Buradasınız
“Pandora’nın Kutusu”ndan Bize Ne Kaldı?
Mitolojik hikâyeler, insan toplumlarının sosyal-kültürel üretiminin bir yansımasıdır. Hayalin ortak noktada buluştuğu anlatılardır. Onlar için “eski zaman toplumlarının bilinçaltıdır” denir. İnsanlık deneyimlerini sembollerle, imgelerle, metaforlarla efsaneleştirerek geleceğe aktarmıştır. Dolayısıyla “hikâye işte” deyip geçemeyiz. “Pandora’nın kutusu” hikâyesi ve tabiri de böyle taşınmıştır günümüze. Kökleri Yunan mitolojisine uzanan bu tabir insanlığa pek çok şey anlatıyor. Gelin Pandora’nın zamanına yolculuk yapalım, bakalım bu hikâye bize neler anlatacak?
Anlatıya göre başında Zeus’un bulunduğu Olimpos Tanrıları denen bir hanedana başkaldıran Prometheus, hanedanın alevler saçan ocağından bir kıvılcım çalıp insanlara armağan etti. Çünkü insan doğanın en güçsüzüydü, çıplak ve korunaksızdı. Prometheus, insana ateşi kullanmayı, toprağı sürmeyi ve alet yapabilmesi için de madeni işlemeyi öğretmek istemişti. Prometheus’a çok öfkelenen Zeus, onu bir dağın zirvesinde zincire vurdurup cezalandırırken insanlık içinse başka bir ceza düşündü. Bu ceza planına uygun olarak bir süre sonra Pandora’yı yarattı. Pandora, Prometheus’un kardeşiyle evlendirildi ve kendisine Zeus tarafından evlilik hediyesi olarak bir kutu verildi. Kutuyu açtığında insanlık tarihinin geri kalanına damga vuran tüm kötülükler ortaya saçılmaya, dünyaya ve insanlığa yayılmaya başladı. Mutsuzluk, savaşlar, ölümler, hastalıklar, eşitsizlikler… İçinden bunca kötülüğün çıktığını gören Pandora telaşla kutuyu kapatmaya çalışır ama artık kutuda sadece umut kalmıştır. Tarihin eski dönemlerinde insanlar, Pandora’nın kutusu açıldıktan sonra toprak ve denizin kötülükle dolduğuna, bu kötülüklerin insanların arasında dolaştığına inanmıştır.
Ateşin keşfedilmesi ve ateşi kullanma becerisi pişmiş yiyecekleri ve yeni teknolojileri de beraberinde getirdiği için insanın gelişiminde, insanlaşmasında önemli bir eşiğin aşılmasını sağlamıştır. Atalarımız bizim tasavvur bile edemeyeceğimiz kadar uzun yıllar boyunca avcılık ve toplayıcılık yaptı, küçük topluluklar halinde göçebe yaşadı. Sınıflar, sömürü ve ezen-ezilen ilişkisi yoktu. Sonra en az ateşin kullanılması kadar önemli bir değişim yaşandı: Tarım devrimi! Yaklaşık 12 bin yıl önce insanlık tarihinin önemli dönemeçlerinden biri olarak tarım devrimi gerçekleşti ve böylece yerleşik hayata geçildi. Yabani bitkiler ve hayvanlar evcilleştirilerek insanın günlük tüketimini aşan ürün elde etmek ve gıda stoklamak mümkün hale geldi. Zamanla da bir avuç insan, üretilen toplam ürüne zorbalıkla el koymaya başladı. Yavaş yavaş sınıflar ve ezen-ezilen ilişkisi ortaya çıktı, dahası bu ilişki kurumsallaşarak sömürü sistemleri doğdu. O zamana kadar yaşanmamış kötülükler peyda olmaya başladı. Pandora’nın hikâyesiyle açık seçik benzerlikler var, değil mi? Mitolojik hikâyelerin gerçeklikten izler taşıdığını söylemiştik.
Bugün insanlık bu sınıflı toplumların sonuncusunun, yani kapitalizmin esareti altında yaşıyor. Kapitalizmin içinde bulunduğu evrede ise sınıflı toplumlara has kötülükler küreselleşmiş, ağırlaşmış ve kangrenleşmiş durumdadır. Çünkü kapitalizm çürümüş ve tükenmiş bir sistemdir, insanlığa yıkım ve gözyaşından başka hiçbir şey veremez, vermemektedir. Sermayenin kârını öne alan ve insan yaşamını hiçe sayan bu sistemde egemenler çıkarları için savaşlar çıkartıyor; bu savaşlarda kadın ve çocuklar dâhil her gün yüzlerce insan katlediliyor. Bu düzende her gün 1 milyardan fazla insan aç yatıyor. Bir yanda açlığın ve sefaletin, öte yanda muazzam bir zenginliğin var olduğu bir düzenin adıdır kapitalizm. Tıpkı emeği yağmaladığı gibi doğayı da fütursuzca yağmalayan bu sömürücü düzen, her geçen gün yıkıcı felaketlerin yaşanmasına sebep oluyor.
Bu kötülükler saltanatına, kapitalizme boyun eğmek zorunda değiliz. Bu insanlığın fıtratı yahut makûs talihi değildir. İnsanlık nasıl ki ateşin keşfinden tarım devrimine kadar pek çok dönemeçten geçtiyse, bu sömürü düzeninin yıkılmasıyla yepyeni bir dünyanın, sınıfsız ve özgür bir toplumun kapılarını açabilir. Bunu yapacak tek güç, dünyadaki bütün zenginlikleri üreten işçi sınıfıdır. Bize lazım olan Prometheusların cesaretidir, Pandora’nın kutusunda kalan umuttur. Sömürücü egemen sınıf baskı ve zorbalıkla emekçilerin mücadelesinin önüne geçmeye, toplumdaki değişim arzusunu yok etmeye çalışıyor. Zorbalığa karşı birliğimizi büyütürsek, yüreklere umut tohumları ekersek ve insanlığın karanlıkları yırtacak o büyük ateşinin alazları olabilirsek, bu kötülüğe dur diyebiliriz!
- Muhammed Ali’nin Haykırışı ve Gerçek Düşmanlar
- Kapatılan Ocakların Susmayan Bandosu
- Umut Sende Bende Bizde...
- “Ne Olacak Bu Memleketin Hali?”
- Anastasya, Dilan ve Hafızamız
- Ülkeyi Şirket Gibi Yönetmek…
- İşçilerin Birliği ve Dayanışması Güçlendikçe Umut da Büyür!
- İşçi Dayanışması 199. Sayı Çıktı!
- Gerçek Adalet Mücadelemizle Gelir
- Özgür Olmak Demek…
- Hangisi Daha Zor?
- Olur Kardeşim Olur!
- Yiyorlar, İçiyorlar Hesabı Bize Ödetiyorlar
- 2025, 2024’ten Daha mı İyi Olacak?
- Ters Yüz Edilen Gerçekler: Suç Ne? Suçlu Kim?
- Dünya İşçi Sınıfının Birliği Yolunda Mücadelemizi Büyütelim!
- İşçi Dayanışması 198. Sayı Çıktı!
- Artan Zenginliğin Arkasında Büyüyen Yoksulluğumuz
- Kaynakları Tüketen Kim?
- Yaşadım Diyebilmek İçin!
- Muhammed Ali’nin Haykırışı ve Gerçek Düşmanlar
- Kapatılan Ocakların Susmayan Bandosu
- Umut Sende Bende Bizde...
- “Ne Olacak Bu Memleketin Hali?”
- Anastasya, Dilan ve Hafızamız
- İşçilerin Birliği ve Dayanışması Güçlendikçe Umut da Büyür!
- Gerçek Adalet Mücadelemizle Gelir
- Özgür Olmak Demek…
- Hangisi Daha Zor?
- Yiyorlar, İçiyorlar Hesabı Bize Ödetiyorlar
- 2025, 2024’ten Daha mı İyi Olacak?
- Ters Yüz Edilen Gerçekler: Suç Ne? Suçlu Kim?
- Dünya İşçi Sınıfının Birliği Yolunda Mücadelemizi Büyütelim!
- Artan Zenginliğin Arkasında Büyüyen Yoksulluğumuz
- Kaynakları Tüketen Kim?
- Yaşadım Diyebilmek İçin!
- Sınır Tanımayan Irmaklar Gibi
- İşçinin Değeri Yok mu?
- Geleceğe Dönüşmek, Geleceği Büyütmek
- Esirler Dünyasına Özgürlük Çağrısı: Enternasyonal!
Son Eklenenler
- Emek, Barış ve Demokrasi Güçleri’nin çağrısıyla, başta İstanbul olmak üzere pek çok kentte, sendika yöneticilerinin, siyasi parti ve demokratik kitle örgütü üyelerinin, gazeteci ve yazarların aralarında olduğu 200’den fazla kişinin gece yarısı...
- Türkiye’nin dört bir yanında, ücretlerini yükseltmek, sendikalaşmak istedikleri için mücadele eden işçiler çeşitli engellerle karşılaşıyor, işten atılıyor, baskıyla sindirilmek isteniyor. Siyasi iktidarın desteğini arkasına alan patronlar işçilerin...
- İspanya’nın Barcelona kentinde on binlerce emekçinin katılımıyla 23 Kasımda yüksek kira fiyatlarına karşı bir protesto gösterisi düzenlendi. Konut kiralarının düşürülmesi ve daha iyi yaşam koşulları talepleriyle bir araya gelen işçi ve emekçiler,...
- 25 Kasım Kadına Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü kapsamında 23 ve 25 Kasımda dünyanın dört bir yanında emekçi kadınlar meydanlara çıkarak öfkelerini haykırdı. Kapitalizm altında çifte ezilmişliğe maruz kalan emekçi kadınlar, kadına şiddetin...
- Bizim mahallenin gençlerinin her birine okuyacakları kitaplar almak için Konak’tan Kemeraltı’na girdim. Kitabın adı Küçük Kara Balık, yazarı Samed Behrengi. Kitap her yaştan işçilere ve işçi çocuklarına dereden çaya, çaydan ırmağa, ırmaklardan...
- Yıllar önce çok sevdiğim, dertlerimizi, sevinçlerimizi paylaştığımız ama hayata dair fikirlerimiz ayrı olan bir arkadaşımla aynı dönemde hamile kaldık. Onu hamile olduğu için işten çıkardılar ve buna karşı çok fazla direnemedi. Patron bana da,...
- DİSK Genel Başkan Yardımcısı ve Genel-İş Sendikası Genel Başkanı Remzi Çalışkan ile Genel-İş Sendikası Mersin Şube Başkanı ve DİSK Çukurova Bölge Temsilcisi Kemal Göksoy’un 26 Kasımda sabaha karşı bir ev baskınıyla gözaltına alınmaları üzerine DİSK...
- Türkiye’deki grev ve direnişlere her geçen gün yenileri eklenirken işçilerin mücadelesi dayanışmayla büyüyor. Çayırhan Termik Santrali ve Linyit İşletmelerinin özelleştirilmesine karşı işçilerin başlattığı direniş devam ediyor. Genel Maden İşçileri...
- 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Uluslararası Mücadele Gününde her yıl olduğu gibi bu yıl da emekçi kadınlar alanları doldurdu. Dünyanın dört bir yanında olduğu gibi Türkiye’de de kadınlar onlarca kent ve ilçede protesto yürüyüşleri, nöbet eylemleri...
- Yunanistan’da 20 Kasımda pek çok sektörden on binlerce işçi genel greve çıktı. Yunanistan İşçi Sendikaları Konfederasyonu (GSEE) ve Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu’nun (ADEDY) çağrısıyla gerçekleşen grevle birlikte 70 şehirde protesto...
- Ankara’dan UİD-DER’li işçiler olarak özelleştirmeye ve hak gasplarına karşı eyleme geçen Çayırhan Termik Santrali ve Linyit İşletmesi işçilerini eylem alanlarında ziyaret ettik. 20 Kasımda maden işçileri iş bırakarak direnişe başlamış, ardından...
- “Eğer öleceksem, burada size karşı mücadele ederken öleceğim. Benim düşmanım sizsiniz. Vietnamlılar ya da Çinliler, Japonlar değil. Benim düşmanlarım ben özgürlüğümü istediğimde buna karşı duranlardır. Adalet istediğimde buna karşı duranlardır....
- Adana’da SASA Polyester’in PTA tesis şantiyesinde Gemont Endüstri adlı taşeron şirket bünyesinde çalışan inşaat işçileri gasp edilen 2 aylık ücretleri ve tazminatları için 20 Kasımdan beri fabrika önünde eylem yapıyor. Yapı ve Yol İşçileri...