedikleri küfür kalmadı. Şu anda, Avrupa dâhil etrafındaki tüm ülkelerle kavgalı olan bir Türkiye var. Bu durum uluslararası ilişkileri derinden sarsmakta ve ekonomiyi de olumsuz etkilemektedir. İşsizliğin 4 milyona tırmanması da bu gerçeği gözler önüne seriyor. Kendi çıkarı için “benden sonrası tufan” diyen, içeride ve dışarıda kriz yaratan bir iktidardan topluma ne hayır gelir?
Bu tufanı, kriz ve kaos siyasetini bize “güçlü Türkiye” biçiminde pazarlıyorlar. Tek adam rejimi ile “güçlü Türkiye”nin önü açılacak diyorlar. Neyin veya kimin önünün açılacağını anlamak için “güçlü Türkiye”de işçi-emekçilerin durumuna bir göz atalım:
- Milyonlarca işçi asgari ücretle çalışıyor.
- Ücretler düşük olduğu için işçiler fazla mesai yapıyor, yani gece gündüz çalışıyorlar.
- “Güçlü Türkiye”de işçilerin sosyal yaşamı yok!
- Kredi kartı kullanmayan, kredi borcuna girmeyen, en az dört beş yılını bankalara ipotek ettirmeyen işçi yok gibi.
- İş güvenliği önlemleri alınmadığı için her ay 150’den fazla işçi iş kazalarında yaşamını kaybediyor. 2016’da iş cinayetlerinde 1970 işçi katledildi.
- “Güçlü Türkiye”de işçilerin hakkını araması yasak, çünkü hükümet her seferinde işçilerin grevlerini yasaklıyor.
- Bizzat TÜİK’in açıkladığı rakamlara göre 3 milyon 872 bin kişi işsizdir. Gerçek işsiz sayısı ise 6 milyondur.
İşte “güçlü Türkiye!” İşçiler açısından yaşanmaz bir ülke! “Güçlü Türkiye”nin sahibi patronlar sınıfıdır. Son 15 yıl içinde, AKP yandaşı sermaye dâhil büyük patronlar palazlandıkça palazlandılar. Türkiye’deki dolar milyarderlerinin sayısının 33’e çıkması da bu gerçeği ortaya koyuyor. Bir avuç kapitalistin/patronun elinde tuttuğu zenginlik her geçen gün büyüyor. Gerçek bu kadar net ve acımasızıdır! Zenginlik denizinde yüzen iktidardakiler ile milyonlarca işçi-emekçinin yaşamı taban tabana zıttır.
Siyasi iktidar, ülkeyi tam anlamıyla korku atmosferine sürüklemiştir. Darbe gerekçe gösterilerek OHAL ilan edilmiş ve KHK’lar eşliğinde demokratik haklar ortadan kaldırılmıştır. Tüm görüşlerden muhalif insanlar, aydınlar, siyasetçiler ve gazeteciler cezaevlerine atılmış, on binlerce insan işinden edilmiş ve işçilerin grevi yasaklanmıştır. İnsanlar demokratik tepkilerini dile getirememekte ve “acaba tutuklanır mıyım?” korkusu yaşamaktadırlar. İşte tek adam rejimiyle korku toplumunu kalıcılaştırmak ve iktidarlarını garanti altına almak istiyorlar. Tam da bu yüzden çok önemli bir dönemeçteyiz: HAYIR demeli, HAYIR diyenlerin sayısını daha da arttırmalı ve tek adam rejimine geçit vermemeliyiz!
- İşçi Dayanışması 199. Sayı Çıktı!
- Gerçek Adalet Mücadelemizle Gelir
- Özgür Olmak Demek…
- Hangisi Daha Zor?
- Olur Kardeşim Olur!
- Yiyorlar, İçiyorlar Hesabı Bize Ödetiyorlar
- 2025, 2024’ten Daha mı İyi Olacak?
- Ters Yüz Edilen Gerçekler: Suç Ne? Suçlu Kim?
- Dünya İşçi Sınıfının Birliği Yolunda Mücadelemizi Büyütelim!
- İşçi Dayanışması 198. Sayı Çıktı!
- Artan Zenginliğin Arkasında Büyüyen Yoksulluğumuz
- Kaynakları Tüketen Kim?
- Yaşadım Diyebilmek İçin!
- Sınır Tanımayan Irmaklar Gibi
- İşçinin Değeri Yok mu?
- Geleceğe Dönüşmek, Geleceği Büyütmek
- Sınıf Olarak Birleşelim, Yoksulluğa ve Sömürüye Hayır Diyelim!
- İşçi Dayanışması 197. Sayı Çıktı!
- Esirler Dünyasına Özgürlük Çağrısı: Enternasyonal!
- Ağıt Yakmasın Analar, Umut Türküleri Söylesin
Son Eklenenler
- Aile Sağlığı Merkezi (ASM) çalışanları 1 Kasımda yürürlüğe giren Aile Hekimliği Sözleşme ve Ödeme Yönetmeliği’ni protesto etmek için 5-6-7 Kasımda tüm Türkiye’de iş bırakma kararı aldı. Sağlık emekçileri İstanbul, Ankara ve İzmir başta olmak üzere...
- 7 Kasım 1917’de Rusya’da işçi sınıfı devrim gerçekleştirdi ve siyasal iktidarı ele geçirdi. Bu devrim Rus takvimine göre 25 Ekimde gerçekleştiği için tarihe Ekim Devrimi olarak geçti. Ekim Devrimi, tüm dünyayı sarsmış, 20. yüzyılın akışını kökten...
- Dünya… Masmavi okyanusları, uçsuz bucaksız ormanları, kıtaları dolaşan nehirleri, heybetli dağlarıyla her yanından yaşam ve bereket fışkıran bu rengârenk gezegen… Bu gezegenin gözümüzün önündeki hali içler acısı! Çünkü tüm dünyaya egemen olan...
- İSİG Meclisi’nin raporuna göre Ekim ayında 164 işçi, yılın ilk on ayında ise en az 1540 işçi iş cinayetlerinde hayatını kaybetti. Türkiye’de iş kazaları ve iş cinayetleri en yakıcı sorunlardan biri olmaya devam ediyor. Her gün en az 5 işçi hayatını...
- Belediye işçileri artan hayat pahalılığı karşısında biraz olsun nefes alabilmek için ücretlerini yükseltmek istiyorlar. Buna karşılık belediyelerin yönetimleri ödenek olmadığı bahanesiyle işçilere düşük ücret dayatıyorlar. İstanbul ve İzmir’in ilçe...
- Tarih boyunca gelmiş geçmiş tüm sultanlar, komutanlar, yöneticiler, iktidarlar insanların ve toplumların algılarını şekillendirmeye, psikolojilerini yönetmeye odaklanmışlardır. Başka türlü egemenliklerini koruyamayacaklarını bildiklerinden toplumun...
- İngiltere’de 100 binin üzerinde insan Filistin halkıyla dayanışmasını göstermek ve emperyalist savaşa hayır demek için 2 Kasımda yeniden meydanlara çıktı. Başkent Londra’da 21. kez düzenlenen ulusal eylem gününde on binler hükümet binalarının...
- İspanya’da 29 Ekim Salı günü yaşanan sel felaketinde can kaybı 250’ye ulaştı. İspanya’nın doğusundaki Valencia bölgesinde etkili olan aşırı yağışlardan sonra meydana gelen sel felaketi büyük bir yıkıma neden oldu. Kurtarma ekipleri felaketten...
- Sevgili işçi kardeşlerim, yazının başlığı mücadele örgütümüzün ve işçi sınıfının çalışkan evlatlarından kadim bir dostuma aittir. Bir Afrika atasözü “aslanlar kendi tarihlerini yazana kadar, av hikâyeleri her zaman avcıların kahramanlığını...
- Genel-İş Sendikası İstanbul Anadolu Yakası 4 No’lu Şube ile Kartal Belediyesi yönetimini temsil eden SODEMSEN arasında yürüyen görüşmelerden olumlu bir sonuç alınamaması üzerine Kartal Belediyesi işçileri 30 Ekimde greve çıkmıştı. Belediye...
- Sendikaya üye olan işçilerin önüne çok çeşitli engeller çıkartılıyor. Sendikanın örgütlendiği işyerinde toplu sözleşme yapma yetkisi alması için hem işkolu hem de işletme barajlarını aşması ve Çalışma Bakanlığından çoğunluğu sağladığına dair yetki...
- Tarkett işçileri 18 Eylülden bu yana grevlerini sürdürüyorlar. Taleplerini, mücadelelerinin nasıl başladığını, grevlerini şöyle anlatıyorlar:
- Ücretlerini arttırmak, sendikalaşmak, ücret gaspına dur demek için çeşitli sektörlerden işçiler grev ve direnişlerini sürdürürken her geçen gün bunlara yenileri ekleniyor. Kartal Belediyesi işçileri Toplu İş Sözleşmesi (TİS) masasında anlaşma...