Buradasınız
Yazmaktan Nefret Ederdim
UİD-DER üyesi bir mühendis
Türkiye’de son 50 yılda okur-yazar oranı iki kattan fazla artmış. 1960’ta okur-yazar oranı %40 civarında iken 2008 yılında %86’ya yükselmiş. Yani 50 yıl önce 5 kişiden 2’si okuyabiliyor ve yazabiliyormuş, günümüzde ise 10 kişiden 9’u. Okuyup yazabiliyor diyorum da iş fiiliyata gelince ne okuyoruz ne de yazıyoruz. Bunu kendimden biliyorum.
Yine de kendimi bir konuda bu genel durumdan ayıracağım. Bu farkım okumaktan geliyor. Okumayı severim. Öğrenim hayatım boyunca okumayı hep sevdim. Ders kitaplarını da, hikâyeleri de, romanları da okudum. Birçoğundan da zevk aldım, mutluluk duydum. Fakat yazmaya gelince hep nefret ettim. Bu yüzden kompozisyon derslerim hep kötü oldu. Ne zaman dönem ödevi verseler, ben mümkün olduğunca en az sayıda kelime yazarak bunu hallettim.
Fakat öğrencilik yıllarım epey geride kaldı. Artık uzun zamandır işçilik yapıyorum. Kendimi de en azından mücadeleci bir işçi olarak tanımlıyorum. Mücadeleci bir dernek olan UİD-DER benim için çok önemli bir yer. Dernekteki üye arkadaşlarım yazmam gerektiği konusunda sürekli bana bir telkinde bulunuyorlardı. Ben de yakın zamanlara kadar olabildiğince bundan kaçınmıştım. Çünkü yazmaktan nefret ediyordum. Fakat bu telkinler benim bilincimi uyarmaya başladı. Eğer okumak sessizce yapılıyorsa bencilce bir eylemdi. Diğer işçi arkadaşların bulunduğu ortamda seslice okununca tabii ki bu bencillik ortadan kalkıyor. Ya da, sessizce okuduklarını başka işçi arkadaşlarına aktarıp tartıştığında yine bu bencillik ortadan kalkıyor. Ama ben genellikle sessizce okuyup kendime saklıyordum. Derneğimiz sayesinde bunu kısa sürede hallettim. Artık bencilce okumuyordum.
Yazmak konusuna gelince dedim ya nefret etmişim bir kere. Bunu da derneğimiz UİD-DER sayesinde defalarca düşündüm. Tabii ki, birçok nedenini kendimce buldum. Fakat çıkardığım en basit neden şu oldu. 1 saat boyunca çok hızlı yazsam dahi 1 sayfa yazabiliyordum. Oysa 1 saat okuma ile 20 sayfa okuyabiliyorum. Sesli okuma olunca bu 20 sayfadan daha az oluyor ama bariz bir biçimde yazabileceğim sayfa sayısından çok fazladır. Dolayısıyla bana verimsiz bir faaliyetmiş gibi geliyordu.
İş mücadele etmek, var olan mücadeleyi yükseltmek olunca benim kafamda da işler değişmeye başladı. Derneğimizin sitesine yazmaya başladım. Yazdıklarımın çıkıp çıkmadığını görmek için akşamları iş çıkışında internette derneğimizin sitesine bağlandım. Kendi yazdıklarım çıktığında mutluluk benim oluyordu. Fakat bunun yan ürünü sitede çıkan diğer yazıları daha dikkatli okumak oldu. Onları okumayı da ihmal etmedim. Benim gibi derneğin üyesi olsun, olmasın diğer işçi mektupları aslında bu mücadelenin nasıl yürüdüğünü bana göstermekteydi. Beni artık sadece benim yazımlarım ilgilendirmiyordu. Diğer yazılar da ilgilendiriyordu. Çünkü bunlar mücadelenin nasıl olması konusunda ışık tutucu mektuplardı. Onları okuyunca yazmaya karşı nefretim azalmaya başladı. Evet! En hızlı yazma hızıyla yazsam bile yine saatte 1 sayfa yazabiliyorum. Ama artık yazmanın önemini kavramaya başlamıştım.
Şu an ise yazmaktan eskisi gibi nefret etmiyorum. Ama “seviyor musun?” derseniz henüz sevmiyorum. Fakat şunu da biliyorum. Mücadele ettikçe yazmanın da sevilebileceğini en azından kendi sürecimden biliyorum. Yazmayı sevdikçe daha çok yazacağıma da eminim.
Mektubumun başında okur-yazar oranı resmi rakamlarla 10 kişiden 9’u şeklinde olduğunu yazmıştım. Oysa gerçekte bu rakam sadece okuyabilir-yazabilir oranıdır. Biz mücadeleci işçiler olarak lütfen yalnızca okuyabilir-yazabilir olmayalım. İşçi önderlerinin zamanında ettiği bir sözü asla unutamam: “Her şeyi öğren, hiçbir şeyi unutma!” Bu sözün bir gereği de okumak ve yazmaktan geçmiyor mu?
Yaşamak Ne Güzel Şey!
- Adres Doğru mu?
- Emekliler “AÇIZ” Diyor, Onları Kim Duyuyor?
- Geleceğimizi Kurmak İçin Birliğimizi Büyütelim
- “Asıl Haber Biziz Be Abla”
- Sağlık Çalışanlarına Sağlıksız Yemekler
- Sorunlar Mücadeleyle Çözülür
- İşyerinde “Paralı Eğitim!”
- Onların İnsafına Bırakmayalım!
- “Sana Ceza Veriyorum Tayfun!”
- Emekli Maaşı Ne Zaman Ödenecek?
- “Çalışanlarımıza Rapor Vermeyin!”
- “Kırtasiye Ürünleri İkinci Ele Düştü”
- Örgütlü Olmak ve Toplu İş Sözleşmeleri
- Alo 170: Yanlış Numara Çevirdiniz!
- Turgut Özal, Gökova Santrali ve Sonrası
- TÜİK Kimin Hizmetinde?
- Emekliler Sendika Kuramazmış!
- Sorumluluk Almadan Kazanım Elde Edemeyiz
- Topluma Fildişi Kulelerden Bakmak
- Mücadele Edenler Mutlaka Kazanır!
Son Eklenenler
- Yıllık ücretli izinler çalıştığımız her bir yılın karşılığında biz işçilere tanınmış yasal bir haktır. Bu hakkı bütün bir yılın yorgunluğunu atmak için genelde yaz aylarında kullanmayı tercih ederiz. Kimimiz köyüne gider ailesine yardımcı olmak için...
- Fernas Madencilik işçileri direnişin 30. gününde Ankara’ya yürüyüş başlattı. Madenciler TBMM açıldığında Ankara’da haklı taleplerini bir kez daha duyurmayı planlıyorlar. CHP yönetimindeki Ankara Çankaya Belediyesi Çankaya Evleri’nde taşeron şirket...
- Siyasi iktidar, sefalete mahkûm ettiği emeklilerin kamu bütçesine çok büyük bir yük olduğunu iddia ediyor, zam taleplerini görmezden geliyor. Örneğin AKP Genel Başkan Yardımcısı Nihat Zeybekçi “EYT demek geleceğin kaynaklarını bugünden tüketmek...
- Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) Türkiye’de iş kazası ve meslek hastalıklarına ilişkin 2023 yılı istatistiklerini 4 Eylülde açıkladı. SGK’nın açıkladığı veriler ilk kez, İSİG Meclisi’nin açıkladığı iş cinayeti sayısını aştı. İSİG Meclisi verilerine göre...
- Sevgili işçi kardeşlerim ve işçi çocukları, söyleyeceklerimi bizim mahalledeki çocukların kendi ifadeleriyle yani olduğu gibi anlatacağım. Bu çocuklar yani benim onlara seslenişimle gençlerin istek ve taleplerini aşağıda okuyacaksınız. Gençlerle...
- Farklı sektörlerde çalışan bir grup genç UİD-DER’li işçi “İşçi Sınıfının Yönetmeni Ken Loach: HANGİ TARAFTASINIZ?” adıyla bir mini belgesel hazırlamış, belgesel UİD-DER Web TV’de yayınlamıştı. UİD-DER, filmleri belgesele konu olan işçi sınıfının...
- DİSK’in “Artık Yeter! Geçinemiyoruz! Gelirde, Vergide, Ülkede Adalet!” şiarıyla düzenlediği eylemler devam ediyor. 25 Eylülde İstanbul Saraçhane Parkında gerçekleşen işçi buluşmasına DİSK’e bağlı sendikalarda örgütlü işçiler, DİSK yönetim kurulu...
- Türkiye’de işçi mücadelelerine yenileri eklenirken kazanımla sonuçlanan grev ve direnişler de oluyor. Bursa Kemalpaşa’da Eker Süt Ürünleri fabrikasında Tekgıda-İş Sendikasına üye oldukları için işten atılan 3 işçi 23 Eylülde fabrika önünde direnişe...
- Hayat pahalılığı, yüksek enflasyon, reel ücretlerin düşmesi neticesinde yoksulluğun pençesindeki işçi ve emekçilerin öfkesi büyüyor. Sermaye sınıfı ve siyasi iktidar Orta Vadeli Programlarla işçi ve emekçilerin üzerindeki sömürüyü arttırıyor....
- DİSK Uluslararası İlişkiler Dairesi Müdürü Kıvanç Eliaçık tarafından kaleme alınan “Orta Doğu’da İşçiler ve Sendikal Hareket” kitabı geçtiğimiz aylarda NotaBene yayınlarından çıkmıştı. Ortadoğu ve Kuzey Afrika’daki Arap ülkelerine odaklanan, işçi...
- İran’ın Tabas kentinde bulunan bir kömür madeninde 21 Eylülde gaz sıkışması sonucu patlama gerçekleşti. Patlamada en az 51 işçi yaşamını yitirdi, 20’den fazla işçi yaralandı. Göçük altından henüz çıkarılamayan işçiler var. Başkent Tahran’ın 540...
- Son haftalarda ekranlarda ve sosyal medyada 21 Ağustosta kaybolan ve cansız bedeni çuvalla bir dereye atılmış halde bulunan Narin’le ilgili pek çok haber görüyoruz. Özellikle ilk günlerde Narin’in ağlayan annesine dair görüntüler durmaksızın...
- Gençlik yılları insanın kimlik edindiği, ayakları üzerinde durmaya başladığı yıllardır. Genç insan heyecan, enerji, coşku, duyarlılık ve değişim arzusuyla, geleceğe dair umutlarla doludur. Yaşanan her bir olay, edinilen her bir deneyim en canlı ve...