Buradasınız
Okuyup Büyük Adam Olmak!
Adıyaman’dan işsiz bir işçi
Okul sıralarında daha küçük yaşlardan kendi sınıf arkadaşlarımızla yarışıyoruz. Bize rekabet duygusunun yaşamı devam ettirmenin tek yolu olduğu öğretiliyor. Hırs ve rekabet üzerine kurulu eğitim sisteminde öğrencilere yarış atı muamelesi yapılıyor. Başarının ve zekânın ölçütü derslerden ve sınavlardan alınan notlar olarak görülüyor. Bireyciliği, hırsı ve rekabeti kutsayan kapitalist düzen işçi çocuklarına “çok çalışırsanız siz de ileride zengin olabilir, sınıf atlayabilir, rahat yaşayabilirsiniz” diyor. Peki, bu ne kadar doğru? Gerçekten de okuyan, çok çalışan kendini kurtarabiliyor mu?
Şu anda Türkiye’de üniversite mezunu işsiz sayısı bir milyona yaklaşmış durumda. Temmuz ayı başında Mersin’in Silifke ilçesinde Yaşlı Bakımı Bölümü mezunu Serhat Şahin çalıştığı inşaatta iş güvenliği önlemleri alınmadığı için elektrik akımına kapılarak hayatını kaybetti. Bu olaydan birkaç hafta önce de İzmir’in Çiğli ilçesinde ataması yapılmayan coğrafya öğretmeni İbrahim Yeşilbağ intihar etmişti. Şimdiye kadar ataması yapılmayan 42 öğretmen intihar etti. Sözleşmeli öğretmenliği daha kârlı gören devlet, öğretmenleri çoğu zaman asgari ücretin bile altında bir ücretle çalıştırıyor. Mezun olduğu bölümle ilgili iş bulamayıp başka işlerde çalışanlar da sermayenin kâr hırsının kurbanı oluyor.
Bu tablonun sorumlusu hiç şüphesiz kapitalist sömürü düzenidir. Kapitalizm gençlere, zengin olma, sınıf atlama hayalleri pompalıyor. İşçi çocukları daha küçük yaşlardan itibaren “oku, büyük adam ol, kendini kurtar” denilerek aslında aileleri tarafından kendi sınıfına yabancılaştırılıyor. Bilinci kariyerist bir gelecek algısıyla şekillendirilen işçi-emekçi çocukları, eğitim hayatının sonunda hiç de hazır olmadıkları bambaşka bir gerçekle karşılaşıyor ve sonunda bir çıkışsızlığa sürükleniyorlar. Gerçeklerle baş edemeyerek bunalıma itiliyorlar.
Kapitalizmin işçi, emekçi çocuklarına aşıladığı sınıf atlama hayallerinin koca bir yalandan ibaret olduğu açıktır. Kapitalist sömürü düzeni işçilere, emekçilere mutlu bir gelecek sunmak şöyle dursun içine girdiği kriz koşullarında işçi ve emekçilerin yaşamını daha da zehir etmektedir. Saldırılarını büyütmekte, çıkışsızlığı derinleştirmektedir. Ancak buna dur demek bizlerin elinde.
Düzenin bizleri yalnızlaştırmasına ve yıldırmasına izin vermemeli, kendimizi ve çocuklarımızı sistemin yalanlarından ve aldatmacalarından korumalıyız. Kapitalizmin bireyciliği yerine sınıf bilincini, rekabetin yerine örgütlülüğü, hırsın yerine dayanışmayı koymalı ve yolumuza öyle devam etmeliyiz. Emeğinden başka satacak bir şeyi olmayanların tek kurtuluşu kendi sınıfı için birlik olmak ve örgütlenmektir. İşçilerin, emekçilerin bu karanlıktan çıkış için başka bir yolu yoktur. Bireysel kurtuluş kavgasının çıkmaz sokaklarında kaybolmamak için örgütlü mücadeleye!
Şişli’de Kent-Yol İşçileri İş Bıraktı
- Adres Doğru mu?
- Emekliler “AÇIZ” Diyor, Onları Kim Duyuyor?
- Geleceğimizi Kurmak İçin Birliğimizi Büyütelim
- “Asıl Haber Biziz Be Abla”
- Sağlık Çalışanlarına Sağlıksız Yemekler
- Sorunlar Mücadeleyle Çözülür
- İşyerinde “Paralı Eğitim!”
- Onların İnsafına Bırakmayalım!
- “Sana Ceza Veriyorum Tayfun!”
- Emekli Maaşı Ne Zaman Ödenecek?
- “Çalışanlarımıza Rapor Vermeyin!”
- “Kırtasiye Ürünleri İkinci Ele Düştü”
- Örgütlü Olmak ve Toplu İş Sözleşmeleri
- Alo 170: Yanlış Numara Çevirdiniz!
- Turgut Özal, Gökova Santrali ve Sonrası
- TÜİK Kimin Hizmetinde?
- Emekliler Sendika Kuramazmış!
- Sorumluluk Almadan Kazanım Elde Edemeyiz
- Topluma Fildişi Kulelerden Bakmak
- Mücadele Edenler Mutlaka Kazanır!
Son Eklenenler
- Kapitalist sistemde yaşıyoruz ve bu sistemin yol açtığı büyük-küçük pek çok sorunla boğuşuyoruz. Peki sorunlarımızı çözmek için ne yapıyoruz? Örneğin pek çoğumuzun ailesinde çocuk, hasta, yaşlı ya da engelli olduğu için bakıma muhtaç yakınlarımız...
- İşçi Dayanışması çıktığında her birimiz ilk görüşte etkilendiğimiz yazıyı seçiyoruz. Neden etkilendiğimizi, yazının bizi nasıl etkilediğini, neyi düşünmemizi sağladığını anlatıyoruz birbirimize. Bu yazıyı herhangi bir arkadaşımıza nasıl ve neden...
- Mutsuzluk ve umutsuzluk gençler arasında adeta bir salgın gibi yayılıyor. Etrafımıza, arkadaşlarımıza bakıyoruz, yaşamdan tat alamadığını söyleyenlerin sayısı her geçen gün artıyor. “Her günüm bir öncekiyle aynı”, “yarından bir beklentim yok”, “bana...
- Biz işçiler haftanın her günü vardiyalı bir şekilde 24 saat çalışırız. Yeri gelir Pazar mesai yaparız. Dinlenmeye, ailemize vakit ayırmaya zaman bulamayız. Sanki biz işçiler için hayat sadece çalışmaktan ibaretmiş gibi. Fabrikada mühendis bir...
- Eskiden her sorunun beni bulduğunu, bu sorunları yaşayan tek kişinin ben olduğumu düşünüyordum. Sonra UİD-DER ile tanıştım ve İşçi Dayanışması’nı düzenli olarak okumaya başladım. Bir genç olarak, gençlik yazılarını okudukça bu sorunları yalnızca...
- Ben büyük bir tekstil fabrikasında çalışıyorum. Başta Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek olmak üzere siyasi iktidar sözcülerinin, asgari ücret zammının hedeflenen enflasyon oranına göre yapılacağını her fırsatta söylemelerine rağmen asgari ücrete...
- Son günlerde sohbet edebildiğim her insana Türkiye’deki Suriyeliler hakkında ne düşündüklerini soruyorum. Devamındaysa nerede dünyaya geldiklerini, neden göçüp büyük kentlere geldiklerini soruyorum. Son olarak aile büyüklerinin nerelerden göçerek...
- Sevgili işçi kardeşlerim, 8 yaşına kadar babasız, 8 yaşından sonraysa hem anasız hem de babasız büyümüş sayılırım. 12-13 yaşıma kadar mahallede ve çalıştığım fabrikada anası-babası yanında olan arkadaşlarıma imrenmiş, onları kıskanmışımdır. O halimi...
- DİSK 24-27 Aralık tarihleri arasında bölge temsilciliklerinin olduğu şehirlerdeki vergi daireleri önlerinde, Ankara’da Hazine ve Maliye Bakanlığı önünde “İnsanca Ücret Vergide Adalet” talebiyle basın açıklamaları gerçekleştirdi. İşyerlerinde...
- Bir an için zifiri karanlıkta kaldığımızı düşünelim. Yanımızı yöremizi görememenin huzursuzluğuyla korkuya kapılırdık. Ne yazık ki bugün milyonlarca işçi ve emekçi yüreğinde benzer bir korku taşıyor. Çünkü dünyamıza egemen olan kapitalist düzende,...
- İşçi Dayanışması’nın 197. sayısında, Emekçi Gençlik köşemizdeki “Yaşadım Diyebilmek İçin” yazısında şöyle deniyordu: “Öyle bir zamandan geçiyoruz ki her geçen gün daha fazla sayıda genç arkadaşımızın kendine “en güzel yıllarım bu mu?” diye sorduğunu...
- Merhaba, ben Polonez işçisiyim. Daha doğrusu işçisiydim. Direnişimizin 163. günündeyiz, son 21 gündür direnişimizi Çatalca Adliye Sarayı önünde yürütüyoruz. Geçenlerde bir gazeteci arkadaşımız “2025’ten beklentiniz nedir?” diye bir soru sordu. “...
- Sendikalı, sendikasız, hatta sigortasız çalıştırılan işçi kardeşlerim, her yılın son ayında hepimizin kulak kesildiği asgari ücret tiyatrosu başlar. Bu sene de aynı şekilde adeta bir tiyatro izledik. Sınıf temelinde örgütlü mücadelenin bir parçası...