Buradasınız
Paranın Egemenliği, Milyarların Sefaleti!
Gebze’den bir kadın işçi
![](https://uidder.org/sites/all/modules/lazyloader/image_placeholder.gif)
Günlerden bir gün, ihtiyar bir amca küçük bir çocuğa kâğıt para vererek, “bu parayı kardeşinle paylaş emi” diye tembihlemiş. Paranın önünü arkasını çeviren çocuk, üzerinde resim ve yazı olan bu kâğıt parçasının ne işe yaradığını düşünmüş ama bulamamış. Eve vardıktan sonra, kardeşinin karşısına geçip parayı ortadan ikiye bölmüş. Amcaya verdiği sözü tutmanın sevinci yüzünü sararken, anne ve babasının kendisine gülmesine bir anlam verememiş. Uzun uzun baktığı paranın yarısını cebine koyup, sokakta oynayan arkadaşlarının yanında almış soluğu.
Arkadaşlarıyla doyasıya oynayan çocuk, bir arabada satılan meyvelerin iştah kabartıcı görüntüsüne kapılmış. Tezgâhtan canı ne istediyse kucağına doldurup evinin yolunu tutmuş. Çocuğun arkasından seslenen manav; “hey çocuk, canın ne çektiyse doldurdun kucağını ama bunların parası nerde?” diye çıkışarak sormuş ve çocuğun peşine düşmüş. Durumu babasına anlatan ve meyvelerin parasını isteyen manava çocuk, önce korkuyla bakmış ve sonra babasının elinden kayıp manavın eline geçen kâğıdı şaşkınlıkla izlemiş. Bir süre önce ikiye bölüp kardeşiyle paylaştığı cebindeki yarım kâğıdın tam haliymiş bu. Babasına bu kâğıdın ne olduğunu ve ne işe yaradığını soran çocuğun aklında, bir tek, bir şeyi istediğinde bu kâğıt olmadan alamayacağı kalmış. Herkes gibi sonunda parayla tanışan çocuğun bundan sonraki hikâyeleri cebindeki gibi hep yarım ve eksik kalmış.
Milyonlarca işçinin hayat hikâyesi de tıpkı çocuğunki gibi yarım ve eksik. Kahırlı yaşamları paranın varlığından ziyade yokluğunun yaralarıyla dolu. Çünkü içinde yaşadığımız düzende barınma, beslenme, giyinme, sağlık, eğitim, ulaşım gibi en temel ihtiyaçlarımızı dahi paramız yoksa karşılayamıyoruz. Aldığımız ücretler ne aydınlık, ferah bir evde oturmaya yetiyor ne de doğru düzgün beslenmeye. Nitelikli bir eğitim, kaliteli bir sağlık hizmeti almak cebimizdekiyle mümkün olmuyor. Gezmek, sinemaya, konsere, tatile gitmek gibi en insani sosyal aktiviteler lüks sayılıyor ve bunun için borçlanmamız gerekiyor.
Paran kadar ihtiyaçlarını karşılayabildiğin, yaşayabildiğin bu düzende, ancak daha çok çalışırsan daha fazla para kazanabileceğin pompalanıyor. Peki, işçiler bu sorunları az çalıştıkları için mi yaşıyorlar? Yasal olarak haftalık çalışma süresinin 45 saat olduğu, fazla mesailerle bu sürenin 70-75 saate ulaştığı göz önüne alındığında, ne kadar çok çalıştığımız ortada! Ömrümüzü çalışarak tüketiyoruz. Ne dinlenmeye ne de ailelerimizin, çocuklarımızın yüzlerini görmeye zamanımız kalıyor. Onca saat çalışmaya rağmen çok para kazanmak şöyle dursun, ihtiyaçlarımızı dahi karşılayamıyoruz. Üstelik hayat pahalılığı her geçen gün artıyor, cebimizdeki günden güne eriyor. Hal böyleyken, geçinebilmek için daha fazla para, daha fazla para kazanmak için de daha fazla mesaiye kalmak çıkışsızlığı içinde çırpınıp duruyoruz.
İşçiler bunca sorunla boğuşurken, bir avuç para babası zevk-ü sefa içindeki yaşamlarının keyfini sürüyorlar. Sefalet koşullarına mahkûm ettikleri işçilerin sırtından kazandıkları paralarla dünyanın tüm nimetlerini hoyratça tüketiyorlar. Bir tek amaçları var, paranın egemenliği üzerine kurulu düzenlerini sürdürmek ve sermayelerini her ne pahasına olursa büyütmek. Öyle bir sistem var ki, zenginlik bir avuç insanın elinde toplanırken, milyarlarca insan yoksul kalmaya mahkûm ediliyor. 8 kişinin sahip olduğu servet, 3,5 milyar insanın zenginliğine yani dünyanın yarısına eşit. Onlar sermayelerini her geçen gün katlarken, dünyanın birçok bölgesinde insanlar hayatta kalmaya, yiyecek bir lokma ekmek bulmaya çalışıyorlar. Yani bu düzende paran varsa her şey, ama paran yoksa hiçbir şeysin!
Paranın egemenliğine, kölece çalışma düzenine, yoksulluğa, sefalete mahkûm edilen ve bir hiç olarak görülen milyarların tek bir kurtuluşu var: Örgütlenmek ve mücadele etmek! Çünkü işçi sınıfı, emekçi sınıflar, yoksullar tüm zenginliği üretiyor ve aslında elinde çok büyük bir güç tutuyor. İşçi sınıfı örgütlü olduğunda ve kapitalizm belasına karşı mücadele verdiğinde paranın egemenliğine son verebilir, karanlığı yırtabilir, tüm insanlık için güzel günleri var edebilir. İnsanlık kapitalizmden kurtulduğu zaman, gelecek kaygısının, yoksulluğun ve savaşların olmadığı, herkesin eşit ve bolluk içinde yaşadığı bir dünya kurmak mümkün olacak!
- Adres Doğru mu?
- Emekliler “AÇIZ” Diyor, Onları Kim Duyuyor?
- Geleceğimizi Kurmak İçin Birliğimizi Büyütelim
- “Asıl Haber Biziz Be Abla”
- Sağlık Çalışanlarına Sağlıksız Yemekler
- Sorunlar Mücadeleyle Çözülür
- İşyerinde “Paralı Eğitim!”
- Onların İnsafına Bırakmayalım!
- “Sana Ceza Veriyorum Tayfun!”
- Emekli Maaşı Ne Zaman Ödenecek?
- “Çalışanlarımıza Rapor Vermeyin!”
- “Kırtasiye Ürünleri İkinci Ele Düştü”
- Örgütlü Olmak ve Toplu İş Sözleşmeleri
- Alo 170: Yanlış Numara Çevirdiniz!
- Turgut Özal, Gökova Santrali ve Sonrası
- TÜİK Kimin Hizmetinde?
- Emekliler Sendika Kuramazmış!
- Sorumluluk Almadan Kazanım Elde Edemeyiz
- Topluma Fildişi Kulelerden Bakmak
- Mücadele Edenler Mutlaka Kazanır!
Son Eklenenler
- Asırlar boyunca kalem ve kâğıdın tek sahibi egemenler oldu. Böylece olayları, bu olaylardan çıkarılacak sonuçları kendi ihtiyaçları doğrultusunda kurgulayıp kaydettiler, yani tarihi yanlı ve yanlış anlattılar. Bu nedenle resmi tarih, egemen...
- Siyasi iktidar 2025 yılını “Aile Yılı” ilan etti. “Aile yılı” ifadesi kendi başına bakıldığında kulağa hoş gelebilir. Ancak bunu dile getirenlerin bugüne kadar yaptıklarına ve paketin içeriğine bakıldığında durumun hiç de aile ve toplumun mutluluğu...
- Yeter be hey/ Uyan/ Uyanalım artık bu beyhude uykudan/ Emektir doğadakini işleyip dönüştüren/ Tüm zenginlik;/ İşçinin kolunun gücü/ Gözünün feriyle oluşur
- Yaşanan depremlerin, yangınların, sellerin bir felakete veya katliama dönüşmesinin sebebi patronların kâr düzeni ve kâr hırslarıdır. Dolayısıyla bu yaşananlar sınıfsaldır. Tek tek kişilerin sorunu değil, bir bütün olarak işçi sınıfının sorunudur,...
- Tekstil Dokuma ve Deri İşçileri Sendikası (BİRTEK-SEN) Genel Başkanı Mehmet Türkmen 16 Şubatta ikinci kez gözaltına alındıktan sonra 17 Şubatta savcılık tarafından ifadesi alınmadan, tutuklama talebiyle mahkemeye sevk edildi ve tutuklandı. Türkmen’...
- İngiltere işçi sınıfı, Filistin halkı için yürüttüğü ulusal eylem günleri kapsamında 15 Şubatta başkent Londra’da bir kez daha meydanlara çıktı. Hükümet binalarının bulunduğu Whitehall’da toplanan çeşitli sendikalardan, siyasi partilerden ve sivil...
- 2025 yılı için asgari ücretin son derece düşük belirlenmesi işçileri şaşırttı ve haklı olarak öfkelendirdi. Pek çok işçi, “daha yüksek belirlenmesini bekliyorduk” dedi. Aynı öfke emekli maaşları için de söz konusu. Öte yandan metal işçileri de...
- Temel Conta işçilerinin grevi 10 Aralıktan bu yana sürüyor. İşçiler, yaklaşık bir yıl önce sendikalı olma kararı almış, Petrol-İş Sendikası Aliağa Şubesi’nde örgütlenmeye başlamışlardı. Petrol-İş Sendikası, Çalışma Bakanlığı’ndan yetki belgesini...
- Sırbistan’ın ikinci büyük şehri olan Novi Sad’in tren istasyonu 2022 yılında cumhurbaşkanlığı ve parlamento seçimleri kampanyası sırasında yapılmıştı. Cumhurbaşkanı Aleksandar Vucic de istasyonun açılış törenine katılarak, 60 yıl sonra bu istasyonu...
- Urfa’nın Viranşehir ilçesinde Kadıköy Güneş Enerji Santrali’nde (GES) Kalyon ve Eksim Real Enerji şirketlerinde çalışan işçilerin 11 Şubatta başlattığı iş bırakma eylemi tüm baskılara rağmen devam ediyor. Bezmialem Vakıf Üniversitesi şantiyesinde...
- 6 Şubat Maraş merkezli depremlerin üzerinden iki yıl geçti. Söylemesi dile kolay olan bu cümle alt metinde bizlere birçok şey anlatıyor. Dönüp geriye baktığımızda yaşanan onca acı ve keder bizlerin zihinlerinde tekrar tekrar canlanıyor. UİD-DER’li...
- Donald Trump bir kez daha ABD başkanı seçildi. Seçilir seçilmez de ilk bakışta deli saçması gibi görünen açıklamalar yapmaya başladı. Mesela Amerika’nın Grönland’ı alması gerektiğini söyledi. Bu, Trump’ın kafasından çıkmış çılgın bir fikir gibi...
- Antep Başpınar Organize Sanayi Bölgesinde sefalet zammına karşı direnişe geçen tekstil işçilerinin mücadelesi yasaklarla, baskı ve saldırılarla engellenmeye çalışılıyor. 14 Şubat günü, tüm saldırılara rağmen direnişlerini sürdüren Başpınar...