Buradasınız
Örgütlülük mü, Örgütsüzlük mü?
Hayatımızın merkezinde olan işler ve bunları tanımlayan kavramlar vardır. Mesela örgütlülük böyledir. Çocukluğumuzda oynadığımız oyunları hatırlamayanımız yoktur. Kuralları koyar, ekipleri kurar, arkadaşlarımızla aramızda oluşan bağı hiçbir kuvvetin yenemeyeceği hissine kapılırdık. Şehirden uzakta bir yerde geçmişse çocukluğumuz biliriz; ekilen bitkiler aylar boyunca bakım ister, su ister ve nihayetinde meyvesini verir, toprağa ekilen ürünün mahsulü hep birlikte biçilir. Şehirde büyümüşsek evimizin yanı başından inşaat sesleri gelir; demir atılır, harç yoğrulur, tuğlalar örülür tek tek. Fabrikalarda bandın bir ucundan diğer ucuna, bir işçiden diğer işçiye uzandıkça şekillenir ürünler. Yani bir çocuk oyunundan ekmek parasına yaşam her alanda örgütleniyor, örgütlenerek ilerliyor. Taş taş üstüne kendiliğinden konmuyor, emek veren eller üretiyor tüm zenginliği. Peki, hayatımızın tam orta yerinde “örgütlenmek” varken, sorunlarımızı çözmek için neden örgütlenmeyiz? Hatta kimileri neden bu kelimeyi “sakıncalı” bulup ağzına almaz ve korkar?
Kapitalist sistem egemenliğini ancak zor yoluyla sağlar. İşsizlik kamçısı bu zorun bir parçasıdır. Zor korkuyu doğurur, korku sinip susmayı getirir… Sermaye sınıfı yarattığı korku imparatorluğunda kavramları da çarpıtır: “Örgüt” kelimesinin önüne “terör”, “bölücü” sıfatlarını yapıştırır, hakları için örgütlenmeye çalışanları ise “vatan haini” olarak damgalar.
Örgütlenmek kelime anlamıyla “belirli bir hedef doğrultusunda bir araya gelmek, planlı/programlı bir şekilde belirli bir iş etrafında organize olmak” demektir. Zaman, mekân, etrafımızda bulunan bütün araç ve gereçler, belirli bir hedef ve ortak bir çıkar doğrultusunda planlı şekilde bir araya getirilir ve örgütlenme süreci işletilir. Mesela bir makine aslında farklı aletlerin tek bir yapıda bir araya getirilmesini, örgütlenmesini ifade eder. Örgüt kelimesinin kökeni ise “örmek, örgü”den gelir ve örme yoluyla oluşturulmuş bir yapı demektir. Yani korkulacak bir yanı olmayan ve zaten hayatımızın parçasıdır örgütlenmek. Ancak patronlar işyerinde işin gerçekleştirilme süreci olan organizasyonu yani örgütlülüğü teşvik ederken, söz konusu işçilerin örgütlülüğü olunca kırmızı görmüş boğa gibi çılgına dönüyorlar. Çünkü işin örgütlenmesi patronun çıkarınadır, işçilerin örgütlenmesi ise değil! Bu yüzden sermaye sınıfı bu kavramı öcüleştirmiş, kontrol ettiği medyayı da kullanarak toplumsal hayatta sakıncalı hale getirmiştir.
Dayanışmanın ve paylaşmanın tadına gerçek anlamıyla varıldığı 1970’li yıllar bu topraklardaki işçi sınıfının örgütlü olduğu, sınıf bilinciyle patronların karşısına korkusuzca çıktığı bir dönemdi. İşçi sınıfının bir adım daha ileriye gitmesinden ölesiye korkan sermaye sınıfı, 12 Eylül 1980’de işçi sınıfına darbeyi vurdu. İşçi sınıfının örgütleriyle birlikte sınıf bilinci ağır yara aldı. İşçilerin örgütlülüğüne güvendiği dönem kapandı, “örgüt” kelimesinin kendisinden bile korkulduğu, yalnızlık dönemi açıldı.
İşçilerin örgütlenmesinden duyduğu korkuyla kendi örgütlerini kuran, bu örgütler aracılığıyla işçiler üzerinde tahakkümünü arttıran sermaye sınıfı, işçilerin de korkmasını ister. Çünkü hiçbir işçi gönüllü olarak haklarından vazgeçmez, boyun eğmez, örgütlenme fikrine kendiliğinden karşı çıkmaz. Kapitalist sistem egemenliğini ancak zor yoluyla sağlar. İşsizlik kamçısı bu zorun bir parçasıdır. Zor korkuyu doğurur, korku sinip susmayı getirir… Sermaye sınıfı yarattığı korku imparatorluğunda kavramları da çarpıtır: “Örgüt” kelimesinin önüne “terör”, “bölücü” sıfatlarını yapıştırır, hakları için örgütlenmeye çalışanları ise “vatan haini” olarak damgalar. Patronların “örgütlenme özgürlüğü” sınır tanımazken işçilerin örgütlenme özgürlüğü kalın duvarlara çarpar. Yasadaki “örgütlenme özgürlüğü”, işsiz kalma özgürlüğü kadardır. Her an işten atılma korkusu, işçiyi bir araya gelme fikrinden uzaklaştırır. Her seferinde işsizlikle cezalandırılmak istendiği için örgütlenmek işçiyi ürkütmeye başlar.
Üretimin şehirleri, ülkeleri, kıtaları aşıp uluslararası düzeyde örgütlendiği günümüzün kapitalist dünyası, işçilerin hünerli elleri sayesinde dönüyor. Dünya işçilerinin ortak emeği toplumsal yaşamın devamını sağlıyor. Mesela kutusunda “Apple tarafından Kaliforniya’da tasarlandı” yazan iPhone marka telefonlar dünyayı dolaşıyor fakat her bir parçası başka bir ülkede üretiliyor, dünya işçilerinin ortak emeğinin izini taşıyor. Ama örgütsüz olan işçi sınıfı bu gücünü kullanamıyor.
Cevaplanması gereken soru şudur: Böylesine örgütlenmiş bir dünyada, işçiler örgütlenmekten mi yoksa örgütsüzlükten mi korkmalı? Örgütlenip patronlar karşısında bir güç olmayı mı yoksa örgütsüz bir hiç olmayı mı seçmeli? Patronlar sınıfı korku dağlarını önümüze dikedursun, kendi örgütlerinde bir araya gelerek birleşen işçiler mücadele rüzgârlarını yeniden estiriyorlar. Kapitalist düzeni yıkacak daha güçlü fırtınalar için korkmayalım, örgütlenelim!
- Suriyeliler geri dönecek mi?
- Asgari Ücret Nasıl Yükseltilir?
- İşçi Sınıfının Ortak Mücadele Dili: GREV!
- Umudumuzu ve Direncimizi Güçlendirelim, Mücadelemizi Büyütelim!
- İşçi Dayanışması 201. Sayı Çıktı!
- Zeytinyağı, Margarin, Süt Tozu
- Toplumsal Sorunların Bireysel Çözümü Mümkün mü?
- Gelişen Ufkumuz, Değişen Dünyamız
- Köşemize Çekilmiyoruz, Emekçi Gençlik Köşemizle Güçleniyoruz!
- Her Şeyi Paraya Bağlayanlar Kim?
- Devlet Bütçesi Kimin Bütçesi?
- İşçilerin Tek Çıkış Yolu Birlik, Dayanışma ve Mücadeledir!
- İşçi Dayanışması 200. Sayı Çıktı!
- Muhammed Ali’nin Haykırışı ve Gerçek Düşmanlar
- Kapatılan Ocakların Susmayan Bandosu
- Umut Sende Bende Bizde...
- “Ne Olacak Bu Memleketin Hali?”
- Anastasya, Dilan ve Hafızamız
- Ülkeyi Şirket Gibi Yönetmek…
- İşçilerin Birliği ve Dayanışması Güçlendikçe Umut da Büyür!
- Asgari Ücret Nasıl Yükseltilir?
- Kumarla Köşeyi Dönenler Neye Dönüyor?
- Umudumuzu ve Direncimizi Güçlendirelim, Mücadelemizi Büyütelim!
- Zeytinyağı, Margarin, Süt Tozu
- Toplumsal Sorunların Bireysel Çözümü Mümkün mü?
- Her Şeyi Paraya Bağlayanlar Kim?
- Devlet Bütçesi Kimin Bütçesi?
- İşçilerin Tek Çıkış Yolu Birlik, Dayanışma ve Mücadeledir!
- Muhammed Ali’nin Haykırışı ve Gerçek Düşmanlar
- Kapatılan Ocakların Susmayan Bandosu
- Umut Sende Bende Bizde...
- “Ne Olacak Bu Memleketin Hali?”
- Anastasya, Dilan ve Hafızamız
- İşçilerin Birliği ve Dayanışması Güçlendikçe Umut da Büyür!
- Gerçek Adalet Mücadelemizle Gelir
- Özgür Olmak Demek…
- Hangisi Daha Zor?
- Yiyorlar, İçiyorlar Hesabı Bize Ödetiyorlar
- 2025, 2024’ten Daha mı İyi Olacak?
- Ters Yüz Edilen Gerçekler: Suç Ne? Suçlu Kim?
Son Eklenenler
- 17 Ocakta okul öncesi, ilkokul, ortaokul ve lisede okuyan yaklaşık 20 milyon öğrenci birinci dönem karnelerini alarak yarıyıl tatiline girdi. Mersin’de Eğitim-Sen ve Özel Öğretmenler Sendikası eğitimdeki sıkıntıları dile getirmek için Yenişehir İlçe...
- Suriye’deki Esad rejimi 8 Aralıkta yıkıldı. Hemen ardından da Suriye’deki savaşın bittiği ve Türkiye’deki Suriyelilerin artık güvenle ülkelerine geri dönebileceği konuşulmaya başlandı. Medyada Erdoğan’ın Suriye politikasının ne kadar başarılı olduğu...
- Sevgili işçi kardeşlerim, bizler yani işçi sınıfımızın örgütlü mücadelesinin bir parçası olanlar, eski kuşaktan işçilerin deneyimlerinden ziyadesiyle istifade etmeyi öğrendik sınıf büyüklerimizden. Bundandır karşımızdaki herhangi bir işçi...
- UİD-DER Müzik Topluluğu (UMUT), Ruhi Su’nun sesinden dinlediğimiz Boşa Didinmek Fayda Vermez şarkısını yeniden yorumladı. Şarkının mücadeleye çağıran sözleri kadar hikâyesi de çok anlamlı. Rusya işçi sınıfının romancısı Maksim Gorki, 1907’de,...
- İşyerinde yeni yıl kutlaması yapmak için işi biraz erken bıraktık. Kutlama için masaları hazırladık, şarkı listemizi ayarladık. İşin yorgunluğunu atıp dinlenecek, uzun uzun sohbet edecektik. Tabii eğlence kısmına geçmeden önce işyerinin şef ve...
- Birleşik Metal-İş Sendikası ile MESS arasında süren toplu iş sözleşmesi görüşmelerinin anlaşmazlıkla sonuçlanması üzerine 13 Aralıkta başlayan GE Grid Solutions grevinin 33. gününde anlaşma sağlandı. Böylece MESS sözleşmeleri kapsamında 4 işletmede...
- Siyasi iktidarın sahte enflasyon verilerine dayanarak 2025 yılı için kamu emekçilerine yaptığı yüzde 11,54 oranındaki zam, kamu emekçileri tarafından ülke genelinde protesto edildi. 13 Ocakta iş durduran KESK, Birleşik Kamu-İş, Hür-Sen, ASİM-Sen...
- Aylardır uzmanların, siyasetçilerin, patronların hatta uluslararası finans kuruluşlarının yaptığı tartışma, analiz ve hesaplamaların sonunda 2025 yılı için asgari ücret 22 bin 104 lira olarak açıklandı. Bu açıklamayı, Türkiye İşveren Sendikaları...
- Günümüzde fabrikalarda, işyerlerinde “kolay yoldan para kazanma” hayaliyle şans ve bahis oyunları oynamak gitgide yaygınlaştı. Teknolojiyle birlikte kumarhane herkesin cebine girdi. Her molada, her köşede tüm başlar cep telefonlarına eğiliyor,...
- Balıkesir Gönen’de bulunan Arıtaş Kriyojenik’te 19 Aralıkta başlayan grev 10 Ocakta anlaşmayla sonuçlandı. DİSK/Emekli-Sen 11 Ocakta Türkiye genelinde İzmir’den Trabzon’a, İstanbul’dan Denizli’ye pek çok ilde “TÜİK Verileri Kirli ve Yalan; Açlık,...
- Aralık ayında Birleşik Metal-İş sendikasının örgütlü olduğu Hitachi Energy, GE Grid Solutions, Schneider Elekrik, Arıtaş Kriyojenik ve Green Transfo fabrikalarında peşi sıra grevler başladı. Çok geçmeden de sermaye sınıfının tatlı kârlarını düşünen...
- İzmir Buca’da sendikal baskıların ve işten atma saldırısının devam ettiği Telus önünde direniş başladı. Adana’da SASA Polyester’in PTA tesis şantiyesinde Gemont Endüstri ve ardından Metropol İnşaat adlı taşeron şirketler bünyesinde çalışan inşaat...
- Yeni bir yılın, 2025’in ilk günlerini yaşıyoruz. Ama işçi ve emekçilerin yüreğinde “yeni” olanın getirdiği heyecan ve umut yerine büyüyen endişeler ve kasvet var. Takvim yaprakları hariç hayatımızda değişen tek şey yaratılan ekonomik yıkımın...