Buradasınız
Bizim Yoksulluğumuz, Onların Serveti
Ankara’dan genç bir işçi

“En büyük hayalim de musluğu çevireyim bir suyum aksın, makinem olsun, çamaşırlarım dönsün, kendi kendine temizlensin. Elektrik de yok burada, çocuklar da istiyor rahat etsin ama elimizden gelen bu. Ben de isterim düzgün gideyim, her şey evimde olsun, ama yapacak bir şey yok. Tek oda, mutfakla tuvalet aynı yerde, zaten biliyorsunuz musluk akmıyor. Burama kadar geldi ama ne yapacaksın, elektriği mi ödeyeceksin, suyu mu ödeyeceksin, kirayı mı, mecbur, ne yapacaksın, nereye gideceksin? Elde yok avuçta yok, dört tane çocuk var.” (Gülbahar, Şişli)
“Ben çocuklara bakıyorum şimdi. Hiçbir gelirimiz yok, çöpten geçiniyoruz.” (Nur, Çekmeköy)
“Hasta torunumu evde bırakıp belki biraz kâğıt toplarım da oğlana ayran alırım diye sokaklara çıkıyorum. Ne yapayım, mecburum.” (Şahin Amca)
Derin Yoksulluk Ağı’nın yayınladığı bir raporda geçiyor bu cümleler. İstanbullu emekçiler, anlatımlarıyla yaşamlarını resmediyor. Neler yok ki bu manzarada? Sömürü düzeni denilince akla gelen bütün illetler var. İşsizlik, açlık, sefalet, evsizlik, güvencesizlik ve yokluğun bin bir türlü hali… Raporda sınıfımızın insanları dertlerini anlatıyor. Belediyelerin çöpleri erken toplamasından dert yanıyorlar. Çünkü çöpler erken toplandığında çocuklarının karnına girecek bir şey kalmıyor. “Eskiden komşularımız aşını ekmeğini bizimle paylaşırdı, karnımızı doyururduk” diyorlar. “Ama şimdi onlarda da kalmadı bir şey. Ee birbirimize bakarak doymayacağımıza göre hep birlikte aç kalıyoruz. Yani biliyorsunuz bizim aç kalmamız dert değil hani de çocuklar, çocuğunuz aç kalınca başka oluyor… Nasıl anlatsam… Anlatılmıyor galiba…”
Evet dostlar, yoksulluğumuzu anlatmak için kelimeler yetersiz kalıyor. Ama biliyoruz; yoksulluk bizim kaderimiz değil. Dünyamız rızıkla, nimetle dolup taşıyor. Tüm dünyada açlığı bitirebiliriz. Bütün insanların karnını doyurması hem de en güzel ve en sağlıklı biçimde doyurması mümkün. Ama biz işçiler açlıktan ölüyoruz. Bunca zenginliğin içinde biz emekçiler, sefaletten boğuluyoruz. Onlar saraylarda, yalılarda, yükselen rezidanslarda, havuzlu villalarında cenneti yaşıyor. Emekçiler hemen yanı başlarında derme çatma barakalarda yaşıyor, çocuklarımızın karnını doyurmak için rızkımızı çöpte arıyoruz. Peki neden? Çünkü bizim sefaletimiz, onların serveti. Bir tarafta biz yoksulluk çukuruna battıkça, diğer tarafta onların servetleri arşa yükseliyor. İşte tam da bu noktada, gelin hep beraber cephenin diğer tarafına bakalım ve bu düzenin çelişkilerine bir kez daha tanıklık edelim. Bakalım patronlar ne diyor?
“Biz Koç Holding olarak, pandeminin önümüze yepyeni fırsatlar açacağını biliyorduk. Nitekim öyle de oldu.” Otuz iki dişini de gösterecek şekilde sırıtarak açıklamasına devam ediyor. “Malumunuz olduğu üzere, 3. çeyrekte holdingin kârı, önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 185 artışla 1 milyar 363 milyon TL’den 3 milyar 886 milyon TL’ye yükseldi. Net kârımız yüzde 94 arttı.”
“Biz Sabancı Holding olarak pandeminin tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de iş yapış şekillerini etkileyeceğini biliyorduk. Bu açıdan bakıldığında elde ettiğimiz finansal sonuçlar, geçmiş dönemlerde attığımız adımların ne kadar isabetli olduğunu bir kez daha ortaya koydu.” Bu da diğeri gibi aynı şekilde sırıtarak devam ediyor açıklamasına. “Geçen yılın aynı dönemine göre bu yılın üçüncü çeyreğinde net kârımızı yüzde 69 arttırdık.” Ve ikisi de aynı açıklamayı yapıyor: “Elbette bununla yetinmeyeceğiz. Daha çok çalışıp ülkemizin ekonomisini (kendi ceplerini kastediyor) daha da büyüteceğiz.”
Diğer tarafta manzara bu şekilde kardeşler. Bir tarafta ücretsiz izne gönderilip günde 39 lira alan, sefalete mahkûm edilen milyonlarca biz; diğer tarafta günde 31 milyon lira kâr eden, servetlerine servet katan bir avuç onlar. Bir tarafta milyarlarca işçi için hayat cehenneme dönmüş durumda. Diğer tarafta patronlar, adeta kendi cennetlerini kurarak diledikleri gibi yaşıyorlar. Bu ne yaman çelişki böyle! İşte bu sömürü düzeni bu kadar saçma ve akıl dışı bir düzendir. Adına kapitalizm denilen bu sistem, emekçiler için cehennemin ta kendisi değil mi?
Ha Yakaladık Ha Yakalayacağız!
İşsize İşsiz, Yoksula Yoksul Denilmiyor!
- Onlar Zevk-ü Sefa İçinde, İşçiye Gelince?
- “İstanbul’da Mezar Yeri Alamayız”
- Battaniyelere Değil Sınıfımıza Sarılalım
- Sağlıksız Gıdalara Mahkûm muyuz?
- Emekli Maaşı Ne Zaman Ödenecek?
- Hani Bu Topluma Güven Olmazdı!
- Sabancı’nın Mutlu Yaşam Sırları
- Rahat Yaşamın Sırrı
- Kent Ekmek Kuyruğu: “Ben Öyle İstediğim İçin”
- Sistem Ne Ölümüze, Ne de Dirimize Saygı Duyuyor!
- “7 Kitap, 7 Defter, 1 Litre Su, Yarım Ekmek”
- Siz Kimi Taşıyorsunuz Sırtınızda?
- Yalanlara Değil Birleşmeye İhtiyacımız Var
- Kupona ve Kuraya Bağlanan Umutlarımız
- “Artık Kiracı Kalmaz”, TOKİ’ye Hücum!
- Yoksulluk Utanılacak Bir Şey Değil!
- İşçi Aileleri ve Kreş Çilesi
- Yaz Tatilinde Kriz Var!
- “Yok mu Arttıran?”
- Bakan Nebati’den “Işıl Işıl” Yorumlar ve Uçurumlar
Son Eklenenler
- Vezir Muhammed Nurtani… Tanıdık gelmiştir bu isim pek çoğunuza… Yine de hikâyesinin bildiğimiz kısmını bir kez daha paylaşalım sizinle: Afganistanlı göçmen işçi Vezir Muhammed Nurtani 10 Kasım 2023’te çalıştığı kaçak maden ocağında kalp krizi...
- Artık eski kuşak işçilerden sayılırım. Mücadele örgütümüz UİD-DER saflarında yaş alıp 60’a merdiven dayadığım için kendimi bahtiyar hissediyorum. İlk 1 Mayıs’a 1979 yılında, İzmir’de, ustamla birlikte katıldım. Katılım oldukça yüksekti. Kalabalıkta...
- TTL tütün işçileri, örgütlü oldukları Tekgıda-İş Sendikası ile birlikte, 41 gün önce “Bu işyerinde grev var” pankartını fabrikanın dört bir yanına asarak greve çıktılar. Grev çadırlarını fabrika önüne kurdular. Büyük çoğunluğu kadın olan işçi...
- DİSK, KESK, TMMOB ve TTB, 1 Mayıs’ı bu yıl İstanbul Kadıköy Meydanı’nda kutlama kararı aldıklarını basın açıklaması yaparak duyurdu.
- İzmir Çiğli Belediyesine bağlı Çibel’de çalışan işçiler Toplu İş Sözleşmesi (TİS) görüşmelerinde anlaşma sağlanamaması üzerine 17 Nisanda greve çıktı. İzmir Narlıdere Belediyesine bağlı Narbel’de de Genel-İş İzmir 4 No’lu Şube ile SODEMSEN arasında...
- İzmir’de Tekgıda-İş Sendikasının örgütlü olduğu Oryantal Tütün Paketleme (OTP), TTL Tütün ve Sunel Tütün fabrikalarında süren grevler anlaşmayla sonuçlandı. Genel-İş Sendikasında örgütlü İzmir Konak Belediyesine bağlı MER-BEL işçileri düşük ücret...
- Dünyada ve Türkiye’de olup bitenler üzerine sohbet ederken genç bir işçi kardeşimiz, “valla artık haberlere bakmıyorum, zaten benim kendi derdim başımdan aşkın” dedi. Aslında hepimizin derdi başından aşkın. Ama belki de bu nedenle çevremizdeki...
- Sömürüye başkaldırının sembolü, tüm dünya işçilerinin ortak duygularla ve taleplerle alanlara çıktığı, evrensel bir mücadele günü olan 1 Mayıs yaklaşıyor. Yüreği 1 Mayıs coşkusuyla, sınıfsız ve sömürüsüz bir dünya özlemiyle çarpan tüm işçilere selam...
- 2 Nisan 2024’te İstanbul Beşiktaş’ta Masquerade isimli gece kulübünde çıkan yangında 29 işçi yaşamını yitirmişti. Aileler aradan geçen bir senede adaletin sağlanmamış olmasına, asli kusurluların tutuklanmamasına tepkili. Mahkemeye sunulan ikinci...
- Arjantin’de faşist devlet başkanı Javier Milei’nin 2023 yılı sonunda iktidara gelmesinden bu yana işçiler üçüncü kez genel greve çıktı. Genel İş Konfederasyonu’nun (CGT) çağrısıyla 10 Nisan Perşembe günü ülke çapında 24 saatlik grev gerçekleşti....
- Panayırdaki gösteri için adam avazı çıktığı kadar bağırarak müşteri çekmek istiyormuş ama gösteri o kadar kötüymüş ki kimse adama kanıp gösteriye gitmiyormuş. Panayır açılalı epey olmuştur ve çığırtkana kanarak girenlerin söyledikleri de kulaktan...
- İşçi Sınıfının Uluslararası Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü 1 Mayıs yaklaşıyor. Peki, hangi koşullarda karşılıyoruz 1 Mayıs’ı? İşçiler, emekçiler olarak hepimiz ağırlaşan sorunlarımızın çözülmesini, üzerimizdeki baskının hafiflemesini istiyoruz....
- Kocaeli Gebze’de bulunan Alman sermayeli Erlau Metal fabrikasında işçiler, Birleşik Metal-İş Sendikası Gebze 1 No’lu Şube’de örgütlendi. Sendika yakın zamanda Çalışma Bakanlığından yetki belgesini almasına rağmen işveren yetki itirazında bulundu....