Buradasınız
“Ölümün Ağzı”
Ankara’dan UİD-DER’li gençler

Geçenlerde UİD-DER’li gençler olarak İrfan Yalçın’ın kaleme aldığı “Ölümün Ağzı” adlı kitap hakkında sohbet etmek üzere bir buluşma gerçekleştirdik. Hepimizin ortak duygusu kitabı okurken sermayeye duyduğumuz öfkeydi. Kitap İkinci Emperyalist Paylaşım Savaşı zamanında Zonguldak’ta kömür ocakları çevresinde yaşayan emekçilerin “mükellefiyet kanunu” adı altında çalıştırılmasını anlatıyor Sermayenin gözünde hiçbir değere sahip olmayan emekçiler çok kötü ve zor koşullarda çalıştırılıyorlar. Yaşanan sefalet ve eziyet madende çalışmak zorunda olan işçilerle sınırlı değil, onların aileleri de bundan nasibini alıyor. Mesela madenden kaçanların eşleri veya anneleri jandarmanın şiddetine, taciz ve tecavüzüne maruz kalıyorlar.
Bir arkadaşımız “Almanya’da faşizm altında çalışma kamplarında ölüme gönderilenleri okumuştuk. Ancak bu kitapla öğrendik ki yaşadığımız ülkede de insanlar ölüme gönderilmiş” dedi. Kitapta zorla çalıştırılan emekçilerin aslında ölüme gönderildiği ve ölülerine bile saygı gösterilmediği anlatılıyor. Hastalık ya da göçük nedeniyle ölenlerin cesetleri rastgele kuyulara atılıyor. Askerlerin aşağılayıcı muamelelerine maruz kalan emekçiler birbirlerinin gözünde değersizleştirilmek, umutsuzluğa sürüklenmek isteniyor. Bu koşullarda çalışmak istemeyen işçiler ise çeşitli yollarla mükellefiyetten kurtulmaya çalışıyorlar. Mesela parmaklarını kesip iş göremez hale getiriyorlar kendilerini. Eziyetten kaçmak için kendini sakat bırakanlara devletin yaklaşımı ise tembel ve vatan haini suçlaması yapmak oluyor. Şöyle deniyor kitapta: “Karaborsa yasak değildi ama konuşmak yasaktı. Vergi vermemek değil, başparmağını kesmek yasaktı.”
Bir arkadaşımız “Kitabı okuduğumuzda üzerimize acı ve keder çöreklendi. Ama sohbette bu kedere nasıl son verebileceğimizi de konuşmak, verdiğimiz mücadelenin kıymetini bir kez daha anlamamızı sağladı. UİD-DER’de yaptığımız her şey bize nereye bakmamız gerektiği konusunda yol gösterirken aynı zamanda umudumuzu da büyütüyor” diyerek hepimizin duygularına tercüman oldu. Yakın zamanda Dayanışma TV’de yayınlanan “Grev Günlüğü” belgeselinde işçi bir kardeşimiz de fabrikada adeta bir makine gibi olduklarını ama grevde insan olduğunu hatırladığını söylüyordu.
Umut insanın en son terk ettiği şeydir. Okuduğumuz kitapta da işçiler daha iyi bir hayat umuduyla ölümü göze alarak kaçıyorlardı madenden. Ama onlar tek başınaydılar. Biz tek başına değiliz. Umutla direniyoruz beraberce. Birlikte yaptığımız her işte daha çok güçleniyor ve umutla büyüyoruz. Yaşasın işçilerin birliği ve dayanışması!
- Ana Romanı ve Bugüne Yansıyanlar
- Gözbağı ve İşçi Hüseyin’in Dönüşümü
- Erzurumlu Emrah’ın Hikâyesi, Bizim Hikâyemiz
- Savaşın Gerçek Yüzünü Anlatan İki Kitap
- Sarı Mehmet Olmak!
- Fakir Baykurt, “Gece Vardiyası” ve Göçmenler
- Şikago Mezbahaları ve Kapitalizm
- Cefakâr Galip Ustalar ve İnsanlığın Özgürlük Bahçesi
- “Ölümün Ağzı”
- Gücümüz Birliğimizden Gelir!
- Büyük Biraderler İş Başında!
- Rıfat Ilgaz: Ses Ol, Işık Ol, Yumruk Ol!
- Genç İşçi Xu Linzi
- Bal Arıları, Bülbül ve Açgözlü Dev
- Yaşamı Geliştirenler: Haliç’in Direnen İşçileri
- Geçmişi Unutmak Derin Yaralar Açar…
- İşçi Sınıfının Tarihe Tanıklık Eden Ozanları
Son Eklenenler
- Kapitalizmin dünyanın her yerinde insanlığa cehennemi yaşattığı bir dönemden geçiyoruz. Büyüyen sorunlar karşısında kaçınılmaz olarak mücadele de büyüyor. Fransa’dan İran’a, İngiltere’den Peru’ya dünyanın her yerinde büyük protestolardan grev ve...
- Toplumun geniş kesimlerinin duyduğu hoşnutsuzluğun, öfkenin ve değişim isteğinin farkında olmamak mümkün değil. Değişim isteği özellikle gençlerde ve kadınlarda kendini dışa vuruyor. Özgürlüklerimizin kısıtlanmasına, horlanmaya, aşağılanmaya, yok...
- Türkiye’de gidişattan hoşnut olmayanların, o veya bu konuda değişim isteyenlerin sayısıyla son seçimde mevcut iktidara ve Erdoğan’a oy vermeyenlerin sayısı eşit değil. Şöyle ki; toplumun ekseriyeti yaşamın her alanına damgasını vuran krizlerden,...
- Rosa Luxemburg, yaşamını işçi sınıfının sömürüden kurtuluşu mücadelesine adamış cesur bir kadın ve işçi sınıfımızın sosyalist önderlerinden biri. Bu nedenle UİD-DER’in bizleri Jülide Kural’ın “Ben Rosa Luxemburg” oyunuyla buluşturacağını duyunca çok...
- Türkiye’nin çeşitli illerinde üretim yapan Şirikçioğlu Tekstil’de işçiler 2017 yılından bu yana sendikal mücadele yürütüyor. İşçiler çalışma koşullarının düzeltilmesi, ücretlerinin yükseltilmesi ve iş güvenliği önlemlerinin alınması talebiyle HAK-İŞ...
- İşçi sınıfımızın üç yürek işçisini Haziran ayında kaybettik. 3 Haziran 1963’te Nâzım Hikmet, 2 Haziran 1970’te Orhan Kemal, 2 Haziran 1991’de ise Ahmed Arif’in güzel yüreği artık atmaz oldu, söylenecek sözleri yarım kaldı. Fakat kalemlerini...
- Ben metal sektöründe çalışan bir işçiydim. İşçiydim diyorum çünkü hakkımızı aradığımız için işten çıkarıldık. İşveren biz işçilerin ve temsilcilerimizin taleplerini karşılamamak için her yola başvuruyordu. Sorunları çözmek bir yana daha fazla baskı...
- Seçimlerden önce siyasi iktidar türlü vaatler sıralamış, 24 Nisan-31 Mayıs tarihleri arasında kullanılan doğalgazın tamamının ve gelecek yıl Mayıs ayına kadar kullanılacak gazın ise ay bazında 25 metreküplük kısmının ücretsiz olacağını duyurmuştu. “...
- İşçi ve emekçileri ilgilendiren tüm alanlarda devasa bir sorunlar yumağı her geçen gün büyüyor. Ama bunlar seçim meydanlarında gündem olmadı. Sorunların üstü milliyetçilikle, hamasetle örtülmeye çalışıldı.
- Yunanistan'da Pire Emek Merkezi’nin çağrısıyla düzenlenen ve binlerce emekçinin, çeşitli sendikalardan temsilcilerin ve işçilerin katıldığı yürüyüşte “iş cinayetleri durdurulsun” denildi.
- Fransa’da Disneyland Paris işçileri artan hayat pahalılığına ve düşük ücretlere karşı ücret artışı ve çalışma koşullarının düzeltilmesi talebiyle 30 Mayısta iş durdurdu.
- İşçi ve emekçilerin ezici çoğunluğu gidişattan endişeli, hoşnutsuz, sorunların çözülmesini, ekonominin düzelmesini istiyor. Ama öte yandan çok sayıda işçi ve emekçi sorunlarımızın kaynağında olan, hoşnutsuzluğumuzun nedeni olan mevcut iktidara oy...
- İstanbul Büyükşehir Belediyesine bağlı bir şirkette çöp işinde çalışan bir işçiyim. Dışarıdan bakıldığında, belediyede çalıştığımız için, insanların gözünde güzel bir işimiz var gibi algılanıyor ve sohbetlerde de dile getiriliyor. Ama işin iç yüzü...