Buradasınız
O Bebeğin Keskin Kılıç Gözleri…
İzmir’den emekli bir işçi

1999 yılında meydana gelen 17 Ağustos Marmara depreminden akıllarda birden çok kare kaldı. O karelerden biri, şapkalı yaşlı bir depremzedenin bir kolunun altında ekmek taşıdığı çarpıcı fotoğrafıydı. Diğer eliyle acıdan ve kederden yaşaran gözünü siliyordu. Ayrıca enkazın üstünden, enkazın altındakilere yapılan “sesimi duyan var mı?” çağrısı kalmıştı kulaklarımızda. Bir de dünyanın jandarması ABD’nin o zamanki devlet başkanı Bill Clinton’ın deprem bölgesini ziyareti sırasında kucağına alıp sevdiği bir bebek burnunu sıkmıştı. O günlerde herkes kendisini “Erkan bebek” olarak tanımıştı. Erkan bebeğin minik elini ve altın sarısı saçlarını görmüştük. Hatta burjuvazinin lağım medyasında “ABD başkanının burnunu sıktı, hayatı değişti” benzeri sözler havada uçuşmuştu.
O günlerde bebek olan Erkan Işık şimdilerde 24 yaşındadır. Geçen sene Mart ayında Erkan Işık’ın işsiz olduğu ve uzun süredir iş bulamadığı medyada haber olmuştu. 1999’da sevimli bir bebek olan Erkan Işık o günlerde depremzedelere verilen sözlerin hiçbirinin tutulmadığını ve hayatlarında hiçbir değişiklik olmadığını şöyle özetliyor: “Şaşaalı bir hayat yaşamadım ama buna inandırdılar. Ben bir şey istemeden söz verenler oldu. Fakat hayatım değişmedi.”
6 Şubat depreminden de akıllarda pek çok kare, pek çok söz kaldı. Deprem bölgesinden binlerce kilometre uzakta olanlarımızın bile kulaklarından silinmeyecek olan, enkaz altındakilerin “sesimizi duyan var mı?” sözleri bunların başında geliyor... Ne tanıdık değil mi? Yine enkazdan çıkartılan minik bir bebeğin sadece yüz çehresi görünüyor. Tombul yanakları ve burnunun ucu soğuktan kıpkırmızı olmuş, alnında ve iki kaşının arasında ince sarı toprak var. Dudakları sımsıkı kapalı ve sanki gözleriyle bize bir şeyler anlatmaya çalışıyor gibi: “Gözlerime iyi bakın. Konuşamıyorum ama gözlerim anlatır size her şeyi. Bana bunları yaşatanlardan hesabını sormazsanız yuh size!” Bu keskin bakışlı bebeğimiz de şimdi 24 yaşında olan Erkan Işık gibi gün gün, yıl yıl büyüyecek. Erkan Işık’ın yaşına geldiğinde ne olacağı ise bugünden yarına işçi sınıfının örgütlü mücadelesinin seyri doğrultusunda belli olacak.
1999 depreminde siyasi iktidar, ilk şaşkınlığını attıktan sonra, deprem bölgesine giden tüm yolları kestiği için sivil toplum örgütleri, sendikalar, dernekler deprem bölgesine girememişlerdi. Deprem bölgesine kilometrelerce uzakta tonlarca ekmek ve başkaca pek çok gıda maddesi çürümeye terk edilmişti. Ağustosun sıcağında enkaz altında can vermişti binlerce insan. Ölüm kokuyordu deprem bölgesi. Aradan geçen yıllarda pek çok şey değişti ama devletin bu refleksi değişmedi, hatta daha da gelişti. Zaten onların depremden çıkardıkları en önemli ders buydu. Depremzedelerin tek istedikleri ise enkaz altındaki yakınlarının kurtarılmasıydı. Ama yine devlet ortada yoktu. Sadece sivil toplum örgütlerini, sendikaları, dernekleri, demokrasi güçlerini, sosyalist partileri engellemekle meşguldü. Tek adam ve şürekâsı depremzedelere en ufak biçimde yardım elini uzatmazken, “nerede bu devlet” diyenleri tehdit etmekle, onlara küfür etmekle meşguldü.
Erdoğan ancak üçüncü gün deprem bölgesinde göründü. On binlerce insan enkaz altında kurtarılmayı beklerken egemenler enkaz kaldırma ihalelerini hangi şirketlere vereceklerini, yıkılan binaların yerine yapılacak kârlı inşaat projelerini düşünüyorlardı. Depremde görevi can kurtarmak ve yardım koordinasyonlarını sağlamak olan AFAD’ın başındaki şahıs üç gün boyunca tek adamın talimatını beklediğini itiraf etti. İşi depremzedelere çadır kurmak olan Kızılay, çadırları AHBAP’a sattı, AHBAP çadırları AFAD’a verdi... Biz de devletin ve kurumlarının işçi ve emekçileri ne kadar düşündüğünü bir kez daha görmüş olduk. Hiç!
Bir kez daha gördük ki, enkazın altında kalan, depremde yakınlarını ve evlerini kaybeden işçi ve emekçilerin yardımına evvela yine işçi örgütleri, demokrasi güçleri, sosyalist örgütler koşuyor. UİD-DER de dâhil olmak üzere pek çok kurum “Dayanışma Yaşatır” sloganıyla depremin olduğu gün depremzedelerin yanına koştular. Arama-kurtarma çalışmalarına katıldılar, yardım ve dayanışma faaliyetlerini organize etmeye giriştiler. Elinde her türlü imkân, para, insan gücü, donanım olan devlet günlerce ortada görünmezken, sınıf örgütleri ellerinde ne var ne yok sınıf kardeşleri için seferber ettiler. Onların yanına koşup onları kurtarmaya, hayatta tutmaya, yaralarını sarmaya çalıştılar. Sınıf dayanışmasının eşsiz bir örneğini gösterdiler.
Evet, 1999’dan 2023’e Erkan bebekten keskin bakışlı bebeğe değişenler ve değişmeyenler bunlardı. Kapitalizm değişmedi, egemenlerin kâr hırsı değişmedi, halkın acılarına karşı umursamazlıkları değişmedi. Sınıf örgütlerinin, sosyalistlerin, ilerici demokrat güçlerin emekçiden yana tutumları da değişmedi. Ama 6 Şubat depremi, işçi ve emekçi kitlelerin zihninde bazı şeyleri değiştirdi. İşçi ve emekçiler, bu devletin neye yaradığını ve kime hizmet ettiğini artık daha iyi biliyor. Erdoğan’ın kurduğu rejimin ne menem bir şey olduğunu, ona oy veren emekçilerin önemli bir bölümü de iyice öğrendiler. Şimdi deprem felaketinin yol açtığı yıkımı büyütenlerden, bizi bu acılara gark edenlerden hesap sorma zamanıdır!
- Dayanışmamızı Yok Etmek İsteyenlere İnat, Buradayız!
- “Ah” Etmeyelim, Birbirimize Bir Söz Verelim
- Felaketlerden Dayanışmayla Kurtuluruz
- Unutma, Örgütlen, Hesap Sor!
- Depremin Yıldönümünde Yükselen Sesler: Unutmak, Affetmek Yok!
- Hesap Sormazsak Aynı Acıları Yaşamaya Mahkûmuz!
- 6 Şubat 2023’ün Ardından
- 6 Şubat Depremlerinin Birinci Yılı: Asrın Kötülüğünü Unutma, Unutturma!
- Malatyalı Kadın Tekstil İşçisi İle Deprem ve Kadın İşçiler Üzerine Söyleşi
- “Depremin Yaraları Sarılıyor” mu?
- Depremi Yaşadık, Cehennemi Yaşıyoruz!
- 6 Şubat, UİD-DER’le Tanışmam ve Sonrası
- “Bu Yaş Bu Çimeni Büyütür!”
- Gitmedik, Buradayız, Direniyoruz!
- Saraylıların İç Burukluğu!
- 1 Mayıs’ta Buluşalım Depremin Hesabını Soralım!
- Sahte Temel Atma Törenleri Neyin Acizliği?
- Kader Değil Felaket!
- Ben Hatay’dan Güneş
- Gösteriş İçin Değil Depremzedeler İçin!
Son Eklenenler
- İngiltere’de işçi ve emekçiler, İsrail’in Gazze’de yürüttüğü soykırıma karşı her Cumartesi günü yüz binler olup meydanlara çıkıyorlar. Ulusal Demiryolu, Denizcilik ve Ulaştırma İşçileri Sendikası (RMT), bu eylemlere geniş katılım sağlıyor. UİD-DER,...
- Otobüs yolculuğunda 81 yaşında Menemenli bir Yörük amca ile tanıştım. O yaşında hâlâ kâğıt toplayarak geçimini sağlamaya çalıştığını anlattı. Çocukları olmamış. Eşinin küçük tarlalarının işlerinin dışında çalışmasına karşı çıkmış. “Benim kazandığım...
- 31 Mart 2024’te yapılan yerel seçimler sonrası CHP yönetimindeki İzmir Çiğli Belediyesi, bütçe yok diyerek 146 işçiyi işten attı. Verilen kararlı mücadelenin sonucunda 50 işçinin işe iadesi yapıldı. Yaklaşık 1 yıldır mücadele eden ve verilen sözlere...
- KESK Ankara Şubeler Platformu basın açıklaması yaparak Sayıştay’ın giyim yardımı ücretinin çalışanlardan geriye dönük olarak talep edilmesini protesto etti. Tüm Emeklilerin Sendikası, Türkiye genelinde düzenlediği eylemlerle düşük ücretlerle...
- İspanya’nın başkenti Madrid’de 25 Mayıs Pazar günü on binlerce emekçi sağlıktaki özelleştirme politikalarına karşı sokakları doldurdu. Kamu sağlık hizmetlerinin yıllardır sistematik olarak ortadan kaldırıldığını belirten sağlık işçileri ve emekçiler...
- Tren yolculuğumda, karşı koltukta cam kenarında oturan bir kadın dikkatimi çekti. Yüz çizgileri 50 yaşında gibiydi ama yaşı 38’miş. Eşini Soma’daki katliamda kaybetmiş bir madenci eşiydi. Manisa’da bir gıda fabrikasında çalışıyor, Soma’da çocukları...
- İnsanın gençlik dönemleri heyecan doludur, coşkuludur, dinamizm yüklüdür. Gençliğin bu hali var olanı sorgulayan, ezber bozan, sınırları zorlayan, değişim isteyen düşünce yapısının da temelini oluşturur. Bundan birkaç ay önce bu ifadelerle Türkiye...
- 1 Mayıs’ta da taleplerimizi haykırmak için meydanlardaydık. Sağlık ve eğitim başta olmak üzere her alanda kamu harcamalarının giderek daha çok kısıldığı, sağlık ve eğitim sisteminin çöktüğü, hizmetlerin daha niteliksiz ama daha pahalı hale geldiği...
- 2012 yılının Mayıs ayıydı. UİD-DER’in kış ayları boyunca sürdürdüğü “Kıdem Tazminatımızı Gasp Ettirmeyeceğiz” kampanyasında 62 bin imza toplanmıştı. UİD-DER’li işçiler, o dönemde milletvekili olan Sırrı Süreyya Önder ile beraber Meclis’te yapılan...
- Ruhen ve zihnen sağlıklı bir insan haksızlığa uğradığında, zulme tanık olduğunda rahatsız olur, bunu dile getirme, itiraz etme, tepkisini ortaya koyma ihtiyacı duyar. Normal koşullarda bu haksızlığın giderilmesini sağlamak ister. Gücü yetiyorsa bunu...
- Kapitalizm öyle bir ekonomik ve toplumsal düzendir ki insanların vefa, bağlılık, sevgi gibi duygularını bile istismar eder, tüketimi kışkırtmak için kullanır. Bunu öyle bir sinsilikle yapar ki normal koşullarda uzak durmamız gerektiğini düşündüğümüz...
- Geçtiğimiz günlerde bir marketin önünde, lise öğrencisi bir gencin beş market çalışanı tarafından depoya sürüklenmeye çalışıldığını gördüm. Müdahale ettim. Genç, iki parfüm çaldığını itiraf etti. Korkmuştu, gözleri büyümüştü. Market çalışanlarından...
- Erik ağaçları durmuşsa çiçeğe/ Işıldamışsa kavakların yaprakları/ Sular yürümüşse söğütlerin dallarına/ Sarmışsa madımaklar çimenleri/