Buradasınız
6 Şubat, UİD-DER’le Tanışmam ve Sonrası
Hatay/Samandağ’dan bir depremzede
6 Şubat, saat 04.17. Deprem olduğunda ben Hatay’ın farklı bir ilçesindeydim. O gümbürtüyle herkes gibi biz de uyandık, dışarıda fırtına olmasına rağmen binaların çökme seslerini duyduk. Can havliyle kendimizi dışarı atınca etrafımızdaki binaların nasıl yıkıldığını gördük. Sığınacak yerimiz yoktu ve bu nedenle yağmurun altında çocuklarla beraber beklemek zorunda kaldık. Affedersiniz ama uzun bir süre tuvaletlerimizi dışarıda yaptık. Yatacak yerimiz yoktu, yemek yiyeceğimiz bir yer yoktu, cüzdanlarımız, kıyafetlerimiz, her şeyimiz binanın içindeydi. Yemeğimiz, suyumuz, benzinimiz, elektriğimiz yoktu. Telefonlarda şarj sıkıntıları çektik. Bölgemdeki fırıncılar ve dayanışma ekipleri yemek dağıtırken destek olmaya çalıştık. Fazla yemeği olan diğeriyle paylaştı. Kimimiz yemek dağıtırken kimimiz enkaz ile uğraşıyordu. Enkazın altında kalan akrabalarımızı çıkarmak için kendi aramızda ekip oluşturup mücadele ettik. 3 gün boyunca kendi kendimize insanlarımızı kurtarmaya çalıştık ve bu üç günlük süre içinde acil çağrı hizmetleri çalışmıyordu, devlet yoktu, AFAD yoktu, enkaza yardım edebilecek hiç kimse yoktu. Çoğunlukla insanlara ulaşamıyorduk, depremden değil de beklemekten ölen çok sayıda insan vardı. İlk gün bizi kurtarın diye bağıranlar üçüncü gün ölmüştü. Vinç, kepçe gibi hiçbir aracımız yoktu ki onları da kurtarabilelim. En çok buna üzülüyorum, kurtarılma şansı olanlar bile kurtarılamadı. Bunun için devlete hiçbir zaman hakkımı helal etmiyorum. Verdiğimiz vergiler, emekler haram zıkkım olsun her şeyi kendi çıkarı için kullananlara, bizleri ihmal edenlere.
Ben ve ailem şanslıydık. Bu depremde hayatta kalanları cidden şanslı buluyorum. Kimi arkadaşlarım öldü, kimi arkadaşlarım annesiz kaldı, kimi tanıdıklarım çocuklarını kaybetti. İlk depremin ardından bir büyük deprem daha oldu, ardından şiddetli artçılar devam ede ede insanlar daha sonraki depremlerden de öldü. O kadar çok ölüm hikâyesi var ki... Sonunda 4. günde Samandağ’a dönen bir araç bulabildik. Ablam ve ben sonunda ailemizin yanına dönebildik. İkimiz de dışarıda yattığımızdan hasta olmuştuk çünkü hiç kimsede çadır yoktu. Yolda, naylonun altında kalıyorduk ve hava o kadar soğuktu ki. Kendimi hiç düşünmedim, aklım hep 3 yaşındaki yeğenimdeydi ve herkes gibi o da çok kötü hasta olmuştu. Hastane yoktu, sağlık birimleri yoktu ki onu götürebilelim. Sıcak duş bile aldıramıyorduk, zaten çok uzun bir süre kimse sıcak su yüzü görmedi. Ona bir şey olacak diye çok korktuk.
Eve geldiğimizde yardım dağıtan insanları görünce onlarla birlik olup biz de yardım ettik. İnsanlara yemek, gıda, su dağıtmaktan tutun, enkaz çalışmalarına, yardıma ihtiyacı olanların eşyalarını kurtarmak için eşya taşımaya kadar her konuda yardımcı olmaya çalıştık. UİD-DER üyeleri ve aktivistleriyle öyle tanıştık. Ben farklı bir dernekte yemek dağıtıyordum fakat onların geldiği saatte yemek yoktu. Onların kim olduğunu bilmiyordum fakat bana acıktıklarını söylemişlerdi. Ben de onlara yemek bulabilecekleri yerleri gösterdim. Burayı pek bilmediklerini söylediler, navigasyon uygulamaları artık anlamsız olduğu için bulundukları yere nasıl döneceklerini onlara göstermeye çalıştım. Gitmeden önce numara alışverişi yapmıştık. Kendileri yerlerine vardıkları zaman beni aradılar ve onlara yardımcı olup olamayacağımı sordular çünkü çevreyi bilen ve buradaki dili konuşabilen birilerine ihtiyaçları vardı. Ben de elimden geldiğince zaman ayıracağımı söyledim. Hepimiz bir koldan eşit bir şekilde herkese yardım etmek için koşuşturmaya devam ettik. UİD-DER üyeleri bize öyle iyi, öyle sıcak, öyle arkadaş canlısı, öyle umutlu yaklaştılar ki hem psikolojimizi düzelttiler hem de bize yardımcı olabilmek için gerçekten çok çabaladılar ve hatta şu ana kadar bile devam ediyorlar. Öyle insanlarla tanıştığım için gerçekten çok mutluyum. Bir plan içinde her hafta yeni UİD-DER üyeleri geliyordu. Kimisi sağlık raporu çıkarıyordu buraya yardım edebilmek için, kimisi ise çocuklarını evde bırakıp geliyordu. Bize çok şey kattılar.
Bütün bunların dışında ben üniversite okuyorum, Ege Üniversitesinde istatistik bölümündeyim. Çoğu üniversite depremzede öğrencileri bir gruba toplayıp, onlara para, erzak, bilgisayar, telefon yardımı yaptı. Ege Üniversitesi de depremzede öğrencilere yüklü burs bağladı fakat evim hasarsız olduğu ve ailemden kimse ölmediği için bana vermedi ve bu beni çok üzdü. Danışmanım ya da öğretmenlerim bana inisiyatifte bulunmadılar, ta ki “depremzede öğrencilerin derslere katılım zorunluluğu yok” kuralı çıkana kadar. Zaten bu her üniversitede geçerliydi. Derslere girecek bilgisayarım yoktu diye benim için iyi oldu derslere girmemek. Depremde çok güzel bir bilgisayarım kırıldı. Bizim evimiz yüksekteydi ve yüksekte olan evler depremden aşağıdakilere göre daha az etkilenirler. Evimiz de yeni yapılmış olduğu için depremden çok bir hasar görmedi. Ama korkudan eve giremiyorduk ki. Her girdiğimizde deprem oluyordu. Uzun bir süre evi yıkılmayanlar da yıkılanlar da dışarıda kaldı fakat gelen her yardım evi yıkılanlara, ölmüşlerin ailelerine gitti.
Neyse ki UİD-DER gibi nadir örgütler eşit bir şekilde yardım dağıtıyordu. Evet, evi yıkılanlar daha öncelikli fakat onlar gibi biz de dışarıda kalıyorduk ve bizim de yardıma ihtiyacımız vardı. Üniversitem ya da diğer insanlar bunu nasıl anlasın ki? Ben evi hasar almamış olanlara yardım diye bir şey görmedim fakat hepimiz dışarıda kalıyorduk. Derneklere gitmesem aile olarak çok daha zor durumda kalırdık çünkü hiçbir yardımdan faydalanamıyorduk. Benim babam da diğerleri gibi hiçbir yerden para alamıyordu. Ben de o da gönüllü olarak yardım ediyorduk, olması gerektiği gibi. Zaten depremden önce borçlanmıştık çoğu yere. Depremden sonra herkes parasını istemeye başlayınca bayağı sıkıştık ve zor durumlara düştük.
Şu süreçte arkadaşımın bilgisayarını kullanarak sınavlara giriyorum, okula devam etmeye çalışıyorum, finallere çalışıyorum, her şeyi yoluna sokmaya çalışıyorum. Kimin ne yardıma ihtiyacı varsa depremin ilk günlerinde olduğu gibi yine yardım etmeye çalışıyorum. Şu an depremin üzerinden yaklaşık 5 ay geçti. Yıkılması gereken 10 binlerce ev var, yıkılan binaların molozları hâlâ duruyor. Hatay’da kaldırılan moloz miktarı daha %15. Bina yıkımlarına şu an devam ediyorlar fakat yavaş bir şekilde ilerliyorlar ve etraf çok tozlu. Özellikle bina yıkımının çok olduğu bölgede nefes bile alınmıyor. Tanıdığım çok fazla insan şu an şehir dışında fakat biz burada kaldık. Burada kalan insanlarla beraber kendimizi toparlamaya, mücadele etmeye ve çabalamaya devam ediyoruz. Ben şehrimi cidden çok seviyorum çünkü kendimize ait yemeklerimiz, bayramlarımız, inançlarımız var. O nedenle bırakıp gidemedik depreme rağmen.
Buradaki herkes MININNA, bunu bırakıp gitmek kolay bir seçim değil. Artık UİD-DER ekibi de MININNA oldu. Yani hepsi “BİZDEN”. Buraya devlet dışında herkes gelip yardım etti, bize umut verdi, birlikte hareket etmeyi sağladı. UİD-DER ekibinden tanıştığım abilerim, ablalarım kendi işlerinden zaman ayırıp beni hep sorar, neye ihtiyacım olduğunu söyler, nasıl olduğumu ve sürecin nasıl devam ettiğini konuşuruz. Bu yüzden kendilerine çok minnettarım. Böyle insanların hâlâ var olduğunu bilmek hayatı daha da yaşanır kılıyor. Umarım ki hep mutlu oluruz, psikolojimizi sağlam tutarız, böyle zamanlarda bile birbirimize destek çıkarız. Çünkü kimin başına ne zaman ne geleceği belli olmaz. O nedenle her gün mücadeleye kaldığı yerden devam. Bir gün hepimiz için her şeyin daha iyi olması dileğiyle... (Deprem çantalarınızı evinizin ulaşılabilir yerlerine koymayı unutmayın!)
- Dayanışmamızı Yok Etmek İsteyenlere İnat, Buradayız!
- “Ah” Etmeyelim, Birbirimize Bir Söz Verelim
- Felaketlerden Dayanışmayla Kurtuluruz
- Unutma, Örgütlen, Hesap Sor!
- Depremin Yıldönümünde Yükselen Sesler: Unutmak, Affetmek Yok!
- Hesap Sormazsak Aynı Acıları Yaşamaya Mahkûmuz!
- 6 Şubat 2023’ün Ardından
- 6 Şubat Depremlerinin Birinci Yılı: Asrın Kötülüğünü Unutma, Unutturma!
- Malatyalı Kadın Tekstil İşçisi İle Deprem ve Kadın İşçiler Üzerine Söyleşi
- “Depremin Yaraları Sarılıyor” mu?
- Depremi Yaşadık, Cehennemi Yaşıyoruz!
- 6 Şubat, UİD-DER’le Tanışmam ve Sonrası
- “Bu Yaş Bu Çimeni Büyütür!”
- Gitmedik, Buradayız, Direniyoruz!
- Saraylıların İç Burukluğu!
- 1 Mayıs’ta Buluşalım Depremin Hesabını Soralım!
- Sahte Temel Atma Törenleri Neyin Acizliği?
- Kader Değil Felaket!
- Ben Hatay’dan Güneş
- Gösteriş İçin Değil Depremzedeler İçin!
Son Eklenenler
- Polisin saldırılarına, Emniyet Müdürünün tehdidine boyun eğmeyen direnişçi Polonez işçileri halaylarla, türkülerle, sloganlarla, dayanışmayla direnişlerini sürdürüyorlar. Tüm emek dostlarını direnişleriyle dayanışmaya çağırıyorlar.
- Hayat pahalılığı, yüksek enflasyon, reel ücretlerin düşmesi işçilerin yaşamını her geçen gün daha da zorlaştırıyor. Siyasi iktidarın ekonomik yıkımın faturasını işçi ve emekçilere kesen ekonomi programları ise sorunlarımızı katlanarak büyütüyor. Bu...
- İstanbul Büyükşehir Belediyesine bağlı İstanbul Su ve Kanalizasyon İdaresi (İSKİ), geçtiğimiz haftalarda bir açıklama yaptı. Hem su sarfiyatını azaltacak hem de aile bütçesine katkı sağlayacak tasarruf önerilerini sıraladı. Aşırı kurak bir dönem...
- Tuzla Kimyacılar Sanayi Sitesinde bulunan, Selüloz-İş Sendikasının örgütlendiği MKB Rondo grevinin 11. gününde, UİD-DER coşkulu bir dayanışma ziyareti gerçekleştirdi. “İşçiler Boyun Eğmiyor Mücadele Ediyor” pankartı taşıyan UİD-DER’li işçiler, “...
- Yüzyıllar evvel yaşamış bir Alman filozof, şöyle demişti: “Sarayda yaşayan başka, kulübede yaşayan başka düşünür.” Bu sözler zenginlerle yoksulların dünyasının, düşünce ve hareket tarzlarının birbirinden çok farklı olduğunu anlatır. İnsanlar bu...
- Yeni eğitim yılı başlarken çocuklarımız heyecanlı. Bizlerse düşünceliyiz. Çocukların heveslenip istedikleri rengârenk çantalar, kalemler, defterler ne yazık ki el yakıyor. Daha çocuklarımız okul çantalarını sırtlarına takamadan, bizim sırtımıza okul...
- Bir grup UİD-DER’li işçi olarak Tuzla Kimyacılar Sanayi Sitesindeki MKB Rondo grevini ziyaret ettik. Duymayan işçi kardeşlerimize MKB Rondo grevini duyurmak, grev yerine dayanışmaya davet etmek için bu mektubu yazmak istedik. Grevci işçiler bizi...
- 6 Eylül 2014’te İstanbul Mecidiyeköy’de Torunlar Center inşaatında meydana gelen işçi katliamının üzerinden tam 10 yıl geçti. Asansörün otuz ikinci kattan yere çakılması sonucu 10 işçi feci şekilde can vermişti. İşçiler asansörün bozuk olduğunu...
- İktidarın her türlü desteğini arkasına almanın rahatlığı ve pervasızlığı içindeki sermaye sınıfı insanların üzerine ateş açarak katledecek kadar gemi azıya almış durumda. Bugün doğasını savunduğu için Reşit Kibar’ı katleden, İliç’te işçileri toprak...
- İstatistikler, rakamlar, raporlar Türkiye tarihinin en büyük yoksullaşma dalgasının yaşandığını gösteriyor. Yoksullaşmayı iliklerinde hisseden, hayat pahalılığı, geçim derdi altında ezilen işçi ve emekçiler düze çıkmayı, sorunlarının çözülmesini...
- İşten atma saldırısına, sendika düşmanlığına, kötü çalışma koşullarına, düşük ücretlere karşı Bağımsız Maden-iş Sendikası öncülüğünde direnen Fernas Madencilik işçileri, 4 Eylülde maden önünde aileleriyle birlikte kitlesel bir eylem gerçekleştirdi....
- İsrail devletinin 7 Ekimden bu yana Filistin halkına yönelik sürdürdüğü katliam dünyanın dört bir yanında işçi ve emekçiler tarafından protesto ediliyor, meydanlarda barış talebi yankılanıyor. İşçi ve emekçiler İsrail devletine, savaşı körükleyen...
- Sevgili işçi kardeşlerim, ben de ustalarımızın söylediklerini yani umutlu olmak ve umut tohumları ekmek gerektiğini her daim aklımda tutarım. Bu mektupta sizlerle paylaşacağım hikâye şimdi 23 yaşında olan 2 çocuk annesi genç bir kadının hikâyesi. Bu...