Buradasınız
Küçülen Porsiyonlar, Mini Mini Zamlar
İzmir’den emekli bir işçi
Emine Erdoğan saray mutfağından “porsiyonları küçültelim” dediğinden beridir gündemden düşmedi. Ancak AKP eski milletvekili Hüsniye Erdoğan Konya’da katıldığı bir televizyondaki konuşmasıyla adeta Emine Erdoğan’ı sollayarak çıta yükseltti. Ve karnı doymayan öğrencilere cevaben “porsiyonların küçültülmesinde fayda vardır, zaten peygamber efendimiz midenizin üçte birine sıvı, üçte birine yiyecek, üçte birini ise boş bırakın diyor” diye buyurmuş. Bu saraylılar ve beslemeleri yoksulların adını da tadını da bilmediği yiyeceklerle besleniyorlar. En güzel yemekleri midelerine indiriyorlar. Yaşadıkları lüks, havuzlu, dört bir yanından güneş gören konutları yoksullar rüyalarında bile göremiyorlar. Kollarında taşıdıkları timsah derisi çantalarını İtalya’dan, giysilerini dünyanın en ünlü markalarından alıyorlar. Böyle ihtişam içinde yaşayanlar yoksulların dini inançlarını dibine dek istismar ederek “bir hırka, bir lokma ile yaşayın, sesinizi çıkarmayın, isyan etmeyin, bu dünyada sınavdasınız” diye buyuruyorlar.
Bu açıklamaları yapanlar aslında biz işçi ve emekçilerin aklıyla alay ediyorlar. Saraylıların ve bilcümle patronlar sınıfının kendilerinin nasıl bir zenginlik içinde yüzdüklerini dikkatli baktığımızda görür ve anlarız. Bu arsız zenginler sınıfı dünyanın her yerinde işçileri, emekçileri yani yoksulları kandırmak ve korkutmak için bolca araçlara sahiptirler. Mesela onların mahkemeleri, polisleri, jandarmaları ve hapishaneleri baskı ve korku araçlarıdır. Medyayı ise yoksulların aklını karıştırarak uyuşturmak ve tepkilerini başka yerlere çekip susturmak için kullanırlar. Aynı şekilde yoksulların inançlarını da kendi çıkarları için istismar ederler. Mesela herkesin eşit olamayacağı yalanını öyle allayıp pullayarak söylerler ki, “sen ağa, ben ağa, bizim kara ineği kim sağa” derler. Biz “ağa da yok, paşa da yok, herkesin kara ineği ola, herkes ineğini kendi sağa” dediğimizde, “herkesin ineği olmaz” diye bağırmaya başlarlar. Çünkü çok iyi bilirler ki, işçi ve emekçiler gerçekleri görmeye başladıklarında ihtişamlı yaşamları tehlikede demektir.
İşçi ve emekçiler olarak büyüğünden küçüğüne, öğrencisinden çalışanına, işsizinden yoksuluna, evsizinden açına hepimiz bilmeliyiz ki ancak birlik olursak yaşadığımız sorunların üstesinden gelebiliriz. Kendi sınıfımızın bilimini öğrenirsek dünyayı doğru temellerde kavrarız. Bugün bize yaşatılan koyu karanlıktan ancak örgütlenip birlikte mücadele edersek kurtuluruz.
- Onlar Zevk-ü Sefa İçinde, İşçiye Gelince?
- “İstanbul’da Mezar Yeri Alamayız”
- Battaniyelere Değil Sınıfımıza Sarılalım
- Sağlıksız Gıdalara Mahkûm muyuz?
- Emekli Maaşı Ne Zaman Ödenecek?
- Hani Bu Topluma Güven Olmazdı!
- Sabancı’nın Mutlu Yaşam Sırları
- Rahat Yaşamın Sırrı
- Kent Ekmek Kuyruğu: “Ben Öyle İstediğim İçin”
- Sistem Ne Ölümüze, Ne de Dirimize Saygı Duyuyor!
- “7 Kitap, 7 Defter, 1 Litre Su, Yarım Ekmek”
- Siz Kimi Taşıyorsunuz Sırtınızda?
- Yalanlara Değil Birleşmeye İhtiyacımız Var
- Kupona ve Kuraya Bağlanan Umutlarımız
- “Artık Kiracı Kalmaz”, TOKİ’ye Hücum!
- Yoksulluk Utanılacak Bir Şey Değil!
- İşçi Aileleri ve Kreş Çilesi
- Yaz Tatilinde Kriz Var!
- “Yok mu Arttıran?”
- Bakan Nebati’den “Işıl Işıl” Yorumlar ve Uçurumlar
Son Eklenenler
- İşçi Dayanışması yayınlandığı ilk günden bu güne biz işçilere kocaman bir sınıf olduğumuzu, yaşamlarımızın, sorunlarımızın ve çözüm yollarının ne kadar yakın olduğunu anlatmaya devam ediyor. Yazıların kaleme alınmasından görsellerin hazırlanmasına,...
- İstanbul Planlama Ajansının (İPA) Ekim ayı araştırmasına göre, İstanbul’da ortalama stres seviyesi 10 üzerinden 6,9 çıktı. Aslında bu veri sadece İstanbul’u yansıtmıyor. Mersin olsun, İstanbul olsun hiç fark etmiyor: Stres seviyemiz artıyor,...
- Sevgili işçi kardeşlerim, başlıktaki sözlere gelmeden meramımın tamamını anlatmak için 6 ay geriye gitmem gerekiyor. Mayıs ayının son haftasında iki azı dişime kanal tedavisi için Dokuz Eylül Üniversitesi diş bölümüne randevu alarak gitmiştim. İki...
- “Zeytinyağlı yiyemem aman/ basma da fistan giyemem aman…” Kütahya ya da Bursa yöresine ait olduğu düşünülen bu türkü düğünlerde, keyifli eş dost toplantılarında hep bir ağızdan söylenir. Hatta eğlenceli ritmi karşılıklı oynamaya da teşvik eder....
- Hayat pahalılığı, geçim sıkıntısı korkunç boyutlara ulaştı. Emekçiler olarak temel ihtiyaçlarımız olan barınma, beslenme gibi ihtiyaçlarımızı karşılamakta zorlanıyoruz. Aldığımız maaşlarla kirayı mı ödeyelim, karnımızı mı doyuralım diye kara kara...
- Kapitalist sistemde yaşıyoruz ve bu sistemin yol açtığı büyük-küçük pek çok sorunla boğuşuyoruz. Peki sorunlarımızı çözmek için ne yapıyoruz? Örneğin pek çoğumuzun ailesinde çocuk, hasta, yaşlı ya da engelli olduğu için bakıma muhtaç yakınlarımız...
- İşçi Dayanışması çıktığında her birimiz ilk görüşte etkilendiğimiz yazıyı seçiyoruz. Neden etkilendiğimizi, yazının bizi nasıl etkilediğini, neyi düşünmemizi sağladığını anlatıyoruz birbirimize. Bu yazıyı herhangi bir arkadaşımıza nasıl ve neden...
- Mutsuzluk ve umutsuzluk gençler arasında adeta bir salgın gibi yayılıyor. Etrafımıza, arkadaşlarımıza bakıyoruz, yaşamdan tat alamadığını söyleyenlerin sayısı her geçen gün artıyor. “Her günüm bir öncekiyle aynı”, “yarından bir beklentim yok”, “bana...
- Biz işçiler haftanın her günü vardiyalı bir şekilde 24 saat çalışırız. Yeri gelir Pazar mesai yaparız. Dinlenmeye, ailemize vakit ayırmaya zaman bulamayız. Sanki biz işçiler için hayat sadece çalışmaktan ibaretmiş gibi. Fabrikada mühendis bir...
- Eskiden her sorunun beni bulduğunu, bu sorunları yaşayan tek kişinin ben olduğumu düşünüyordum. Sonra UİD-DER ile tanıştım ve İşçi Dayanışması’nı düzenli olarak okumaya başladım. Bir genç olarak, gençlik yazılarını okudukça bu sorunları yalnızca...
- Ben büyük bir tekstil fabrikasında çalışıyorum. Başta Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek olmak üzere siyasi iktidar sözcülerinin, asgari ücret zammının hedeflenen enflasyon oranına göre yapılacağını her fırsatta söylemelerine rağmen asgari ücrete...
- Son günlerde sohbet edebildiğim her insana Türkiye’deki Suriyeliler hakkında ne düşündüklerini soruyorum. Devamındaysa nerede dünyaya geldiklerini, neden göçüp büyük kentlere geldiklerini soruyorum. Son olarak aile büyüklerinin nerelerden göçerek...
- Sevgili işçi kardeşlerim, 8 yaşına kadar babasız, 8 yaşından sonraysa hem anasız hem de babasız büyümüş sayılırım. 12-13 yaşıma kadar mahallede ve çalıştığım fabrikada anası-babası yanında olan arkadaşlarıma imrenmiş, onları kıskanmışımdır. O halimi...