Buradasınız
Grevdeki MKB Rondo İşçileriyle Söyleşi
![](https://uidder.org/sites/all/modules/lazyloader/image_placeholder.gif)
Neden sendikalaştınız ve neden grevdesiniz?
Birinci işçi: 4 senedir MKB Rondo fabrikasında makine operatörü olarak çalışıyorum. Sendikalaştık, birinci nedeni tabii ki düşük ücretlerimiz. Ayrıca işyerinin düzensizlikleri, fabrika içinde maruz kaldığımız kötü muameleler… Yönetim yaptığımız işi ve dolayısıyla bizi küçük görüyordu. Mesela maaşımızın yetmediğini söyleyip zam istediğimizde “yaptığınız iş ne ki” gibi bir yaklaşımla karşılaşıyorduk. Emeğimizin karşılığını alamadığımız gibi bir de bize dönük aşağılayıcı tavırlarla karşılaşıyorduk. Bizler de bir araya geldik ve öncü arkadaşlarımız sayesinde sendikalaştık. Taleplerimiz karşılanmayınca da greve çıktık.
İkinci işçi: 3 senedir MKB Rondo fabrikasında çalışıyorum. Ülke koşullarımız zaten belli. Enflasyon her gün yükseliyor. Bizler geçinemiyoruz, birinci neden buydu. Onun dışında fabrika koşulları çok kötüydü. Yöneticiler tarafından kötü muameleye maruz kalıyorduk. İnsana hiçbir şekilde değer verilmiyordu ve bizi ilgilendiren konularda bile söz hakkımız yoktu. Yemeklerimiz de çok kötüydü. Bizler tüm bu sorunlara karşı sendikalaştık. Belli taleplerimiz oldu. İnsanca ücret, sosyal haklarımız olsun istedik. Altı aylık bir müzakere süreci oldu ve belli bir yere kadar gelindi. Ancak taleplerimiz karşılanmayınca da greve çıktık.
Üçüncü işçi: 1,5 yıldır MKB Rondo fabrikasında üretimde çalışıyorum. Öncelikle patron bizi görmüyordu, sesimizi duymuyordu, duymak istemiyordu. Patrondan amirine varıncaya kadar hepsi işçilere yukarıdan, aşağılayıcı bir şekilde bakıyordu. Geçerken bir “günaydın, kolay gelsin” bile demiyorlardı. Sesimizi duyurmak, “biz buradayız” demek için birlik olduk ve sendikalaştık, taleplerimiz karşılanmayınca grev kararı aldık.
İkinci kadın işçi: 4 yıldır MKB Rondo fabrikasında üretimde çalışıyorum. Daha önce sendikalı bir işyerinde çalışmadım. Benim de burada bulunan birçok arkadaşım gibi ilk sendikal deneyimim. İçeride çalışma koşullarımız zor, maaşlarımız düşük ve hiçbir sosyal hakkımız yoktu. Ben 18 bin 500 lira alıyorum. İki tane çocuğum var ve kiradayım. Ayrıca merdiven silmeye gidiyorum. Mesai yapmamıza rağmen yine de geçinemiyoruz. İşyeri yönetimi bizlere insanca davranmıyordu. Tüm çalışanlar olarak hepimiz bu koşullardan rahatsızdık. Aslında bir kıvılcım bekliyormuşuz. Güzel bir şekilde örgütlendik. Sendikamız yönetim ile görüştü ve taleplerimiz karşılanmayınca, işte buradayız.
Dördüncü işçi: 10 yıldır bu fabrikada çalışıyorum. Hakkımızı aramak için sendikalaştık, hayat şartları için sendikalaştık. Ülkemizin hali ortada, bu şartlarda geçim zor. Hayat şartları bizi zorladığı için biz de patronu zorluyoruz. İnşallah mücadelemizin sonuna varacağız.
Beşinci işçi: Yaklaşık 5 yıldır MKB Rondo fabrikasında çalışıyorum. Klasik anlamda tabir edecek olursak tabii ki hakkımızı elde etmek için grevdeyiz. Yani kâğıt üzerinde her ne kadar hakkımızın var olduğu söylense de, pratikte hiçbir şekilde, ne maddi ne de manevi anlamda bir haktan bahsetmek mümkün değil. Biz de “hak elde etmek için ne yapabiliriz, buradaki haksızlıkların yani mobbingin, baskıların, aşağılamaların, küçümsemelerin önüne nasıl geçebiliriz, burada yeni bir yapıyı nasıl oluşturabiliriz, nasıl geliştirebiliriz”, bunun çabası içerisine girdik. Arkadaşlarımızla bir araya geldik ve fikir birliği içinde örgütlendik.
Altıncı işçi: 30 yaşından sonra fabrika ortamıyla tanıştım. Yaklaşık 10 senedir buradayım. 10 senedir de bu mücadelenin içindeyim. İşçi sınıfı için bir şeyler yapmamız lazım, ne yapabiliriz sorusuna cevap aramaya başladık ve gelinen noktada bu sürecin içindeyiz. İşçi sınıfının sermaye ile savaşabilmesi için kullanacağı araçlardan biri sendikalı olmak. Grevde olmaya gelince de işçi sınıfı için para çok önemli olmamalı. Çünkü para bir şekilde kazanılıyor. Paradan daha değerli şeyleri de bu ezilen insanlara, işçi sınıfına göstermenin yolu da bence grev. Çünkü grev bizim için bir okul, bir üniversite diyelim. Burada her şeyi öğreniyoruz, hayatı öğreniyoruz, birlikteliği öğreniyoruz. Sınıf mücadelesinin ne olduğunu da daha iyi öğrenmek için grevdeyiz.
Yedinci işçi: Hakkımızı aramak için sendikalaştık. 17 yıldır bu fabrikada çalışıyorum ama aldığım maaş ortada. Bu maaşla geçinemiyoruz. Onun için biz sendikalaşmaya karar verdik.
Patronlar işçilerin sendikalaşma ve greve çıkma hakkını tanımak istemiyor. Sizce patronlar neden bu kadar direnç gösteriyorlar?
Birinci işçi: Patronlar sendikaya üye olmamızı, örgütlenmemizi istemiyorlar. Patronlar karşılarında birleşmiş, dayanışma içerisinde olan güçlü işçi istemiyor. İşçi sendikalaştığında güçlü olacak. O yüzden eski düzen, kendi düzenleri devam etsin istiyorlar. Düşük ücretle çalışsın, o yüzden de mesaiye kalsın istiyorlar. Bu fabrikada 12 saat hatta 12 saati de aşan mesailer oluyordu. Mesela hammaddeden kısabilir misin? Kısamazsın. Makinenin bir parçası kırıldığında değiştirmek zorundasın. Ama işçiden kısabiliyorsun; yemeğinden, servisinden kısabiliyorsun. Bunları yapabiliyorlar. İşte sendika bunlara izin vermeyeceği için, işçilerin bir güvencesi olacağı için istemiyorlar işçilerin örgütlenmesini.
İkinci işçi: Öncelikle şunu söylemek istiyorum, maalesef patronlar bizden daha fazla birlik içindeler. Ama biz bu durumu değiştireceğiz. Patronlar karşılarında birlik olmuş, güçlü işçi istemiyorlar. Bizim birleşince ne kadar güçlü olacağımızı biliyorlar. En büyük nedenlerinden birisi bu. Bunun dışında, sendikalaşırsak işçiler olarak söz hakkımız olacak ve kârlarından küçük de olsa pay vermek zorunda kalacaklar. Aslında insanca bir ücret, insanca yaşam için hakkımız olanı, emeğimizin karşılığını alacağız. Patronlar da bundan korkuyorlar ve bundan dolayı da işçilerin örgütlenmesini istemiyor ve engel olmaya çalışıyorlar.
Üçüncü işçi: İşçilerin güçlü olmasından korkuyorlar. Patronlar işçileri yapay temellerde ayrıştırıyor. Bu yapay ayrımlar ortadan kalkıp işçiler birlik ve beraberlik içine girince patronlar büyük endişe duyuyorlar. Patronlar biz işçileri hafife alıyorlar. Biz işçileri görmek, sesimizi duymak istemiyorlar. Biz grevimizle sesimizi her yere duyurduk. Ülkenin dört bir yanından destek mesajları alıyoruz. Greve çıktığımız için çok mutluyuz.
İkinci kadın işçi: Patronların ellerinde bir güç var. Eğer bizim sendikal haklarımızı verirse o güçten feragat etmiş olacaklar, işçiyi ezemeyecekler. Biz işçi sınıfı olarak, sermayenin kölesi olmuşuz. Ellerindeki köleleri kaybetmek istemiyorlar. Onun için kabul etmiyorlar. Birlik olduğunda birlikten kuvvet doğduğunu biliyorlar. Yani köleliğe son vermek istemiyorlar.
Dördüncü işçi: Çünkü patronlar “hep benim dediğim olsun” istiyor. Benim sözüm geçsin, işçilerin başı öne eğik olsun, işçiler bir söz sahibi olmasın… İşte disiplindi, temsilciydi… Bunlar olursa işçiler güçlü olur diye kabul etmiyor patronlar. Bu çatı benim, tek söz sahibi ben olabilirim, diyorlar.
Beşinci işçi: Yani onların zaten tanımasını beklemek saflık olur. Onlar kendi yapmaları gerekeni yapıyorlar. Kendi çıkarları doğrultusunda kendi politikalarını üretiyorlar. Onlara karşı bizim geliştireceğimiz politika ne olacak? Onlar sömürüden besleniyorlar ve bu doğrultuda politika geliştiriyorlar. Fabrikaları da bu anlayışla yönetiyorlar. Şimdi biz burada böyle bir karşı duruş sergilediğimizde zaten bu onların hiçbir şekilde işine gelmeyen bir şey. Bütün düzenlerini, kendi hâkimiyet alanlarını altüst eden bir durum. Çünkü “ben istediğim gibi yönetirim, istediğim gibi uygularım, istediğim politikaları geliştiririm. Siz de buna uymakla yükümlüsünüz” diyorlar. Bizim buradan talep ettiğimiz şeylerin içerisinde kabul etmedikleri zaten bu. Benim yetkim paylaşılmasın. Dediğim dedik, çaldığım düdük anlayışı güdülüyor. Yani böyle işçileri karşılarında söz sahibi olan bireyler olarak görmediler, görmek de istemiyorlar. Bunu kabullenemiyorlar.
Altıncı işçi: Patronlar sonuçta burada bir sendika geldiği zaman, güçlü bir sendika temsilcisi olduğu zaman karşılarına çıkmasını istemiyorlar. Çünkü ne kadar yanlış giden şey varsa, ne kadar usulsüzlük varsa temsilci karşısına çıkacak, bunları düzeltmek için uğraşacak. Patron da haliyle karşısında güçlü bir temsilci görmek istemiyor. Görmek istemediği için de sendikanın varlığını dahi kabullenmek istemiyor.
Yedinci işçi: İşçilere fazla para vermek istemiyorlar. Ortada bir pasta var ve patron bu pastadan ne kadar az pay verirse onun için o kadar iyi. İşçiler sendikalaştığında birlik olacak ve patronun karşısına o birlik olmuş haliyle çıkacak. Bundan korkuyor patronlar.
Sendikalaşma ve grev süreci size neler öğretti, dayanışma ziyaretleri size neler hissettirdi?
Birinci işçi: Grevimiz 40 günü geçti ama sanki ilk gün gibi coşkumuz devam ediyor. Grev çadırı bir okul gibi. Birçok şey öğreniyoruz. Birlik olmayı, dayanışmayı, paylaşmayı öğreniyoruz. Her gün misafirlerimiz geliyor dayanışma adına, biz de gidiyoruz. Dayanışma ziyaretleri bizi çok mutlu ediyor. Yalnız olmadığımızı hissediyoruz. UİD-DER ilk günden itibaren bizi hiç yalnız bırakmadı.
İkinci işçi: Greve çıkmadan önce aramızda tedirginlik yaşayan arkadaşlar vardı. Ancak duvarın bu tarafına geçtiğimizde işler çok farklı oluyor. Çok güzel bir aile ortamı var. Herkes birbirine daha çok güveniyor ve birbirimize kenetlenmiş durumdayız. Grev çadırımıza misafirlerimiz geliyor sendikalardan, fabrikalardan, siyasi parti ve derneklerden. Yalnız olmadığımızı hissediyoruz. Bizimle aynı koşullarda yaşayan, çalışan insanların bizimle dayanışması bize güç katıyor. UİD-DER greve çıktığımız ilk günden itibaren yağmur, soğuk, sıcak hava demeden bizi yalnız bırakmadı. Samimiyetlerini hissediyoruz. Yanımızda olduklarını çok güzel hissettiriyorlar. Bize güç veriyorlar.
Birinci kadın işçi: 8 senedir MKB Rondo fabrikasında çalışıyorum. Daha önce hiç sendikalı çalışmadım. Ziyaretimize gelenler olunca mutlu oluyorum, çok duygulanıyorum. Duygularımı anlatmakta zorlanıyorum, misafirler gelip gidiyor, heyecanlanıyorum. Biz içeride çalışırken böyle olacağını düşünebilir miydik? Böyle bir ortamı? Kesinlikle tam olarak biz burada bir aile olduk. İçeride bu kadar birbirimizi tanımıyorduk. Sadece isim olarak, sima olarak tanıyorduk. Şimdi birbirimizin çocuklarına, eşlerine varana kadar tanıyoruz. Gerçekten bir aile olduk yani. İçerideyken bunları hayal edemezdim. Grev kesinlikle hiç aklımın ucundan bile geçmezdi. Yani diyorlardı, yapamayız diyordum, birlik olamayız, toparlanamayız… Aklımdan geçmiyordu yani. Bir kere makinelerimiz hep ayrıydı, yemekten yemeğe konuşabiliyorduk. Çay saatlerimiz farklıydı, yemek saatlerimiz farklıydı. Birbirimizi sadece çalışırken görüyorduk, onun dışında göremiyorduk. Şimdi öyle değil, iç içeyiz. Aynı masalarda oturuyoruz. Kahvaltılarımız, yemeklerimiz hep aynı. Gayet de güzel, çok mutluyuz.
İkinci kadın işçi: Greve ilk çıktığımız günden bu yana hiç yalnız kalmadık. Sınıf dayanışması çok büyük. Bu bize ses veriyor, güç veriyor. Sesimizi duyurabildik. UİD-DER olarak ilk günden bu yana yanımızdasınız. Bizi yalnız bırakmadınız.
Üçüncü işçi: Pek çok sınıf dostu ziyaretimize geliyor. Yalnız olmadığımızı hissediyoruz. Siz hem geliyorsunuz hem de sürecin içindesiniz işin başından beri. UİD-DER olarak yanımızda olmanızı hissetmek bizi daha çok motive ediyor. İlk günden beri bizi yalnız bırakmayıp sık sık geliyor olmanız bile iyi ki varsınız dedirtiyor. Samimiyetinizi hissediyoruz, o yüzden iyi ki varsınız.
Dördüncü işçi: Evet, bu süreçte gülmeyi öğrendik. Birlik beraberliği öğrendik. Sınıf dayanışmasını öğrendik. Hep beraber olmayı öğrendik. Tanıdık birbirimizi. Fabrikada çalışırken bunları yapamıyorduk. Yani işin gereği olarak merhaba deyip geçiyorduk. Ama şimdi vaktimiz de bol olduğu için her türlü birbirimizi tanıdık. Gelen misafirler bizi tabii ki çok mutlu ediyor. Bugüne kadar bizi yalnız bırakmayan herkese teşekkür ediyorum.
Beşinci işçi: Bir kere grev her şeyden önce bana daha güzel halay çekmeyi öğretti. İkincisi, bu mücadeleye çıkarken sadece işveren kanadını değil, aynı zamanda ihanet anlayışına hizmet eden yapıyı da görmemizi sağladı. Üçüncüsü dayanışma ziyaretleri... Zaten buraya bize dayanışma için gelecek olan sivil toplum örgütlerinin ve siyasi partilerin kimler olabileceğini üç aşağı beş yukarı tahmin ediyordum ve bu grev alanında tahminimde yanılmadığımı gördüm. Kardeşlerimiz, dostlarımız geldi buraya. Direnişe devam. Biz burada bir cephe açtık ve bu açmış olduğumuz direniş cephesini kazanımla sonlandıracağız. Ya kazanacağız ya kazanacağız.
Altıncı işçi: Birincisi UİD-DER’i tanıdık. Nerede ezilenler varsa oraya koşturuyorlar. Her gün yanımızdalar. Bu röportajı onların sayesinde veriyoruz. İkincisi sabrı öğrendik. En büyük şey sabır. Burada hayatımız boyunca göstermediğimiz sabrı gösteriyoruz. İnsanlarla dayanışmanın ne olduğunu burada öğreniyoruz. Hiç tanımadığımız insanlar gelip neredeyse gözyaşı akıtıyor bu insanlara. Çünkü burada bir haksızlık var. O haksızlığı görüyorlar. Dördüncüsü ailelerimizi tanıdık. Küçücük çocuklar geliyor buraya. Annelerinin, babalarının yaptığı yemekleri buraya getiriyorlar. Karnımızı doyuruyorlar. Bu dayanışmanın bizim için ne kadar yüce bir şey olduğunu burada öğrendik. Benim için en kıymetlisi bu. Buraya çok fazla gelen, bizimle birlikte olan insanları görüyoruz. Grevin en büyük kazanımı bu oldu.
Yedinci işçi:Burada kardeşliği öğrendik. Grev çadırında birbirimizi tanıdık, içeride çalışırken birbirimizi tanımıyor, bilmiyorduk. Konuşmuyorduk. Burada birbirimize güvenimiz arttı. Kimin ne olduğunu, kimin ne yaptığını, hayatı öğrendik. Kardeş gibi olduk yani. Dayanışma için ziyarete gelinmesi bizi çok memnun ediyor. Biz greve çıkmasaydık şimdi sizleri tanıyamazdık.
Konserve Yapmak Çözüm mü?
“Annemle Gurur Duyuyorum”
- Grevci Tarkett İşçileri: “Birliğimizi Güç Haline Getirelim!
- Grevdeki MKB Rondo İşçileriyle Söyleşi
- Durak Tekstil İşçileriyle Söyleşi
- Bursa’dan Bir Özel Okul Öğretmeniyle Söyleşi
- Malatyalı Kadın Tekstil İşçisi İle Deprem ve Kadın İşçiler Üzerine Söyleşi
- Nilgün Soydan ile Kemal Türkler Söyleşisi
- Genel-İş İzmir 8 No’lu Şube Başkanı Gümüştekin ile Söyleşi
- İş Güvenliğimiz İçin 1 Mayıs’ta Sınıfımızın Saflarındayız
- Avukatlar Anlatıyor: Yasalar Yetmez, İşçi Sınıfını Örgütlülük Kurtarır
- Bir Afgan Göçmen İşçiyle Söyleşi: “Ölmek ya da Özgürce Yaşamak”
- Ekmekçioğulları İşçileri ve Anadolu Şube Başkanı Deniz Ilgan’la Direniş Üzerine
- Söz Hakları İçin Direnen Ekmekçioğulları İşçilerinde
- Trelleborg İşçileriyle Grev Üzerine Söyleşi
- Cargill İşçileriyle Sohbet
- Temel Conta İşçilerinin Grevi Devam Ediyor
- Chinatool ve Green Transfo Grevlerinde Anlaşma Sağlandı
- Antep’te Tekstil İşçilerinin Düşük Zamlara Karşı Mücadelesi Sürüyor
- Chinatool Otomotiv İşçileri Greve Çıktı
- Antep’te Tekstil İşçileri Düşük Zamlara Karşı Mücadele Ediyor
- Kaynak Tekniği İşçileri Grevde
- Yolbulan Metal İşçileri Eylemlerine Devam Ediyor
- GE Grid Solutions Grevinde Anlaşma Sağlandı
- Schneider Elektrik’te Anlaşma Sağlandı
- Genel-İş Üyesi İZBB İşçileri İş Bıraktı
- Her Yer Bizim Düzenimiz Olsun Diye
- Direnişçi Polonez İşçileri: “Direne Direne Kazandık!”
- Polonez Direnişçisi: “Biz Başardık, Şimdi Hep Birlikte Başaralım!”
- Betek Boya’da İşten Atma Saldırısı
- Green Transfo’da Grev Başladı
- İşçilerin Grev-Direniş Rehberi
- İşçiler “146+Bir Polonez” Belgeselinin Galasında Buluştu
- Arıtaş Kriyojenik İşçileri de Greve Çıktı
- Metal İşçileri Yasak Tanımıyor, Grev Coşkusu Sürüyor
- Polonez Direnişçileri Çatalca Adliyesi Önünde
Son Eklenenler
- 2025 yılı için asgari ücretin son derece düşük belirlenmesi işçileri şaşırttı ve haklı olarak öfkelendirdi. Pek çok işçi, “daha yüksek belirlenmesini bekliyorduk” dedi. Aynı öfke emekli maaşları için de söz konusu. Öte yandan metal işçileri de...
- Temel Conta işçilerinin grevi 10 Aralıktan bu yana sürüyor. İşçiler, yaklaşık bir yıl önce sendikalı olma kararı almış, Petrol-İş Sendikası Aliağa Şubesi’nde örgütlenmeye başlamışlardı. Petrol-İş Sendikası, Çalışma Bakanlığı’ndan yetki belgesini...
- Sırbistan’ın ikinci büyük şehri olan Novi Sad’in tren istasyonu 2022 yılında cumhurbaşkanlığı ve parlamento seçimleri kampanyası sırasında yapılmıştı. Cumhurbaşkanı Aleksandar Vucic de istasyonun açılış törenine katılarak, 60 yıl sonra bu istasyonu...
- Urfa’nın Viranşehir ilçesinde Kadıköy Güneş Enerji Santrali’nde (GES) Kalyon ve Eksim Real Enerji şirketlerinde çalışan işçilerin 11 Şubatta başlattığı iş bırakma eylemi tüm baskılara rağmen devam ediyor. Bezmialem Vakıf Üniversitesi şantiyesinde...
- 6 Şubat Maraş merkezli depremlerin üzerinden iki yıl geçti. Söylemesi dile kolay olan bu cümle alt metinde bizlere birçok şey anlatıyor. Dönüp geriye baktığımızda yaşanan onca acı ve keder bizlerin zihinlerinde tekrar tekrar canlanıyor. UİD-DER’li...
- Donald Trump bir kez daha ABD başkanı seçildi. Seçilir seçilmez de ilk bakışta deli saçması gibi görünen açıklamalar yapmaya başladı. Mesela Amerika’nın Grönland’ı alması gerektiğini söyledi. Bu, Trump’ın kafasından çıkmış çılgın bir fikir gibi...
- Antep Başpınar Organize Sanayi Bölgesinde sefalet zammına karşı direnişe geçen tekstil işçilerinin mücadelesi yasaklarla, baskı ve saldırılarla engellenmeye çalışılıyor. 14 Şubat günü, tüm saldırılara rağmen direnişlerini sürdüren Başpınar...
- Ağız ve Diş Sağlığı Merkezleri (ADSM), Ağız ve Diş Sağlığı Hastaneleri (ADSH) ve devlet hastanelerinde çalışan diş hekimleri ve sağlık çalışanları “Yüksek MHRS sayıları, kısıtlı süreler, eksik istihdam, sağlıksız ve güvenli olmayan birimler, düşük...
- Türkiye’de yasalarda her işçinin özgürce sendikaya üye olabileceği yazıyor. Ama resmi istatistiklere göre çalışanların yüzde 85’inden fazlası sendikasız. Sendikalı çalışmak yasal olmasına ve ücret, ikramiye, sosyal haklar bakımından avantajlar...
- Çok açık ki iktidarın “Aile Yılı” ilan etmesi aileler refaha kavuşsun diye değil, sermayenin ve iktidarın çıkarları içindir. İşçi aileleri için daha büyük yoksulluk, daha kötü çalışma koşulları, acı ve gözyaşı, hatta ölüm getireceği sır değildir.
- Almanya'da Ocak ayı boyunca Berlin, Münih, Hanover, Hamburg ve Nünberg gibi büyük kentlerde hükümetin aşırı sağ ve ırkçı politikalarına karşı çok sayıda sendikanın, göçmen topluluklarının ve demokratik kitle örgütlerinin katılımıyla büyük çaplı...
- Gebze Plastikçiler OSB'de bulunan Chinatool Otomotiv’de grevin 4. gününde, Kocaeli Çayırova'daki Green Transfo Energy'de ise grevin 51. gününde anlaşma sağlandı.
- İzmir Gaziemir’deki Ege Serbest Bölgede bulunan Digel Tekstil’de işçiler, düşük ücret zammına tepki gösterdiler ve hakları için sendikalı oldular. Ancak Digel Tekstil patronları işçilerin zam talebini duymazlıktan geldi, sendika haklarını yok saydı...