Buradasınız
Nedir Adalet?
2014 Mayısında acı feryatlar yayıldı Soma’dan Türkiye’ye. Evlat, baba, eş, komşu, sevgili, arkadaş, işçi olan, eli ekmek tutan 301 insan, 301 madenci son nefesini zehirli, ıslak, karanlık kömür madeninde verdi. O karanlıktan bir daha asla çıkamayacaklarını, o gün sevdiklerine kara haberlerinin ulaşacağını bilerek can verdiler yerin yüzlerce metre altında. Aradan geçen yedi yılda aileleri, sevenleri hâlâ mahkeme kapılarında adalet arıyorlar. Aynı acıyı Hendek’teki havai fişek fabrikasında gerçekleşen patlamada kardeşini kaybederek yaşayan bir emekçi kadın şöyle haykırıyor: “Biz gerçek adaletin peşindeyiz!”
Gerçek adalet… Nedir gerçek adalet? Emekçi insanlar için soyut bir şey değildir, gayet somuttur adalet. Emekçiler adalet isterken “ekmeğimizi kazanmak için gittiğimiz yerde canımızı kaybetmeyelim. Paradan, kârdan daha değersiz görülmeyelim. İş güvenliği önlemlerinin maliyeti canımızdan daha kıymetli sayılmasın. Mahkeme kapılarına gittiğimizde işçileri katleden patronlar aklanmasın. Polis zoruyla itilip kakılmayalım. Susturulmayalım. Acımızla, öfkemizle baş başa bırakılmayalım. Para babaları zevkusefa içinde yaşarken biz geçim derdiyle, borç yüküyle, gelecek kaygısıyla ömür tüketmeyelim. Ömrümüz üç kuruş asgari ücret için tükenircesine çalışmakla geçmesin. Vergilerin, zamların altında ezilmeyelim. İşimiz olsun, aşımız olsun, çocuklarımızın güzel bir geleceği olsun. Yoksul olduğumuz için ikinci sınıf insan muamelesi görmeyelim. Hakkımızı aradığımız için cezalandırılmayalım. Biz de gün yüzü görebilelim, sömürülmeyelim…” diyorlar. Eşitlik istiyorlar, saygı istiyorlar, yaşamın tadına varmak istiyorlar. Emekçi kadınlar doğurup sevgiyle, emekle büyüttükleri evlatlarını iş cinayetlerinde kaybetmek istemiyorlar. “Sizin evlatlarınız neden bizimkilerden daha değerli olsun?” diye soruyorlar.
İşte budur işçilerin, emekçilerin adaletten anladığı. Ezilenlerin binyıllardır aradığı adalet budur. Oysa, egemenlere, sermayedarlara, para babalarına göre “adalet mülkün temeli”dir. Bununla, adaletin kurulu düzenin temeli olduğunu anlatmak istiyorlar. Ama kurulu düzen bir sömürü düzeni olduğu için, bu düzende mal da mülk de onlarda olduğu için, “adalet” de onların adaleti olmuş oluyor. Bu adalete göre onların erkekleri de kadınları da çocukları da bizim sınıfımızın erkeklerinden, kadınlarından, çocuklarından daha değerlidir.
İnsanlığın iki temel sınıfa ayrıldığı bir toplumsal düzende yaşıyoruz. Bir tarafta üreten işçi sınıfı, öte tarafta tüm üretim araçlarına ve zenginliklere el koyan sermaye sınıfı var. Sınıfların damga vurduğu toplum yapısında tüm yaşam bu karşıtlık temelinde şekil alıyor. Aynı kavram iki ayrı sınıf için iki farklı anlam taşıyor. İşte bu nedenle işçilerin, emekçilerin adalet anlayışı ile egemenlerin adalet anlayışı bir değildir.
Koronavirüs salgını altında geçirdiğimiz son bir yıl, sermaye sahiplerinin adalet anlayışı ile emekçilerin adalet anlayışı arasındaki farkı iyice açığa çıkardı. Salgın emekçileri vururken, aynı anda sermaye sahipleri servetlerini arttırmaya devam ediyorlar. Yapılan araştırmalara göre dünyadaki en zengin 10 kişinin şu son bir yılda elde ettiği kâr, tüm dünyayı aşılamaya ve koronavirüs salgınını ortadan kaldırmaya yetiyor. Ama yüz milyarlarca dolar içinde yüzenler kârlarının o kadarcık kısmından vazgeçmek bir tarafa servetlerini nasıl arttırabileceklerini hesap ediyorlar. Çünkü kapitalist düzenin adaleti de vicdanı da yalnızca sermayenin büyümesine hizmet eder. Bedeli her ne olursa olsun!
Bu düzende Adalet Bakanlıkları adaletsizlikler devam etsin diye vardır. İki dilim baklava çalan çocuklara hapishaneler inşa etmek için vardır. Hapishane duvarlarının arkasında yüzbinlerce insan birikirken asıl hırsızlar, yağmacılar, zalimler, katiller dışarıda rahatça yaşasın diye vardır. Adalet sarayları adalet arayanları susturmak, dizginlemek için vardır. Emekçiler gerçek adalete ulaşamasınlar diye vardır. Gerçek hayatta eşit olmayanların kanunlarda, kâğıt üstünde eşit gösterilmesi büyük bir aldatmacadır. Sömürüyü ve özel mülkiyeti kutsayıp koruyan bir düzende adalet terazisi adaletsizliğin kaynağı olan zalimlerin elindedir.
İşçi sınıfının şairlerinden Bertolt Brecht’in dediği gibi; adalet halkın ekmeğidir. Kapitalist düzende “adalet dağıtanlar” ise halkın ekmeğini, özgürlüğünü ve yaşamını elinden alanlardır. İşte bu nedenle Hendek’teki patlamada kardeşini kaybeden emekçi kadın kardeşimizin sesine güç vermeliyiz. Gerçek adaletin peşinde olmalıyız. Yani ekmeğimiz, özgürlüğümüz ve yaşamımız için örgütlenmeliyiz.
Kod 29 ve SGK’nın Algı Oyunları
- Emekçi Kadınlar Haydi 1 Mayıs’a!
- Yaşıyoruz Sanıyoruz
- Her İşyerine, Her Mahalleye Kreş İstiyoruz!
- UİD-DER’de Bir Kez Daha 8 Mart Coşkusu
- Dünden Bugüne Barış ve Adalet Özlemimiz İçin
- Mücadelenin Adıdır Kadın
- Ekmeğe Zam Yapılırsa
- UİD-DER’de 8 Mart Etkinlikleri: Geçmişten Geleceğe Yaşasın 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü!
- Mücadelemizin Sembolü 8 Mart
- Emekçi Kadınlarız, 8 Mart Ruhuyla Birleşiyoruz!
- Bir Ana ile Tanışmak…
- Emekçi Kadınlar Savaşı Durdurmak İstiyor Ama Nasıl!
- Boyun Eğmek mi Birlikte Karşı Durmak mı?
- Bir Şey Yapmalı! Ama Ne?
- Emekçi Kadınlar Savaşa Karşı Durabilir
- Genç Rosalar Olup Mücadeleyi Büyütmeliyiz
- Değişim Küçük Adımlarımızla Başlar
- Direnen Haliç ve Bizim Direnişimiz
- Annelik Kursağımızda Kalmasın, Bu Düzeni Değiştirelim!
- MESS Sözleşmesi ve Emekçi Kadınlar: Ne Düşünüyoruz? Nasıl Düşünmeliyiz? /2
- Her İşyerine, Her Mahalleye Kreş İstiyoruz!
- Hayat Pahalı Ama Hayatımız Çok Ucuz!
- “Neyin Yoksa Ondan Sakın Vazgeçme Oğlum”
- Yarına Gidenler, Yarınlar İçin Mücadele Edenler
- Büyüyen Yoksulluk ve Sosyal Yardımlar
- Rakamların Ardına Gizlenen Gerçekler
- Sermayenin ve İktidarın Saldırılarını Püskürtmek İçin 1 Mayıs Ruhuyla Birleşelim
- İşçi Dayanışması 192. Sayı Çıktı!
- Bumerang Geri Döner!
- Engelli Koşu ve Örgütlülük
- “İş Barışı” mı Hak Arayışı mı?
- Dünden Bugüne Barış ve Adalet Özlemimiz İçin
- Yoksulluk Azaldı mı?
- Sermayenin Saldırılarına Karşı Birliğimizi Örgütleyelim!
- İşçi Dayanışması 191. Sayı Çıktı!
- Bir Ana ile Tanışmak…
- Sağlığımızı Mucizelerle Değil Birliğimizle Koruyabiliriz
- Koca Yusuf’tan Köroğlu’na, Onlardan Bize Kalan
- MESS Sözleşmesinden Çıkardığımız Bir Ders Var
- Patron Haklı mı?
Son Eklenenler
- İşçi Sınıfının Uluslararası Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü 1 Mayıs’ta Türkiye’nin dört bir yanında yüzbinlerce işçi ve emekçi alanlara çıktı, ekonomik yıkımın bedelini ödemek istemediklerini haykırdı. Sendikaların ve demokratik kitle...
- İşçi Sınıfının Uluslararası Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü 1 Mayıs’ta bir kez daha dünyanın ve Türkiye’nin dört bir yanında işçiler meydanlara çıktılar. Kapitalist sömürüye, emperyalist savaşa, yoksulluğa, baskılara, eşitsizliğe, adaletsizliğe...
- İngiltere’de 7 Ekimden bu yana her Cumartesi ulusal çapta eylemler düzenleyerek Filistin halkının yanında yer alan işçi ve emekçiler, egemenlerin savaşına karşı meydanlarda yerlerini almaya devam ediyor. 20 Nisanda ülke çapında çeşitli kent...
- İtalya’da büyük işçi sendikaları iş cinayetlerine karşı binlerce işçinin katıldığı kitlesel bir miting düzenledi. 20 Nisan’da işçiler “Artık Yeter!” sloganıyla işyerlerinde iş sağlığı ve güvenliği, kamu sağlığı hakkı, adil vergi reformu ve...
- İşyerinde, sokaklarda, toplu taşıma araçlarında insanların yüzlerinden okunan yorgunluk ve mutsuzluk dikkatimi çekiyor. Öfke, mutsuzluk, umutsuzluk bir virüs gibi yayılmaya başladı. “Ama insanlar neden bu kadar mutsuz?” diye düşündüm kendi kendime....
- 1 Mayıs’ın gelmesiyle emekçiler, kadınlar, üniversiteli gençler, emekliler kendi taleplerini haykırmak için alanları doldurmaya hazırlanıyor. Ben de genç bir işçi olarak kendi talebimi haykırmak için alanda yerimi alacağım. Benim talebim çalışma...
- İşçi Sınıfının Uluslararası Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü 1 Mayıs yaklaşırken UİD-DER Mersin temsilciliğinde de “Sermayenin ve İktidarın Saldırılarına Karşı 1 Mayıs Ruhuyla Mücadeleye!” başlıklı etkinlik gerçekleştirildi. Etkinliğe çeşitli...
- Bugünün stajyer öğrencileri, yarının sağlık işçileri olarak 1 Mayıs’ta sesimizi duyurmaya geliyoruz. Kimimiz ailelerinden uzakta farklı şehirlerden gelip yurtlarda kalan, kimimizse aileleriyle İstanbul’da yaşayan öğrencileriz. Biliyoruz ki stajyer...
- 2021 yılı sonunda Mesleki Eğitim Kanunu’nda yapılan değişiklikle birlikte MESEM’e (Mesleki Eğitim Merkezleri) kayıtlı kişi sayısında patlama yaşandı. Bugün MESEM’e kayıtlı, 300 bini ise 18 yaşından küçük, 1,5 milyon öğrenci var. MESEM’lerin daha...
- Bizler Gebze’den işçi ve öğrenciler olarak 1 Mayıs yaklaşırken sizlerle duygu ve düşüncelerimizi paylaşmak istiyoruz. Birçoğumuz 1 Mayıs’ı UİD-DER’in geçen sene Uğur Mumcu Kültür Merkezinde gerçekleşen 1 Mayıs etkinliği ile tanıdık. Bu tanışma...
- UİD-DER’li işçiler, grevlerinin 9. gününde Mersen işçilerine dayanışma ziyaretinde bulundu. “İşçiler Boyun Eğmiyor Mücadele Ediyor! Yaşasın Sınıf Dayanışması!” pankartı arkasında grev çadırına yürüyen UİD-DER’li işçiler hep birlikte “Yaşasın Sınıf...
- Emekçi kadın kardeşimiz, nasılsın? Pek sorulmaz nasıl olduğumuz, neler hissettiğimiz ve en önemlisi ne istediğimiz. Bu düzende bir rol biçilmiştir biz emekçi kadınlara ve ona uygun davranmamız, rolümüzü iyi oynamamız beklenir bizden. Hem de öyle...
- Bizler kamuda çalışan sağlık emekçisi kadınlarız. 1 Mayıs yaklaşırken içimizdeki heyecan ve umutla bir araya geldik ve sağlık emekçileri olarak “neler talep ediyoruz?” diye konuştuk. Kadınların oldukça yoğun çalıştığı bir sektörde olmamıza rağmen...