Buradasınız
İnandığı Doğruların Adamı: Orhan Kemal

Orhan Kemal, 15 Eylül 1914’te “bereketli topraklar” üzerinde, Adana’da doğdu. Orhan Kemal’in babası 1920 Meclisine Kastamonu’dan Mebus olarak seçilmiş, ancak 3 gün sonra zorla istifa ettirilmişti. İstiklal Mahkemelerinde yargılanmış, baskı görmüştü. Parti kurup gazete çıkardığı için aldığı tehditler yüzünden, öldürülmemek için Suriye’ye kaçmak zorunda kalmıştı. Buradan Lübnan’a geçen baba, ailesini de yanına aldı. Orhan Kemal, daha çocuk yaşta fakirlik, yoksulluk ve emeğin sömürüsü ile Lübnan’da tanıştı. Bir gün, çalıştığı fabrikada kendisi gibi bir işçi olan Eleni’ye, “ayağımdaki eski pantolondan utanıyorum” der. Eleni, Orhan Kemal’e “Sen ne utanıyorsun? Zenginler utansın. Aldırma böyle şeylere, boş ver” der. Bu sohbet Orhan Kemal’in insanlar arasındaki sınıfsal farkı görmeye başlamasını sağlar.
1932’de Orhan Kemal tek başına Adana’ya döner ve burada bilinçli işçilerin uğrak yeri olan Giritli’nin kahvesinde arkadaşlar edinir. Bu işçiler sayesinde okumanın tadına varır. Okudukları, var olan düzenin çelişkilerini önüne getirdikçe Orhan Kemal’deki bilinç değişimi şiirlerine de yansır.
Çırçır fabrikasında çalışmaya başladığı yıllardaki gözlemlerini ve tanık olduğu olayları ileride yazacağı romanlarında aktarmıştır Orhan Kemal. 5 Mayıs 1937’de aynı fabrikada çalışan eşiyle tanışıp evlenir. İlk çocukları dünyaya geldiği günlerde (1938) askere çağrılır. Terhis olmasına yakın “komünizm propagandası” yapmaktan ihbar edilir ve tutuklanır. Suçu Nazım Hikmet ve Gorki’nin romanlarını okumaktır. Önce Kayseri Cezaevine, oradan Nâzım Hikmet’in yattığı Bursa Cezaevine nakledilir. Nâzım Hikmet’le dostluğunu şöyle aktarır: “Benimle inceden inceye uğraşıyordu. O kadar ki ‘yarı aydın’lığımdan yahut ‘küçük burjuva’lığımdan gelen ‘vıdıvıdıcı’ tabiatımla, birtakım huy ve telakkilerime varana kadar her şeyimle tatlı bir uğraştı bu.”
Bu tanışma, onun sanat yaşamının belirginleşmesinde bir dönüm noktası olacaktı. Nâzım Hikmet, cezaevinde Orhan Kemal’e adeta öğretmenlik yapmış, programlı olarak felsefe, edebiyat, toplumbilim, siyaset, Fransızca çalıştırmıştır. Orhan Kemal, şiir denemelerinin yanı sıra düzyazı denemeleri yaptığı cezaevi döneminde, yazdığı bir yazıyı Nâzım’a okur, o da kendisine şiir değil hikâye ve roman yazmasını tavsiye eder. Orhan Kemal, Nâzım Ustasının bu tavsiyesine uyarak roman ve hikâye yazmaya başlar.
26 Eylül 1943’te cezası biter ve Adana’ya döner. Geçim sıkıntısı çektiği bu dönemlerde sebze nakliyeciliği, hamallık, ne iş bulsa yapar. Orhan Kemal, bu arada hikâye yazmaya devam eder. Bu hikâyeler çeşitli dergilerde yayımlanır. 1944’ün Kasımında, o dönemin seçkin edebiyat dergisi olan Varlık’ta Revir Meydancısı Yusuf başlıklı hikâyesi yayınlanır. 1945 Varlık Dergisi okurları tarafından Orhan Kemal, “en beğenilen hikâyeci” seçilir. Artık okur ve edebiyat çevrelerince tanınan bir yazar olmuştur. Ama geçim sıkıntısı devam etmektedir. 1949’da ilk romanı Baba Evi ve ardından ilk hikâye kitabı Ekmek Kavgası yayınlanır. Ekmek Kavgası’nın içindeki on sekiz hikâyenin hepsi de işçilerin gerçek savaşını, ekmek kavgasını anlatmaktadır. Hikâyelerdeki insanlar yoksul kişilerdir. Kişilerin hemen hepsi gözü-gönlü tok, kanaatkâr ama insanca yaşamak isteyen ve bunun için çalışmaktan kaçmayan işçilerdir.
1949, Orhan Kemal’in hayatında geçim sıkıntısının inanılmaz boyutlara ulaştığı yıldır. İstanbul’a gitme kararı alır. Zor günler, yoksulluk burada da yakasını bırakmaz. Bu günleri şöyle anlatır: “Vakit gece… Nuriye’yle çocuklar her zamanki örtülerinin üzerine evde ne kadar battaniye, kilim varsa almış, birbirine sokularak uykuya geçmişlerdi. Ben uyanık, yalnız o gece değil, günler, haftalar gözüme uyku girmiyor… Ufacık, kutu gibi iç içe iki odada oturuyoruz. Aylık kira otuz mu, kırk mı ne? Bu parayı bile aybaşı gelince veremiyorum. Kimi zaman iki, üç ay borcum oluyor… Çocukların ayağında ayakkabıları yok. Palto falan lüks bizim için. Evin reisi kim, ben. Ama cepte dolmuş, otobüs, tramvay parası yok. Soba, odun kömür hak getire. Bu işlerin altından nasıl kalkacağım? Adana’dan İstanbul’a gelişime bin pişmandım ama kalsaydım ne olacaktı… Beni işimden çıkartmışlardı. Göçmek zorundaydım.”
Orhan Kemal bu dönemde de yoğun bir çalışma temposu sürdürmüştür: Bereketli Topraklar Üzerinde, Dünya Evi, Hanımın Çiftliği, Arka Sokak gibi eserlerinde hep yoksul insanları, işçileri anlattığı için soruşturmaya uğramıştır. Yargılama sırasında yargıç; “konuları neden hep fakir fukaradan, işçilerden alıyorsun, Türkiye’de varlıklı insanların, iyi yaşayanların hayatlarını neden yazmıyorsun?” diye sorar. Orhan Kemal’in yargıcın sorusuna verdiği cevap şudur: “Ben gerçekçi bir yazarım. En iyi bildiğim konuları alırım. Varlıklı yurttaşların yaşayışlarını bilmiyorum, nasıl yaşadıklarından haberim yok!” 7 Mart 1966’da bir ihbar üzerine iki arkadaşıyla birlikte tekrar tutuklanır. Bu defa “Hücre çalışması ve Komünizm propagandası” yaptığı gerekçesiyle tevkif edilerek Sultanahmet Cezaevi’ne gönderilir. Sonra tekrar beraat eder.
Hapishane koşulları, soruşturmalar ve yaşadığı yoksulluk erken yaşta ciddi sağlık problemleri yaratmıştır Orhan Kemal’de. Tedavi görmesine rağmen kalp krizinden kurtulamaz. Göçebe gibi yaşamak zorunda kaldığı bu acımasız dünyadan 2 Haziran 1970’de göçüp gider Orhan Kemal.
O, roman ve hikâyelerinde yaşadığı toplumun gerçek yüzünü, emeğin ve emek veren işçinin nasıl sömürüldüğünü, bu düzen içerisinde azınlığın çoğunluğun hayatını nasıl mahvettiğini her türlü baskıya karşın yazmaktan geri durmadı. Bereketli Topraklar Üzerinde adlı eserinde; “Bir insan ya insan olmalı, insanlar için canını vermeli ya da kalabalık etmemeli dünyamızı! Ben bunu bilir bunu söylerim” demiştir. 1960’lı ve 70’li yıllarda mücadele eden işçi sınıfı, Orhan Kemal’in romanlarını yazdığı dönemlerdeki işçilerin çocuklarıydı. Toplumsal dönüşümün yaşandığı sancılı bir dönemin yazarlarından Orhan Kemal’i saygı ile anıyoruz. O işçi-emekçilerin bir ozanı olarak daima saygıyla anılacak!
- İşçi Sınıfının ve Ezilenlerin Gerçek Sanatçıları Mücadelemizde Yaşıyor
- Büyük İnsanlığın Safında Bir Kalem: Sabahattin Ali
- Uçurumun Kenarından Özgürlüğün Dünyasına
- Jack London: İşçi Sınıfının Kalbinden Bir Yazar
- Sömürü Düzenine Paydos Örgütlü İşçilerle Gelecek
- Karıncalar ve Filin Hikâyesi
- Uyandıran Masalcı Samed Behrengi’nin Ekini
- “Mübadele Öyküleri” İzmir’den Anlatıyor…
- Ana Romanı ve Bugüne Yansıyanlar
- Gözbağı ve İşçi Hüseyin’in Dönüşümü
- Erzurumlu Emrah’ın Hikâyesi, Bizim Hikâyemiz
- Savaşın Gerçek Yüzünü Anlatan İki Kitap
- Sarı Mehmet Olmak!
- Fakir Baykurt, “Gece Vardiyası” ve Göçmenler
- Şikago Mezbahaları ve Kapitalizm
- Cefakâr Galip Ustalar ve İnsanlığın Özgürlük Bahçesi
- “Ölümün Ağzı”
- Gücümüz Birliğimizden Gelir!
- Büyük Biraderler İş Başında!
- Rıfat Ilgaz: Ses Ol, Işık Ol, Yumruk Ol!
Son Eklenenler
- Sakarya Hendek’te bulunan, Birleşik Metal-İş Sendikasının örgütlü olduğu Koç Holding’in şirketlerinden Türk Traktör’ün tedarikçisi olan SAG Hidrolik fabrikasında bir işçinin işten çıkarılması sonrası 12 Ağustosta direniş başladı. TEKSİF Sendikasına...
- İsrail’in Filistin halkına yönelik saldırıları ve açlık politikası tarifsiz acılar yaşatmaya devam ediyor. Siyonist rejim, iki milyon Filistinlinin bölgeden sürülmesi anlamına gelecek olan Gazze’yi tam işgal planıyla saldırılarını tırmandırıyor....
- Pakistan’da binlerce tekstil işçisi, hakları için haftalardır mücadele ediyor. Arjantin’de emekliler her Çarşamba günü düzenledikleri protestolar devam ediyor. Tunus’un en büyük işçi sendikası Tunus Genel İşçi Birliği (UGTT) üyesi toplu taşıma...
- Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu KESK, 2026-2027 yıllarını kapsayan 8. Dönem Toplu İş Sözleşmesi görüşmelerine dair, Kamu İşveren Heyeti teklifinin açıklanmasının ardından, 13 Ağustos Çarşamba günü Türkiye’nin pek çok kentinde ortak basın...
- Artık ben de anlıyorum ki; bir işçi hayata bu pencereden bakmaya başlar, işçi sınıfının bir ferdi olduğunu kavrar, hayatını buna göre dizayn etmeye çalışır, örgütlü davranır, mücadelenin ve dayanışmanın gücünden beslenirse gözleri hakikati görmeye...
- Egemenler zenginlik, güç ve iktidar uğruna kavga ederken bunun bedelini hep işçilere ödettikleri için oyunlarında, şiirlerinde işçileri emperyalist savaşa karşı çıkmaya çağırıyordu Brecht. Kendisi 1898’de doğmuştu ve çocukluğu dünyanın da Almanya’...
- 12 Ağustos gece saatlerinde Evrensel Gazetesinin İzmir/Alsancak’ta bulunan bürosuna silahlı saldırı gerçekleştirildi. Gazetenin tabelası hedef alınarak 7 kurşun sıkıldı. Saldırının ortaya çıkmasının ardından bir kişi gözaltına alındı.
- Trendyol Go işçileri, artan iş yükü, düşen kazançlar ve şirketin aldığı tek taraflı kararlar nedeniyle 11 Ağustos’ta Bursa’da eylem gerçekleştirdi. HepsiJet işçileri işyerindeki ağır çalışma koşulları, sendikal örgütlenmeye yönelik baskılar, ücret...
- Kamu İşveren Heyeti 4 milyon kamu emekçisini ve 2,5 milyon emekliyi ilgilendiren 8. Dönem Toplu Sözleşme görüşmelerinde ilk zam teklifini 12 Ağustosta açıkladı. İktidar 2026 yılının ilk altı ayı için yüzde 10, ikinci altı ayı için yüzde 6, 2027...
- 7 Ekim 2023’ten bu yana 61 binin üzerinde Filistinlinin hayatını kaybettiği Gazze Şeridi’nde İsrail’in soykırımı ve işgali ilerliyor. Hastaneleri, okulları, ibadethaneleri, insani yardım dağıtım bölgelerini hedef alan İsrail, öldüremediklerini aç...
- Türkiye’de rejim ekonomik krizin bütün yükünü işçi ve emekçilerin sırtına yıkmaya odaklanmış durumda. Her alanda darboğazı yaşayan emekçiler bir de vergi yükü altında ezildikçe eziliyor.
- DİSK/Sosyal-İş Sendikası 8 Ağustosta Kadıköy Süreyya Operası önünde gerçekleştirdiği basın açıklamasında mağaza ve market çalışanlarının sorunlarını ve taleplerini dile getirdi. Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK) Edremit Şubeler...
- İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği (İSİG) Meclisi, Temmuz ayında en az 204 işçinin çalışırken hayatını kaybettiğini açıkladı. Yılın ilk 7 ayında yaşamını iş cinayetlerinde yitiren işçi sayısı en az 1165 oldu. Temmuzda 7’si orman işçisi, 5’i AKUT gönüllüsü...