Buradasınız
Şikago Mezbahaları ve Kapitalizm
Gebze’den bir petrokimya işçisi

“Jurgis olayları hafife alırdı, çünkü çok gençti. Şikago mezbahalarında çöküp giden adamların ve sonradan yaşadıklarının hikâyelerini anlatmışlardı ona; insanın tüylerini ürperten ama Jurgis’in gülüp geçtiği hikâyeler. Daha dört ay önce gelmişti ama gencecik, üstelik dev gibiydi. İçinden sağlık fışkırıyordu. Yenilmenin nasıl bir şey olduğunu hayal dahi edemezdi.” Gençliğin etkisiyle kendine güvenen Jurgis; “Silpnas, çelimsiz adamlar sizi; benim sırtım yere gelmez” derdi.
Upton Sinclair’in 1906 yılında yayınlanan Şikago Mezbahaları romanı, 1900’lerin başında Amerika’nın Şikago kentinde bulunan et işleme tesislerinde çalışan işçilerin durumunu ve bölgedeki yaşam koşullarını çarpıcı bir şekilde gözler önüne serer. Roman, refah hayalleriyle Litvanya’dan Amerika’ya gelen bir işçi ailesi üzerinden akar. Bu aile, dil bilmeden, yol yordam bilmeden, Şikago mezbahalarında çalışmaya gelen milyonlarca göçmen aileden biridir. Gelir gelmez ilk anladıkları şey bu şehrin ne kadar pahalı olduğudur. Yani ekmek aslanın ağzındadır. Oysa çok geçmeden aslanın ağzındaki ekmeğin kendileri olduğunu anlayacaklardır. Beş yetişkin, altı çocuk, on bir kişi gelirler Şikago’ya. “Henüz umudu kaybetmenin zamanı değil” diyerek, büyük bir azimle iş aramaya koyulurlar. Ailenin gençleri için ilk başlarda iş bulmak çok zor değildir. Çünkü aile köyden yeni gelmiştir, sağlıklı ve dinç görünmektedirler. Patronlar bilir ki sağlıklı bir işçinin performansı, fabrika kapısında iş için bekleyen aç, hasta binlerce işçiden daha iyidir. Zaten Jurgis de “ölüm yatakları” denilen mezbahaların kapısına gittiğinde patron onu dinç ve heybetli olduğu için yüzlerce işçinin arasından fark edip işe almıştır.
Jurgis ve ailesi Litvanya’nın İmparatorluk Ormanı olarak bilinen Brevolicz bölgesinde yaşamaktadır. Sevdiği kız olan Ona’nın babası öldükten sonra elde avuçta ne varsa satılınca hep birlikte Amerika’ya gitmeye karar verirler. Çünkü Ona’nın kardeşi Jonas, Amerika’ya gidip zengin olan bir arkadaşından bahsetmiş ve diğerlerini de bu zenginlik rüyasını yaşamaya ikna etmiştir. Amerika’ya gelirken çok farklı hayaller kurarlar. “Söylediklerine göre, insanın günde üç ruble kazanabileceği bir yerdi: üç rublenin değerini yaşadığı yerdeki fiyatlara göre biçen Jurgis derhal Amerika’ya gidip evlenmeye, üstüne üstlük bir de zengin olmaya karar vermişti. O ülkede zenginin de fakirin de özgür olduğu söyleniyordu; ne askere gitmek zorunda kalacaktı ne de aşağılık memurlara rüşvet vermek. Orada canının istediğini yapabilir ve kendini herkesle eşit sayabilirdi. Amerika âşıkların ve gençlerin hayalini kurduğu bir yerdi. Yol parasını ödediğiniz takdirde bütün sorunlarınızı bitmiş sayabilirdiniz.”
Fakat günler geçtikçe mezbahaların ve bu şehrin acımasızlığı artar. Tükenen sadece ceplerindeki para değildir. Onları kanlarının son damlasına kadar tüketmeden bırakmayacaktır mezbahalar. Şikago’nun Durham bölgesine gelen birçok göçmen işçi aile gibi onların da hayalleri vardır. İyi bir iş ve yaşam! Önce bir göz odaya çok para verdiklerini düşünerek krediyle ev satın almak isterler. Fakat evdeki hesap çarşıya uymaz. Ne iş yapsalar yetmez. Sürekli herkese, her yere para yetiştirmek gerekiyor gibidir. Kapitalist dünyanın işçinin cebindeki parayı almak için adi bir tezgâhtan ibaret olduğunu fark ederler. Zamanla ailede tüm büyükler iş bulur. Yine de ne masraflar azalır ne de sorunlar biter. Aile toplanıp kafa kafaya verir ve uzun uzun konuşur sorunlarını. Sonunda kesinlikle yırtacaklarına ve refaha kavuşacaklarına yeniden inandırırlar kendilerini.
Fakat bazı durumları hesaba katmamışlardır. Onlar planlarını sağlıklı ve çalışır oldukları zamanlara göre yapmışlardır. Ellerinden her işin geldiğini düşünürler ne de olsa. Krediyle aldıkları ev de bu hesaba göredir. “O kadar çok kira ödeyeceğimize ev alırız daha iyi” derler. Fakat kapitalist sistemin acımasızlığını ortaya koyan iş kazası, işten atılma gibi her türlü talihsiz olay, her işçi ailesinin olduğu gibi onların da hanesine kâbus gibi çöker. Ya Jurgis! Nereden bilsin eşi Ona’nın işten atılma tehdidi karşısında bu ölüm çukurunda evsiz yurtsuz kalmamak için sürekli tacizine uğradığı patronuna boyun eğeceğini. Çünkü o ürkek ve duygusal kadın, kocası Jurgis’in bağırmaya bile kıyamadığı Ona, ya işten atılacak ya da patronun istediği gibi bir kadın olacaktır. Onlar da Şikago’ya gelen tüm göçmen ailelerle aynı sonu yaşarlar. Ona’nın ruh hali kötüleşir ve kapitalist dünyanın paçavraya çevirdiği, sadece işgücünü değil, onurunu, şerefini satmak zorunda bıraktığı birçok kadından biri olur. Ona’nın bu hali daha başlangıçtır.
Kocası Jurgis’in önünde eriyip giden ve davranışları değişen Ona, eşinin de ısrarları sonucu fabrikasında olup bitenleri anlattığında Jurgis deliye döner. Böylece intikam serüveni başlar. Jurgis patronlardan ölesiye nefret eder ama bir yandan da işe yani paraya muhtaçtır.
Romanı uzun uzun burada anlatmayalım ama şunu ekleyelim; Jurgis’in başından büyük olaylar geçer ve ailesi dâhil her şeyini kaybeder. Tüm umudunu kaybetmekte olduğu bir sırada Jurgis, sosyalistlerle tanışır ve mücadeleci bir işçiye dönüşür.
- Ana Romanı ve Bugüne Yansıyanlar
- Gözbağı ve İşçi Hüseyin’in Dönüşümü
- Erzurumlu Emrah’ın Hikâyesi, Bizim Hikâyemiz
- Savaşın Gerçek Yüzünü Anlatan İki Kitap
- Sarı Mehmet Olmak!
- Fakir Baykurt, “Gece Vardiyası” ve Göçmenler
- Şikago Mezbahaları ve Kapitalizm
- Cefakâr Galip Ustalar ve İnsanlığın Özgürlük Bahçesi
- “Ölümün Ağzı”
- Gücümüz Birliğimizden Gelir!
- Büyük Biraderler İş Başında!
- Rıfat Ilgaz: Ses Ol, Işık Ol, Yumruk Ol!
- Genç İşçi Xu Linzi
- Bal Arıları, Bülbül ve Açgözlü Dev
- Yaşamı Geliştirenler: Haliç’in Direnen İşçileri
- Geçmişi Unutmak Derin Yaralar Açar…
- İşçi Sınıfının Tarihe Tanıklık Eden Ozanları
Son Eklenenler
- Kocaeli Başiskele’de bulunan Kartonsan fabrikasında işçiler, toplu sözleşme görüşmelerinin tıkanması üzerine 22 Aralıkta greve çıktı. Selüloz-İş üyesi işçiler, ücretlerine gerçek enflasyon oranında zam yapılmasını, çalışma koşullarının...
- 29 Ocakta İran’ın Batı Azerbaycan eyaletine bağlı Hoy kentinde 5,8 büyüklüğünde bir deprem meydana geldi. Kışın en soğuk günlerinde, gece 21.44’te meydana gelen depremde en az 3 kişi öldü, 122 kişi yaralandı, çok sayıda ev hasar gördü. Hoy halkı...
- Toplumda çoğunluğun doğru kabul ettiği fikirleri sorgulamak, yanlışları görmek, bunları dile getirmek kolay değildir. Kolay olan herkesin söylediğini söylemek, herkesin yaptığını yapmaktır; çünkü bu çaba sarf etmeyi gerektirmez ve “zararsızdır.”...
- 31 Ocak 2008’de İstanbul Davutpaşa’da kaçak bir maytap atölyesinde meydana gelen patlamada 20’si işçi 21 kişi ölmüş 100’den fazla kişi yaralanmıştı. Katliamın 15. yıl dönümünün Anayasa Mahkemesi kararıyla tekrar görülen davanın 2. duruşmasının...
- Bizler İşçi Dayanışması gazetesi okuru bir grup petrokimya işçisiyiz. Geçtiğimiz günlerde bir araya geldik ve “Artık Yeter! Şimdi Birlik ve Mücadele Zamanı” kampanyamızın bildirisini okuduk. Hayat pahalılığı, sosyal hayattan kopma ve baskılar...
- Sendikaların araştırmalar sonucunda açıkladıkları rakamlara göre yoksulluk sınırı 27 bin liranın üzerine çıktı. Türkiye’de bu miktarın üzerinde bir ücrete çalışan işçi sayısı neredeyse parmakla sayılacak kadar azdır. Yani Türkiye’de işçiler...
- Binlerce demiryolu işçisi, 300 bin öğretmen, 70 bin üniversite çalışanı, 100 bin kamu işçisi, 2 bin otobüs şoförü… Bugün İngiltere’de farklı sektörlerden 500 bin işçi grevde. İşçiler mücadelelerini birleştirdiler, grevlerini ortaklaştırdılar ve hep...
- Fransa işçi sınıfı 10 gün arayla 2. kez genel greve gitti. Macron hükümetinin emeklilik yaşını yükseltmek istemesine karşı 31 Ocakta 2,8 milyon işçi bir kez daha meydanları doldurdu. Ülkedeki 8 sendikanın çağrısıyla; Paris, Nice, Toulouse, Lille,...
- İstanbul Esenyurt’ta bulunan LCW’nin deposunda çalışan ve Kod-46 ile işten atılan 14 işçinin 10 Ocakta başlayan mücadelesi kazanımla sonuçlandı. British American Tobacco işçileri greve çıkma kararı aldı. 2022’nin Ağustos ayından bu yana sendikal...
- 2022 sonlarına doğru fırınlarda ekmeğin fiyatı 5 liraydı. İzmir Büyükşehir Belediyesinin Kent Ekmek fiyatı ise 3 liraydı. Kent Ekmek fiyatı artık 4 liraya çıkartılmış oldu. Yani ekmeğe yüzde 33 zam bindirilmiş oldu. Ekonomik kriz yukarıya doğru...
- Türkiye’de hızla yükselen enflasyon karşısında emekçilerin alım gücü iyice eridi. TÜİK’in resmi enflasyonu ile gerçek enflasyon arasında uçurum olduğu için ve ücret artışları resmi enflasyon veri alınarak yapıldığı için, yapılan zamlar reel...
- Petrol-İş Sendikasının örgütlü olduğu TÜPRAŞ grubunda yaklaşık 5 bin işçi, “geçinemiyoruz” diyerek ek zam taleplerinin karşılanması için eylem başlattı. Kocaeli, İzmir Aliağa, Kırıkkale ve Batman rafinerilerinde çalışan işçiler, geçtiğimiz Çarşamba...
- DİSK’in eski Genel Sekreteri ve Maden-İş’in Kemal Türkler’den sonraki Genel Başkanı Mehmet Karaca dün akşam saatlerinde hayatını kaybetti. Karaca, 1969 yılında Otosan’da çalışırken Maden-İş’in örgütlenme faaliyetini yürütmüş, baş temsilcilik yapmış...