Buradasınız
Kıdem Tazminatının Dünü Bugünü!
Tuzla’dan bir kadın metal işçisi

AKP hükümeti, 15 yıllık iktidarı süresince Türkiye işçi sınıfının uzun mücadeleler ve bedellerle kazandığı haklarına sistematik olarak saldırmıştır ve saldırmaya da devam etmektedir. Taşeronluğu yaygınlaştırmış, emeklilik yaşını yükseltmiş, özel istihdam bürolarını (kölelik büroları) yasalaştırmıştır. Şimdi ise hedefte kıdem tazminatı var! Hükümet, işçilerin iş güvencesi anlamına gelen kıdem hakkını yok edecek bu uygulama için referandum sonrasını bekledi.
Kıdem tazminatı işçilerin uzun yıllara yayılan mücadeleleri sonucu elde edilmiş bir kazanımdır. Türkiye’de kıdem tazminatı ilk olarak 1936 yılında çıkarılan iş kanununda geçmektedir. Kanuna göre kıdem tazminatını hak edebilmek için işçinin çalışma süresinin en az 5 yıl olması gerekiyordu. Beş yıldan sonraki her yıla karşılık 15 günlük ücret üzerinden hesaplama yapılması öngörülmekteydi. 1950 tarihli İş Kanununda kıdem tazminatı almak için gerekli görülen süre 5 yıldan 3 yıla düşürüldü. 1952 yılında emekli olmak üzere işten ayrılanlar da kıdem tazminatı almaya hak kazandı. 1967 yılında ise işçinin ölümü halinde mirasçılara kıdem tazminatı ödenmesine yönelik düzenleme yapıldı.
1950’lerden itibaren Türkiye sanayileşmeye başlayıp hızlı bir dönüşüm sürecine girmiştir. Sanayi geliştiği ölçüde işçi sınıfı büyüyor, işçi sınıfının mücadelesi de güç kazanıyordu. 1960’ların başlarında 300 bine yakın sendikalı işçi varken bu rakam 1970’te 1 milyonu aşmıştı. Pek çok işyerinde direnişler, eylemler yaşanıyordu. 1970 yılında greve çıkan işçi sayısı 120 bin civarındaydı. İşçi sınıfının bu uyanışı karşısında devlet geçmişten farklı olarak, işçi sınıfının taleplerini de dikkate almak zorunda kalmıştır. İşçi sınıfının yükselen mücadelesinin etkisi kanunlara da yansımıştır. Kıdem tazminatı hakkının gelişimi işçi sınıfının mücadelesi ile mümkün olmuştur.
Dönemin hükümeti, 1971’de çıkarılan yeni İş Kanununda kıdem tazminatı ile ilgili önemli bir değişiklik yapmasa da, tazminat hesabında dikkate alınan 3 yıldan sonra her yıla 15 günlük ücretin toplu sözleşme ile arttırılabilmesi maddesini koymak zorunda kalmıştır. 1975 yılında yapılan değişiklikle kıdem tazminatı hakkı için gerekli olan çalışma süresi bir yıla indirilirken, her yıl için 15 günlük ücret olan tutar da 30 güne çıkarıldı. Ancak kıdem tazminatına tavan getirildi. Bu tavan, asgari ücretin brüt miktarının 7,5 katıydı. Sınıf mücadelesinin o günkü düzeyi içinde bu yüksek tavana bile itiraz edildi. Anayasa Mahkemesi 1979’da bu tavanı iptal etti, yasa bir yıl sonra yürürlüğe girdi. 12 Eylül darbesinden 5 ay önce Nisan 1980’de kıdem tazminatı tavanı kalkmış oldu. 14 Nisan ile 23 Ekim 1980 tarihleri arasında kıdem tazminatı konusunda tavan uygulanmadı.
12 Eylül darbesinden sonra işçi sınıfının kazanılmış bütün hakları saldırıya uğradı. Kıdem tazminatı ilk hedefti. Ekim 1980’de İş Kanununun ilgili maddesi değiştirildi ve asgari ücretin 7,5 katı olan tavan sınırlaması yeniden getirildi. Cunta rejimi işçi sınıfının mücadelesini ezdikten sonra günümüzde uygulanan “Toplu sözleşmelerle ve hizmet akitleriyle belirlenen kıdem tazminatlarının yıllık miktarı, Devlet Memurları Kanununa tabi en yüksek Devlet memuruna 5434 sayılı TC Emekli Sandığı Kanunu hükümlerine göre bir hizmet yılı için ödenecek azami emeklilik ikramiyesini geçemez” hükmünü getirdi.
Kıdem tazminatı hakkından tüm işçilerin etkili bir biçimde yararlanması için mücadele edilmedir. Bu kırpılmış haliyle bile kıdem tazminatı hakkından çok az sayıda işçi yararlanabiliyor. Bu durumu gerekçe göstererek fon uygulamasını devreye sokmaya çalışan AKP iktidarı, gerçekten tüm işçilerin kıdem tazminatı hakkından yararlanmasını istiyor olsaydı işçilerin taleplerine kulak verirdi. Kıdem tazminatına hak kazanmak için gerekli asgari çalışma süresi bir yılın altına indirilmelidir. Kendi isteği ile ayrılanların da kıdem tazminatı alması sağlanmalıdır. Kıdem tazminatı hesaplamasında tavan kaldırılmalıdır. İşçilere kıdem tazminatı ödemeyen patronlara ağır cezalar uygulanmalıdır.
UİD-DER ile İlk 1 Mayıs’ım
Bir 1 Mayıs’ta Yine Alanlardayız
- Metal İşçileri: “İşçinin Hakkı İşçiye!”
- Kıdem Tazminatı Hakkımız Egemenlerin Ağzını Sulandırıyor
- “Olmaz Öyle Şey”
- Sendika Biziz!
- Engel Olduk, Yine Olabiliriz!
- Su Uyur Düşman Uyumaz
- Kötü Gün Dostu Kıdem
- Patronların Oyununa Kanmamak İçin UİD-DER’e
- Kıdem Tazminatı Bize Mirastır
- Sağlıklı ve Güvenli Çalışma İçin Kıdem Tazminatına Sahip Çık
- Kıdemden Elinizi Çekin!
- Kıdem Tazminatı Sınıfımızın Bize Mirasıdır
- Kıdem Tazminatımızın Patronların Cebine Girmesine İzin Vermeyeceğiz!
- Gebze Sendikalar Birliği: Kıdem Tazminatımızı Gasp Ettirmeyeceğiz!
- Kıdem Tazminatı Maliyet Değil Haktır!
- İçimiz Isınır mı?
- Dün Ayağa Kalkmışlardı, Peki Ya Bugün?
- Kıdem Tazminatını Gasp Ettirmeyelim
- Burjuva Medyanın Dezenformasyonlarına Kanmayalım!
- Kıdem Tazminatı: Yalanlar ve Gerçekler!
Son Eklenenler
- 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Gününde yüz binlerce emekçi kadın dünya meydanlarına aktı. Dünyanın dört bir yanında derinleşen ekonomik krize, artan işsizliğe ve yoksulluğa, yaygınlaşan emperyalist savaşa ve yükselen faşizme karşı emekçi kadınlar...
- UİD-DER ve Belediye-İş Sendikası İstanbul 2 Nolu Şube, 8 Mart Uluslararası Emekçi Kadınlar Günü vesilesiyle 9 Martta, Avcılar Barış Manço Kültür Merkezinde “8 Mart Yol Gösteriyor: Engeller Mücadeleyle Aşılır!” şiarıyla etkinlik düzenledi. Düzenlenen...
- Elinizde tuttuğunuz broşür, İşçi Dayanışması bülteninde yer alan Emekçi Kadın köşemizde yayınlanan yazılardan bir seçki yapılarak hazırlandı. Gururla söylemeliyiz ki Emekçi Kadın köşemizdeki tüm yazılar işçi ve emekçi kadınlar tarafından yazıldı,...
- 8 Mart Uluslararası Emekçi Kadınlar Gününde İstanbul’dan Diyarbakır’a, Kocaeli’den Antep’e, Hatay’dan İzmir’e Türkiye’nin dört bir yanında binlerce emekçi kadın engellemelere rağmen alanlara çıktı, taleplerini haykırdı. Diyarbakır’da kadınların...
- 8 Mart’ın ortaya çıkışının ve bir gelenek olarak yükselmesinin hikâyesi, emekçi kadınların birlik olup en zorlu engelleri aşmasının hikâyesidir. Gelecek kuşaklara nice deneyimleri, nice hakları miras bırakmasının hikâyesidir. Bu hikâye, bizim devam...
- Bizler 8 Mart’ı yaratan işçi kuşaklarının, emekçi kadınların direncini ve azmini yarınlara aktaracak bugünün işçi kuşaklarıyız. Tüm zorluklara rağmen, azimle mücadele ederek miras bırakılan bu geleneğe sahip çıkmaya devam edeceğiz. Çünkü savaşların...
- 8 Mart Emekçi Kadınlar Günü, emekçi kadınların çalışma saatlerine, işyerindeki baskı ve tacizlere, düşük ücretlere karşı başlattığı mücadeleden doğdu. 8 Mart ne kadınlara hediye verme günüdür ne de bütün kadınları aynı potaya koyan, hangi sınıftan...
- Bizler farklı hastanelerde, branşlarda ve meslek gurubunda olan sağlık emekçisi kadınlarız. Bir kez daha 8 Mart coşkusu yaşıyoruz. Hastaneler, aile hekimlikleri ve daha nice sağlık kurumu ile evlerimiz arasında mekik dokuyarak geçiyor hayatımız....
- Biz emekçi kadınlar, kadın işçilerin sağlık, güvenlik ve aile yaşamı üzerindeki olumsuz etkileri nedeniyle gece vardiyasının yasaklanmasını talep ediyoruz! Gece vardiyasının kadın işçileri fiziksel ve psikolojik olarak yıpratırken güvenlik riski...
- Bazen insan yaşadıklarını, içinde bulunduğu durumu tam olarak anlamlandıramaz. İşte benim durumum da buydu. Ben metal işkolunda, sendikalı bir fabrikada yıllardır çalışan bir kadın işçiyim. Tüm yaşamım mücadele içinde geçti. Bazen işyerinde verdim...
- Bizler fabrikalarda vardiyalı çalışan metal işçisi kadınlarız. Zorlu ekonomik koşullar altında, mutfakta tencereyi kaynatmaya çalışıyoruz. Bir taraftan evin işlerini sırtımızda taşırken, bir taraftan da çocuklarımızı yetiştirmeye çalışıyoruz. Yeteri...
- Sözde aile içinde birlik beraberliğin korunması gerekçesiyle 2025’i aile yılı ilan ettiler. Ama aile içindeki huzurun bozulmasındaki en büyük nedenin geçim sıkıntısı olduğunu yok saydılar. Bir babanın kiraya, faturalara, çocukların eğitim...
- Bundan 168 yıl önce Amerika’da tekstil işçileri uzun çalışma saatlerine, düşük ücretlere, insanlık dışı çalışma koşullarına karşı mücadele veriyorlardı. Fabrikada çıkan yangında 128 kadın işçi yanarak hayatını kaybetti. 8 Mart işte bu yüzden...