Buradasınız
Örgütlü Yaşamaya İhtiyacımız Var
Esenyurt’tan bir işçi
Kapitalist sistem kendini var edebilmek için işçi sınıfına karşı her gün biraz daha saldırganlaşmakta. Bugünlerde asgari ücret belirleme komisyonu milyonlarca işçinin geleceğini belirlemek için toplantılar düzenliyorlar. Peki milyonlarca işçinin kaderini neden başkaları belirliyor? Biz işçilerin kafası çalışmıyor mu? Ne kadar aylık giderimiz olduğunu bizler hesaplayıp bildirim yapamaz mıyız? Onların derdi, biz çalışanların nasıl ekonomik olarak ayın sonunu getireceğimiz değil, açlıktan ölmeyecek parayla nasıl daha fazla üretim yapacağımızdır.
Çok ilginçtir bu aylar aynı zamanda çalışan birçok işçinin işsiz kaldığı aylar olmakta. İşverenler vergiden, sigortadan kaçırabileceği kadar kaçırabilmek için işsizler ordusuna birilerini daha eklemekte. İşsiz kalmanın ne demek olduğunu patronlar sınıfı ve onun temsilcilerinin anlamadığı kesin. İşsiz kalan bir işçinin içine sürüklendiği ruh halini ancak işsiz kalan biri anlayabilir. Toplumdan kendini soyutlama, psikolojik çöküntü, intihar ya da aile içi geçimsizlikler vb. birçok sorunla karşı karşıya kalmaktadır işsiz işçi. Ekonomik sıkıntılar diğer sıkıntıları daha da şiddetlendirmekte. Bir yandan işsizlik, diğer yandan çalışsan bile aldığın asgari ücretin temel ihtiyaçlarına yetmemesi…
İşsizlik çığ gibi büyürken, patronlar sınıfının çalışan işçilere yönelik saldırıları da çığ gibi büyüyor. Çalışma saatlerinin uzaması, ücretlerin düşmesi, sosyal hakların her gün biraz daha kırpılması, fazla mesailer vs. derken patronlar saldırdıkça saldırıyor. Açlık, yoksulluk ve sefalet koşulları hep biz işçilere dayatılıyor. Hiç düşünüp soruyor muyuz kendimize: Neden? Ekonomik kriz dediler faturayı biz işçilere kestiler. Her şeye zam üstüne zam yaptılar, yaşamımızı daha da yaşanmaz hale getirdiler. Krizi biz mi yarattık ki sonuçlarına işsiz kalarak, açlık, yoksulluk içinde yaşayarak biz katlanalım?
Geçtiğimiz günlerde bir arkadaşla fabrikalar bölgesinde iş ararken yaşadığımız bir olayı paylaşmak istiyorum. İş başvurusu yapmak için gittiğimiz fabrika marketlere raf üreten bir metal fabrikası. İş aradığımı, işçi alımının olup olmadığını sorduğumda, güvenlikte çalışan kişi, işçi alımlarının durdurulduğunu, işyerinin metal fabrikası olduğunu, 10 saat çalışıldığını, cumartesi günleri mesai olduğunu, hafta içinde de fazla mesai yapıldığını söyledi. “Ama fabrika iyi bir fabrika, ücretler zamanında ödeniyor, keşke daha önce gelseydiniz, belki olurdu” dedikten sonra, daha önce ne iş yaptığımı sordu. Ben de metal sektöründe çalıştığımı ve kullandığım makineleri söyledim. Bunun üzerine güvenlik görevlisi, “sen haftaya gel, şu an form veremiyoruz, fakat sen deneyimlisin, alma ihtimalleri yüksek” dedi. Muhabbeti biraz koyulaştırdık ve işsizliğin gittikçe arttığını, birçok insanın fabrika kapılarında iş aradığını söylediğimde, buraya da her gün yüzlercesi geliyor, fakat insanlar çok düşük ücrete de razı olmaya başladılar, durum hiç iyi değil dedi. Bu arada güvenliğin yanında oturan biri de sohbete katıldı. İşyeriyle ilgili daha detaylı bilgi almaya çalışıyordum aslında. Burası bayağı büyük bir yer, kaç kişi çalışıyor dediğimde 160 dediler. “Koşulların iyi olduğunu söylediniz, her halde sendikalı burası” dediğimde, sohbete katılan amca, “ne sendikası, akşam dokuza kadar çalışılıyor. Sabah sekizden akşam dokuza kadar çalışan bir işçinin örgütlenmeye zamanı mı kalır?” dedi. Biraz daha sohbet ettikten sonra ayrıldık.
Aslında amca belki de farkında olmadan yaşadığımız işsizlik, açlık, düşük ücret, fazla mesai, uzun çalışma koşulları gibi birçok sorunumuzun nereden kaynaklandığını ortaya koyuyordu: örgütsüzlük. Patronlar sınıfı karşısında örgütsüz olduğumuz için haklarımıza yönelik saldırılara cevap veremiyoruz. Örgütsüz olduğumuz için her gün açlıktan midemizden tuhaf sesler geliyor, örgütsüz olduğumuz için işsizlik çığ gibi büyüyor, örgütsüz olduğumuz için patronların kendilerinin yarattığı krizin faturasını ödüyoruz!
Örgütlü hareket eden patronlar sınıfından ve onların sisteminden kurtulmanın yolu, örgütlü işçi sınıfının mücadelesidir. Biz işçiler örgütlü mücadeleye katılmadığımız sürece patronlar sınıfı varlık içinde yaşam sürerken biz dünyayı elleriyle var edenler açlık, yoksulluk, sefalet içinde yaşam sürdürmeye devam etmek zorunda kalacağız. İnsanın insanca yaşayabileceği günler çok uzakta değil. Yeter ki kendi sınıfına, gücüne güven ve örgütlen. Çünkü gelecek güzel günler biz işçilerin ellerinde yeşerecektir.
Yaşasın örgütlü mücadelemiz!
- Çare Sınıfımızda ve Örgütlü Mücadelemizde
- “Eşim Öyle Yerlere İzin Vermiyor”
- Hafta Tatili Haktır, Gasp Edilemez!
- Adres Doğru mu?
- Emekliler “AÇIZ” Diyor, Onları Kim Duyuyor?
- Geleceğimizi Kurmak İçin Birliğimizi Büyütelim
- “Asıl Haber Biziz Be Abla”
- Sağlık Çalışanlarına Sağlıksız Yemekler
- Sorunlar Mücadeleyle Çözülür
- İşyerinde “Paralı Eğitim!”
- Onların İnsafına Bırakmayalım!
- “Sana Ceza Veriyorum Tayfun!”
- Emekli Maaşı Ne Zaman Ödenecek?
- “Çalışanlarımıza Rapor Vermeyin!”
- “Kırtasiye Ürünleri İkinci Ele Düştü”
- Örgütlü Olmak ve Toplu İş Sözleşmeleri
- Alo 170: Yanlış Numara Çevirdiniz!
- Turgut Özal, Gökova Santrali ve Sonrası
- TÜİK Kimin Hizmetinde?
- Emekliler Sendika Kuramazmış!
Son Eklenenler
- Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK), Ankara Adalet Bakanlığı önünde, Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile işten atılan emekçilerin görevlerine iade edilmesi talebiyle basın açıklaması düzenledi.
- Türkiye’de her yıl 3-9 Eylül tarihleri arası Halk Sağlığı Haftası olarak kutlanıyor. Sağlık Bakanlığı, Halk Sağlığı Haftasının amacını “halkın sağlığını korumak, geliştirmek, sağlık için risk oluşturan faktörlerle (bulaşıcı hastalıklar, çevresel...
- Kozasından çıkmaya çalışan kelebeğin hikâyesini bilir misiniz? Bir adam ormanda yürürken, bir kelebeğin kozasından çıkmaya çalıştığını görür. Saatlerce, kelebeğin küçücük bir delikten çıkmak için verdiği mücadeleyi izler. Ancak bir süre sonra...
- Yalova’da bulunan Sefine Tersanesi işçileri, patronun çalışma koşullarında yaptığı tek yanlı değişikliğe karşı direnişe geçti. Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı’nın (SYDV) grevi beşinci gününde anlaşmayla sonuçlandı. Artvin Şavşat Belediyesinde...
- Milyonlarca kamu emekçisinin ve emeklisinin taleplerini boşa çıkaran 8. Dönem Toplu Sözleşme süreci, Kamu Hakem Kurulu tarafından karara bağlandı. Hakem Kurulu, 2026 yılında ilk altı ay için yüzde 11, ikinci altı ay için yüzde 7; 2027 yılı için ise...
- 1 Eylül Dünya Barış Gününde Diyarbakır’dan Ankara’ya pek çok kentte eylemler düzenlendi. Ankara’da Emek Barış ve Demokrasi Güçlerinin çağrısıyla Kolej Meydanında bir araya gelen kitle sloganlar, alkışlar ve zılgıtlar eşliğinde Sakarya Meydanına...
- Bazı zenginlerin “ölmeden yapılacaklar listesi”nde dünyanın en yüksek tepesi olan Everest’e tırmanmak vardır mesela. Zaman zaman sosyal medyada bu insanların “başarı”larını anlatan çeşitli videolar, haberler çıkar karşımıza.
- Şeker-İş Sendikasının örgütlü olduğu Kütahya Şeker Fabrikasında, Mart ayından bu yana süren toplu sözleşme görüşmelerinde anlaşma sağlanamaması üzerine 30 Ağustosta başlayan grev, 3’üncü gününde sürüyor.
- İstanbul Emek Barış ve Demokrasi Güçleri’nin çağrısıyla İstanbul Kadıköy’de yapılan mitinge binlerce kişi katıldı. Kadıköy Söğütlüçeşme’de toplanan kitle, “Savaşa ve Sömürüye Karşı Demokrasi ve Barış Kazanacak” pankartı arkasında rıhtımdaki miting...
- Türk-İş’e bağlı Koop-İş Sendikasının örgütlü olduğu Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’na bağlı Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı’nın (SYDV) Türkiye genelindeki 1003 kurumunda çalışan 10 bin kamu işçisi 29 Ağustosta greve çıktı.
- Güvenliğin ve danışmanın olduğu katta her 5 dakikada bir “sistemsel hata ve arıza olduğu için tüm katlarda hizmet verilemiyor” şeklinde anonslar yapılıyordu. Önce güvenliğe gidip bu yapılanın yanlış olduğunu, insanlara memurların iş bıraktığının...
- Filler Sultanı ile Kırmızı Sakallı Topal Karınca adlı romanında Yaşar Kemal, sömürülenlerle sömürücüler arasındaki büyük çelişkiyi anlatır. “Çünkü” der, “sömüren güçlü azınlıkla, sömürülen ve güçsüz sanılan çoğunluk, her çağda vardı. Ama bu çelişki...
- İktidarın “Kamu Çerçeve Protokolü” sürecindeki tutumunu protesto etmek için yapılan bir eylemin ardından bir kadın işçi çevresindeki insanlara sordu: “Bu sene hiç kiraz yediniz mi?” Bu soruya evet diyen tek bir kişi çıkmadı. Kilosu 700 lirayı aşan...