Buradasınız
Unutma, Örgütlen, Hesap Sor!
Hayatımız boyunca yaşadığımız olumlu ya da olumsuz bütün deneyimler hafızamızda yani belleğimizde saklıdır. Ama belleğimizin kaydettiği bilgilerin, anıların hepsini hatırlamayız, bazılarını unuturuz. Bu nedenle hafıza-i beşer nisyan ile maluldür denir. Bu söz unutmanın bir insanlık hali olduğunu ama aynı zamanda da bir eksiklik, kusur olduğunu anlatır. Çünkü unutmak kimi zaman iyileştirici bir işlev görürken kimi zaman da tam tersi etki yaratır. İnsan yüzleşmek istemediği, hesaplaşmaktan çekindiği şeyleri hatırlamamak için de unutur çünkü. Fakat unutmanın bu türlüsü, sorunun üzerini örtmektir ve sağlıklı bir durum değildir.
Bireyler gibi toplumların da hafızası vardır. Toplumlar da üstesinden gelemedikleri sorunlar ve acılarla yüzleşmek yerine onlardan kaçabilir, unutabilir. Deprem, katliam, askeri darbe, savaş gibi toplumun genelini etkileyen, ama en yıkıcı sonuçlarını işçi sınıfının yaşadığı olayları düşünelim. Böylesi olaylarda milyonlarca insanın yaşamı cehenneme döner. Yüz binlerce insan hayatını kaybeder ya da sakat kalır. Sağ kalanlar ise korku, dehşet, çaresizlik içinde yaşamını sürdürmeye çalışır. Peki milyonlarca insana travma yaşatan olayların sorumlusu olan egemenler ne yaparlar? Depreme “kader”, katliama “fıtrat”, askeri darbeye “kardeş kavgasını bitirdik”, savaşa “ulusal çıkar” diyerek kendilerini aklamaya çalışırlar. Kendilerinden hesap sorulmasını engellemek, düzenlerini sürdürmeye devam etmek için suni gündemler yaratır, toplumu unutmaya zorlarlar. Bu tuzaklara düşmeyenleri, sorumluların hesap vermesini isteyenleri baskı ve zorbalıkla susturmaya çalışırlar. İşçi sınıfı örgütsüzse oyunları boşa çıkaramaz, saldırılara karşı koyamaz, sonuçta unutur, fakat daha ağır bedel ödemekten kurtulamaz. Çünkü hafızasını kaybeden bir sınıf geçmişiyle yüzleşemez, sorumlulardan hesap soramaz, sorunlarını nasıl çözeceğini, yaralarını nasıl iyileştireceğini bilemez.
İspanyol bir filozof şöyle der: “Geçmişi hatırlamayanlar, onu bir kere daha yaşamak zorunda kalırlar.” 6 Şubattan önce Türkiye’de kaç yıkıcı deprem gerçekleşti, kaç kez aynı acılar yaşandı, düşünelim. 1999 Gölcük ve Düzce depremlerini hatırlayalım. On binlerce insanımızı kaybettik o depremlerde. Ama ne sorumlulardan hesap sorabildik ne de bir daha böyle acılar yaşanmasın diye gerekli tedbirlerin alınmasını sağlayabildik. Bir süre sonra da yaşadıklarımızı unuttuk. Biz unuttuk ama doğa hükmünü icra etmeyi sürdürdü, aynı acıları tekrar tekrar yaşadık. Elazığ’da, Van’da, İzmir’de insanlarımız depremlerde ölmeye devam etti. Sonunda da hepsinden daha yıkıcı olan 6 Şubat depremlerini yaşadık.
Depremin üzerinden bir yıl geçti. Sevdiklerini enkaz altında kaybedenler, ölülerini bile bulamayanlar, halen çok ağır şartlarda yaşamaya çalışanlar için depremin acısı ilk günkü gibi taze. En acı verici olansa on binlerce insanın ölümünden sorumlu olanların cezasız kalması… Dayanışma eli uzatanları tehdit eden, “devlet nerede?” diye soranlara hakaret eden, insanların ihtiyaçlarını karşılamak yerine rant derdine düşen iktidar sahiplerinden, müteahhitlerden, belediye yetkililerinden, sorumlu devlet kurumlarından hesap soramadığımız gibi yüreğimiz ağzımızda beklediğimiz Marmara depremi için önlem alınmasını da sağlayabilmiş değiliz. Çaresizliğimizi, düşünmeyerek, konuşmayarak, unutarak aşmaya çalışıyoruz. Oysa 1999’u unutmasaydık, hesap sorabilseydik 6 Şubat depremleri bu kadar yıkıcı olur muydu?
Yaşadıklarımızın hesabını soramıyoruz çünkü işçi sınıfı olarak birlik ve dayanışma içinde değiliz. 12 Eylül 1980’de işçi sınıfının o güne kadar biriktirdiği tüm mücadele deneyimlerini, elde ettiği kazanımları ezip geçen bir askeri faşist darbe yapıldı. İşçi sınıfının örgütleri yok edildi, toplumsal hafızaya ağır darbe indirildi. Egemenler geçmişin deneyimlerinin gelecek kuşaklara aktarılmasını engellemek için toplumu unutmaya zorladılar ve başardılar. İşçi sınıfı, darbecilerin yıktığı geçmişle gelecek arasındaki köprüyü yeniden inşa edemedi, eski örgütlü gücüne kavuşamadı. Darbecilerle hesaplaşamadı. Bu durum toplumda derin bir tahribat yarattı. Sivas katliamı, faili meçhul cinayetler, Soma, Ermenek, Amasra’da yaşanan madenci katliamları ve daha nice işçi ölümleri, bu acılara eklenen deprem, sel ve daha nice felaket… Hepsi de sorumlularla yüzleşilmeyi, hesap sorulmayı bekliyor. Sınıfımızsa iktidardaki rejimin yalanlarıyla, baskılarıyla, yapay temellerde kutuplaştırma oyunuyla darmadağın edilmiş, zehirlenmiş durumda. Oysa hesaplaşmayı ancak hafızasını geri kazanan, örgütlenen ve mücadeleye atılan işçi sınıfı yapabilir. O halde işçi sınıfının örgütlülüğünü büyütmek için çalışalım, hesaplaşma günü gelene kadar unutmayalım, unutturmayalım!
- Her İşyerine, Her Mahalleye Kreş İstiyoruz!
- Hayat Pahalı Ama Hayatımız Çok Ucuz!
- “Neyin Yoksa Ondan Sakın Vazgeçme Oğlum”
- Yarına Gidenler, Yarınlar İçin Mücadele Edenler
- Büyüyen Yoksulluk ve Sosyal Yardımlar
- Rakamların Ardına Gizlenen Gerçekler
- Sermayenin ve İktidarın Saldırılarını Püskürtmek İçin 1 Mayıs Ruhuyla Birleşelim
- İşçi Dayanışması 192. Sayı Çıktı!
- Bumerang Geri Döner!
- Engelli Koşu ve Örgütlülük
- “İş Barışı” mı Hak Arayışı mı?
- Dünden Bugüne Barış ve Adalet Özlemimiz İçin
- Yoksulluk Azaldı mı?
- Sermayenin Saldırılarına Karşı Birliğimizi Örgütleyelim!
- İşçi Dayanışması 191. Sayı Çıktı!
- Bir Ana ile Tanışmak…
- Sağlığımızı Mucizelerle Değil Birliğimizle Koruyabiliriz
- Koca Yusuf’tan Köroğlu’na, Onlardan Bize Kalan
- MESS Sözleşmesinden Çıkardığımız Bir Ders Var
- Patron Haklı mı?
- Her İşyerine, Her Mahalleye Kreş İstiyoruz!
- Hayat Pahalı Ama Hayatımız Çok Ucuz!
- “Neyin Yoksa Ondan Sakın Vazgeçme Oğlum”
- Yarına Gidenler, Yarınlar İçin Mücadele Edenler
- Büyüyen Yoksulluk ve Sosyal Yardımlar
- Rakamların Ardına Gizlenen Gerçekler
- Sermayenin ve İktidarın Saldırılarını Püskürtmek İçin 1 Mayıs Ruhuyla Birleşelim
- Engelli Koşu ve Örgütlülük
- “İş Barışı” mı Hak Arayışı mı?
- Yoksulluk Azaldı mı?
- Sermayenin Saldırılarına Karşı Birliğimizi Örgütleyelim!
- Sağlığımızı Mucizelerle Değil Birliğimizle Koruyabiliriz
- Koca Yusuf’tan Köroğlu’na, Onlardan Bize Kalan
- Unutma, Örgütlen, Hesap Sor!
- Bölünenler mi Birleşenler mi Kazanır?
- Örgütlülük İşçi Sınıfının Gücü, Toplumun Umududur!
- Asıl Düşman Olan Kim?
- “Dejavu” Sarmalını Kırmak İçin
- Derby’den Özak’a Sendikalı Olma, Sendika Seçme Hakkı
- Boyun Eğmek mi Birlikte Karşı Durmak mı?
- Dayanışmamızı Yok Etmek İsteyenlere İnat, Buradayız!
- “Ah” Etmeyelim, Birbirimize Bir Söz Verelim
- Felaketlerden Dayanışmayla Kurtuluruz
- Unutma, Örgütlen, Hesap Sor!
- Depremin Yıldönümünde Yükselen Sesler: Unutmak, Affetmek Yok!
- Hesap Sormazsak Aynı Acıları Yaşamaya Mahkûmuz!
- 6 Şubat 2023’ün Ardından
- 6 Şubat Depremlerinin Birinci Yılı: Asrın Kötülüğünü Unutma, Unutturma!
- Malatyalı Kadın Tekstil İşçisi İle Deprem ve Kadın İşçiler Üzerine Söyleşi
- “Depremin Yaraları Sarılıyor” mu?
- Depremi Yaşadık, Cehennemi Yaşıyoruz!
- 6 Şubat, UİD-DER’le Tanışmam ve Sonrası
- “Bu Yaş Bu Çimeni Büyütür!”
- Gitmedik, Buradayız, Direniyoruz!
- Saraylıların İç Burukluğu!
- 1 Mayıs’ta Buluşalım Depremin Hesabını Soralım!
- Sahte Temel Atma Törenleri Neyin Acizliği?
- Kader Değil Felaket!
- Ben Hatay’dan Güneş
- Gösteriş İçin Değil Depremzedeler İçin!
Son Eklenenler
- Emekçi kadınlar olarak hayatın her alanında çeşitli sorunlarla karşılaşıyoruz. Bu sistem bizi sokakta katledip, savaşlarda öldürüyor. Emeğimiz yok sayılıp hayatımız değersizleştiriliyor. Bizler işçi sınıfının kadınlarıyız, ellerimizdeki hünerle...
- Biz işçilerin yaşadığı sıkıntılar, zorluklar gün geçtikçe artıyor. Aldığımız ücretler açlık sınırına denk durumda. Üstelik ücretlerimizin enflasyon karşısında erimesi belimizi iyice büküyor. Çalıştığımız işyerlerinde, fabrikalarda çalışma...
- Her geçen gün yoksullaşan, hayat pahalılığıyla beli bükülen işçiler olarak vergi rekortmeni olmamız pek mümkün görünmeyebilir. Ancak gerçek bu. Milyarlarca dolarlık servetlere sahip patronlar servetleriyle kıyaslayınca tabiri yerindeyse bir kuruş...
- Bizler, Avcılar’dan genç işçi ve öğrencileriz. Kimimiz fabrikalarda saatlerce çalışıyor, kimimiz ise okul sıralarında dirsek çürütüyor. Hepimiz işçi çocuklarıyız ve bizi birleştiren, bir araya getiren ortak sorunlara sahibiz. Çünkü içinde...
- 1 Mayıs’a sayılı günler kaldı ve biz emekçi kadınlar böylesine anlamlı bir güne hep birlikte hazırlanmak üzere yan yana geldik. Sınıfımızın birlik, dayanışma ve mücadele günü için UİD-DER’de birleştik. Hep birlikte coşkulandık, umutla dolduk. 1...
- Bir haykırış duyuldu derinden/ Sanırsın dağlar kalktı yerinden/ Mahalleden, fabrika köşelerinden/ Ayağa kalktı yürüyor işçi/ Yürüyor işçi, yürüyor işçi!
- Her işçinin hayalidir bir gün emekli olmak, hayatının kalan kısmında çalışmadan mutlu mesut yaşamak ve kendini güvende hissetmek… Bunun için sigortalı bir işte çalışmaya, SGK primlerimizin gerçek ücretimiz üzerinden ödenmesine dikkat ederiz. İşe ilk...
- Geçenlerde manava yolum düştü, eve bir iki parça şey alayım diye uğradım. Alışveriş bitti, tam para ödeme esnasında 17 yaşlarında bir genç gelerek kasadaki kişinin kulağına bir şeyler fısıldadı. O ise kafasını sallayarak “tamam tamam al” dedi. Genç...
- Ramazan bayramı boyunca, insanlar birbirlerine temenni mesajları attı. Sevdiklerine onların mutluluklarını içeren dilekler ilettiler. Sevdikleri kişilerin kötü günler görmemesini, her türlü beladan ve kazadan uzak olmasını, açlık ve yoksulluk...
- Merhaba arkadaşlar, işçi sınıfının uluslararası birlik, mücadele ve dayanışma günü 1 Mayıs yaklaşıyor. Bu sömürü düzeni kapitalizm dünya işçi sınıfının hayatını alt üst edip zindana çeviriyor. Dolayısıyla her 1 Mayıs’ın biz emekçiler için ayrı bir...
- Siyasi iktidarın ve sermaye sınıfının saldırıları arttıkça işçi ve emekçilerin çalışma ve yaşam koşulları kötüleşiyor, iş cinayetleri sürüyor. Bu koşullarda düşük ücretlere, sendikal baskılara, ağırlaşan çalışma koşullarına karşı pek çok sektörde...
- İşçi Sınıfının Uluslararası Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü 1 Mayıs yaklaşırken UİD-DER temsilciliklerinde “Sermayenin ve İktidarın Saldırılarına Karşı 1 Mayıs Ruhuyla Mücadeleye!” başlıklı etkinlikler gerçekleştirildi. 20-21 Nisanda...
- Son yıllarda mülteci, göçmen, sığınmacı ve yabancı sözlerini çok duyduk, duymaya da devam edeceğiz. Nedeni dünya üzerindeki 8 milyar insanın neredeyse 300 milyonunun, doğup büyüdükleri, yaşadıkları topraklardan kaçmak zorunda kalmalarıdır. Ve...